Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/491 E. 2022/468 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/491
KARAR NO : 2022/468

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2018
NUMARASI : 2016/1289 Esas 2018/962 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 10.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10.03.2022
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1289 Esas ve 2018/962 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı tarafından Mahkememize gönderilen 01/11/2016 tarihli dilekçe ile, davalı şirketin davacı şirkete karşı İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/13982 esas sayılı dosyası ile 100.000,00 TL borcu olduğu gerekçesi ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu takip ile istenilen borcun davacı ile alakasının olmadığını, öncelikle davalı şirket ile davacı arasında 2016 yılında her hangi bir ticari ilişkinin olmadığını, davalı şirket ile davacının oğlu olan … ve ona ait olan … Şti. Arasında 2015 yılında bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalı şirketin borçlarını zamanında ödememesi, basiretli tüccar gibi davranmaması nedeni ile de 2015 yılından bu yana davalı şirket ile çalışılmadığını, takibe konu bononun, davalı şirket ile davacının oğluna ait … Şirketi arasında ticari ilişki devam ederken de zirai ilaç alımına ilişkin 27/06/2015 ve 01/08/2015 tarihli faturalara teminat olması ve oğlunun iş yapabilmesi amacı ile davacı tarafından alacaklı şirketin isteği doğrultusunda oğluna ait şirket alacağından mahsup edilerek ödendiğini, iki şirketin ilk defa karşılıklı iş yaptıkları içinde davalı şirket teminat olarak davacıdan teminat senedi aldığını, davacının sadece oğlunun iş yapabilmesi için yardımcı olmaya çalıştığını, icra dosyasındaki takibe konu senedin de aradaki iş ve güven ilişkisi oluşması bakımından boş olarak verildiğini, senet üzerindeki, yazıların kesinlikle davacıya ait olmadığını, bu nedenle de borcu ve takibi kabul etmediklerini, açıklanan nedenlerle, haksız ve hukuka aykırı olarak hukuki dayanaktan yoksun, davacının oğlunun şirketine olan borcunu ödememek için baskı unsuru olması nedeni ile davalı tarafından açılan takibe konu borcun davacı ile bir ilgisinin olmadığının tespti ile davanın kabulüne karar verilmesini, davacının davalıya herhangi borcunun olmadığını, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Dava dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiş, davalı şirket tarafından her hangi bir cevap verilmemiş, davalı delilleri dosyaya sunulmuş, aynı zamanda davalı taraf yargılamanın ilerleyen aşamalarında vekille temsil edilmiş, davalı vekili davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/13982 Esas sayılı dosyası celp edilerek dosyamız içine konmuş, yapılan incelemesinde alacaklının dosyamız davalısı şirket olduğu, borçlunun dosyamız davacısı gerçek kişi olduğu, 100.000,00-TL bedelli 2/08/2016 düzenleme tarihli, 30/09/2016 vade tarihli bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibine davacı-borçlunun itiraz ettiği ancak icra müdürlüğü tarafından itirazın reddine ve takibin devamına karar verildiği, başkaca herhangi bir şekilde takibin durdurulmasına dönük işlemin olmadığı görülmüştür.
Davacı tarafça iddialarının ispatı yönünden maddi vakaların açıklanması amacıyla tanık dinletilmesi isteminde bulunulmuş, maddi vakaya dönük olarak davacı ve davalı tanıkları gerek duruşmada gerekse yönerge yolu ile dinlenmişlerdir.
Dava, davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibine dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır. Davacı davalı ile doğrudan bir ticari ilişki olmadığını iddia etmiş, davacının oğlu tarafından kurulan şirket ile davalı arasında bulunan ticari ilişki nedeniyle teminat amacıyla düzenlenen bono olduğu davacı tarafça beyan edilmiştir.
İcra takibine dayanak bono üzerinde yapılan incelemede, teminat amaçlı verildiğini gösterir herhangi bir ibarenin bulunmadığı, bono üzerindeki kurucu unsurların geçerli şekilde bulunduğu görülmüştür. Bonoda bedel karşılığının malen gösterildiği görülmüş, davacının bu konuda aksi iddiasını ispatlaması yönünden delil bildirmesi istenmiş, davacı tarafça sunulan deliller dosya içinde değerlendirilmiştir.
Davalı tarafça icra takibine dayanak gösterilen bono HMK hükümleri uyarınca kesin delil mahiyetinde bir belge olarak kabul edilmekle birlikte, bu belge üzerindeki hususların aksi ancak ve ancak aynı nitelikte bir belge ve delil ile ispatlanabilecek olup, davacıya bu nevi bir delili sunması için süre verilmesine rağmen davacı tarafça bu konuda bir delil ileri sürülmemiştir. Davacının teminat senedi iddiası yönünden maddi vakanın ispatı istemi nedeniyle tanık dinletilmesine karar verilmiş, ancak maddi vakanın sadece tanık beyanı ile ispatının söz konusu dava yönünden mümkün olmaması nedeniyle bu iddianın ispatı için ayrıca başkaca delilleri var ise bildirilmesi istenmiş ancak davacı tarafça başkaca bir delil ileri sürülmemiştir.
Dosyada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı aleyhine bonoya dayalı olarak davalı şirket tarafından başlatılan icra takibi bulunduğu, takibin kesinleştiği, davacı tarafça Mahkememizde açılan iş bu dava ile söz konusu bononun dava dışı şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki ve mal alımı nedeniyle teminat amacıyla davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirket ile davacı arasında ticari bir ilişki bulunmadığı iddiasında bulunulduğu, davacı tarafça icra takibine konu senet yönünden senetteki hususların aksinin aynı kuvvette delil ile ispatlaması gerektiği, ancak dosyaya sunulan deliller içinde senetteki hususların aksini ispatlar şekilde bir delil tespit edilemediği, davacı tarafça senet içeriğinde gösterilen şekilde bir mal alışverişinin olmadığı iddiasında bulunulduğu ancak, bu hususun da yine bildirilen deliller ile tespit edilemediği, taraf tanıklarının takibe dayanak bono geçersizliğine ilişkin belgeler ile desteklenebilecek herhangi bir beyanda da bulunmadıkları, bu haliyle sebepten soyut olarak düzenlenen kambiyo senedi niteliğindeki bonoya dayalı başlatılan icra takibinde davacının borçlu olmadığı iddiasının ispatlanamadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; malen kaydının kendilerince ispat edilmesi gerektiği beyan edilmiş ise de müvekkilinin köylü bir çiftçi olduğu için herhangi bir ticari defteri yahut kaydının bulunmadığını, müvekkilinin bu bonoyu mal karşılığı alıp almadığının ispatını ancak davalının defterlerinin incelenmesi ile ispat edebileceğini, delillerinden tanık delili dışındaki hiçbir delilin göz önünde bulundurulmamasının açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davalı şirketin, dosyada mübrez 2015 yılına ait iki adet faturayı müvekkilinin oğluna ait şirket ile yaptıkları ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin oğlu adına düzenlemiş, daha sonra da sanki ortada başka bir mal teslimi varmış gibi 2015 yılında düzenlediği faturaların aynısını bedellerini birleştirerek tek fatura olarak bu sefer davalı şirketin aynı şahıslar tarafından kurulan ve yönetilen dava dışı … Şti. tarafından müvekkili adına düzenlenip bedelini müvekkilinden talep etmesi üzerine müvekkilin faturanın kendisine tebliğ edilmesinden hemen sonra Akşehir 2. Noterliği’nin 18.10.2016 tarih ve 8335 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirketin diğer bir şirketi olan dava dışı … şirketine iade ettiğini, söz konusu faturanın 01.09.2016 tarihli olup 2016 yılında ne müvekkilinin ne müvekkilinin oğlunun ne de müvekkilinin oğluna ait şirketin alacaklı şirket veya dava dışı diğer şirketi ile aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, davalının da ticari defterlerinin incelenmesini kendilerinden başka davalının da delil listesinde kendi ticari defterlerine dayandığını, delillerinin toplanmadığını ve incelenmediğini, davanın reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine dayanak bonodan dolayı bononun teminat olarak verilmesi nedenine dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle somut olaya uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Davalı taraf, takibe dayanak bononun teminat senedi olduğunu kabul etmediğine göre davacı yan işbu bononun teminat amacıyla verildiğini yukarıda açıklandığı şekilde geçerli delillerle ispat etmek zorundadır. Bunun dışında elinde kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir bir bono bulunan davalının ayrıca alacağının nereden kaynaklandığını açıklama mecburiyeti bulunmadığı gibi bonoda yazılı miktarda alacaklı olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır. O halde, davacı taraf, dava konusu bononun iddia edildiği şekilde teminat olarak verildiğini geçerli başka yazılı delillerle ispatlayamamasına (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2021 tarih ve 2020/5900 Esas 2021/3916 Karar sayılı İlamı), kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2018 tarih ve 2016/1289 Esas, 2018/962 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 44,40.TLharcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 10.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.