Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2733 E. 2023/786 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2733
KARAR NO : 2023/786

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2019
NUMARASI : 2018/335 Esas 2019/650 Karar
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2023

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/335 Esas ve 2019/650 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasında tanzim ve imza olunan 23.12.2015 başlangıç tarihli sözleşme gereğince davalı “…” adresinde ki (…) isimli işletmede, sözleşme süresince sözleşme konusu ürünleri (…, … vs.) satın almayı, satmayı, diğer rakip ürünleri (…, …, … vs.) ve bunlara ilişkin her türlü malzemeyi satın almamayı, bulundurmamayı, tanıtımını üstlenmemeyi, işbu sözleşme hükümlerinden herhangi birisine aykırı hareket ettiği takdirde müvekkil şirketten almış olduğu ( 16.949 TL + 3.051,00 TL KDV) 20.000,00 TL tutarındaki katkıyı iade ile birlikte 6.000,00 USD cezai şarttı müvekkil şirkete nakten ve def’aten ödemeyi kabul ettiğini, işletmede rakip ürünlerin ve bunlara ilişkin malzemenin satıldığı ve bulundurulduğunu, bu markanın tanıtımının yapıldığını, sözleşme konusu biraların (…, … vs.) satılmadığını ve bulundurulmadığını, bu suretlerle sözleşmenin davalı tarafından ihlal edildiğini, Denizli 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/107 D.İş sayılı dosyası ve bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğini, bu nedenlerle 6.000,00 USD cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek döviz mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, 20.000,00 TL katkı tutarının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini , tespit giderleri, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin de davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme göz önünde bulundurulduğunda müvekkilin ticari defter tutmakla yükümlü bir tacir olmadığını, yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu, yetkili mahkemenin ise Denizli Mahkemeleri olduğunu, müvekkilin … AŞ den mal sipariş ettiğini fakat depoda mal olmadığı için mal gönderme ve teslimi olmadığını, bu süreçte … tarafından mal gönderimi yapılmadığından, işletmesinde bira satımı yapamadığını bu yüzden müşterilerine karşı zor durumda kaldığını, bu nedenlerle davanın usulden, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddini, dosyanın yetkili ve görevli Denizli Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesini, tüm yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili son celsede 20.000 TL katkı payı aldıklarını kabul ettiklerini ancak sözleşmenin sona ermesinde kusurun davacıda olduğunu bildirmiştir.
Mahkememizce Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesinni 2017/107 D.İş sayılı dosyası getirtilmiş ve dosyamız arasında alınmıştır. Ayrıca davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte taraflar arasında imzalanan satın alma sözleşmesinin dosyaya sunmuştur, davalı vekilinin müvekkilinin tacir olmadığını bildirmesi ve yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu bildirmesi üzerine yaptırılan araçtırmada Denizli Ticaret Sicil Müd. 06/04/2018 yazısında davalının … … havuz ve restaurant olarak tacir kaydının olduğu anlaşılmıştır. Davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucu davalının 2015-2016-2017 ve 2018 yıllarına ait defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu davalının hem … hem de … bira ürünlerini bulundurduğu ve satışını yaptığı en son 2018 yılında satışın önce ki yılların çok altında oludğu davalının en son 2017 yılının 3. Ayında … bira alımı yaptığı bunu da bayiiden değil … A.ş den aldığı davalının davacıyla yaptığı sözleşmeden sonra da … ürünlerini bulundurmaya devam ettiği bildirmiştir. Mahkememizce bilirkişiden ek rapor aldırılmış ve bilirkişi davalının 2014-2015 ve 2016 yıllarında zarar ettiğini 2017 yılında ise kar ettiğini sözleşmede bulunan 6.000 USD cezai şartın mevcut işletmesinden başka geliri olmayan davalının ekonomik yönden mahvına neden olacağını bildirmiştir.
Dosya içerisnde mevcut tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde gerek davacı vekilinin beyanları gerekse alınan bilirkişi raporuna göre davalının 2015 tarihinde yapmış olduğu sözleşme gereği sadece davacı … un ürünlerini satmayı taahhüt ettiği halde rakip firmanın ürünlerininde satışını yaptığı bu nedenle davalı vekilinin davacının kendisine sipariş üzerine mal vermediği yönündeki savunmasının gerçeği yansıtmadığı, taraflar arasında 20.000 TL lik katkı payının davalıya ödendiği hususunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığı sözleşmenin sona ermesinde baştan beri rakip firma ürünlerini satan ve taahhütünü yerine getirmeyen davalının kusurlu olduğu dolayısıyla katkı payı olan 20.000 TL nin davalıdan istenebileceği, davalının cezai şarttan da sorumlu olduğu ön görülen 6.000 USD cezai şartın faiş olduğu bu nedenle ekonomik yönden mahvına neden olmaması gerektiği ve tenzili gerektiği kanaatine varılarak 1.500 USD cezai şart üzerinden davanın kısmen kabulü…” gerekçesi ile Davanın KISMEN KABULÜNE, 20.000.TL katkı payının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının cezai şart istemli davasının 1.500 USD üzerinden kabulü ile TBK 99 maddesi gereğince fiili ödeme gününde ki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden türk parası ile ödenmesi koşuluyla 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranlı 1 yıllık USD mevduat hesabına uygulanan faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalana sözleşme doğrultusunda müvekkili tarafından, … ve … biraları, davacı … A.Ş.’den istenip sipariş edildiğini ancak … A.Ş. tarafından müvekkiline depoda mal olmadığı için mal gönderimi ve teslimi yapılamayacağının bildirilmesi üzerine müvekkilinin uzun bir süre boyunca davacının ürünleri göndermesini beklediğini fakat … A.Ş. tarafından hiçbir gönderimin yapılmadığını yani davacı şirketin, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ihlal ettiğini, müvekkilinin işletmesinin, niteliği itibarıyla devamlı faaliyet gösterdiği ve işletmeden gelir elde edilebilmesi için sürekli olarak hizmet verme zorunluluğu bulunduğundan dolayı, müvekkilinin, davacnın işletmesinde satacakları biraları temin edememesinin üzerine … A.Ş. ile yeniden irtibat kurarak, aralarındaki sözleşmeden döndüğünü bildirdiğini, sözleşmenin ortadan kalkmış olmasının bir diğer etkisinin ise, davacının ceza koşulu talebinde bulunamayacağını ayrıca sözleşmede bulunan ceza koşulu hükmünün, genel işlem koşulu niteliğine haiz olduğunu ve müvekkili aleyhine sonuç doğuracağı için yazılmamış sayılma yaptırımına tabi olduğunu ayrıca cezai şartın fahiş olduğunu ve tarafların ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak uygun bir rakama indirilmesi gerektiğini, davanın kısmen kabulü- kısmen reddine ilişkin hükümde davalı vekiline herhangi bir vekâlet ücreti takdir etmemenin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, açık satış noktası sözleşmesinin ihlal edilmesi nedeniyle cezai şart ve katkı payının iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesine göre; “tacir sıfatına haiz borçlu, TBK’nun 482. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde aşırı ceza kararlaştırılmış olduğu iddasıyla sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” Kural bu olmakla birlikte kararlaştırılan cezai şartın, tacir olan borçlunun ekonomik yönden yıkımına yol açacak oranda yüksek olduğunun saptanması halinde cezai şarttan indirim yapılabileceği Yargıtay uygulamasıyla kabul edilmektedir. Ne var ki, indirim yapılırken her somut olayın kendi içerisinde ve kendi koşullarına göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince, bilirkişi raporunda bu konu ile ilgili belirlemeler gözetildiğinde, sözleşmede kararlaştırılan cezai şarttan makul bir indirim yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken cezai şart talebinin tümden reddi doğru olmadığı gibi, bu şekilde indirim yapılması veya cezai şartın tamamen kaldırılması kararları hakimin takdirine bağlı hususlardan olup, davacının dava açarken cezai şarttan indirim yapılacağını bilemeyecek durumda olması nedeniyle bu sebeple reddedilen cezai şart bakımından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir….” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2015 tarih ve 2015/1275 Esas 2015/16543 Karar sayılı ilamı)
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından ihlal edilmesinden dolayı davacı tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesine, davacının ödediği katkı payını sözleşme doğrultusunda isteyebileceğine, davacının sözleşme gereğince isteyebileceği cezai şarttan, TBK m. 182/f.3’ya göre cezai şartın indirilmesi konusunda ticari işler ve tacirler bakımından uygulanıp uygulanmayacağı hususunda TTK’nın 22’nci maddesinde buna açıklık getirilmekte ve TTK m. 22/f.1’da TBK m. 182/ f.3 düzenlenen cezai şartın indirilmesinin mahkemeden istenemeyeceği belirtilmiş olmakla birlikte Yargıtay uygulamasında fahiş nitelikte bulunan ve tacirin mahvına sebep olacak cezai şartın indirilmesi kabul edilmiştir. Özellikle miktar yönüyle ahlaka, adaba ve kanunun emredici hükümlerine aykırı düşen cezai şarta yalnızca tacirin basiretli davranma yükümlülüğünü öne sürerek müdahale edilememesi hukuka ve hakkaniyete aykırı düşecektir. Yargıtay, borçlu tacir tarafından taahhüt edilen cezai şartın, ekonomik özgürlüğü yok edip etmeyeceği, ekonomik geleceği tehlikeye düşürüp düşürmeyeceği, ahlak ve adaba aykırı bulunup bulunmayacağı gibi hususların değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararları bulunmaktadır. Cezai şartın ahlaka aykırılığı söz konusu olduğu durumlarda doğrudan cezai şartın (YHGK, 20.03.1974 T., 1970/1053 E. 1974/222 K. sayılı kararında yer aldığı üzere kısmen iptal edilmesi de mümkündür. TBK m. 27 /2 ye göre böyle bir uygulama mümkündür. Yargıtay’ın da kabul etmiş olduğu üzere tacirin ekonomik mahvına sebep olabilecek nitelikte ki bu derece yüksek cezai şartın indirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki TL’nin mevcut ekonomik koşullarda değer kaybı da aşırı değer kazanan USD karşısında bu indirimi gerekli kıldığından mahkemece cezai şarttan %75 oranında indirim yapılarak 1.500,00.USD cezai şarta hükmedilmesinin uygun olmasına ayrıca davanın kısmen reddi halinde vekalet ücretinin taraflar arasında haklı çıkma oranına göre bölüştürülmesine ilişkin olan kural (HUMK m.417/I), davacının istemiş olduğu miktarın mahkemenin takdirine tabi olmadığı hallerde uygulanır. Buna karşılık, “takdire elverişli bulunan alacak iddialarında”, mahkemece davacının istediği miktardan daha az bir miktara hükmedilmesi halinde, davalı yararına ayrıca vekalet ücreti takdiri yoluna gidilemez. Bu noktada, Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca cezai şartın tahsili istemiyle açılan davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığının takdiri hakime aittir. Davacının bunu önceden takdir ve tespit etmesi mümkün değildir. O nedenle, sözleşme ile tayin edilen bir cezai şartın tahsilini istemek hakkını haiz olan davacının açtığı dava sonunda cezai şartın mahkemece fahiş görülerek tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle, hakimin takdir hakkını kullanarak Borçlar Kanunu’nun 161/son maddesini uygulamak suretiyle yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesaplanmasında dikkate alınamayacağına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarih ve 2018/335 Esas 2019/650 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.366,20.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 556,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 809,45.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.