Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3024 E. 2023/1157 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3024
KARAR NO : 2023/1157

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI : 2017/1367 Esas 2019/1181 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/06/2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1367 Esas ve 2019/1181 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkil şirket arasındaki ticari alış verişten kaynaklanan 28.663,00 TL bakiye alacak için İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2017/15464 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıltığını, davalı şirket dosya borcunun tamamına ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu, itirazının iptali ile takibin devamı ile davalının asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına mahkum olmasına, taraflar arasında 2015 yılından beri devam eden ticari alışveriş nedeni ile davalı şirket davacıya halen 28.663,00 TL borçlu olduğunu, davalı şirketin talebi ile taraflar arasındaki alış verişi gösteren tüm kayıtların davalı şirket çalışanı …’ya 27/09/2017 tarihinde teslim edildiğini, bu kayıtlara davalı şirketin herhangi bir itirazının olmadığını buna rağmen ödemeden imtina etmeleri nedeniyle alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, icra dosyasına sunulan cari hesap dökümü, 27/09/2017 tarihli tutanak ile davalıya teslim edilen detaylı dosya yargılama sırasında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ve tanık beyanları ile müvekkil şirketin alacağını kanıtlayacağını, bu nedenle İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2017/15464 esas sayılı takibin devamına asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin telefon ve aksesuar üzerine satış yaptığını bir çok mağazası bulunduğunu, davacı taraf ile de yıllardır telefon aksesuarları üzerine ticari ilişkisi bulunan bir şirket olduğunu, davacı ile müvekkil şirketin yıllardır telefon aksesuarları üzerine ticari ilişki yürüttüğünü ve bu zamana kadar herhangi bir sorun yaşamadan ilişkilerini yürüttüklerini, tarafların 2015 yılından itibaren ticari ilişki üzerine müvekkil şirkete telefon aksesuarları sattığını, müvekkil şirketin bu aksesuarların satışını yaptığını ve satışı yapılmayan veya modası geçen aksesuarlarının yine davacı şirket ile aralarındaki teamül gereği iade ettiğini, bunun üzerine iade edilen kısmın müvekkil şirket tarafından ya ödemesi yapılmakta yada davacı ile aralarındaki ilişki gereği yeni aksesuarlar satın alındığını, taraflar arasındaki ticari teamül dikkate alındığında satılamayan ve modası geçen ürünleri davacıya iade ederek yeni bir ilişki kurulduğunu ve yıllardır ticari ilişkinin bu şekilde ve sorunsuz bir şekilde davacı ile müvekkil şirket arasındaki ilişkinin devam ettiğini, Davacı müvekkil şirkete karşı ticari alış verişten kaynaklanan bakiye borca dayanarak müvekkil şirket ile irtibata geçildiğini, müvekkil şirkette her zaman olduğu gibi davacı ile aralarındaki ticari teamül gereği bakiye borca ilişkin davacıya her zamanki gibi söz konusu aksesuarların ” yarısını iade edelim, yarısının ödemesini yapalım ve yeni aksesuarlar gönderin” şeklinde bir anlaşma yapılarak davacı tarafa iletildiğini, davacı taraf ile de bu hususta anlaşarak müvekkil şirkete belli bir miktarın ödenmesi ve bazı aksesuarların iadesi amaçlı harekete geçilerek iade faturaları düzenlendiğini, davacı tarafa gönderildiğini ancak davacı taraf söz konusu iade faturalarını icra takibi başlattıklarını söylerek almadıklarını, müvekkil şirketin davacı taraf ile anlaşarak söz konusu aksesuarlara ilişkin iade faturaları düzenleyerek davacı tarafa gönderdiğini, Müvekkil şirketin iade faturaları düzenlemesi ve davacı tarafa iletmesine, dolayısı ile müvekkil şirketin davacının iddia ettiği gibi bir borcu bulunmamasına rağmen davacı taraf kötü niyetli olarak iade faturaları almaktan çekindiğini, Müvekkil şirkete ait kayıtların davacı ile aradaki ticari ilişki sonucu alınan aksesuarlardan hangilerinin satıldığını, iade edildiğini ve faturalar ile cari dökümlerden taraflar arasındaki ticari ilişkinin teamül gereği yıllardır nasıl işlediğinin bir kanıtı olduğunu, iade edilen faturalarda mevcut olup söz konusu iadesi kesilen faturaları davacı tarafa iade etmesine rağmen davacı kötü niyetli olarak almaktan çekindiğini, söz konusu aksesuarları iade faturaları ile iade edildiğini, davacının kötü niyetli olarak bu iade faturalarını almadığını ve bu iade faturalarına ilişkin müvekkil şirkete karşı alacaklı görünerek icra takibi başlatıldığını, aksesuarlara ilişkin müvekkil şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını bu nedenle davacının haksız ve kötü niyetli açmış olduğu işbu davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 67. md uyarınca açılmış itirazın iptali istemine yöneliktir.
Harçlandırılan dava değeri 28.663,00.-TL ‘dir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında ; taraflar arasında cari hesap şeklinde işleyen hesap nedeniyle davacının bakiye cari hesap alacağı olup olmadığı, teslim edilen fatura konusu mallarda ne kadarının iade edildiği, satılmayan malların iadesi veya yeni sezon ürünler ile değiştirilmesi konusunda taraflar arasında ticari teamül oluşup oluşmadığı, davacının alacaklı olup olmadığı” şeklinde belirlenmiştir.
Mahkememizce taraflarca ileri sürülen deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup 08.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda; “Davacı …’in 2015-2016-2017 yılına ait yasal defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğunu, muhasebe kayıtlanının usulüne uygun tutulduğunu yevmiye defteri kayıtları ile kebir defterinin uyumlu olduğu,davalı … San. Tic. Ltd. Şti ‘nin 2015-2016-2017 yıllarına ait yasal defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu muhabese kayıtlarının usulüne uygun tutulduğunu, yevmiye defteri kayıtları ile kebir defterlerinin uyumlu olduğu, raporun Tespit ve değerlendirmeler başlıklı “G” maddesinde ayrıntısı ile belirtilen bilgiler ışında davacı …’in 13.11.2017 icra takip tarihi itibari ile 27.708,74 TL tutarında cari hesap alacağı bulunduğu, Davalı şirket tarafından düzenlenen ve davacının kabulünde olmayan 28.12.2017 tarih 69275 no.lu 36.479-TL tutarındaki iade faturasının icra takip tarihinden sonraki bir tarihte düzenlendiği, dava dosyası kapsamında ve tarafların yasal defterleri üzerinde yapılan incelemelerde davalı şirket tarafınrdan davacıya 2015-2016-2017 yıllarında iade edilen malların olduğu, işbu mal iadelerinin davacının kabulünde olduğu, raporun Tespit ve Değerlendirmeler başlıklı “G” maddesinde ayrıntısı ile belirtilen bilgiler ışığında davalı şirket tarafından 13.11.2017 icra takip tarihine kadar satın almış olduğu 207.713,10 TL tutarındaki mallardan 53.849,96 TL tutarındaki kısmının iade edildiği ve işbu iadelerin davacının kabulünde olduğu, ancak uzmanlık alanım dışında olması sebebi ile davacının kabulünde olmayan ve davalı şirket tarafından takip tarihinden sonra düsenlenmiş bulunan 28.12.2017 tarih 69275 no.lu 36.478 TL tutarındaki fatura muhteviyatı malların modası geçtiği için satılamaması sebebi ile davalının iade etmesi gereken mallar kapsamında olup olmadığı konusunda herhangi bir tespit yapılamadığı,davacı …’in İzmir 17.İcra Müdürlüğü’nün 2017/15464 E. Sayılı dosyasına istinaden 13.11.2017 icra takip tarihi itibari ile davalı … San.Tic.Ltd.Şti.’nden 27.708,74 TL tutarında alcak talep edebileceği, davacı …’in İzmir 17.İcra Müdürlüğü’nün 2017/15464 E. Sayılı dosyasına istinaden 13.11.2017 icra takip tarihi itibari ile davalı … San.Tic.Ltd.Şti.’nden herhangi bir alacak talebinde bulunamayacığı görüş ve kanaati” bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itirazları üzerine ve resen taraf vekillerinin itirazlarının karşılanması ve taraflar arasında satılmayan malların iadesi yönünde ticari teamül oluşup oluşmadığının belirlenmesi için ek rapor düzenlenmek üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi Ek raporunda; “Taraflarca dava dosyasına sunulu yeni bir bilgi ve belge olmadığı, bu doğrultuda tarafların bilirkişi kök raporuna karşı beyan ve itirazları dikkate alınarak icra dosyası ve dava dosyasında yapılan ek incelemeler sonucunda gerek kök gerekse işbu raporun ek inceleme, değerlendirme ve tespitler bölümünde ayrıntısı ile belirtildiği gibi, kök raporda tespit ve değerlendirmelerde değişikliği gerektirecek yeni bir bilgi ve belge sunulması sebebi ile bu yönden kök raporda değişikliği gerektirecek bir hususa rastlanmadığı, davacı tarafından kendi kaşe ve imsazını taşıyan 27.09.2017 tarihli beş ayrı tutanakla davalı şirketin beş mağazasında 37.466-TL tutarında malı bulunduğunun tespit edildiği, İşbu raporun Ek Tespit ve Değerlendirmeler başlıklı B bölümünde ayrıntısı ile belirtilen bilgiler ışığında davalı şirket tarafından icra takip tarihinden sonra düzenlenmiş bulunan 27.12.2018 tarihli 36.479 TL tutarındaki iade faturası muhteviyatı malların modası geçmiş ürünlere ait olduğu, hukuki yorumun takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 2015 yılından itibaren taraflar arasında süre gelen ticari ilişki çerçevesinde modası geçen ürünlerin iadesine yönelik ticari bir teamül oluştuğu dikkate alındığında, davacı …’in İzmir 17.İcra Müdürlüğü’ünü 2017/15464 E. Sayılı dosyasına istinaden 13.11.2017 icra takip tarihi itibari ile davalı … San.Ticr.Ltd.Şti.’nden 27.708,74-TL tutarında alacak talep edebileceği, davacı …’in İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2017/15464 E. Sayılı dosyasına istinaden 13.11.2017 icra takip tarihi itibari ile davalı … San.Tic.Ltd.Şti.’nden herhangi bir alacak talebinde bulunamayacağı görüş ve kanaati” bildirilmiştir.
Mahkememizin somut uyuşmazlık açısından görevli olup olmadığının belirlenmesi için davacının tacir olup olmadığı belirlenmek üzere Vergi Dairesi, Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Esnaf odasına müzekkere yazılmış gelen yazı cevaplarına göre ve bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere davacının bilanço usulüne göre defter tuttuğu Birinci sınıf tüccar olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarından, taraflar arasında yazılı olmasa da fiili uygulama ile teamül haline gelmiş satılamayan ya da modası geçen malların iadesi hususunda tarafların anlaştığı ve bu anlaşmalarını birden fazla eylemle teamül haline getirdikleri dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken husus dava açıldıktan sonra davalı tarafından düzenlenen iade faturasının kabul edilip edilmeyeceği, diğer bir anlatımla dava açıldıktan sonra düzenlenen faturanın davaya etkili olup olmayacağıdır.
Davalı aleyhinde 13.11.2017 tarihinde icra takibi başlatılmış olup davalı takibe 17.11.2017 tarihinde itirazda bulunmuştur. Davalı icra takibine itiraz dilekçesinde sadece borcu olmadığını beyan etmiştir. Malların satılmadığı iade alınması gerektiği ya da başkaca bu yönde bir itirazı olmamıştır. Davacı 06.12.2017 tarihinde itirazın iptali için Mahkememizde dava açmıştır. Dava dilekçesi 25.12.2017 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından 28.12.2017 tarihinde iade faturası düzenlenmiştir.
Bu tespitlere göre davacı taraflar arasındaki ilişki gereğince alacağını icra takibi yolu ile talep etmiştir. Davalı en azından icra takibinden sonra dava aşamasında ileri sürdüğü savunmaları kapsamında, taraflar arasında oluşmuş teamül gereğince iade faturası keserek malları davacıya iade edebilecekken yada bu konuda davacıyı temerrüde düşürebilecekken bunların hiç birisini yapmamıştır. Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre karar bağlanır ilkesi ışığında huzurda bulunan davanın itirazın iptali davası olduğu da dikkate alındığında davacının takip ve dava tarihi itibari ile bilirkişi raporda tespit edilen tutarda borçlu olduğu sabit olduğundan tüm dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporları dikkate alınarak davanın kısmen kabul kısmen reddi…” gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, Davalının İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2017/15464 esas sayılı dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 27.708,74 TL asıl alacak üzerinden devamına, Takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi işletilmesine, 2- İİK madde 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20 ‘si oranında hesaplanan 5.541,60-TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul, yasa ve mahkemece benimsendiği belirtilen bilirkişi raporlarına aykırı olduğunu, huzurdaki dava da uyuşmazlığın, davalı müvekkili tarafından düzenlenen 28/12/2017 tarihli, 36.479TL tutarındaki, iade faturası muhteviyatındaki mal bedelinden davanın hangi tarafının sorumlu olacağı noktasından toplandığını, aldırılan EK RAPOR ile “28/12/2017 tarihli iade faturası muhteviyatı malların modası geçen cep telefonu modellerine ait aksesuarlardan oluştuğu ve bu durumda işbu fatura muhteviyatı malların satılabilme oranlarında bir düşüş olacağının kaçınılmaz olduğu” hususu açıkça belirlendiği halde; taraflar arasında varlığı tartışmasız olan TİCARİ TEAMÜL hilafına kararın tesis edildiğini, 36.479.TL tutarlı fatura muhteviyatı mal bedelinden davacının sorumlu olduğuna karar verilerek, davacının davalıdan herhangi bir alacak talebinde bulunamayacağına ve bu doğrultuda davanın reddine karar verilmesi gerekirken mevcut raporlar hilafına hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini talep eder (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden, davanın reddi hâlinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
İtirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yaptığı itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden, mahkemenin borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukukî yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yarar mevcut olmayacaktır.
Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak davanın açılmasından önce yapılan ödemeler yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukukî yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç ortadan kalksa bile faiz ve fer’îleri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarihli ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarihli ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K., 22.11.2018 tarihli ve 2017/19-822 E., 2018/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 16.02.2010 tarihinde Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2010/1841 E. sayılı icra dosyasında, cari hesap alacağına dayanılarak 59.365,99TL asıl alacak, 2.600TL işlemiş faiz toplamı 61.965,99TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin davalıya 17.02.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davalı borçlu tarafından 22.02.2010 tarihinde borcun tamamına itiraz edilmiş, aynı gün asıl alacak miktarı olan 59.365,99TL davacının banka hesabına havale edilerek haricen ödenmiştir.
Dava dilekçesi incelendiğinde, icra takibine yapılan itirazdan sonra asıl alacağın haricen ödendiğinin davacı tarafından da kabul edildiği anlaşılmakta olup, icra takibinde gösterilen asıl alacak miktarının haricen ödendiği ihtilafsız olduğu hâlde, ödenen asıl alacak miktarı da harca esas değer olarak gösterilerek eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Az yukarıda da açıklandığı üzere itirazın iptali davasında, icra takibinden sonra, ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılan ve ihtilafsız olan ödemeler yönünden davacı alacaklının itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle itirazın iptali davası açılmadan önce ödenen asıl alacak miktarı yönünden davacının dava açmasında hukukî yararı bulunmadığından, asıl alacak miktarı yönünden itirazın iptali isteminin reddi gerekir.
Ne var ki, icra takibinde talep edilen asıl alacak miktarı dava tarihinden önce ödenmiş olmakla birlikte davalı tarafça asıl alacak miktarı haricen ödenmiş olup, davanın dayanağı takibe davalı borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce takip dosyasında alacaklı istemi yönünden herhangi bir işlem yapılamayacağından, icra takibinde istenen alacağın fer’îleri ve icra giderleri yönünden davacının dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Ancak bu talepler hakkında mahkemece hesap yapılmayarak bu taleplere ilişkin olarak itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve bu taleplerin icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınmasına yönelik hüküm kurulması gerekirken, bilirkişi raporu alınarak ödenen miktarın BK’nın 84. maddesi uyarınca öncelikle asıl alacağın fer’îlerinden düşülmek suretiyle kalan kısım yönünden itirazın iptaline karar verilmesi yerinde değildir…” (Bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2022 tarih ve 2020/(19)11-445 Esas 2022/1077 Karar sayılı Kararı)
”…Öncelikle belirtilmelidir ki itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi hâlinde alacaklı borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır…
…İtirazın iptali davası yukarıda açıklandığı üzere takip ile sıkı sıkıya bağlı olduğundan icra takip tarihi itibariyle belirlenen asıl alacak ve temerrüt faizi ile ferîleri, borçlunun takip tarihindeki sorumlu olduğu miktarı gösterir. Borçlunun takibe itirazından sonra yasal süresi içinde itirazın iptali davası açılması ve bu dava açılana kadar borçlu tarafından icra dosyasına ihtirazi kayıt konulmadan yapılan ödemeler veya alacaklının şahsına ya da onun gösterdiği üçüncü kişiye (kabul edilmek koşulu ile) haricen yapılan ödemelerin bulunması durumunda ise ödeme rızaen yapılmış olduğundan borçlunun bu ödemeler yönünden itirazından vazgeçtiğinin kabulü gerekmektedir.
Ödemelerin alacaktan mahsubunda ise; takip tarihinde belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve ferîleri toplamından mahsubu öncelikle Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak temerrüt faizinden yapılacaktır. Bir başka deyişle, her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi, fazlası var ise asıl alacaktan mahsup edilerek belirlenecek olan asıl alacak miktarı bulunmalıdır. Bu uygulama her bir ödeme için ayrı ayrı yapılmak zorundadır.
Bu şekilde yapılan hesaplamaya göre son ödemeden sonra dava tarihine kadar hesaplanacak temerrüt faizi ve ferîleri ile birlikte alacaklının dava tarihindeki alacağı tespit edilmelidir.
Tüm bu tespitlerden sonra mahkemece itirazın iptali davasında, itiraz üzerine icra takibi durduğundan takibin devamına dava tarihi itibariyle belirlenen miktar üzerinden imkân sağlayacak şekilde hüküm kurmak ve icra inkâr tazminatının da bu miktar gözetilerek değerlendirilmesi gereklidir…” (Bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.11.2018 tarih ve 2017/19-822 Esas 2018/1754 Karar sayılı Kararı)
Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından davalı aleyhine cari hesap alacağına dayalı olarak 28.663.00.TL’ nın tahsili için 13.11.2017 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalının borcu olmadığı yönünde yaptığı itiraz üzerine davacı tarafından 06.12.2017 tarihinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 27.708.74.TL alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra davalı tarafından 28.12.2017 tarihli ve 36.479.00.TL bedelli iade faturası ile davacıya 28.12.2017 tarihinde 36.479.00.TL bedelli iade ödemesi yapıldığı dosya kapsamı itibariyle sabittir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davacının takip tarihi olan 13.11.2017 tarihi itibariyle davalıdan 27.708.74.TL alacaklı olmasına, bu miktar yönünden alacağın likit ve belirlenebilir olmasından dolayı icra inkar tazminatı talep edilebileceğine, 06.12.2017 tarihinde açılan itirazın iptali davasından sonra davalı tarafından 28.12.2017 tarihli ve 36.479.00.TL bedelli iade faturası ile davacıya 28.12.2017 tarihinde yapılan 36.479.00.TL bedelli iade ödemesinin İcra Müdürlüğü tarafından infaz aşamasında dikkate alınacak olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2019 tarih ve 2017/1367 Esas 2019/1181 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.892,78.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 473,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.419,58.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 15/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.