Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/477 E. 2022/434 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/477
KARAR NO : 2022/434

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2017
NUMARASI : 2015/101 Esas 2017/565 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 03.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.03.2022
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/101 Esas 2017/565 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesinde; müvekkilinin İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı takibinin konusu 6.200,00-TL bedelli bonoyu ticari ilişki nedeni ile borçlandığı …’a verdiğini, daha sonra senet bedelinin tamamı … isimli işyerinin sahibi …’a ödediğini, senet nedeni ile borcunun kalmadığını ancak, davalının senedi ciro yolu ile devralarak aleyhine İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı takibine girişildiğini, bu nedenle müvekkilinin Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, … hakkında 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/102 esas 2014/316 karar sayılı kararı ile bedelsiz senedi kullanmak suçundan mahkumiyet kararı verildiğini, davalının senet sebebi ile müvekkilinin borcunun bulunmadığını bilmesine rağmen senedi devir ve temlik alıp, kötü niyetli hareket ettiğini ileri sürerek davacının İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı takibi ve takip konusu bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde; davacının ödeme iddiasını ispatlar nitelikte belge sunmadığını, TTK’nun 646.maddesi uyarınca senet bedelinin senet karşılığında ödenmesi gerektiğini, söz konusu senedin müvekkiline ciro edildiğini, müvekkilinin iyi niyetli yetkili hamil olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı dosyası ve İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/102 esas sayılı dosyası incelenmiş ve gösterilen taraflar dinlenmiştir.
İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinden, … tarafından … aleyhine 11.10.2008 tanzim tarihli 31.12.2009 vade tarihli 6.200,00-TL bedelli, keşidecisi …, lehtarı … olan, …’un cirosu ile … ve onun cirosu ile …’e intikal eden bonoya dayanılarak ferileri ile birlikte 6.307,47-TL nin tahsili için 11.02.2011 tarihinde girişilen icra takibine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.03.2014 tarihli 2013/102 esas 2014/316 karar sayılı kararı ile, …’un şikayeti üzerine …’un dava konusu 6.200,00-TL bedelli senetle ilgili bedelsiz senedi kullanma suçundan TCK’ nun 156/1.maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın 21.04.2014 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
Tanık … 10.03.2016 tarihli celsede alınan beyanında; … da müdür olarak çalıştığını, …’un bu mağazadan mobilya aldığını, 6.200,00-TL bedelli bonoyu da mobilya alışverişi için verdiğini, mobilya alışverişinden kaynaklanan borcun tamamının ödendiğini, … isimli firmanın sahiplerinden …’ne …’un borcunun bittiğini, senedini getir dediğini, onun senedi getirmediğini, bu nedenle de davacıya iade edemediğini, … da çalışması nedeni ile senedin kendi adına düzenlendiğini ve kendisinin ciro edip işyeri sahiplerinden…’e verdiğini, cirosunun alış veriş sırasında senedin kendisine borçlu tarafından ispat için ciroladığını, ciro edip patrona verdiğini, yoksa senedi başkasına ciro etme kastının bulunmadığını, …’i tanımadığını beyan etmiştir.
Davamız İzmir 11.İcra Müdürlüğünün 2010/2873 esas sayılı takibinin konusu bono ve bu takip nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptali talebine ilişkindir.
Toplanan tüm deliller karşısında; dava konusu 6.200,00-TL bedelli bononun davacının … isimli firmada aldığı mobilya karşılığında bu firmaya olmak üzere … emrine düzenlendiği, davacının … isimli firmaya borcunu ödediğini, …’un beyanından ve İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/102 esas 2014/316 karar sayılı kararından anlaşılmasına rağmen …’un bonoyu ciro ederek…’e, onun da …’e verdiği kanaatine varılmıştır.
Bononun ödendiğinde karşılığındaki kıymetli evrak alınması gerektiği, kısmi ödeme halinde yapılan ödemenin bono üzerine yazılmasının sağlanması gerekirken bunun yapılmadığı, davalının ciro yolu ile bonoyu elde ettiği, ödemeden haberdar olduğunun ve kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı, dolayısıyla davalının iyi niyetli olduğunun kabulünün gerektiği, senet lehtarına yukarıda belirtilen şekilde yapılmayan ödemenin iyi niyetli hamiline ileri sürülemeyeceği…” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.03.2014 tarih ve 2013/102 Esas 2014/316 Karar sayılı kararı ile, …’un şikayeti üzerine …’un dava konusu 6.200,00-TL bedelli senetle ilgili bedelsiz senedi kullanma suçundan TCK’ nun 156/1.maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini ve bu kararın 21.04.2014 tarihinde kesinleştiğini, tanık … 10.03.2016 tarihli celsede alınan beyanında; … da müdür olarak çalıştığını, …’un bu mağazadan mobilya aldığını, 6.200,00-TL bedelli bonoyu da mobilya alışverişi için verdiğini, mobilya alışverişinden kaynaklanan borcun tamamının ödendiğini, … isimli firmanın sahiplerinden …’ne …’un borcunun bittiğini, senedini getir dediğini, onun senedi getirmediğini, bu nedenle de davacıya iade edemediğini, … da çalışması nedeni ile senedin kendi adına düzenlendiğini ve kendisinin ciro edip işyeri sahiplerinden…’e verdiğini, cirosunun alış veriş sırasında senedin kendisine borçlu tarafından ispat için ciroladığını, ciro edip patrona verdiğini, yoksa senedi başkasına ciro etme kastının bulunmadığını, …’i tanımadığını beyan ettiğini, sahteciliğin açıkça ortada olduğunu, aradaki bonoyu ciro eden kişinin dahi bono sebebiyle müvekkilinin borçlu olmadığını bilmekte olduğunu bu durumda alacaklı olarak görünen davalının iyi niyetli olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, ayrıca yemin deliline dayanmış olmalarına rağmen bu hususun atlanmasının da usule aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’ nun 687. maddesine göre; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.”
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle yukarıda belirtilen TTK.’nun 687. maddesi gereğince keşideci, lehtar veya cirantalar arasındaki kişisel def’ilerin bononun yasal ve haklı hamiline karşı ileri sürülemeyeceğine, davalının bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına ve kötüniyetle hareket etmiş olduğunun da ispatla yükümlü davacı tarafından ispat edilememiş olmasına, davacı tarafın açıkça yemin deliline dayanmamış olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/05/2017 tarih ve 2015/101 Esas 2017/565 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 44,40.TLharcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 03.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.