Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2737 E. 2023/915 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2737
KARAR NO : 2023/915

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2019
NUMARASI : 2017/620 Esas 2019/853 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/620 Esas ve 2019/853 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde özetle; davacının ulusal düzeyde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, bu kapsamda “tedarikçi anlaşma formu” başlıklı sözleşmeler kapsamında üretimini yaptıkları ürünleri davalı şirkete sattıklarını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin cari hesap şeklinde devam ettiğini, bu kapsamda davalının davacı şirkete açık hesaba konu 14 adet faturaya denk gelen toplam 88.131,00TL tutarında borcu kaldığını, borcun ödenmesi konusunda davalı şirket ile görüşülmesine rağmen sonuç alınamadığını, bu nedenle Konya 6. İcra Müdürlüğü 04.12.2014 tarih 21471 yevmiye nolu ihtarnamesini gönderdiklerini, gönderilen ihtarnameye davalının herhangi bir cevap vermediğini, bunun üzerine Konya 12. İcra Müdürlüğü 2016/5056E. sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, başlatılan takibe davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bunun üzerine Konya 2. Asliye Ticaret mahkemesi 2016/412E sayılı dosyası ile dava açtıklarını ancak İzmir İcra Dairesi ve mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesi ile davanın reddedildiğini, bunun üzerine İzmir 24. İcra Müdürlüğü 2017/5184E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açılan davada, davalının takip konusu faturaları ticari defterlerine kaydettiğini ikrar ettiğini, taraflar arasındaki ihtilafın davalının davacı şirkete gönderdiği, fakat davacı tarafından iade edilen “hizmet faturası” adı verilen faturalardan kaynaklandığını, davalı tarafından gönderilen hizmet faturalarının davacı zade şirketi tarafından ticari defterlerine işlenmediğini ve 8 günlük yasal sürede iade edildiğini, iade edilen faturaların “Konya 8. Noterliği 06.10.2009 tarih 20164 yevmiye nolu ihtarname ekinde yer alan 445746-445747-445748-445749-445750 nolu 71.422,38TL’lik faturalar, Konya 6. Noterliği 19.12.2011 tarih 22845 yevmiye numaralı ihtarname ekinde iade edilen 27.11.2011 tarihli 453531 nolu 9.062,40TL’lik fatura, Konya 6. Noterliği 14.02.2012 tarih 2590 yevmiye numaralı ihtarname ekinde iade edilen 06.01.2012 tarihli 893638 nolu nolu 1.928,61TL’lik fatura, Konya 6. Noterliği 24.07.2012tarih 22845 yevmiye numaralı ihtarname ekinde iade edilen 02.07.2012 tarihli 028330 nolu 16.018,50TL’lİk fatura,Konya 6. Noterliği 24.09.2013 tarih 17075 yevmiye numaralı ihtarname ekinde iade edilen 27.08.2012 tarihli 814531 nolu 1.998,OOTL’lik fatura”olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı borçlu şirketin icra takibine karşı yaptığı borca itirazının iptaline, takibin devamına, kötü niyetli borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere İcra İnkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davalı borçluya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 01/07/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, davacı şirketin alacak talebinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin şartları ve sınırlarının ekte sunulu iade şartlı ürün satış anlaşması, fason üretim sözleşmesi ve yıllık tedarikçi anlaşma formu ile belirlenmiş olup bu meyanda cari ilişkinin davalı şirket tarafından işbu sözleşmeler uyarınca yürütüldüğünü, davacının İtirazın iptali davasına konu ettiği 14 adet faturanın, davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, taraflar arasındaki cari mutabakatsızlığın nedeninin, müvekkili tarafından sözleşmeye uygun kesilmiş olan ancak davacı tarafından işleme alınmayan bazı faturalardan kaynaklandığını, davacının söz konusu faturaları kabul etmemesinin ve carisine işlememesinin usule ve hukuka uygun bir yanının bulunmadığını, tüm bu nedenlerle haksız ve yersiz açılan iş bu davanın reddine, davacının haksız olarak tahsil etmeye çalıştığı tutarın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlığın tespitine geçmeden şu hususun belirtilmesinde fayda vardır; her ne kadar mahkememizde açılan dava … A.Ş. Aleyhine açılmış ise de 11/09/2018 tarihli duruşmadan önce verilen dilekçe ve bu duruşmada belirtildiği üzere adı geçen anonim şirketin … A.Ş. Tarafından satın alınması neticesinde mahkememiz davalısının … A.Ş. Olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacı ile davalı arasında mal satımına ilişkin düzenlenen sözleşmeler kapsamında, davacının davalıya gıda ürünleri sattığı, İzmir 24. İcra Dairesinin 2017/5184 Esas sayılı takibine konu edilen 14 adet faturanın ödenmediği ileri sürülerek davalı aleyhine 88.131,00-TL fatura alacağının tahsili yönünden girişilen icra takibine davalının borçlarının olmadığını ileri sürerek itiraz ettiği, davalının sunduğu dilekçeler ve özellikle duruşma sırasındaki beyanından takip konusu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğunun kabul edilerek ödendiğinin, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının davacıya kestiği sözleşmeye dayalı bir kısım faturaların davacı defterlerine kaydedilmemesinden kaynaklı cari hesap uyuşmazlığı olduğunun savunulduğu, böylelikle uyuşmazlığın dava konusu faturaların davalı defterinde kayıtlı olduğu kabul edilerek ödendiğinin ileri sürülmesi karşısında ödenip ödenmediği ve bu anlamda davacının davalıdan takip konusu alacağının kalıp kalmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Dilekçelerin teatisi aşamasının usulüne uygun tamamlandığı ve tahkikat aşamasına usulüne uygun geçildiği tespit edilmiştir.
Mahkememizce kurulan ara kararlar gereği icra dosyasının ve Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasının dosyamız arasına alındığı görülmlüştür.
DELİLLER :
İzmir 24.İcra Müdürlüğü’nün 2017/5184 Esas sayılı dosyası getirtilerek dosyamız arasına alınmış, söz konusu dosyanın incelenmesinde;alacaklısının mahkememiz davacısı borçlusunun mahkememiz davalısı olduğu takibin muhtelif tarih ve seri nolu toplam 14 adet dökümü arka sayfaya yapılmış olan faturalardan kaynaklanan bakiye alacak istemine ilişkin olduğu, takip tutarının 88.131,00 TL olduğu, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine yasal süre içerisinde itiraz edilmesi üzerine 02/05/2017 tarihli icra müdürlüğü kararı ile takibin durdurulmasına karar verildiği, davacının iş bu itirazın iptali davasını Mahkememizde açtığı anlaşılmaktadır.
Mahkememiz nezdinde açılı davanın yasal süresi içerisinde açıldığı tespit edilmiştir.
Konya 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/412 Esas ve 2017/35 Karar sayılı dosyası getirtilerek dosyamız arasına alınmış, söz konusu dosyanın incelenmesinde; davacısının mahkememiz davacısı olduğu, davalısının mahkememiz davalısı olduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2016/5056 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen takibe davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği takibin İzmir İcra Müdürlüğünden açılması gerektiği nedeniyle İcra Dairesinin yetkisine itirazının kabulü ile davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür. Bahse konu Konya 12.İcra Müdürlüğünün dosyası ile itirazın iptaline konu İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2017/5184 esas sayılı dosyaların konularının aynı olduğu görülmüştür.
Dava konusu Tedarikçi Anlaşma Form Başlıklı Sözleşmesi ile takip dayanağı faturalar dosyamız içerisindedir.
Mahkememizce Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak; mali müşavir bilirkişiden takip konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, bu fatura bedellerinin ödeme kaydının olup olmadığı, taraflar arasındaki cari hesap düzeninde bir ticari ilişki var ise bu ticari ilişkiye göre davacı defterlerindeki alacak borç durumunu gösterir rapor düzenlenmesi istenmiş, mali müşavir bilirkişi tarafından talimat yoluyla aldırılan 26/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle;” davacıya ait incelenen 2011-2012-2013-2014 yılları ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, 2012 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin de süresinde yapıldığı, 2015 ve 2016 yılı yevmiye ve defteri-i kebir defterlerinin E-defter olarak tutulduğu, E- defter uygulamasında açılış tasdiki bulunmayacağı, davacı şirkete ait incelenen 2015 ve 2016 yılları Yevmiye ve Defter-i Kebir e- defterlerinin kapanış beratlarının yasal süresinde yapıldığı, bunun dışında incelenen ticari defterlerin muhasebe usul ve esaslarına uygun şekilde tutulduğu, incelenen ticari defterlerin kendi içerisinde birbirini teyit eder nitelikte olduğununu tespit edildiği, davacı … SAN. TİC. A.Ş.’ye ait ticari defterlerin incelenmesinde, taraflar arasında mal alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişkinin var olduğu, İzmir 24. İcra Müdürlüğü 2017/5184 E. nolu dosyada takip konusu edilen toplam bedeli 89.857,59TL olan 14 adet faturanın davacının ticari defterlerinde yer aldığı, davacı … SAN. TİC. A.Ş. ticari defterlerine göre İzmir 24. İcra Madürlüğünün 2017/5184E. sayılı dosyasında takip tarihi itibari ile davalının davacıya takip konusu faturalardan kaynaklanan 88.132,45TL tatarında borcunun bulunduğu tespit edildiği, taraflar arasında, takip konusu edilen faturaların, taraf ticari defterlerine kaydedildiği hususunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilaf; davalının, “hizmet bedeli”, “fark faturası”, “diğer gelirler yeni mağaza açıAy katılım bedeli”, açıklamaları ile davacıya kestiği faturaların davacı tarafından kabul edilmeyerek noter kanalı ile iade etmesinden ve davacıya ait ticari defterlere kaydetmemesinden kaynaklandığı, söz konusu faturaların taraflar arasında yapılan “tedarikçi anlaşma formu” ve diğer belgeler kapsamında davacı ticari defterlerine kaydedilip kaydedilmemesi gerektiği hususunun sayın mahkemenin takdirinde olduğu” yönünde görüş belirtmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş davacı vekili tarafından beyan dilekçesi davalı vekili tarafından itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Mahkememizce dosya SMM bilirkişi …’a tevdii edilerek takip konusu faturalar nedeniyle takip tarihi ve dava tarihi itibariyle, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklıysa miktarı konusunda rapor düzenlenmesi istenmiş; SMMM bilirkişisi … tarafından tanzim edilen 17/08/2018 havale tarihli raporda özetle; taraflar arasında 02.08.2007 tarihinde akdedilen Tedarikçi Anlaşma Formları ve eklerine dayanan ticari bir ilişki olduğu, 27.11.2011 tarih 9.062,40 TL ve 27.08.2012 tarih 1.998,00 TL tutarındaki faturaların davalı defterlerinde ters kayıt yapılarak iptal edildiği, fark Faturasının taraflar arasında imzalanan Sözleşmede Genel Satın Alma Şartlarında Fatura baslığı altında “Kesilen Fatura ile teslim edilen ürünler arasında fark olduğu takdirde Kipa fark faturası kesebilir veya iade edebilir” ibaresinin bulunduğu, dosyada fark faturaları ekinde yer alan Fark faturası Çıktılarında “Sipariş Bedeli” ile “Fatura Bedeli” arasında farkların bulunduğu, yine aynı sözleşmenin “Sipariş” başlıklı metninde de “… nın satın alma belgesi siparis formudur.Bütün işlemler bu sipariş ile bire bir uyum içinde olacaktır” diye belirtildiği,18.07.2012 tarihli 16.018,50 TL bedelli “yeni mağaza açılış katılım bedeli” açıklamalı faturanın Tedarikçi Anlaşma Formu’nda Yeni mağaza Açılış Tutarının mağaza başına 500,00 TL olarak belirlendiği, bilirkişiğimce incelenerek dosya kapsamına eklenen Ticaret Sicil gazetelerinde 51 adet Şube açılışının gerçekleştiği, sözleşmeye göre bu tutarın 51×500,00 = 25.500,00 TL olduğu ancak davacı adına düzenlenen bu faturaya açılan şubelerin tamamının yansıtılmadığı, Davalı Ticari Defterlerinde;20.09.2011 tarihli Garanti Bankası 100.000,00 TL ödeme dekontunun davacı kayıtlarında Bilirkişi raporuna konu edilen ve 13.09.2011 tarihinde başlayan muavin kayıtlarından daha önceki bir tarihte kayıtlara alınmış olması durumunda ise davalının davacıya düzenlediği ve davacı tarafça kayıtlarına alınmayarak süresinde iade ettiği 100.429,89 TL tutarındaki mahsuplaşma faturalarının sözleşmeye uygunluğu konusunun araştırılması gerekeceği, raporun 3.1.4 ve 3.1.5 numaralı bölümlerinde yapılan açıklamalar doğrultusunda bu faturaların sözleşmelere uygun olarak düzenlendiği, bu faturalardan toplamı 11.060,40 TL tutarındaki 27.11.2011 tarih 9.062,40 TL ve 27.08.2012 tarih 1.998,00 TL tutarındaki faturaların davalı defterlerinde de iptal edildiği bu durumda mahsuplaşma fatura toplamının 89.369,49 TL olacağı, takibe konu faturalardan bakiye alacak tutarının 88.131,00 TL olduğu ve mahsuplaşma faturalarının bu tutarı karşıladığı yönünde görüş belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz, davalı vekili tarafından beyan dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak; davacı defterlerinde inceleme yapılmak suretiyle hukukçu hesap bilirkişisi ve SMMM’den oluşan heyetten rapor tanzimi istenmiş, bilirkişi heyeti tarafından talimat yoluyla aldırılan 14/05/2019 havale tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;davada düzenlenen ve icra takibine konu edilen faturalar AÇIK FATURA olup kira sözleşmeleri karşılığı satılan mal bedelleri için faturaların kesildiği ve bedelinin ödenmediği, yani ortada kesinleşmiş bir alacak olmadığı. Kesinleşmemiş alacağında yukarda açıklandığı üzere takas ve mahsuba konu edilmeyeceği ev davalı şirketin fatura ile ödeme iddiasının bir başka alacak davasına konu edilebileceği. Davacı şirketin davalı tarafça itiraza uğramayana ve davalı şirketin kayıtlarında gözüken 14 adet faturadan dolayı alacaklı olduğu, davalı şirketin kestiği ve davacının kayıtlarına almayarak yasal süre içinde itiraz ettiği 7 adet faturanın taraflar arasındaki temel (genel satın alma şartlarına) uygun olarak iade edildiği, sözleşme şartlarına göre ancak kesilen fatura ile teslim edilen ürünler arasında fark olduğu takdirde ” … Fark faturası veya iade faturası” kesebilir hükmünün mevcut olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede fiyat farkı keseceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi sözleşme gereği faturaya konu mal ile sipariş konusu mal arasında fark olduğu takdirde davalı … A. Ş. Nin ancak iade faturası kesebileceği, yapılan inceleme, dosya içreğinde ve sunulan belgelerde faturalar ile uyuşmayan bir siparişin davalı şirket tarafından sunulmadığı ve iddia da edilmediği. Bu nedenle davalı şirketin kestiği 28.09.2009 tarihli 5 adet faturanı fiyat farkı faturası olarak taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olmadığı ve davacı şirketinde TTK 21. Madde gereğince 8 gün içinde iade edildiği ve davacı şirket kayıtlarına alınmamasının usul ve yasaya uygun olduğu, ayrıca taraflar arasındaki temel sözleşme ve satın alma koşullarında davacı »filetin her mağaza açılışına katılacağına dair de bir hükümde mevcut olmadığı, tarafların ticari alış verişte bulunduğu dönemlerde davacı şirketin mağaza katılım bedeli ödediği miktarların belrili olduğu, taraflar arasındaki ticari alışverişin bittikten sonra kesilen 18.07.2012 tarihli 16.018,50-TI lik faturanın da tek taraflı olarak davalı şirket tarafından kesildiği, davalı şirketin bu hizmeti verdiğini yasal delillerle kanıtlaması gerekeceği, bu yönde dosya içinde dosya içinde her hangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, … kanalıyla 20.09.2011 tarihinde yapılan 100.000,00-TI lik havalenin davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu ve takibe konu edilen 14 adet faturamın davalı şirket defterlerine işlenmiş olduğu, takas ve mahsuba konu edilen ve davalı şirket tarafından ödeme iddiası olarak ileri sürülen 7 adet faturanın davacı şirket tarafından yasal süre içerisinde itiraz edilerek iade edildiği. Bu faturalardan dolayı davalı şirketin ayrı bir dava açmakta muhtariyeti bulunduğu, icra takibinin 88.131,00-TL üzerinden devamı gerekeceği yönünde görüş belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunun uyuşmazlık konusu olarak belirlenen husus doğrultusunda alınması ve aynı zamanda raporu düzenleyen bilirkişilerin konunun uzmanı bilirkişiler olması ve raporda varılan kanaatlerin mahkememizce de benimsenmiş olması nedeniyle Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/15 talimat sayılı dosyası üzerinden aldırılan 14/05/2019 havale tarihli raporun hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda iddia, savunma, deliller tüm dosya kapsamına göre;
Dava; itirazın iptali davasıdır.
Her ne kadar davalı vekili tarafından raporlar arası çelişki bulunduğu bildirilerek çelişkinin giderilmesi yönünde yeni bir rapor alınması talep edilmiş ise de hükme esas alınan raporun diğer raporlar ile çelişkisinin bulunmaması bu raporun en son alınan rapor olması ve uyuşmazlık konusuna yönelik inceleme yapılmış olması ve ayrıca davalı yanca itiraz edilmemiş ve kabul edildiği bildirilen 17/08/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirme nedeniyle dosyaya kazandırılmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı yanca hükme esas alınmasına karar verilen bilirkişi raporuna yapılan itirazın reddine yine ayrıca takibe konu 14 adet faturanın ödendiği belirtilerek rapora itiraz edilmiş ise de söz konusu bu 14 adet faturanın davacı ve davalı defterinde kayıtlı olması, itiraza uğramamış olması davalı tarafın ödeme iddiasına dayanak teşkil eden 7 adet faturanın itiraz edilerek davalı tarafa iade edilmiş olması, iade edilen faturalar arasında bulunan 5 adet fiyat farkı faturasının da bulunması, zaten bu durumun taraflar arası sözleşmede de yer almaması geriye kalan 2 faturanın içeriğinin davalı tarafça ispat edilememiş olması hususları göz önüne alınarak takibe dayanak yapılan 14 adet faturadan kalan bakiye alacağın davalı yanca ödenmediği anlaşıldığından rapora itirazların reddine karar vermek gerekmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından İzmir 24.İcra Müdürlüğünün 2017/5184 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan ilamsız takibe davalı yanca yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, takibin durması üzerine davacı tarafından yukarıda belirtilen gerekçeler ile iddiada bulunulması üzerine davalı yanca yine yukarıda belirtilen savunmaların yapıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bakiye alacak konusunda davalının dava açmak konusunda hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmiştir. Her ne kadar davacı tarafça aksi iddia edilmiş ise de davacı tarafından İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2017/5184 esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine yürütülen ilamsız takibe davalı tarafından yapılan itirazın dayanağı olarak belirtilen 5 adet fiyat farkı faturasının taraflar arası anlaşma dahilinde olmadığı, bu faturaların davalı taraf iade edildiği ve içeriklerinin doğruluğu konusunda davalı yanca ispata yarar delil bildirilmediği, 2 adet faturanın ise davalı tarafa iade edildiği, içeriklerinin ispat edilmediği gibi tesliminin de davalı tarafça ispat edilemediği, 100.000,00 TL’lik ödeme harici bu faturaların itiraza dayanak teşkil ettirildiği, kaldı ki davacı tarafından takibe konu edilen bakiye alacağın içeriğinin bu 7 adet faturanın içeriği ile aynı olduğu çünkü bu 7 adet faturanın ödeme iddiası ileri sürülmüş olduğu, bu 7 adet faturanın iade edilmesi neticesi olarak kesinleşmeyeceğinden takas mahsul konu işlemine konu edilemeyeceği hususlarında kanaat getirilmekle hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de sabit görüldüğü üzere açılı davanın kabulü ile İzmir 24.icra müdürlüğünün 2017/5184 Esas sayılı dosyasında davalı tarafın yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin aynen devamına, İzmir 24.İcra Müdürlüğünün 2017/5184 ESas sayılı dosyasında takip çıkış tutarı üzerinden %20 inkar tazminatı olarak hesaplanan 17.626,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi…” gerekçesi ile, 1-DAVANIN KABULÜNE, 2-İzmir 24.icra müdürlüğünün 2017/5184 Esas sayılı dosyasında davalı tarafın yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 3-İzmir 24.İcra Müdürlüğünün 2017/5184 ESas sayılı dosyasında takip çıkış tutarı üzerinden %20 inkar tazminatı olarak hesaplanan 17.626,20 TL’nin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında peşin ödeme yöntemi ile çalışılmakta olup, davacı tarafından kesilen faturaların müvekkili şirket tarafından peşinen ödenen meblağlardan mahsup edilmekte olduğunu, bu hususta hükme esas alınan raporda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olmasının, incelemenin eksik yapıldığını ortaya koyduğunu, davanın konusunun yalnızca 14 faturadan ibaret olup, cari hesap ilişkisindeki diğer faturalarında işbu davada değerlendirilmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla takas mahsup iddialarının kesilen faturalardan değil peşin yatırılan ödemelerden kaynaklandığını, hükme esas alınan raporda yapılan tespitlerin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, raporlar arasında çelişki mevcut olup, bu çelişkilerin giderilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
İii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/(19)11-894 E., 2020/942 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Dava konusu faturanın düzenleme tarihi itibariyle somut olay bakımından uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdî bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdî ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdî ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdî ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticarî defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Davanın açıldığı tarihte ve yargılama sırasında yürürlükte bulunan HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”.şeklindedir
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir;“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun icra takibi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 222/3 maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticarî defter kayıtlarının sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğinden mahkemece sadece davalı defterlerine dayalı olarak davanın reddi isabetli değildir.
Davalının açıklanan savunması, borcun kaynağını oluşturan olgunun (satım akdînin) ve bundan doğan borcun varlığının kabulünü içermekle birlikte, bu borcun ödendiği yönündedir. Bu hâlde davalı taraf borcu ödediğine ilişkin savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Eş söyleyişle, somut olayda ispat külfeti davalıya aittir. Davacı, davalının bu kabul beyanı nedeniyle alacağının varlığını kanıtlamak yükümlülüğünden kurtulmuş; buna karşılık davalı, borcu ödediğini kanıtlamakla yükümlü hâle gelmiştir. Ancak davalı tarafından dosyaya sunulan ödeme belgeleri davacıdan elde edilmiş belgeler değildir. Zira, mahkemece … yazılan müzekkere cevabında da ödeme belgelerinde adı geçen kişinin davacı şirket çalışanı olmadığı bildirilmiştir. Bu durumda davalı tarafça ödeme savunması kanıtlanamamış olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.2021 tarih ve 2017/(19)11-2742 Esas 2021/853 Karar sayılı Kararı)
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalı tarafından ticari defterinde de kayıtlı davacı alacak miktarının ödendiğinin kesin delillerle ispatlanamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, takip konusu alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarih ve 2017/620 Esas 2019/853 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 6.020,22.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 1.505,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.515,22.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.