Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/461 E. 2022/497 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/461
KARAR NO : 2022/497

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2018
NUMARASI : 2015/463 Esas 2018/585 Karar
DAVA : ALACAK
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/03/2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/463 Esas ve 2018/585 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile …nın yetkilisi sahibi olarak tanıtan davalının eşi …’ün müvekkili şirkete ait araçların satışı konusunda anlaşıldığını, bu anlaşma gereği müvekkili şirkete ait …, …, … ve … plakalı araçlar satıldığını ve 22/07/2013 tarihinde noter devirlerinin yapıldığını, bu satış karşılığında … tarafından keşidecisinin … … olduğu 31/07/2013 ödeme tarihli ve 44.000,00-TL bedelli bir adet senedin müvekkiline verildiğini, sonuç olarak 44.000,00-TL alacağın 31/07/2014 tarih 2013/988 esas, 2014/679 kararı ile hüküm altına alınan asıl alacağın %10’u oranında para cezası ile asıl alacağın %20’si oranında tazminatın davalıya verilmesini dair kararın kaldırılmasını karar ve talep etmiştir.
II-Davalı vekili, cevap dilekçesinde; noter araç satış sözleşmesinin resmi belge olduğunu, davacının aracını satarak bedelini tamamen aldığının açıkça yazılı olduğunu, davacının da müvekkilinden alacaklı olduğunun resmi şekilde yapılmış aynı kuvvette bir delille kanıtlaması gerektiğini, davacı şirketin 44.000,00-TL bedelli senet verildiğini iddia ettiğini, ancak davaya konu senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığı için itiraz edildiğini ve takibin iptal edildiğini, davacı şirketin resmi belge karşısında bizzat kendisinin lehdar olduğunu ve imzasının itiraza uğramış senede dayanarak müvekkilinden alacak talep etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-1-Noter satış sözleşmesi, takip talebi, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
2-Davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının tespiti için yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporuna göre; “… davacı şirketin, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 64/ 3 Md.gereğince fiziki ortamda tutulan ve tarafıma ibraz edilen 2013 yılı ticari defterleri, açılış ve kapanış onaylarını kanuni süreleri içerisinde yaptırdığını, Muhasebe kayıtlarının 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun ilgili hükümleri gereği düzenli ve muhasebe ilkelerine uygun bulunduğunu, defterler üzerinde silinti, kazıntı , veya karalamaların olmadığı, Davacı Şirketin ticari defterlerinin, HMK.222.maddesi ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sahibi lehine delil vasfının bulunduğunu,Davacı Şirkitin 2013 yıllarına ait muhasebe kayıtları incelendiğinde; Davalı Şirket ile aralarında gerçek bir ticaretetin;… -… -…-… plakalı 4 adet aracın satışı ile Araç Satış Sözleşmesi ve karşılığında Satış faturalarının düzenlenmesi ile başlamış olduğu , Karşılığında 31.07.2013 vadeli 44.000 TL. Tutarlı bir senedin … tarafından keşide edildiği,Araçların satışından kaynıklı Alıcı ve aynı zamanda Davalı …’ün; … plakalı araç için 12.500,00 TL., … plakalı araç için 21.000,00 TL., … plakalı araç için 12.500,00 TL., … plakalı araç için 7.470,98 TL. Toplam 53.470,98 TL. 4 adet araç satışından kaynaklı düzenlenen faturalaşma sonucunda Davacı Şirketin Davalı Şirketten 53.470,98 TL. alacaklı olduğu, davacı şirketin incelenen muhasebe kayıtlarında; Dava konusu 22.07.2013 tarihli 31.07.2013 vadeli 44.000 TL. Tutarındaki Borçlusunun … olduğu, Alacaklısının … A.Ş.olduğu senede ait herhangi bir muhasebe kaydına rastlanmadığı…” belitilmiştir.
IV-Dava alacak davasıdır. Taraflar arasında, araç satım sözleşmesi yapıldığı, resmi sözleşmeler yapıldıktan sonra araçların teslim edildiği, davacının bir kısım araç bedellerinin ödenmediğinden bahisle eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, araçların bedellerinin ödenip ödenmediğidir.
V-Taraflar arasında araç satışını içeren ticari satım sözleşmesi vardır. Araç satışı resmi şekle tabi olup, tüm satışlar resmi şekilde yapılmıştır. Satış sözleşmelerinde; bedelin peşin alındığı yazılı olduğuna göre aksinin yine resmi bir belge ile ispatlanması gerekmektedir. Davacı ise imzası inkar edilen ve davalıya ait olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilen senete, cari hesaba ve ceza dosyasına dayanmaktadır. 4721 s. TMK.nın 2. maddesinde dürüstlük kuralı düzenlenmiş olup, herkes haklarını alırken ve borçlarını öderken dürüstlük kuralına uymalı ve hakkını kötüye kullanmamalıdır. Davalının noter satış belgesinin aksinin resmi belge ile ispatını istemesi haklı olmakla birlikte anılan düzenlemeler kapsamında bu hakkın kötüye kullanıldığı ve davalının borcunu öderken dürüstlük kuralına uymadığı anlaşılmaktadır. Davalının … emniyet müdürlüğünde 3.12.2014 tarihli ifadesinde eşine her türlü yetkiyi içeren, senet imzalama yetkisini de kapsayan vekaletname verdiğini kabul ettiği, buna göre eşinin kendi adına senet imzalayabildiğini bildiği, davalının eşinin de … emniyet müdürlüğünde 4.12.2014 tarihli ifadesinde dayanak senedi kendisinin imzaladığını kabul ettiği görülmektedir. Yine bedeli peşin alındığı noter senedinde yazan … plaka sayılı araç için davalının 14.8.2013 tarihinde banka havalesi ile ödeme yaptığı yapılan ödemenin cari hesaptan düşüldüğü de görülmektedir. Yine senet arkasında senedin araç satışları için verildiğine dair, davalıya ait işletmenin kaşesinin ve eşinin imzasının bulunduğu görülmektedir. Buna göre, davalı eşinin kendi adına senet imzalama yetkisi olduğunu bildiği, eşinin de bu yetkiye dayalı olarak senet imzaladığı, noter senedinde bedeli peşin alındı yazan araç için sonradan banka havalesi ile ödeme yapıldığı anlaşılmakta olup artık davalının senetteki imzanın kendisinin olmamasına ve noter senedinde bedelin peşin alındığına dair kayıt nedeni ile borçlu olmadığını iddia etmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı açıktır. Başka söyleyişle, noter sözleşmesindeki kaydın aksine yapılan işlemi bir araç için kabul edip aynı dönemde yapılan diğer satışlar için dayanak senet olmasına rağmen kabul etmemek dürüstlük kuralı ile bağdaşmamaktadır. Tüm satışlar gerçekleşip, araçlar davalıya teslim edildiğine göre davalının artık borcun ödendiğini kanıtlamak durumundadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının araç satışından kaynaklanan alacağının 53.470,98 TL olduğu belirlenmiş ise de, davalının yaptığı 15.7.2013 tarihli 9.600,00 TL ve 31.12.2013 tarihli 9.000,00 TL bedelli ödemelerin bu araç bedellerinden düşülmediği görülmekle bu ödemelerin araçlar için yapıldığı kabul edilerek bakiye alacak yönünden davanın kabulü gerektiği…” gerekçesi ile davanın davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı …’ün Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/83371 Soruşturma numaralı dosyasında alınan ifadesinde “Senetteki imza bana ait olup, benim bu senet ile kendilerine borcum yoktur…. Eşimin bana verdiği vekaletname ile çek ve senet imzalıyor ve ödüyorum” şeklinde beyanda bulunmak suretiyle imzanın kendisine ait olduğunu açık bir şekilde kabul ettiğini, yine davalı …’de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/83371 Soruşturma numaralı dosyasında alınan ifadesinde “Eşime verdiğim vekaletnamede her türlü yetki mevcuttur. Benim adıma çek ve senet imzalama, araç alım satım yetkisi de vardır.” şeklinde beyanda bulunmak suretiyle eşine yetki verdiğini beyan ettiğini, …’ün eşi … tarafından araç satış işlemelerine ilişkin görüşmeler yürütüldüğünü, senedin de İstanbul’daki davacı şirket merkezinde … tarafından davacı şirkete teslim edildiğini, davalının, senedin vadesi geldiğinde ise imzaya itiraz ederek açıkça kötü niyetli şekilde borçtan kurtulmak istediğini, davalının ve kendisine verilen vekaletname ile geniş yetkilerle donatılmış …’ün davacı şirkete karşı planlı bir şekilde kötü niyetli olarak hareket ettiklerinin sabit olduğunu, davacı şirketin, davalı taraftan 53.470,78.TL alacaklı olduğunu, bu alacağın varlığının, miktarının, ticari defter ve kayıtlara, usule ve yasaya uygun olduğunun, davalı tarafın iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğu hususunun 18.05.2017 tarihli bilirkişi raporuyla da sabit olmasına rağmen davalının müvekkiline yapmış olduğunu iddia ettiği bir kısım ödemelerin düşülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2014 tarih ve 2013/988 Esas, 2014/679 Karar sayılı ilamı ile hüküm altına alınan asıl alacağın %10’u oranında para cezası ile asıl alacağın %20′ si oranında tazminatın davalıya verilmesine dair kararın kaldırılması taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmediğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararının yerinde olmadığını, dava içerisinde alınan bilirkişi raporunda, davaya dayanak bononun davacının kendi defterlerinde dahi görünmediği (kayıtlı olmadığı) gibi, dayanak yaptığı araç plakaları nedeniyle de müvekkilinin borçlu olmadığı açığa çıkınca, davacı tarafın davasını ıslah ederek bu sefer başka araç satış plakalarını bildirdiğini, bu durumun dahi davacının iyi niyetli ve basiretli bir tacir gibi hareket etmediğinin göstergesi olduğunu, noterden yapılan ve resmi belge niteliğinde olan araç satış sözleşmelerinde satıcının aracını satarak bedelini tamamen aldığının yazılı olduğunu, aksi durumun aynı kuvvette delille davacı tarafından kanıtlanması gerekirken kanıtlanmadığını, davacı şirketin takibe koyduğu senedi ve bir kısım tahsilatları kendi resmi kayıtlarına işlemediğinin bilirkişi incelemesi ile de sabit olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, araç satış sözleşmelerinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İİK’nun 169/a ”– (Ek: 18/2/1965-538/83 md.) maddesinde ”(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/46 md.) İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ileispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.
(Değişik ikinci fıkra: 17/7/2003-4949/46 md.) İcra mahkemesi hâkimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği belgelerden borcun itfa veya imhal edildiği veya senedin metninden zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı yahut icra dairesinin yetkili olmadığı kanaatine varırsa, daha evvel itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/32 md.) Borçlunun ibraz ettiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, icra mahkemesi hakimi, 68/a maddesindeki usule göre yapacağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde, borçlunun itirazının kabulüne karar verir ve alacaklıyı, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasina mahküm eder. Alacaklı birinci fıkra gereğince çağrıldığı duruşmaya gelmediği takdirde icra mahkemesi hakimi alacağın itiraz edilen kısmı için icranın muvakkaten durdurulmasına karar verir. Bunun üzerine alacaklı en geç altı ay içinde icra mahkemesi önünde duruşma talep ederek makbuz altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ispat etmek suretiyle, takibin devamına karar alabilir. İcra mahkemesi,imzanın alacaklıya ait olmadığına karar verirse borçluyu, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahküm eder.
İcra hakimi, borçlunun zamanaşımı itirazını alacaklının ibraz ettiği kambiyo senedindeki tarihe göre varit görür ve alacaklı da zamanaşımının kesildiğini veya tatil edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse, itirazın kabulüne; aksi halde reddine karar verir.
İtirazın kabulü kararı ile takip durur.Alacaklının genel hükümlere göre dava açmak hakkı mahfuzdur.
Alacaklı, genel mahkemede dava açarsa, inkar tazminatı ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan inkar tazminatı ve para cezası kalkar.
(Ek fıkra: 9/11/1988-3494/32 md.) (Değişik birinci cümle: 17/7/2003-4949/46 md.) Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi hâlinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için,daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.(1)
(Değişik son fıkra: 2/3/2005-5311/13 md.) İtirazın reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması, hiçbir icra muamelesini durdurmaz. Şu kadar ki, borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icra durur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.10.2016 tarih ve 2016/146 Esas 2016/296 Karar sayılı kararı ile Borçlusu …/…, alacaklısı … AŞ., tanzim tarihi 22.07.2013, vade tarihi 31.07.2013, 44.000.00.TL bedelli senedin borçlu davalı …’ ün verdiği vekaletnameye istinaden borçlu davalı adına eşi … tarafından imzalandığının belirlenmesine, eldeki davanın sonucuna göre İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2014 tarih ve 2013/988 Esas 2014/679 Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan asıl alacağın %10′ u oranında para cezası ile asıl alacağın %20’si oranında tazminatın alacaklı şirketten tahsili yönündeki kararın İİK’ nun 169/a-6. madde ve fıkrası gereğince kalkacağının sabit olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/05/2018 tarih ve 2015/463 Esas, 2018/585 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında davacı taraftan alınması gereken 80,70.TL maktu harçtan peşin olarak alınan 44.40.TL harcın tenzili ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına
3-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 2.382,02.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 611,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.771,02.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 17.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.