Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2984 E. 2023/1065 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2984
KARAR NO : 2023/1065

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2019
NUMARASI : 2018/613 Esas 2019/815 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı firma arasında faturalı mal satışından kaynaklı cari hesap alacağı olduğunu ve davacı şirketin alacağının 8.295,05 TL olduğunu, iş bu miktarın ödenmesi için davalı firmaya Torbalı 4. Noterliğinin 02.03.2018 tarih ve 3638 yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesap kat ihtarı gönderildiğini ve verilen sürede davalı tarafından borcun ödenmemesi sonucunda yasal takibe geçildiğini ve muacceliyet tarihinden itibaren faiz işletildiğini, davacı tarafından satılan ve kusursuz teslim edilen mallara ilişkin düzenlenen 09.12.2017 tarihli 441425 nolu fatura ile 13.12.2017 tarihli 411440 nolu faturaların 29.12.2017 târihinde … firması tarafından davalıya teslim edildiğini ve yasal defterlere işlendiğini,
Haksız ve yersiz kötü niyetli davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve muacceliyet tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesini, asıl alacak üzerinden %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP :

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından düzenlenen 09.12.2017 tarihli 441425 nolu fatura ile 13.12.2017 tarihli 411440 nolu faturaların Nazilli 2. Noterliğinin 897 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile yasal süresi içerisinde davacı şirkete bildirilmiş ve ayıplı mallarını alması ihtar edildiğini, ancak davacı şirketin Bornova 2. Noterliğinin 2718 sayılı ihtarnamesi ile iade faturalarının süresinde olmadığı taraflarına bildirildiğini, bunun üzerine Nazilli 2. Noterliğinin 1964 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile dava konusu malları … isimli firmaya teslim ettiğini, davacı şirketin bu ayıplı ifası ile malzemelerin davalı şirketin işine yaramayacak şekilde, eksik ve belirlenen dışmda teslimat yapıldığını,
Dava konusu faturaların 09.12.2017 tarihinde düzenlendiğini ancak davalı şirkete 23.01.2018 tarihinde ulaştığını, TTK yer alan 8 günlük itiraz süresi içerisinde de 26.01.2018 tarihindeki iade faturaları ile yasal süre içerisinde itirazın gerçekleştirildiğini, haksız ve yersiz kötü niyetli açılan itirazının iptali davasının reddine, takibin durdurulmasına, takip konusu alacak üzerinden %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, ”…Dava; İİK 67/2 uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2018/4598 sayılı takip dosyası getirtilip incelenmiştir.
Davalı defterleri üzerinde SMM bilirkişi marifetiyle incelemeler yaptırılmış, davalı defterlerinin TTK ve VUK uyarınca uygun tutulduğu, davalı şirketin yasal defter tasdiklerinin zamanında ve TTK ve VUK’a uygun olduğu, defterlerin yasal delil niteliği taşıdığı, davalı şirketin kayıtlarına göre 2017 yılı kapanış kayıtlarında davacı şirkete 8.295,05-TL borçlu olarak kaydın bulunduğu, ayrıca davacının düzenlediği ilgili faturaların, davalının Aralık 2017 BA formunda beyan edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; incelenen İzmir 6. İcra Müd nün 2018/4598 sayılı takip dosyası, dosya içindeki mevcut tüm belgeler, usul ve yasaya uygun tutulan açılış ve kapanış tasdikleri mevcut olan davalı defterlerinde, davalı şirketin kayıtlarına göre 2017 yılı kapanış kayıtlarında davacı şirkete 8.295,05-TL borçlu olduğu, ayrıca davacının düzenlediği ilgili faturaların, davalının Aralık 2017 BA formunda beyan edildiği anlaşılmakla, davanın kabulüne karar vermek gerekerek, her ne kadar takibin 8.395,05-TL takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle devamına şeklinde denilmiş ise de sehven maddi hatanın yapıldığı, asıl alacak miktarı olan 8.295,05-TL asıl alacak üzerinden, takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiş, asıl alacağa TTK 1530 uyarınca faiz uygulandığında toplam miktar 8.375,67-TL olarak bulunarak…” gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, Davalının İzmir 6. İcra Müd. 2018/4598 sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile 8.375,67.TL asıl alacağa yönelik davalı itirazının iptali ile takibin 8.295.05.TL’ye takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmak suretiyle devamına, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece açtıkları itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesine rağmen haksız olarak icra takibine itiraz eden davalı borçlu aleyhine talep ettikleri icra inkar tazminatının gerekçesiz olarak reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın yetkili olmayan mahkemede görüldüğünü, yetki itirazlarının reddinin doğru olmadığını, müvekkili şirket tarafından yasal süresi içinde iade faturası düzenlendiğini ve noter kanalı ile gönderildiğini, bilirkişi raporuna aykırı karar verildiğini, hükmün gerekçesiz olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, faturadan kaynaklı cari hesap alacağına istinaden yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre “(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalı tarafından takibe dayanak fatura bakiye borcunun ödendiğinin yada iade faturasına konu malların iade edildiğinin yasal delillerle ispatlanamamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak; yemin delili, HMK’nın 225. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden başvurulacak son bir ispat vasıtasıdır. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; Hakim, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, dava ya da cevap dilekçesinde dayandığı yemin delilini de re’sen hatırlatmalıdır. Aksi halde, ispat yükü üzerine düşen tarafın tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olacağından, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. Bununla birlikte iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için yemin deliline açıkça dayanılmış olması zorunludur.
Bu açıklamalar uyarınca mahkemece; davalı vekilince cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı, iade faturasına konu malların iade edildiği yada faturaya konu bakiye alacağın ödendiği hususunda ispat yükü kendisinde olan davalının iddialarını yazılı delille ispat edilemediği gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili tarafından açılan itirazın iptali davasında dava dilekçesinde itirazın iptali isteminin yanında davalı aleyhine asıl alacak miktarı olan 8.295.05.TL üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmesine rağmen mahkemece davacının bu talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile mahkemece verilen hükmün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca re’sen kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/07/2019 tarih ve 2018/613 Esas 2019/815 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-6.maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf itirazının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi taraflara iadesine,
6-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı ile davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
7-4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 01/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.