Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/516 E. 2022/778 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/516
KARAR NO : 2022/778

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2018
NUMARASI : 2016/1601 Esas 2018/1046 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 28/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/04/2022
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1601 Esas ve 2018/1046 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili… dava dilekçesi ile, davacının davalıdan 25.01.2016 tarihli 27088 seri nolu 2.832.-TL bedelli ve 25.12.2015 tarihli 27036 seri nolu 1.298.-TL bedelli 2 adet faturadan kaynaklı alacağının bulunduğunu, faturalara konu malların davalıya teslim edilmesine karşılık davalı tarafından herhangi bir ödemede bulunulmadığını, alacığın tahsili amacıyla davacı tarafından davalı aleyhine İzmir 17.İcra Müdürlüğünün 2016/10155 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldıını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı ile takibin durdurulduğunu, davalının itirazının iptaline , takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalıya çıkartılan usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesini sunmadığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava; Ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davanın hukuki dayanağı İİK 67. maddesidir.
Harçlandırılan dava değeri 4.360,06.-TL’dir.
İzmir 17. İcra Müdürlüğüne ait 2016/10155 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Alacaklısının davacı, borçlusunun davalı olduğu, 4.360,06.-TL üzerinden takibe geçildiği, 25.01.2016 vadeli 2.832,00.-TL bedelli fatura ve 25.12.2015 vadeli 1.299,00.-TL bedelli faturadan kaynaklı bakiye alacak olarak gösterildiği, tebligatın yapıldığının görüldü ancak tebligat üzerindeki tarihin okunamadığı, 05.08.2016 tarihinde itiraz dilekçesi verilerek borcun tamamına, ferilerine, masrafa ve faize itiraz edildiği, davanın İİK.nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde uyuşmazlık noktası hususunda rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, rapor alınmıştır. Alınan 04.05.2018 havale tarihli raporda; davacı ile davalı arasındaki ihtilafın davacı tarafından davalı adına tanzim edilen 27036 seri nolu 1.298.-TL bedelli ve 27088 seri nolu 2.832.-TL bedelli faturalardan kaynaklandığını, söz konusu faturaların davacının yasal defterlerinde davalı borcu olarak muntazaman yer aldığını, davalı tarafından bu faturalara karşılık yapılan herhangi bir belgeye rastlanılmadıını, davalının takibe konu faturaların veya içeriği malların teslim alınmadığı yönünde bir itirazı olmamakla birlikte davacının yasal defter ve dayanağı belgeleri kapsamında davalı yandan 4.130,00.-TL alacaklı olduğunun görüldüğünü bildirdiği görülmüştür.
Satım sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 207 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Davacı tarafça takip iki adet satış faturası ve iki adet sevk irsaliyesine dayalı olarak başlatılmış, davalı taraf icra takibine sunduğu dilekçesinde borcu olmadığını savunmuştur. Bu durumda ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraf faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini ispatlaması gerekmekte olup teslim hususunun yazılı delille ispatlanması gerekmekte olduğundan bu hususta davalı tarafın vergi dairesine beyanda bulunmadığı, sevk irsaliyelerinin birinin isimsiz diğerinin ise okunaksız olduğu görülmekle sadece davacı tarafın kendi ticari defterlerine dayandığı, davalının ticari defter ve kayıtlarında inceleme yapılmasını istemeyen davacının iş bu davada takibe konu faturaları usulüne uygun olarak tutmuş olduğu ticari defterlerine kaydetmesi alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı görülmüştür. Davacı taraf, alacağını sunduğu faturalara dayandırmıştır. Davacının açıkça yemin deliline de dayanmadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından davaya cevap verilmediğinden dolayı herhangi bir itiraz öne sürülemeyeceğinden davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itirazlarının kabul edilemeyeceğini buna muvafakatlarının olmadığını, teslim hususunun ispatlandığını, mahkemece dosyadaki sevk irsaliyelerinin değerlendirmeye alınmadığını, davalının süresi içerisinde faturalara itiraz etmediğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, bilirkişi raporu ile alacağın varlığının tespit olunduğunu, tanık deliline dayanmalarına rağmen mahkemece tanıklarının bildirilmesi için süre verilmediğini, sair deliller ibaresinin yemin delilini de kapsadığını, yazılı yargılamanın sona erdiği bildirilmeyerek sözlü yargılama için süre verilmediğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, fatura alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacı tarafından faturanın ve faturaya konu malların davalıya teslim edildiğinin yasal belgelerle ispatlanamamassına, davacının delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmaması nedeniyle davacıya yemin teklif hakkının kullandırılmamasının doğru olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2018 tarih ve 2016/1601 Esas 2018/1046 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.