Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/333 E. 2022/2 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/333
KARAR NO : 2022/2

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
NUMARASI : 2016/1257 Esas, 2018/444 Karar
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
BAM KARAR TARİHİ : 06/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/01/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı bankanın … şubesi ile dava dışı … arasında Genel Nakdi Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi imzalandığını ve krediler kullandırıldığını, davalının da iş bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığını, müteselsil kefilin kefalet limiti itibari ile Taksitli Ticari Kredi ve Ticari Kredili Mevduat borçlarının tamamından sorumlu olduğunu, kredilerin vadesinde ödenmediğini ve sözleşme hükümleri gereğince bakiye tüm borcun muaccel hale geldiğini, asıl borçluya ve müteselsil kefil olan davalıya ihtarname keşide edilmesi nedeniyle borçlar ödenmediğinden GKS’deki yetki şartına istinaden İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11737 Esas sayılı dosyasından yapılan takipte itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı kefilin ve asıl borçlunun ikamet adreslerinin … ili … İlçesi olduğunu, bu nedenle yetkili icra dairesinin ve Mahkemesinin Edremit İcra Daireleri ve Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddinin istendiği, davanın esasına girilmesi halinde, davalının herhangi bir sorumluluğunun ve davacı tarafa borcunun bulunmadığını, söz konusu sözleşmede davalının kefil sıfatında olduğunu, müteselsil kefil olduğunu gösterir hiçbir yazısı ya da beyanının bulunmadığını, Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi’nin Kefalet Beyanları ve Gerçek kişi kefillerinin eş rızalarını düzenleyen 15. Maddesinin bulunduğu 29. Sayfa incelediğinde kefalet türünün davalı tarafından el yazısı ile yazılmadığını, eş rızası olan kısımda da davalının eşi …’a sadece imza attırıldığını ve hiçbir açıklamanın yapılmadığını, davalının eşinin imzası haricindeki diğer yazılarında eşine ya da davalının kendine ait olmadığını, bu nedenle eşinin alınmış rızası olmadığı için alınan kefilliğin de geçerliliğinin olmadığını, davacı taraf ile asıl borçlu arasında imzalanan sözleşmede 100.000,00-TL limitli kredi açılması için anlaşmaya varıldığını, davalının sadece 100.000,00-TL kredisi için imza attığını, ancak davacı ile … arasında davalının yokluğunda ve haberi olmadan sözleşme liminin artırılması için anlaşma yapıldığını, artılan limitin 105.000,00-TL olduğunu ve toplam 205.000,00-TL limit olarak anlaşıldığını, limitinin artırılması hussunda davalının bilgisinin olmadığını, davacı tarafından icra takibnde davalıya gönderilen ilamsız takipte ödeme emri incelendiğinde faiz oranlarının %54, %30,24, ve %30,24 oranlarında uygulandığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, çok yüksek oranlarda işletilen faizlerin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle davalı hakkında açılan iş bu davanın yetkisizlik nedeni ile reddine, esasa girilmesi halinde davanın esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesinin istendiği görülmüştür.
MAHKEMECE:
Dosyada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı banka ile dava dışı … arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinde davalının müteselsil kefil sıfatı ile imzasının olduğu, bu sözleşmeden kaynaklı borcun ödenmediği iddiası ile davalı kefil ile asıl borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığı, başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği, itirazın iptali istemi ile iş bu davanın açıldığı, davalı tarafça her ne kadar kefalet yönünden itiraz edilmiş ise de, yapılan incelemede davalının kefaletinin yasal açıdan geçerli ve sorumluluk doğurucu nitelikte olduğu, yine 22/012018 tarihli bilirkişi raporunda, davacı banka tarafından davalıdan istenebilecek bedelin hesaplanarak tespit edildiği ve düzenlenen raporun dosyadaki verilere uygun, denetlenebilir ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu, bu nedenle düzenlenen ikinci rapora itibar edilebileceği, buna göre davalı …’ın takip tarihi itibariyle 278741 kredi no’lu kredi gereğince, 38.500,00-TL Taksitli Ticari asıl alacak, 4.900,00-TL Ticari Kredili Mevduat hesabı asıl alacağı olmak üzere toplam 43.400,00-TL bedel yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduğu, bu bedellerden 38.500,00-TL asıl alacağa yıllık %54, 4.900,00-TL asıl alacağa ise yıllık %30,24-TL oranında temerrüt faizi uygulanabileceği, bu faizin de %5 gider vergisinin tahsilinin istenebileceği, davalının tespit edilen bu bedeller üzerinden itirazının iptaline karar verilmesi gerektiği, alacağın niteliği itibariyle sözleşmeye dayalı ve hesaplanabilir olması dikkate alınarak likit olduğunun kabulü gerektiği ve inkar tazminatı isteminin kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yetkili icra dairesi ve mahkemelerinin … ili … ilçesi icra daireleri ve mahkemeleri olmasına rağmen yetki itirazlanın reddedildiğini, bilirkişi raporuna itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinde kefalet türünün müvekkilinin el yazısı ile yazılmaması, eş rızası olan kısmında da müvekkilinin eşinin sadece imzası bulunması diğer yazıların kendisine yada eşine ait bulunmaması nedeniyle eşinin hukuka uygun olarak alınmış rızası bulunmadığından kefilliğin de hukuken geçerliliği olmadığını, Müvekkilinin 100.000 TL’lik krediye kefil olduğunu asıl borçlu …’nın kredi limitinin yükseltilmesine ilişkin sözleşmede müvekkilinin bilgisi ya da imzası bulunmadığını, davacı tarafça, icra takibinde faiz oranlarının kanuna aykırı olarak %54, %30,24 ve %30,24 oranlarında çok yüksek uygulandığını müvekkilinin anapara dışında fer’ilerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkilin kefil olduğu kredi borcu ödenmeden sonraki arttırıma ilişkin kredi borcu ödendiği hususunu kabul etmediklerini, asıl borçlunun yaptığı ödemelerin müvekkilinin kefil olarak göründüğü kredi sözleşmesine ilişkin olduğunu, Yargıtay kararlarına göre de kefilin , sadace imzaladığı GKS’ye istinaden geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu bunun dışında herhangi bir borçtan sorumlu tutulamayacağını . Kefil olduğu GKS’de bu yönde bir madde(doğmuş veya doğacak tüm borçlarının teminatı olarak) bulunması bu sonuca etkili olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; genel kredi sözleşmesine istinaden yapılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11737 Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu ve … aleyhine kredi sözleşmeleri ihtarname, hesap özetine istinaden genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, davalının yetkiye borca faize faiz oranına itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Dava bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Davalı tarafça mahkemenin ve icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de, davacı banka ile dava dışı … arasında düzenlenen “Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ticari nitelikte olup davalının bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Bu durumda ticari nitelikteki sözleşmeye kefil olan kişiler hakkında 6102 sayılı Yasa’nın 7. maddede yer alan teselsül karinesi uygulanır, bu durumda kefiller hakkında HMK’nın 17. maddesi dikkate alınarak sözleşmede kararlaştırılan İzmir mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğuna ilişkin şartın geçerli olduğu anlaşılmıştır.( YARGITAY 11. Hukuk Dairesi esas no: 2020/3493 karar no: 2020/5895)
6098 sayılı TBK.nın 583/1. maddesine göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır”.
Belirtilen yasa hükmünde kefaletin geçerlilik şartları bu şekilde öngörülmüş ise de, 6102 sayılı TTK.nın 7. maddesinde ticari teselsül karinesi düzenlenmiştir. Buna göre, “(1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haciz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemiş ise müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez. (2) Ticari borçlara kefalet halinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de 1. fıkra hükmü geçerli olur”.
Davacı banka ile dava dışı … arasında 05/03/2014 tarihli 100.000,00 TL bedelli Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi akdedildiği , davalının sözleşmeyi kefalet tutarını ve kefalet tarihini el yazısı ile yazarak 2/04/2014 tarihinde imzaladığı, …’nın 02/04/2014 tarihinde limit arrtırım sözleşmesi imzaladığı ve limiti 105.000 TL arttırdığı görülmüştür. Kefalet senedinde kefaletin müteselsil kefalet olduğu açıkça belirtildiği gibi, 6102 sayılı TTK.nın 7.maddesinde hükme bağlanan ticari teselsül karinesi karşısında ticari borçlara kefaletin müteselsil kefalet olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla olayımızda “müteselsil kefalet” sözcüklerinin kefillerin el yazısı ile yazılmamış olması, müteselsil kefalet olarak kabulüne engel değildir.
Eş rızası olan kısmında da müvekkilinin eşinin sadece imzası bulunması diğer yazıların kendisine yada eşine ait bulunmaması nedeniyle eşinin hukuka uygun olarak alınmış rızası bulunmadığından kefilliğin geçerli bulunmadığı iddia edilmiş ise de,
6098 sayılı TBK nın 584. maddesinde eşlerden biri ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir emredici düzenlemesinden eşlerin feragati mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için )de rıza verilemez.Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Buna göre davalı eşin sözleşmeye imzası ile muvafakat verdiği anlaşıldığından bu istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi …’den alınan raporda, davalının “…’nın davacı bankadan kullandığı kredilerden doğmuş ve doğacak borçlarına, mevcut ve gelecekteki diğer kefillerden bağımsız olarak aşağıdaki tutar ile sınırlı olmak üzere anılan borçlu ile beraber müteselsil kefil olduğumu kabul, beyan ve taahhüt ederim.” beyanını imzaladığını ve kefalet miktarının 100.000,00-TL, kefalet tarihinin 02/04/2016 olarak belirtildiğini, ayrıca 20/04/2014 tarihinde dava dışı borçluya kullandırılan 100.000,00-TL bedelli kredinin ödeme planında da davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, eş rızası beyanında ise mevcut ve gelecekteki kefillerden bağımsız olarak aşağıda belirtilen tutar ile sınırlı olmak üzere anılan borçlu ile beraber müteselsil kefil olmasına rızam olduğunu kabul ve beyan ederim şeklinde açıklandığını ve davalının eşi …’ın eş rızası beyanını 100.000,00-TL kefalet limiti yazılarak 02/04/2014 tarihinde imzaladığını, davacı bankanın takip tarihinden itibaren 38.500,00-TL asıl alacağına yıllık %54, 4.900,00-TL asıl alacağına 5464 sayılı yasanın 26.3 maddesi gereğince TCMB tebliğleri ile belirlenen yıllık %30,24 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisini uygulama ve talep yetkisinin bulunduğu yönünde kanaat bildirildiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına mahkemenin yerinde görülen gerekçesine göre davalı …’ın takip tarihi itibariyle 278741 kredi no’lu kredi gereğince, 38.500,00-TL Taksitli Ticari asıl alacak, 4.900,00-TL Ticari Kredili Mevduat hesabı asıl alacağı olmak üzere toplam 43.400,00-TL bedel yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduğu, bu bedellerden 38.500,00-TL asıl alacağa yıllık %54, 4.900,00-TL asıl alacağa ise yıllık %30,24-TL oranında temerrüt faizi uygulanabileceği, bu faizin de %5 gider vergisinin tahsilinin istenebileceği, davalının tespit edilen bu bedeller üzerinden itirazının iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf isteminin istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/04/2018 Tarih ve 2016/1257 Esas, 2018/444 Karar sayılı kararına karşı davalının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 2.964,65 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 742,00 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 2.222,65 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından, karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 06/01/2022