Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/285 E. 2021/1847 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/285
KARAR NO : 2021/1847
KARAR TARİHİ : 23/12/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2018
NUMARASI : 2016/1261 Esas 2018/1117 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ: 23/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ:29/12/2021

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli, 2016/1261 Esas 2018/1117 Karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili iddia ve taleplerinde özetle; müvekkili davacının davalıya ait malları Türkiye ‘den Almanya ‘ya taşınması hususunda anlaştıklarını, taşıma işinin yapıldığını, yapılan taşıma sebebiyle müvekkilinin alacağının oluştuğunu, davalının ödeme yapmadığını, fiili taşıyıcının dava dışı … olduğunu, taşınan mallarda müvekkilinin sorumluluğunu gerektiren zararın söz konusu olmadığını, zararı olsa bile taşıma ücretini ödemesi gerektiğini belirterek müvekkili alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili savunmalarında; davacı ile taşıma sözleşmesi yapıldığını, malların adresine tam ve sağlam olarak tesliminin taahhüt edildiğini, teslim edilen emtianın taşıma esnasında hasar gördüğünü, hasar sebebiyle alıcı tarafından müvekkiline eksik ödeme yapıldığını, meydana gelen hasardan taşıyıcının sorumlu olduğunu, hasarın taşıma bedelinden yüksek olduğunu, bu sebeple ödeme yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
MAHKEMECE:
Davacının davalıya ait malları Türkiye ‘den Almanya ‘ya taşınması hususunda anlaştıkları, taşıma işinin yapıldığı, yapılan taşıma sebebiyle davacı alacağının tahsilinin talep edildiği, davacının, davalı için Almanya ‘ya birden fazla taşıma işi yaptığı, uluslararası taşıma sebebiyle CMR hükümlerinin uygulanması gerektiği, 29.06.2016 tarihli ekspertiz raporuna göre davacının yapmış olduğu hatalı taşıma sebebiyle, taşınan eşyalardan 14.610,00-Euro tutarında hasarın oluştuğu, hatalı taşımadan CMR 17/3 maddesine göre taşıyıcının sorumlu olduğu, mevcut zararın alıcı firma tarafından davalıya reklamasyon faturasıyla yansıdığı ve davalı alacağından mahsubuyla, davalının katlanmak zorunda kaldığı 14.610,00-Euro hasar bedelinin davacının taşıma bedelinden mahsubunun gerektiği, davacının talep ettiği 11.400,00-Euro taşıma bedelinden mahsup edildiğinden davacının talep edebileceği alacağının kalmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili 13.12.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
-Davanın asıl taşıyıcı firma olan … ne ihbarını talep ettikleri halde mahkemece bu taleplerinin hiç değerlendirilmeden karar verilmesinin usule aykırı olduğunu,
-Davalı yan tarafından hasar oluşumu ispatlanması gerektiğini,bu ispat külfetinin tam olarak yerine getirilmeden, davanın reddine ilişkin verile karar isabetsiz olup, istinaf incelemesi neticesinde, bilirkişi raporuna yönelik itirazları uuyarınca kusur oranı tespiti için dosyanın teknik rapor düzenlenmek üzere yeniden bilirkişiye gönderilmesini talep ettiklerini,
-Davalı tarafın hasar bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini,
-Dava konusu hasarlı olduğu iddia olunan malların davalı şirket tarafından yükleme işinin yapıldığını,CMR hükümleri gereğince taşıyanın sorumluluktan kurtulduğunu,
-Davalı firmanın iddiasının taşımayı yapan aracın elverişsiz olduğu yönünde olup,yüklemeyi davalının yaptığını,ispat yükünün davalıda olduğunu,
-Kararın eksik incelemeye dayalı olup,kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili 14.12.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirme de davacının, müvekkil şirketten bir alacağı olmadığı bilakis doğan zarar sebebi ile müvekkil firmanın alacaklı olduğunun tespit edildiğini, Yerel Mahkemenin kararının da bu yönde olduğunu,davacı tarafın herhangi bir alacağı olamadığını bile bile, haksız menfaat elde etme amacıyla hareket ettiğini,davacı yanın haksız ve kötü niyetli olduğunu,ancak Yerel Mahkeme tarafından davacının haksız ve kötü niyeti irdelenmemiş olup,bu husus atlanarak sadece davanını reddine karar verildiğini,davanın reddine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte, davacının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini,bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılarak kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN VE DELİLLEREN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taşıma işinden kaynaklanan taşıma ücreti alacağına ilişkindir.
Davacı taraf, davalıya ait emtianın Türkiye ‘den Almanya ‘ya taşıma işini yaptıklarını, ancak taşıma ücretinin ödenmediğini,bu nedenle ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, haksız itirazın iptali ile takibin devamını ve icra inkar tazminatı istemiştir.
Davalı taraf, taşıma sırasında emtiada hasar oluştuğunu, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri istinaf etmiş olup,istinaf incelemesi HMK’nun 355.maddesi gereği istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar re’sen gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafın istinaf sebepleri yönünden yapılan değerlendirmede;
Davacı taraf,davanın alt taşıyıcı … Firmasına ihbarını talep ettikleri halde mahkemece bu taleplerinin değerlendirilmediğini ileri sürmüş ise de, dosya içeriğinde, davanın … Firmasına ihbarına ilişkin davacı vekilinin herhangi bir talebine rastlanmamıştır.
Hukuk Genel Kurulunun somut olaya emsal kararında belirtildiği gibi”…12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taşıma sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
13.Öncelikle belirtilmelidir ki; hem mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK) hem de yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) hükümleri, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) anlamında içinde yabancılık unsuru bulunmayan hâllerde uygulanacaktır. Yabancılık unsuru bulunan uyuşmazlıklarda ise öncelikle Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri (CMR, CIV/CIM) doğrudan tatbik edilecek; ayrıca MÖHUK hükümlerine göre tarafların yapmış oldukları hukuk seçimleri de dikkate alınacaktır. Bu itibarla somut olayda yabancılık unsuru bulunmadığı için olay ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
14.Taşıma işleri, 6102 sayılı TTK’nin dördüncü kitabında 850 ilâ 930. maddeleri arasında düzenlenmiş olmakla birlikte taşıma sözleşmesinin tanımına yer verilmemiştir. Ayrıca taşıma hukukuna ilişkin diğer özel düzenlemelerde de taşıma sözleşmesinin tanımı yer almamaktadır. Ancak 6102 sayılı TTK’nin 850/1 maddesinde taşıma sözleşmesinin tarafı olan taşıyıcı; “taşıma sözleşmesiyle eşya veya yolcu taşıma işini veya ikisini birlikte üstlenen kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkılarak taşıma sözleşmesi; “ücret karşılığında taşıyıcının eşyayı bir yerden bir yere taşımayı, yolcuyu ise bir yerden bir yere götürmeyi taahhüt ettiği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme” olarak tanımlanabilir. Buna göre taşıma sözleşmesinin temel unsurları taşıyıcının taşıma taahhüdünde bulunması ve gönderenin veya yolcunun ise taşıma ücretini ödemeyi borçlanmasıdır (6102 sayılı TTK, m. 850/2).
15. Taşıma sözleşmesinde gönderenin veya yolcunun temel edimi taşıma ücretidir. Taşıma ücret karşılığında yapılır ve ücret içermeyen taşımalar hatır taşıması olarak adlandırılır. Hatır taşıması ise taşıma hukuku mevzuatı açısından taşıma sözleşmesi olarak değerlendirilemez. Bununla birlikte taşıma işi bir ticari işletme faaliyeti olduğundan taşıma ücreti kararlaştırılmamış olsa dâhi 6102 sayılı TTK’nin 20. maddesi gereğince taşıyıcı uygun bir ücret talep edebilecektir.
16. Taşıma sözleşmesinde taşıyıcı yönünden ortaya çıkan temel edim ise taşıma işinin taahhüt (üstlenme) edilmesidir. Taşıma taahhüdü, taşınacak olan eşya, yolcu ve yolcu ile bagaj olmasına bağlı olarak değişir. Zira taşınanın eşya ve insan olmasına göre taşımadaki yan edimler değişmekte ve sorumluluk da aynı şekilde farklılaşmaktadır.
17. Eşya taşımalarında taşıyıcının taahhüdü, eşyayı kendi gözetimi ve sorumluluğu altında bir yerden başka bir yere nakletmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi ifade etmektedir. Taşıyıcının taahhüdünü yerine getirebilmesi için sözleşme konusu eşyanın, taşıyıcının muhafaza ve kontrolüne bırakılması gereklidir. Bu itibarla taşıyıcı, sözleşmede belirlenen taşıma süresi içerisinde taşınmak üzere kendisine bırakılan eşyayı muhafaza etmekle yükümlüdür. Başka bir deyişle taşıyıcı, eşyayı kararlaştırılan şartlarla bir yerden başka bir yere taşıma yanında, ayrıca muhafazası altındaki eşyanın her türlü tehlikeye karşı korunması için de gerekli özeni göstermek zorundadır. Taşıyıcının özen borcunun ihlali sözleşmeden doğan bir sorumluluk olup, taşıyıcının bu sorumluluğu, yükün taşıyıcı veya onun adına teslim almaya yetkili bir temsilci tarafından teslim alınmasıyla başlar ve yükün teslim edilmesine kadar devam eder. Bu husus 6102 sayılı TTK’nin 875/1 maddesinde “taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” şeklinde belirtilmiştir. Öte yandan 6102 sayılı TTK’nin 879. maddesi gereğince taşıyıcı; kendi adamlarının veya taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.
18. Bununla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 875/1 maddesi ile düzenlenen taşıyıcının eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumluluğu, 6102 sayılı TTK’nin 876 ve 878. maddeleri ile hafifletilmeye çalışılarak genel ve özel olarak sorumluluktan kurtulma hâlleri düzenlenmiştir. Genel olarak sorumluluktan kurtulma hâli 6102 sayılı TTK’nin 876. maddesinde; “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre taşıyıcı, tedbirli bir taşıyıcının gösterebileceği özen gösterilmiş olsaydı bile zıya, hasar veya gecikme yine de meydana gelecekse ve taşıyıcı bu durumu kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulacaktır.
19. Özel olarak sorumluluktan kurtulma hâli ise 6102 sayılı TTK’nin 878. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zıya, hasar veya teslimdeki gecikme; sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması; gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama; eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması; eşyanın, özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yolu ile kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği; taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz etiketlenmesi; canlı hayvan taşınması; Gümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı sorumluluktan kurtulur….””(Hukuk Genel Kurulu 24.06.2021 tarih 2017/11-146 Esas- 2021/835 Karar)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ışığında somut olaya bakıldığında, eşya taşımalarında taşıyıcının taahhüdü, eşyayı kendi gözetimi ve sorumluluğu altında bir yerden başka bir yere nakletmeyi oraya gönderilene teslim etmeyi ifade etmektedir. Taşıyıcının taahhüdünü yerine getirebilmesi için söz konusu eşyanın muhafaza ve kontrolüne bırakılması gerekmektedir. Bu itibar ile taşıyıcı sözleşmede belirlenen taşıma süresi içerisinde taşınmak üzere kendisine bırakılan eşyayı muhafaza etmekle yükümlüdür. Başka bir deyişle, taşıyıcı eşyayı kararlaştırılan bir yerden başka bir yere taşıma yanında, ayrıca muhafazası altındaki eşyanın her türlü tehlikeye karşı korunması için gerekli özeni göstermek ve uygun vasıtalarla eşyayı taşımak zorundadır. (CMR 17/3) Taşıyıcının özen borcunun ihlali sözleşmeden doğan bir sorumluluk olup, taşıyıcının bu sorumluluğu yükün taşıyıcı veya onun adına teslim almaya yetkili bir temsilci tarafından teslim alınmasıyla başlar, yükün teslim edilmesine kadar devam eder. Bu husus 6102 sayılı TTK’nun 875/1.maddesinde taşıyıcı eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde eşyanın ziyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. Buna paralel olarak somut olayda uluslararası kara taşımacılığı söz konusu olduğundan dolayı CMR Konvansiyonu’nun 17.maddesi gereğince de taşıyıcının sorumluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda, davacının davalıya ait malları Türkiye ‘den Almanya ‘ya taşıdığı, 29/06/2016 tarihli ekspertiz raporuna göre davacının yapmış olduğu taşıma sırasında uygun araç temin etmediğinden dolayı hatalı taşıma sebebiyle taşınan eşyalarda 14.610,00-EURO tutarında hasar oluştuğu anlaşılmıştır. Taşıyıcının uygun vasıta ile taşıma yapmadığını, hatalı taşımadan CMR 17/3 maddesine göre taşıyıcının sorumlu olduğu, mevcut zararın alıcı firma tarafından davalıya reklamasyon faturasıyla yansıtıldığı, davalının Almanyadaki alıcıdan olan faturalı alacaklarından mahsup edilmek suretiyle zararın davalı tarafından karşılandığı, davalı şirketin 14.610,00-EURO tutarındaki bu zararından davacı taşıyıcının sorumlu olduğu açıktır. Bu durumda davacı taşıyıcının davalıdan talep ettiği, dava konusu toplam 11.410,00-EURO tutarındaki taşıma bedellerinin toplam zarardan mahsup edilmesi halinde, taşıma bedelinin hasar miktarından az olması nedeniyle davacı taşıyıcının davalıdan herhangi bir alacağının kalmadığı, bu nedenle davanın reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik, usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, davacının istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, davalı taraf, dava konusu takibin kötü niyetle yapıldığını,bu nedenle kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Yapılan yargılamada her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapılır. Yargılama sonunda da her biri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilir. Mahkemece bu konuda bir karar verilmemesi hatalı olmuştur. Ancak davacının, taşıma ücreti alacağı ödenmediğinden dolayı davalı hakkında icra takibi yaptığı, icra takibinde kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir delil ve belgenin dosyaya sunulmadığı, dolayısıyla koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Şu hale göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince diğer hükümler aynı kalmak kaydıyla, mahkeme kararının kaldırılarak koşulları oluşmadığından davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde yeniden hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından, peşin olarak alınan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL karar harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafın yapmış olduğu masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde HMK’nun 333. Maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
B-1-Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06/11/2018 tarihli, 2016/1261 Esas 2018/1117 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı ile artan yargılama giderinin istinaf edene iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan 98,10-TL istinaf başvuru harcı olan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
C-İlk Derece Mahkemesi Yerine Geçmek Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Koşullar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Alınması lazım gelen 35,90-TL harcın peşin alınan 653,13-TL’den mahsubu ile fazla yatan 617,23-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 4.556,91-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021