Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2961 E. 2023/1109 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2961
KARAR NO : 2023/1109
KARAR TARİHİ : 14/06/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2017/610 Esas 2019/1239 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 14/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/06/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından dava konusu takip dosyasının … A.Ş den temlik olarak alındığını, … A.Ş ile davalı borçlu arasında Genel Nakdi Gayri nakdi sözleşme kapsamında davalı borçluların Nakdi Kredi ve Gayri nakdi Çek Kredisi hesabından kaynaklanan borcu bulunduğunu, davacı temlik veren banka tarafından davalı borçlu taraflara ihtarname gönderildiğini ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine alacağın tahsili amacı ile İzmir 17.İcra Müdürlüğünün 2012/5267 Esas sayılı takip dosyası ile takip yapıldığını, davalı borçlu … tarafından hem kendi adına hem de … adına takibe itiraz edildiğinden itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı borçlunun %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kefili olduğu kredi sözleşmesinin tamamen ödendiğini, müvekkilinin tek bir sözleşmede kefil olduğunu, asıl borçlunun aynı bankadan başka bir krediden doğan borcunun bulunduğunu bilmediklerini, davanın reddi ile kötüniyetli talep nedeni ile alacaklı davacı hakkında %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
” Davalı …’nin davadan önce vefat etmesi nedeni ile davalıya tebligat yapılamamış olup, davacı taraf her ne kadar davalının mirasçılarının davaya dahil edilmesini talep etmiş ise de; tacir olan davacının kurum olarak temlik aldığı alacak nedeni ile davalının sağ olarak dava açarken açık kimlik ve adresini doğru olarak bildirmek zorunda olduğu, bu konulardaki sorumluluğun davacıya ait olduğu, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı, davalının ölü olması nedeni ile taraf sıfatı bulunmadığından bu davalıya karşı açılan davanın usulden reddinin gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Dava esastan yalnızca davalı … yönünden incelenmiştir. …ye karşı açılan dava ise usulden reddi gerekmiştir.
Davalı … yönünden yapılan değerlendirmede; 22.02.2008 tarihli ve 01.04.2008 tarihli sözleşmelerin tamamının ödenerek kapatıldığı tespit edilmiştir. 24.12.2009 tarihli sözleşmede bakiye kalan miktar yönünden takibe geçilmiştir. Ancak bu sözleşmede … ‘ın imzası bulunmadığı tespit edilmiştir. 01.04.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu …’ın … nolu hesabı üzerine çek karnesi verildiği, çek koçan masrafı tahsil edildiği, ancak karşılıksız çıkan ve takibe konu edilen çek yapraklarını içeren çek karnesinin ise, dava dışı asıl borçluya 04.11.2011 tarihinde teslim edildiği ve çek koçan masrafı tahsil edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca dava dışı bankadan gelen müzekkere cevaplarında da çek karnesinin çek sözleşmesine istinaden verildiği, ancak çek sözleşmesine ulaşılamadığı bildirilmiş, bu durumda takibe konu çek yapraklarının 14.11.2011 yılında teslim edilen çek koçanına ait olarak değerlendirilmesi gerekeceğinden davalı …’ın bu alacaktan dolayı bir sorumluğunun bulunmadığı anlaşılmasına göre davanın reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. ” gerekçesi ile,
“Davanın reddine,
Davalının %20 tazminat talebi yerinde olmadığından reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı-borçlu …’nin ölü olduğunun taraflarınca bilinmemesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığını, dolayısıyla yerel mahkemenin davanın müteveffa borçlunun mirasçılarına davayı yöneltme talebini redderek davayı da bu borçlu yönünden usulden reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu ve bozma sebebi olduğunu, dava dışı asıl borçlu …’ın temlik eden banka ile akdettiği 22.2.2008 düzenleme tarihli 10.000.00 TL limitli ve 1.4.2008 düzenleme tarihli 25.000.00 TL limitli genel kredi sözleşmelerinin, davalı … tarafından müşterek borçlu mürteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını ve bu sözleşmelerden kaynaklı davalı …’ın sorumluluğunun bulunduğunun kök raporda tespit edildiğini, davalı …’ ın 24.12.2009 tarihli sözleşmede imzasının bulunmamasından dolayı davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, gerekçeli kararda aleyhe hükmedilen karşı vekalet ücretinin, davalı tarafından Kemalpaşa İcra Dairesi 2019/2734 esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, söz konusu icra dosyasında teminat karşılığında icranın geri bırakılmasını talep ettiklerini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, incelemenin duruşmalı yapılmasına halinde yargılama giderlerinin ve karşı vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bankacılık işlemi kaynaklı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı tarafın temlik aldığı bankanın kredi işlemlerine dayalı 15.135,56 TL alacağını tahsil için 14/12/2012 tarihinde İzmir 17.İcra Müdürlüğünün 2012/5267 sayılı (yeni esas 2016/12674) dosyası ile takip başlattığı, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu, alacağın davacıya temlik edildiği, itirazın iptali için dava açılmış olup, davalı … cevap dilekçesinde kefil olunan sözleşme borcunun ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece davalı …’nin dava açılmadan önce ( 09/03/2013 tarihinde) ölmesi nedeniyle ve davalı …’ın borcunun bulunmadığı yönünde bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş, ölen kişiler hakkında açılacak davalar kanunlarımızda yer almamıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarihli ve 1978/4-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağından, davaya dahil edilmek veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, bu doğrultudaki yargı içtihatları kararlılık kazanmıştır. Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/3 – 4. maddesiyle “… maddî bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir” hükümleri getirilmiştir.
Taraf ehliyeti dava şartıdır. Bu husus, davanın her aşamasında hâkim tarafından incelenebileceği gibi taraflarca da davanın sonuna kadar ileri sürülmesi mümkündür. Taraf ehliyeti, aynı zamanda usûl işleminin geçerlilik koşuludur. Bu eksik ise, yapılan işlem geçerli değildir. Ancak, bu geçersizlik iyileştirilebilir. Bu hatanın iki etkisi birbirinden ayırt edilmelidir. Eğer taraf tüm yargılama boyunca taraf ehliyetine sahip değilse, örneğin taraf davadan önce ölmüş veya davadan önce taraf ehliyetine sahip değilse ve dava boyunca da böyle devam etmişse, bu durumda, taraf ehliyetinin olmayışı sebebiyle davanın kural olarak reddedilmesi gerekir. Ancak, hiç kimse, ölmüş ve taraf ehliyeti olmayan kişiye karşı bilerek dava açmaz. Bu şekilde bir dava açan davacı, davalı olarak dilekçesinde gösterdiği kişinin öldüğünü bilmediği için davayı açmış olabilir. Böyle bir durumda davacının ölmüş kişiye karşı açtığı dava, taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilmeden, Hukuk Muhakemeleri Kanununda iradî taraf değişikliğine izin verildiğinden ölenin mirasçılarına karşı sürdürülebilmelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 günlü ve 2017/14-2535 esas, 2018/778 karar sayılı emsal ilamı da “.. Şu hâlde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır..” şeklindedir.
Somut olayda mahkemece davacıya, HMK’nın 124. maddesi gereğince davayı davalı … mirasçılara yöneltme imkânı tanınmadan ve bu yöndeki talebi reddedilerek hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/11/2019 tarihli, 2017/610 Esas 2019/1239 Karar sayılı kararının 353/1-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre yargılama yapılması için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4. bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2023