Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2998 E. 2023/1067 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2998
KARAR NO : 2023/1067

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2019
NUMARASI : 2016/1085 Esas 2019/717 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1085 Esas ve 2019/717 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, dava dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Müvekkil şirketin alacağının tahsili için davalı … aleyhine İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2015/18060 Esas sayılı dosyası ile 123.424,25 TL tutarlı icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın 48.332,05 TL müvekkilinin hesabına ödeme yaptığını ancak kalan bakiye borcu için 18.12.2015 tarihinde yapmış olduğu kısmi itiraz sonucunda icra takibinin durduğunu, taraflar arasında 04.06.2012 tarihinde ‘Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi’nin düzenlendiğini, bu sözleşmenin 7.1 ve 7.2 maddelerinde,‘İlgili mevzuatta yapılacak değişiklik sonucu yeni fon, vergi ve sair giderlerin oluşması ve/veya mevcut fonlarda artış meydana gelmesi halinde, söz konusu giderler fatura tutarına ilave edilerek Serbest Tüketiciye tahakkuk ettirilir. Enerji alış ve satışına herhangi bir isim altında konabilecek bütün vergi, resim ve harçlar ile fonlar da serbest tüketici tarafından ödenecektir. Tedarikçinin Serbest tüketiciye uyguladığı indirimli birim satış fiyatı ve hizmet bedeli tutarları ilgili tüketim döneminde geçerli olan … tarifesinde meydana gelen her türlü değişiklik Tedarikçi tarafından Fatura Tutarının hesaplanmasına yansıtılır’ şeklinde düzenlendiğini, EPDK tarafından 2012 yılında yapılan tarife değişikliğinin davalı …nin Ekim-2012, Kasım-2012, Aralık 2012, Ocak-2013, Şubat 2013 ve Mart-2013 dönemine ait indirimli birim satış fiyatlarına ve faturalara sehven yansıtılmadığını, davalı …’nin müvekkiline borcu olduğunun açık olduğunu, EPDK tarafından 4051 sayılı Kurul Kararı ile 01 Ekim 2012’den geçerli olmak üzere Ulusal Tarifelerde değişiklik yapıldığını ve bu tarifelerin 31.05.2013 tarihine kadar yürürlükte kaldığını, bu tarifelerin yürürlükte kaldığı süre boyunca müvekkili tarafından davalı tarafa düzenlenen faturaların yeni tarifeye göre sehven güncellenmediğini, yani tarifeden doğan farkın davalı …ne yansıtılmadığını, tarife değişikliğinden önce davalıya uygulanan %5,229 indirim oranının müvekkilince sehven Ekim-2012 döneminde de uygulanmaya devam edildiğini, ancak tarife değişikliğine bakıldığında ve taraflar arasındaki sözleşme esas alındığında bu oranın Ekim-2012 tarihi itibariyle %1,218 olmasının gerektiğini, yapılan bu hatanın Mart-2018 ayı faturasının oluşturulması ile fark edildiğini, konu ile ilgili olarak 08.05.2013 tarihinde davalı tarafa bilgilendirme yapıldığını ve ek fatura oluşturulması gerektiğinin bildirildiğini, 26.09.2013 tarihinde ihtarname ve ek fatura gönderildiğini, ancak davalı tarafın ısrarla ek faturayı kabul etmediğini, haksız kazanç elde amacı ile sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, davalının takibe yaptığı itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilince 2012 yılı Ekim – Kasım – Aralık ayları ile 2013 yılı Ocak – Şubat – Mart ayları için EPDK tarife değişikliği sebebiyle düzenlediği ek fatura tutarının 54.002,58 TL olduğunu, bu faturanın davalı tarafça kabul edilmemesi üzerine işlemiş faizlerle birlikte 123.425,25 TL üzerinden İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2015/18060 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafın 16.12.2015 tarihinde 48.332,05 TL’nı müvekkil şirket hesabına yatırdığını, borcun bakiyesine haksıza olarak itiraz ettiğinden takibin durduğunu, müvekkilin alacağının taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre hesaplandığını ve likit bir alacak olduğunu, açıklanan nedenlerle; davalının İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2015/18060 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Müvekkil … … Yönetimi ile davacı arasında 04.06.2012 tarihinde Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşme ile davacının müvekkiline Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri gereği elektrik enerjisi satmayı, müvekkilinin de davacı taraftan elektrik enerjisi satın almayı kabul ettiğini, müvekkilinin davacıdan satın aldığı elektrik enerjisinin bedelini sözleşmeye uygun olarak zamanında ödediğini, buna rağmen davacının Ekim – 2012, Kasım – 2012, Aralık – 2012, Ocak – 2013, Şubat – 2013 ve Mart – 2013 dönemlerine ait tarife değişikliğinin sehven fatura edilmediğini öne sürerek 54.002,58 TL tutarlı faturayı Üsküdar 17. Noterliğinin 27114 yevmiye sayılı ve 24.09.2013 tarihli ihtarnamesi ekinde müvekkiline gönderdiğini, bu faturanın kabul edilebilir olmaması sebebiyle müvekkilince İzmir 24. Noterliğinin 29717 yevmiye sayılı ve 26.09.2013 tarihli ihtarnamesi ekinde davacıya iade edildiğini, daha sonra davacı tarafından İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2015/18060 Esas sayılı dosyası ile 31.10.2015 tarih ve 239825 seri nolu 17.568,91 TL tutarlı faturanın, 31.2015 tarih – 239824 seri nolu 30.763,14 TL tutarlı faturanın ve 31.08.2013 tarih – 818107 seri nolu ve 54.002,58 TL tutarlı faturanın haksız olarak icra takibine konulduğunu, bu faturalardan 31.10.2015 tarihli 17.568,91 ve 30.763,14 TL tutarlı olanlarının sözleşmeye aykırılık içermemesi sebebiyle 16.12.2015 tarihinde müvekkilince ödendiğini, 54.002,58 TL tutarlı faturanın sözleşme hükümlerine aykırı düzenlenmiş olması sebebiyle İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2015/18060 sayılı dosyasına haklı olarak itiraz edildiğini, taraflar arasında düzenlenen 04.06.2012 tarihli Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesinin 8.1 maddesinde; ‘Tedarikçi sayaç okuma tutanağının kendisine ulaştırılmasını müteakip en geç iki iş günü içerisinde serbest tüketiciye fatura tahakkuk ettirilir’ hükmünün düzenlendiğini, davacı tarafça düzenlenen faturaların tamamının müvekkilince zamanında ve eksiksiz ödendiğini, sözleşmeye aykırı şekilde tahakkuk ettirilen ve icra takibine konu edilen faturanın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Vergi Usul Kanunun 231. Maddesine göre; fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami 7 gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmemiş faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır’ denildiğini, Ekim – 2012 – Mart-2013 arası ayların fark bedelini kapsayan faturanın davacı tarafça 31.08.2013 tarihinde toplu olarak düzenlendiğini, VUK’nun 231. Maddesine göre süresi içerisinde düzenlenmeyen söz konusu faturanın hiç düzenlenmemiş kabul edildiğini, hukuken geçerliliği olmayan bir faturanın ödenmesinin söz konusu olamayacağını, dava konusu edilen faturanın taraflar arasındaki mutabakat mektubuna da aykırı olduğunu, zira davacı tarafından müvekkiline gönderilen mutabakat mektubunda 31.12.2012 tarihi itibariyle borç bakiyesinde mutabakata varıldığın, mutabık kalınan bakiyenin müvekkilince 15.01.2013 tarihinde davacıya ödemesinin yapılarak 2012 yılı cari hesabının kapatıldığını, Türk Ticaret Kanunun 94. Maddesinde; ‘Hesap devresi hakkında sözleşme veya ticari teamül yoksa, her takvim yılının son günü taraflarca hesabın kapatılma günü olarak kabul edilmiş sayılır. Saptanan artan tutarı gösteren cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay içinde noter aracılığı ile taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imzayı içeren bir yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş sayılır.’ Hükmünün düzenlendiğini, dolayısıyla davacının mutabakata varılan döneme ilişkin sonraki dönemde, borç bakiyesi çıkartmasının Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereği de mümkün olmadığından davacının kanun hükümlerine aykırı olarak kötü niyetli hareket ettiğinin aşikar olduğunu, açıklanan nedenlerle; davacının iddialarının haksız ve usulsüz olması sebebiyle itirazın iptali davasının reddine ve davacı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER :Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2015/18060 Esas sayılı takip dosyası, elektrik enerjisi satış sözleşmesi, faturalar, ihtarname, e-posta yazışmaları, ticari defterler, cari kayıtlar, tanık, bilirkişi, Yargıtay kararları, sair yasal ve takdiri delillere dayandığı görülmüştür.
Davalı vekili savunmasını ve iddialarını ispat yönünde; satış sözleşmesi örneği, ihtarnameler, muavin kayıtları örneği, ekstre, ödeme dekontu, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi, tanık, Yargıtay içtihatları, doktrin görüşleri ve sair yasal delillere dayandığı görülmüştür.
İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2015/18060 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; … A.Ş. tarafından; taraflar arasındaki 04.06.2012 tarihli elektrik satış sözleşmesine istinaden tahakkuk ettirilen; 31.10.2015 tarihli – 239825 seri nolu ve 17.568,91 TL Tutarlı faturanın, 31.10.2015 tarihli – 239824 seri nolu 30.763,14 TL tutarındaki faturanın, 31.08.2013 tarihli – 818107 seri nolu 54.002,58 TL tutarlı fatura olmak üzere toplam 102.334,63TL tutarlı faturaların ödenmemesi üzerine ilamsız icra takibi başlatıldığı, asıl alacak olarak ; 102.334,63 TL, işlemiş faiz olarak ; 21.089,62 TL olmak üzere toplam 123.424,25 TL olduğu, davalı … vekili tarafından 18.12.2015 tarihinde icra Müdürlüğüne yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Tarafların dosyaya celbini talep ettikleri bilgi ve belgelerin dosyaya teminine müteakiben, takibe konu itiraz edilen fatura alacaklarının taraflar arasındaki elektrik satış sözleşmesine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği, iş bu fatura alacaklarına davalının sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise ödemekle yükümlü olduğu miktarı gösterir rapor düzenlenmesi hususunda dava dosyasının elektrik mühendisi …, DEÜ Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi … ve SMMM bilirkişisi …’ten oluşan heyete tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 22/05/2018 tarihli raporda özetle; Davalı … … İletim Sisteminden 2 ayrı fider üzerinden beslenmekte olduğundan iki ayrı aboneliği ve sayacı mevcut olduğu, bu sebeple davalıya davacı tarafça her ay iki ayrı fatura düzenlendiği, bu faturalardan EPDK’nun 01.10.2012 tarihinden geçerli olmak üzere yapmış olduğu artış nedeniyle sözleşmenin 7.2 maddesi gereği davacı tarafından artışa gitmesi gerektiği, söz konusu artış yapılmadığından davalıya 2012/10-11-12 ve 2013/01-02-03 dönemlerinde eksik tahakkuk ettirilen fatura tutarının hesaplandığı, davalının enerji aldığı 13 nolu fider için düzenlenen faturalardaki tüketim farkı hesabına ait eksik fatura edilen tutarın toplam 26.632,53-TL, 14 nolu fider için düzenlenen faturalardaki tüketim farkı hesabına ait eksik fatura edilen tutarın 24.872,97-TL olmak üzere toplam 51.505,50-TL olduğu, %1 enerji fonu 515,05-TL, %2 TRTpayı 1.030,11-TL, %1 belediye tüketim vergisi 515,05-TL, %18 KDV 9.641,83-TL olmak üzere toplam fark tutarının 63.207,55-TL olarak hesaplandığı, davacı şirket tarafından hesaplanan ve icra takibine konu edilen fark tutarı ise 54.002,58 TL olup yukarıda hesaplanan tutardan (63.207,55 TL) daha düşük olduğundan taleple bağlı kalınması gerektiği, öte yandan, davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde belirtildiği üzere, davacı tarafından müvekkiline gönderilen mutabakat mektubunda 31.12.2012 tarihi itibariyle borç bakiyesinde mutabakata varıldığı, yani davacı tarafından EPDK tarife değişikliği sonucunda ortaya çıkan fiyat farkının yansıtılmadığı faturalar üzerinden 2012 yılı sonunda mutabakat yapıldığı anlaşılmakla birlikte, yukarıda belirtildiği üzere, davacının yasal tarifelerle yapılan fiyat artışlarını faturalara yansıtma hakkı taraflar arasındaki sözleşmenin 7.2. maddesinden kaynaklanmakta olup, davacının 2012 yılı sonunda verdiği mutabakat metni ile bahsi sözleşme hükmünün zımnen tadil edilmiş sayılıp sayılamayacağı ya da bu şekilde davacının 2012 yılında meydana gelen fiyat artışını faturalara yansıtma hakkından feragat etmiş olup olmadığı konusundaki nihai değerlendirme Sayın Mahkemenin takdirlerinde olup, eğer davacının 2012 yılına ilişkin olarak davalıya yazılı mutabakat vermesine rağmen, sözleşmenin tarife değişikliklerini fatura bedellerine yansıtma hakkı veren 7.2. maddesi uyarınca, 2012 yılındaki tarife değişikliklerini 2013 yılında düzenlediği icra takip konusu fatura ile davalıdan talep edebileceği kanaatine Sayın Mahkemece itibar edilir ise, davaya konu icra takibi kapsamında davacının, asıl alacak olarak54.002,58 TL. ve işlemiş faiz olarak 20.585,71 TL. olmak üzere toplam 74.588,29 TL.’yi davalıdan talep edebileceği sonucuna ulaşmak gerekecek olup, konuyla ilgili nihai takdirin mahkemeye ait olduğunu rapor ve beyan ettikleri görülmüştür.
Davalı vekilinin itirazı ile davalı borçlunun takibe konu alacağın 48.332,05-TL lik kısmının takip tarihinden sonra ödenmiş olduğuna dair itirazı ve davacı tarafın da iş bu ödemeyi kabul ve bakiye alacak yönünden itirazın iptali davası açtığı hususu da dikkate alınarak, itirazları karşılar mahiyette takip ve dava tarihi itibarı ile var ise ödenmesi gereken alacak miktarını gösterir dosya kapsamına uygun denetime ve hüküm kurmaya elverişli ek rapor tanzimi hususunda dosyanın yeniden bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 14/03/2019 tarihli ek raporda özetle; Davacı şirket tarafından 2012-2013-2014-2015 yıllarında Davalı … Yönetimine 9.531.813,64 TL tutarında 79 adet fatura düzenlenmiş olmasına karşılık, davalı tarafça, bu faturalardan 9.477.811,06 TL tutarındaki 78 adedinin kayıt altına alındığı, kayıt altına alınmayan faturanın 31.08.2013 tarih ve 818107 nolu 54.002,58 TL tutarlı icra takibine konu edilen fatura olduğu, davalı … Yönetiminin yasal defterlerine ve bu kayıtlarda yer alan toplam 78 fatura tutarına göre; davacı … Ticaret A.Ş.’nin 320-01-080 hesap kodlu cari hesabının 09.12.2015 icra takip tarihi itibariyle 48.332,05 TL tutarında alacak bakiyesi verdiği, davalı … Yönetimi tarafından 48.332,05 TL tutarındaki iş bu bakiyenin icra takip tarihinden sonra 16.12.2015 tarihinde davacı şirkete ödendiğinin tespit edildiğinin belirtildiği, yani, davacı tarafça takibe konu edilen 54.002,58 TL tutarındaki fark faturasının zaten davalının defterlerinde yer almadığı, davalının icra takip tarihinden sonra 16.12.2015 tarihinde yapmış olduğu 48.332,05 TL’lık ödeme bu fatura dışında kalan borçlar için yapılmış ödeme niteliğinde olduğundan kök raporda yapılan değerlendirmeleri etkilemediğini rapor ve beyan ettikleri görülmüştür.
DEĞERLENDİRME :Dava; elektrik satış sözleşmesinden kaynaklı alacağa ilişkin icra takibine yapılan kısmi itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasında 04/06/2012 tarihinde imzalanan “Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi” kapsamında, davacı şirketin davalı tarafa satışını yaptığı elektrik tüketim miktarına ilişkin uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2015/18060 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 31/08/2013 tarihli 54.002,58-TL bedelli fark faturası bedelinin davacı tarafça davalıdan talep edilip edilemeyeceği ve fatura bedelinin ödenip ödenmediği ile davacının 2012 yılı sonunda verdiği mutabakat metni ile sözleşmenin 7/2 maddesindeki hükmün zimmen tadil edilmiş sayılıp sayılmadığı, bu kapsamda davalının itirazında haklı olup olmadığı noktasında toplandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 7.2.Maddesinde “Tedarikçinin serbest tüketiciye uyguladığı indirimli birim atış fiyatı ve hizmet bedeli tutarları ilgili tüketim döneminde geçerli olan … tarifesine endeksli olup, … tarifesinde meydana gelen her türlü değişiklik tedarikçi tarafından fatura tutarının hesaplanmasına yansıtılır.” hükmü uyarınca, davacının “Ekim 2012 – Mart 2013″ tarihleri arasında davalı …’ne satışını yaptığı elektrik enerjisi için EPDK tarafından 01/10/2012 tarihinde yapılan tarife değişikliğinin sehven uygulanmaması sebebi ile davacı şirketin sözleşmenin 7/2. maddesine göre satılan enerji miktarına göre davalı şirketten 63.207,55-TL fark bedeli alacağı davalıya yansıtabileceği ancak davacı şirketin iş bu döneme ilişkin 31/08/2013 tarihli 54.002,58-TL bedelli fark faturası düzenlediği, iş bu fatura bedelinin davalı tarafça ödenmediği, davacı tarafından davalıya gönderilen 31/12/2012 tarihli borç bakiyesine ilişkin mutabakat mektubunun , davacı tarafın EPDK tarife değişikliğinden kaynaklı farkı sözleşmenin 7/2. Maddesine göre davalıya sehven yansıtmamasından kaynaklandığı, iş bu mutabakat mektubunun yansıtılmayan iş bu alacaktan açıkça vazgeçmeyi içermediği, işbu nedenle davalının icra takibine konu edilen 54.002,58-TL fark faturası bedeli ve iş bu fatura alacağına ilişkin talep edilen 20.585,71-TL işlemiş faiz alacağına ilişkin itirazında haksız olduğu…” gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile Davalı borçlunun İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2015/18060 Esas sayılı takip dosyasına konu itiraz edilmeyip haricen takipten sonra ödenen 48.332,05-TL asıl alacak dışında kalan 54.002,58-TL asıl alacak ile 20.585,71-TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 74.588,29-TL alacağa ilişkin yapmış olduğu kısmi itirazının iptali ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz oranı uygulanmak sureti ile takibin devamına, Fazlaya ilişkin talebin reddine, Kabul edilen alacağın %20 si miktarından 14.917,65-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Reddedilen alacağın %20 si miktarındaki 34,19-TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın hukuk vicdanına, hakkaniyete ve hukuk ilkelerine aykırı olduğunu, kararın adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkının zorunlu kıldığı temel yargılama güvencesi olan gerekçeden yoksun olduğunu, taraflar arasındaki mutabakat mektubunun değerlendirilmeye alınmamasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8.1. maddesi ile kanun hükümlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, yerel mahkeme tarafından davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği ve dürüstlük kuralına aykırı davranışının korunmayacağının gözardı edildiğini, yerel mahkemece yeterli ve gerekli değerlendirmenin yapılmadığı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, davacı ticari defter ve kayıtlarında alacak kaydı bulunduğu tespit edilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davacının doğru tarifenin uygulanması için gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden dolayı kusurlu olduğunun dikkate alınmamasının ve müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, elektrik enerjisi satış sözleşmesine dayalı fatura alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
İii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/(19)11-894 E., 2020/942 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Dava konusu faturanın düzenleme tarihi itibariyle somut olay bakımından uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdî bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdî ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdî ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdî ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticarî defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Davanın açıldığı tarihte ve yargılama sırasında yürürlükte bulunan HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”.şeklindedir
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir;“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun icra takibi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 222/3 maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticarî defter kayıtlarının sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğinden mahkemece sadece davalı defterlerine dayalı olarak davanın reddi isabetli değildir.
Davalının açıklanan savunması, borcun kaynağını oluşturan olgunun (satım akdînin) ve bundan doğan borcun varlığının kabulünü içermekle birlikte, bu borcun ödendiği yönündedir. Bu hâlde davalı taraf borcu ödediğine ilişkin savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Eş söyleyişle, somut olayda ispat külfeti davalıya aittir. Davacı, davalının bu kabul beyanı nedeniyle alacağının varlığını kanıtlamak yükümlülüğünden kurtulmuş; buna karşılık davalı, borcu ödediğini kanıtlamakla yükümlü hâle gelmiştir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.2021 tarih ve 2017/(19)11-2742 Esas 2021/853 Karar sayılı Kararı)
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, EPDK tarife değişikliğinden kaynaklanan ve taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlenen fark fatura bedelinin davalı tarafından ödenmemesine, yargılamada eksiklik bulunmamasına, takip konusu alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2019 tarih ve 2016/1085 Esas 2019/717 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 5.095,12.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 1.273,78.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.821,34.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 01/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.