Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/2876
KARAR NO : 2023/1283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/05/2019
NUMARASI : 2015/977 Esas 2019/591 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/07/2023
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 352. madde uyarınca dosya üzerinden ön inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda ;
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Şirketinin 01.07.2007-31.07.2008, 01.08.2008-31.12.2008, 01.01.2015 tarihleri arasında müvekkili … şirketine güvenlik hizmeti verdiğini, verilen bu hizmet karşılığında aylık olarak ödemelerin yapıldığını, davalı tarafından yapılan bu hizmetin kendi çalışanları aracılığı ile yapıldığını, davalı şirket çalışanı … tarafından müvekkili … aleyhine İzmir 10. İş Mahkemesinde 2014/516 E sayılı dosya üzerinden açılan davada İşçi …’nın işten ayrıldığı tarihe kadar müvekkili … ’a ait işyerinde taşeron firmalar adına güvenlik işçisi olarak çalıştığını bildirerek taşeron firmalarla … arasında alt üst işveren ilişkisinin olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’inci maddesi hükmü gereği … A.Ş.’nin asıl işveren sıfatıyla taşeron firmaların geçmiş dönemlerden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek kıdem tazminatı talebinde bulunduğunu, yapılan yargılama sonucunda 2014/516 E. 2015/246 K. Sayılı kararı ile adı geçen işçinin kıdem tazminatı alacağının en yüksek mevduat faizi ve fer ’ileri ile birlikte müvekkili … tan tahsiline hükmedildiğini, bu ilamın işçi vekili aracılığı ile İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2015/8584 E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu ve icra dosyasına müvekkili şirket tarafında 18.487,81 TL ödeme yapılarak dosyanın kapatıldığını, müvekkili şirketin davalı şirket elemanı …’nın çalıştığı süreyi göz önüne alarak davalı şirkete isabet eden 6.461,76 TL’nin davalı … Şirketi tarafından ödenmesi gerektiği inancıyla tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10769 E. sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibine giriştiğini, ancak davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı itirazı ile takibi durdurduğunu, davalı şirketin işçisine ödenmesi gereken işçi alacaklarının müvekkili şirkete icra tehdidi altında ödetildiğini, bu nedenle de davalı şirkete rücu edilmesi zaruretinin hasıl olduğunu iddia ederek İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10769 E. sayılı dosyasına yönelik haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’inci maddesinde ve diğer maddelerinde asıl işverenin alt işverene rücu etmesine olanak sağlayan bir hükmün bulunmadığını, bu sebeple davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca, 10.09.2014 tarihinde kabul edilen 6552 sayılı Kanunu’nun 8’inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112’inci maddesine eklenen fıkralar uyarınca da asıl işveren olan davacının kıdem tazminatı yönünden de alt işveren olan müvekkili şirkete rücu edemeyeceğini, somut olayda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6/3. maddesinde yer alan hükümlere göre devir halinde devirden önce doğmuş bulunana ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işverenin birlikte sorumlu olduğunu, ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlı olduğunu, bu hükümde ön görülen iki yıllık sürenin de dolduğunu, yukardaki açıklamalar gereği davacının davasının tamamen reddine karar verilmesi gerektiğini, ancak Sayın mahkemenin davanın tamamen reddine vermemesi durumunda; genel şartnamenin 6’ıncı bölümünün 38’inci maddesinde asıl işverenin sorumluluğunu bertaraf edecek bir hükmün bulunmadığı, bu nedenden dolayı Borçlar Kanunu’nun 146 ve 147’nci maddeleri dikkate alındığında tarafların ödenen bu borçtan müştereken sorumlu olmaları gerektiği, bu durumda davalının borcun1/2 oranında sorunlu olmaları gerektiğinin belirtildiği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde yer alan hükümlere göre, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanunda, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren işle birlikte sorumlu olduğu, şeklindeki düzenlemede de, davacının söz konusu işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, davacının İzmir 2. İcra Dairesinin 2015/5756 E. – 2015/8584 E. sayılı dosyalarına ödediği işçilik alacaklarından ötürü müvekkili şirkete rücu edemeyeceğinin açık ve kesin olduğunu, ayrıca, davacının icra inkar tazminatı talebinin de hukuka uygun olmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini, İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10772 E. – 2015/10769 E. sayılı dosyalarına konu 13.144,11 TL’nin en az %20’si tutarında bir tazminatın davacıdan alınarak müvekkili şirkete ödenmesini talep etmiştir.
Birleşen İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/978 Esas, 2016/315 Karar numaralı dosyasında dava dilekçesinde özetle; davalı … Şti., 01/07/2007 – 31/07/2008 , 01/08/2008 – 31/12/2008 , 01/01/2015 tarihleri arasında müvekkil … A.Ş.’şe güvenlik hizmeti verdiğini, hizmet karşılığında aylık ödemelerin yapıldığını, davalı tarafından yapılan hizmetlerin kendi çalışanları aracılığı ile verildiğini, davalı kendi çalışanlarını SGK ‘ya bildirdiğini ve primlerini de kendisi ödediğini, davalı şirketin çalışmalarından olan … tarafından müvekkil … aleyhine İzmir 5. İş Mahkemesinde 2014/578 esas sayılı dosya üzerinden açılan davada, işçi …’ın işten ayrıldığı tarihe kadar müvekkil …’a ait işyerinde taşeron firmalar adına güvenlik işçisi olarak çalıştığını bildirdiğini, taşeron firmalarla … arasında alt-üst işveren ilişkisinin olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2.maddesi hükmü gereği … A.Ş.’nin asıl işveren sıfatıyla taşeron firmaların geçmiş dönemlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirttiğini, kıdem tazminatı talebinde bulunduğunu, yapılan yargılama sonucunda 2014/578 esas, 2015/283 sayılı karar ile adı geçen işçinin aslen … Şti.’nden alması gereken kıdem tazminatı alacağının en yüksek mevduat faizi ve fer’ileri ile birlikte müvekkil …tan tahsiline hükmedildiğini, bu ilam işçi vekili aracılığıyla İzmir 4. İcra müdürlüğünün 2015/8420 sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, bu dosyaya müvekkil şirket tarafından icra dosyasına toplam 16.926,70 TL ödeme yapıldığını ve dosyanın kapatıldığını, müvekkil şirketin sorumluluğunu yerine getirdiğini, çalışanın kendi elemanı olmamasına rağmen kıdem tazminatı ve icra masraflarını ödemek zorunda bırakıldığını, müvekkil şirket …’ın davalı şirket elemanı olarak çalıştığı sürede ödemek zorunda kaldığı toplam miktarın 16.926,70 TL den 5.700,08 TL ‘sinin davalı … Şti.tarafından ödenmesi gerektiği inancıyla bu bedelin tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10775 sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, ancak takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davalının itirazının yerinde olmadığını belirterek davanın kabulüne, İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10775 sayılı dosyasına yönelik itirazın iptali ve takibin devamına, davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazmitana hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/978 Esas, 2016/315 Karar numaralı dosyasında cevap dilekçesinde özetle; davanın yasaya, yönteme ve gerçeğe aykırı olarak açıldığını, asıl işverenin alt işverene rücu etmesine olanak sağlayan hüküm bulunmadığını, kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelerin nitelik bakımından kamu düzenine ilişkin olduklarını bu nedenle kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelerde yapılan değişikliklerin henüz kesinleşmemiş bir kararlar sonuçlanmamış tüm uyuşmazlıklarda uygulanmak durumunda olduğunu, asıl işveren olan davacı, kıdem tazminatı yönünden müvekkil şirkete rücu edemeyeceğini, davacı … ‘ın işçiler üzerinde doğrudan tasarruflarının bulunmadığına yönelik iddialarının gerçeği yansıtmadığını, işçiler üzerinde tasarruf yetkisine sahip olduklarını, davanın tamamen dayanaksız, verisiz, soyut iddialarla ve hukuka aykırı olarak ikame edildiğini, davacının haksız ve kötü niyetli olarak müvekkil aleyhinde takip başlatıldığını, dvacının ilamsız icra takibine konu ettiği alacağın litid bir alacak olmadığını, likid bir alacağın bulunmadığı durumlarda icra inkar tazminatına hükmedilmeyeceğini, somut olayda davacının likid alacağının bulunmadığı gibi müvekkkil şirkete rücu etme hakının bulunmadığını belirterek kötü niyetle ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine, davanın tutarı olan 5.757,47 TL ‘nin en az % 20 ‘si tutarında tazminatın davacıdan alınarak müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 Esas, 2016/26 Karar sayılı dosyasında dava dilekçesinde özetle; Davalı … Şti 01/07/2007-31/07/2008, 01/08/2008-31/12/2008, 01/01/2015 tarihleri arasında müvekkil … A.Ş’ne güvenlik hizmeti verdiğini, verilen bu hizmet karşılığında aylık olarak ödemelerin kendilerine yapıldığını, davalı tarafından yapılan hizmetlerin kendi çalışanları aracılığı ile verildiğini, davlının kendi çalışanlarını SGK ya bildirdiğini, primlerini de kendisinin ödediğini, davalı şirketin çalşıanlarından olan … tarafından müvekkil … aleyhine İzmir 5. İş Mahkemesinde 2014/505 ESas sayılı dosya üzerinden açılan davada, işçi …’ün işten ayrıldığı tarihe kadar müvekkil … ‘a ait işyerinde taşeron firmalar adına güvenlik işçisi olarak çalıştığını bildirerek taşeron firmalarla … arasında alt üst işveren ilişkisinin olduğu, 4857 sayılı İş kanununun 2. Maddesi hükmü gereği … A.Ş’nin asıl işveren sıfatıyla taşeron firmaların geçmiş dönemlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek kıdem tazminatı talebinde bulunduğunu, yapılan yargılama sonunda 2014/505-2015/179 E-K sayılı karar ile adı geçen işçinin aslen … Şti. Den alması gereken kıdem tazminatı alacağının en yüksek mevduat faizi ve fer’ileri ile birlikte müvekkil …’tan tahsiline hükmedildiğini ve bu karar ile takibe konulduğunu ve bu dosyaya müvekkil şirket tarafından icra dosyasına toplam 18.473,04-TL ödeme yapılarak dosyanın infazen kapatıldığını, 4587 sayılı iş kanununun 2.maddesinde yer alan emredici hüküm nedeniyle müvekkil şirketin kanundan doğan sorumluluğunu yerine getirdiğini ve adı geçen çalışanın kendi elemanı olmamasına rağmen kıdem tazminatı ve icra masraflarını ödemek zorunda bırakıldığını, müvekkil davacı şirketin …’ün davalı şirket elemanı olarak çalıştığı süreyi göz önüne alarak işçiye ödemek zorunda kaldığı toplam 18.473,04-TL’den kendisine isabet eden 6.682,35-TL ‘sinin davalı … Şti. tarafından ödenmesi gerektiği inancıyla bu bedelin tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10772 sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibine giriştiğini, ancak davalının haksız ve hukuka aykırı itirazı ile takibi durdurduğunu, davalı şirketin işçisine ödemesi gereken işçi alacaklarının müvekkile icra tehdidi altında ödetilmiş olması dolayısıyla kendisine rücu edilmsei zaruretinin hasıl olduğunu, davalının borca yönelik itirazının da yerinde olmadığını, müvekkil şirket kayıtları ile SGK kayıtlarının davalı şirketin müvekkil şirkete güvenlik hizmeti verdiğini ve dava dışı işçinin de davalının kendi elemanı olduğunu göstereceğini, ayrıca SGK kurumundan gelecek cevapların müvekkil şirket tarafından davalıya sözleşmeleri, davanın haklılığını ortaya koyacağını, atfedilen nedenlerle davanın kabulü ile davalının İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10772 Esas sayılı dosyasına yönelik haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 Esas, 2016/26 Karar sayılı dosyasında cevap dilekçesinde özetle; davanın yasaya ve gerçeğe aykırı olarak açıldığını, 4857 sayılı İş Kanununun 2.maddesinde veya diğer maddelerinde asıl işverenin alt işverene rücu etmesine olanak sağlayan bir hüküm bulunmadığını, somut olayda davanın esasına girilmeksizin reddedilmesi gerektiğini, müvekkilin şirketle davacı arasında bağıtlanan sözleşmelere ilişkin teknik veya idari şartnamelerin hiçbirisinde asıl işveren olan davacının iş mahkemeleri kararlarına istinaden güvenlik görevlilerine ödeyeceği işçilik alacaklarından ötürü müvekkilin şirkete rücu etmesine olanak sağlayan bir düzenleme bulunmadığını, müvekkil şirketin aslı işveren olan davacının şirketlerine yapmadığı bir ödemeyi çalışanlarına yapamayacağını, ihale bakımından herhangi bir ödeme yapmaması nedeniyle iş mahkemelerinin karar vermeleri durumunda bu tür işçilik alacaklarını ihale makamı olarak kendilerinin ödemek durumunda olduğunu, asıl işveren olan davacının alt işveren olan müvekkilin şirkete ödemediği bir kalem nedeniyle müvekkil şirkete rücu edemeyeceğini, davacı …’ın işçiler üzerinde doğrudan bir tasarruflarının bulunmadığına yönelik iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, tam aksine işçiler üzerinde tam bir tasarruf yetkisine sahip ollduklarını, bu çevrede işçilere tüm talimat ve emirleri kendileri vermekte ve görev yerlerini de kendilerinin belirlediklerini somut olayda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6/3.maddesinde öngörülen 2 yıllık sürenin de geçtiğini, davanın bu sebeple de reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının anılan icra takibine ilişkin emrine karşı belirtili kesintilerin yapılmasını sağlamak bakımından İZmir İcra Hukuk mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurmadığını, böylece yasal ödevlerini yerine getirmediğini, davacının ödeme yaparken sıralı yasal kesintileri de yapabileceğini, ancak davacının sıralı kesintilerin yapılmasını sağlamak bakımından İzmir İcra Hukuk Mahkemesi’ne şikayet yoluyla başvuruda bulunmadığı gibi kendisinin de gerekli yasal kesintileri yapmadığını, davacının yasal ödevlerini yernie getirmemenin sorumluluğunu hukuka aykırı olarak müvekkil şirkete yüklemeye çalıştığını, davacının ortada likid bir alacağının bulunduğunu gösterir kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamasına karşın tamamen haksız yere ve kötüniyetli olarak müvekkil şirket aleyhinde söz konusu icra takibini ve işbu davayı açtığını, kötüniyetle, hukuka aykırı olarak ve haksız yere açılan işbu davanın reddine, İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2015/5746 Esas sayılı dosyasına konu alacağın tutarı olan 6.839,98-TL’nin en az %20’si tutarında bir tazminatın davacıdan alınarak müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10769 sayılı takip dosyası incelendiğinde;alacaklısının davacı şirket, borçlusunun davalı şirket … Şti. olduğu, …’ya ödenmesi gereken işçilik alacağına ilişkin olarak 6.461,76 TL asıl alacak ve 61,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.523,10 TL alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, davalı şirket vekilinin 31.07.2015 tarihli itiraz dilekçesiyle borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin itiraz nedeniyle durduğu davanın yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İzmir 8. İcra müdürlüğünün 2015/10772 sayılı takip dosyası incelendiğinde;alacaklısının davacı şirket, borçlusunun davalı şirket … Şti. olduğu, …’e ödenmesi gereken işçilik alacağına ilişkin olarak 6.682,35 TL asıl alacak ve 157,63 TL işlemiş Faiz olmak üzere toplam 6.839,98 TL alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, davalı şirket vekilinin 31.07.2015 tarihli itiraz dilekçesiyle borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin itiraz nedeniyle durduğu davanın yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İzmir 8. İcra müdürlüğünün 2015/10775 sayılı takip dosyası incelendiğinde;alacaklısının davacı şirket, borçlusunun davalı şirket … Şti. olduğu, …’a ödenmesi gereken işçilik alacağına ilişkin olarak 5.700,08 TL asıl alacak ve 57,39 TL işlemiş Faiz olmak üzere toplam 5.757,47 TL alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, davalı şirket vekilinin 31.07.2015 tarihli itiraz dilekçesiyle borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin itiraz nedeniyle durduğu davanın yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İzmir 5. İş Mahkemesi’nin 2014/505 Esas, 2015/179 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacı … vekili tarafından davalı … A.Ş aleyhine işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açıldığı, davanın kabulüne ilişkin kararın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 22. H. D. ‘nin 20.09.2017 tarih, 2017/11658 Esas, 2017/18544 Karar sayılı ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararının onanmasına karar verildiği ve kararın yine aynı tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.
İzmir 5. İş Mahkemesi’nin 2014/578 Esas, 2015/283 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacı … vekili tarafından davalı … A.Ş ile davalı … Şti aleyhine işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açıldığı, davanın kabulüne ilişkin kararın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 22. H.D. ‘nin 04.05.2018 tarih, 2017/13037 Esas, 2018/10761 Karar sayılı ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararının onanmasına karar verildiği ve kararın yine aynı tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.
İzmir 10. İş Mahkemesi’nin 2014/516 Esas, 2015/246 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacı … vekili tarafından davalı … A.Ş aleyhine işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açıldığı, avanın kabulüne ilişkin kararın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 22. H. D. ‘nin 19.12.2017 tarih, 2017/13563 Esas, 2017/29014 Karar sayılı ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararının onanmasına karar verildiği ve kararın yine aynı tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporu; Mahkememizce alınan 25.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davaya cevap veren davalı işverenler tarafından cevap dilekçesi ekinde davacı idare ile imzalanan hizmet alım sözleşmelerinin sunulduğu, sözleşmelerin ilgili maddesinde; “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Genel Şartnamede belirlendiği, yüklenicinin bunları aynen uygulamakla yükümlü olduğunun belirtildiği” görüldüğü, davalı … Şirketinin son alt işveren olmadığı, bu nedenle işçilik alacaklarından kendi dönemi ile sınırlı olmak üzere davacı … Şirketi ile yarı (1/2) oranda sorumlu olduklarının kabulünün gerektiği sonucuna varıldığı, davacı tarafça icra dosyasına yapılan ödemelerden, davalının kendi dönemi ile sınırlı olarak (½ oranında) ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilebileceği sonucuna varıldığı, alt işverenin kıdem tazminatından kendinden öncesi diğer davalı alt işverenler ile kendi dönemi ile sınırlı sorumlu olduğu kabul edildiğinde; … için hüküm altına alınan kıdem tazminatı tutarlarının 15.125,87-TL/net, ödenen kıdem tazminatı faizinin 856,66-TL olduğu buna göre davalı alt işverenin işçinin çalıştığı dönem ve ücreti üzerinden sorumlu olduğu Kıdem Tazminatı tutarının 6.480,08 TL, faizinin 367,00 TL olmak üzere toplam 6.487,08 TL olduğu, … için hüküm altına alınan kıdem tazminatı tutarlarının 9.929,60-TL/Net, ödenen kıdem tazminatı faizinin 623,55-TL olduğu buna göre davalı alt işverenin işçinin çalıştığı dönem ve ücreti üzerinden sorumlu olduğu Kıdem Tazminatı tutarının 3.211,31-TL, faizinin 201,66 TL olmak üzere toplam 3.412,97-TL olduğu, … için hüküm altına alınan kıdem tazminatı tutarlarının 12.055,39-TL/brüt, ödenen kıdem tazminatı faizinin 1.145,47-TL olduğu buna göre davalı alt işverenin işçinin çalıştığı dönem ve ücreti üzerinden sorumlu olduğu Kıdem Tazminatı tutarının 2.679,12-TL faizinin 254,57 TL olmak üzere toplam 2.933,69 TL olduğu, davalı alt işveren … Şirketinin kıdem tazminatından dava dışı işçileri çalıştırdığı süre ile sınırlı olarak sorumlu olduğunun kabulü halinde; 6.184,34 TL’nin 22.06.2015 tarihinden, 1.697,98 TL’nin ise 18.06.2015 tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile davalı alt işverenden tahsiline karar verilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı” yönünde görüş bildirilmiştir.
Asıl ve birleşen davalar, itirazın iptaline ilişkin olup yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Dosyaya yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı şirket ile davalı şirket arasında belirli dönemleri kapsayan hizmet alım sözleşmelerinin imzalandığı, şirket çalışanı dava dışı kişiler …, … ve … tarafından kıdem tazminatı istemiyle davacı şirket aleyhine açılan dava sonucunda takdir edilen kıdem tazminatının davacı tarafça…, … ve …’e ödendiği, bu kez davacı şirket tarafından davalı şirkete rücu amacıyla icra takiplerinin başlatıldığı ve takibe davalı tarafça itiraz edildiği, ancak yapılan incelemeye göre taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmelerinde asıl işveren olan davacı şirketin sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hükmün bulunmadığı, bu durumda TBK 167. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, davacı şirketin rücu hakkının olduğu, her iki sözleşme tarafının birlikte dayanışmalı olarak sorumlu olduğu anlaşıldığından hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplandığı şekliyle asıl davada takip talebinde istenen miktarla da bağlı kalınarak asıl dava yönünden davanın kabulüyle …’ya ödenen 6.461,76 TL asıl alacak ve 61,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.523,10 TL alacağa vaki itirazın iptaline takibin bu miktar üzerinden takip talebini belirten şartlar altında devamına karar vermek gerekmiş, istemin yargılamayı gerektirir hususlar içermesi dikkate alınarak likit olmadığının kabulü gerektiği, bu nedenle inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Birleşen İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/978 Esas, 2016/315 Karar numaralı dosyasında davanın kısmen kabul kısmen reddiyle takip talebinde istenen miktarla bağlı kalınarak …’e ödenen 3.211,31-TL asıl alacak, 157,63 TL faiz olmak üzere toplam 3.412,97-TL alacağa vaki itirazın iptaline takibin bu miktar üzerinden takip talebini belirten şartlar altında devamına karar vermek gerekmiş, istemin yargılamayı gerektirir hususlar içermesi dikkate alınarak likit olmadığının kabulü gerektiği, bu nedenle inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Birleşen İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 Esas, 2016/26 Karar numaralı dosyasında davanın kısmen kabul kısmen reddiyle takip talebinde istenen miktarla bağlı kalınarak …’a ödenen 2.679,12-TL asıl alacak ve 57,39 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.933,69 TL alacağa vaki itirazın iptaline takibin bu miktar üzerinden takip talebini belirten şartlar altında devamına karar vermek gerekmiş, istemin yargılamayı gerektirir hususlar içermesi dikkate alınarak likit olmadığının kabulü gerektiği, bu nedenle inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.” şeklinde
A- asıl davanın kabulü ile;
1-)Mahkememizin 2015/977 esas numarasına kayıtlı işbu davada davalının izmir 8. icra müdürlüğü’nün 2015/10769 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 6.461,76-tl asıl alacak ve 61,34-tl işlemiş faiz olmak üzere 6.523,10-tl üzerinden iptali ile, takibin bu miktar üzerinden takip talebini belirten şartlar altında devamına,
2-)Koşulları oluşmayan icra inkar tazminat taleplerinin reddine,
B-Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/978 esas, 2016/315 karar numaralı dosyasında görülen davanın kısmen kabul kısmen reddiyle,
1-)İşbu esas mahkememizin sayılı dosyası ile birleşen mahkememizin 2015/978 esas sayılı dosyasında davalının izmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10772 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 3.211,31-tl asıl alacak, 157,63-tl işlemiş faiz olmak üzere 3.412,97-tl üzerinden kısmen iptali ile takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında bu miktar üzerinden devamına,
2-)Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
C-Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 esas, 2016/26 karar sayılı dosyasında görülen davanın kısmen kabul kısmen reddiyle,
1-)Mahkememizin işbu esas sayılı dosyası ile birleşen mahkememizin 2015/979 esas sayılı dosyasında davalının 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10775 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 2.679,12-tl asıl alacak, 57,39-tl işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.933,69-tl üzerinden kısmen iptali ile takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında bu miktar üzerinden devamına,
2-)fazlaya ilişkin taleplerin reddine, dair karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
A-Birleşen izmir 4. asliye ticaret mahkemesinin 2015/978 esas sayılı dosyası yönüyle ;
Davalı şirket çalışanlarından …’ın kıdem tazminatı ücreti alacağı için ödenen bedelin tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10775 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmişse de ,mahkemece hangi dayanak ile kısmen kabule, hangi kaleme yönelik kısmen ret verildiğine ilişkin hiçbir gerekçe belirtilmemesi, dosyada alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmamasına ve bu hususta taraflarınca itirazda bulunulmasına rağmen ek rapor alınmasına karar verilmeden kurulan hüküm hukuka uyarlı bulunmadığından bu birleşen dosya yönünden kararın kaldırılmasına
B-Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 Esas sayılı dosyası yönünden
Davalı şirketin çalışanlarından …’ün kıdem tazminatı ücreti alacağı için ödenen bedelin tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/10772 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmişse de, mahkemece hangi dayanak ile kısmen kabule, hangi kaleme yönelik kısmen ret verildiğine ilişkin hiçbir gerekçe belirtilmemesi, dosyada alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmamasına ve bu hususta taraflarınca itirazda bulunulmasına rağmen ek rapor alınmasına karar verilmeden kurulan hüküm hukuka uyarlı bulunmadığından bu birleşen dosya yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ve birleşen dava, İİK 67. madde gereğince açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihinden itibaren ise bu sınır 4.400,00 Türk Lirasıdır. Davacı tarafın istinafa konu birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/978 Esas sayılı dosyasında reddedilen miktarın 2.342,00 TL, birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/979 Esas sayılı dosyasında ise reddedilen miktarın 3.906,00 TL olduğu anlaşılmakla 14/05/2019 tarihli gerekçeli kararda reddedilen miktarlar kesin niteliktedir.( Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2021/10394 Esas ve 2022/13053 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece reddedilen kısım yönünden verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının davacıdan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin red edilen kısma ilişkin hükmünün kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 14/05/2019 Tarih, 2015/977 Esas 2019/591 sayılı kararının istinaf kanun yoluna başvurulabilen kararlardan olmadığından davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ve 352. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle peşin alınan harcın davacıya iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın mahal mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda kesin olmak üzere 06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.