Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/270 E. 2021/1781 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2019/270
KARAR NO : 2021/1781

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
NUMARASI : 2016/1331 Esas 2018/407 Karar
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/12/2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1331 Esas ve 2018/407 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili 04/11/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 20.03.2015 tarih ve 941701 sayılı fatura karşılığında davalı şirketten … plaka sayılı aracı satın aldığını ve aracın 23.03.2015 tarihinde tescil edildiğini, söz konusu aracın 2 yıl veya 100.000 km. (hangisi önce dolarsa) boyunca garantili olup garantisinin hala devam ettiğini, 21.01.2016 tarihinde aracın “motor teklemesi” şikayeti ile yetkili servise teslim edildiğini, aracın motor aksamındaki bir çok parçanın, garanti kapsamında değiştirildiğini ve aracın 11.03.2016 tarihinde müvekkiline teslim edildiğini, aynı aracın aynı şikayet ile 16.06.2016 tarihinde yolda kaldığını ve çekici vasıtası ile yetkili servise teslim edildiğini, aradan geçen yaklaşık iki aylık sürede aracın müvekkiline teslim edilmediğini, bunun üzerine 12.08.2016 tarihinde Bornova 4. Noterliği 28535 yevmiye no.lu ihtarname ile teslim edilmeyen aracın, ayıpsız misli ile değiştirilmesi ve aracın 10 gün içerisinde tamir yapılmadığı halde müvekkiline araç tahsis edilmemesi nedeniyle müvekkilinin yaptığı masrafların ödenmesinin, davalılardan talep edildiğini, ihtarnamenin davalı yana 22.08.2016 tarihinde ulaşmış olmasına rağmen davalının, Kadıköy 4. Noterliğinin 31.08.2016 tarih ve 23416 yevmiye nolu ihtarnamesi ile aracın teslim alınmasını talep ettiğini, bunun sonucunda 09.09.2016 tarihinde itirazi kayıtlı teslim tesellüm belgesi ile aracın müvekkili şirketçe teslim alındığını, müvekkili şirketin dava konusu araç için Yönetmelik ile öngörülen seçimlik haklarından birini kullanmayı talep etmekte haklı olduğunu, malın, yetkili serviste teslim edildiği tarihi ispatının müvekkilinde olup son kabul fişinin dilekçe ekinde mevcut olduğunu, yaklaşık olarak 3 ay boyunca müvekkili şirkete garanti kapsamındaki aracın teslim edilmediği yani azami tamir süresi olan 30 iş gününün çokça aşıldığı ve bir de tamir süresinin 10 iş günün geçtiği halde müvekkiline başka bir araç verilmediğini, zira böyle bir teklifi müvekkilinin kabul etmediğini ispat yükünün de davalıda olduğunu ve böyle bir belgenin olmadığı; dolayısıyla davalıların iş bu dava konusu olayda tam kusurlu oldukları anlamına geldiğini, müvekkili şirketin, dava konusu aracın kullanılamadığı Şubat, Mart, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları için başka bir araç kiralamak durumunda kaldığını, bu araçların kira bedelinin de davalıya ait olduğunu, faturalara göre dört aylık kira bedelinin ortalama 4.928,00.-TL olarak hesaplandığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile ayıplı malın mümkünse misliyle değiştirilmesi, değilse bedelin yasal faizi ile birlikte taraflarına iadesi ile araç kiralama bedeli olan 4.928,00.-TL’nin taraflarına ödenmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11/09/2017 tarihli dilekçesinde; davaya konu aracın satılması nedeniyle davalarının satış bedelinden indirim talebine dönüştüğünü, araçtaki değer kaybının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın taleplerini terditli olarak ileri sürdüğünü, terditli talepte bulunmasının mümkün olmayıp, dava konusu hakların seçimlik haklar bozucu yenilik doğurucu olup, bir kez kullanılmakla son bulduğunu, bu nedenle davacının, davasının bu yönü ile reddinin gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davacının hangi seçimlik hakkı kullandığını kendisine açıklattırılması gerektiğini, yine davacının davasını kabul anlamına gelmemekle birlikte, eğer araç da bir ayıp olsaydı bile bunun için TTK’da öngörülen ayıp ihbar sürelerine riayet edilmediğini, davacının, ücretsiz onarım hakkını kullandığını ve dava konusu arızanın onarılarak giderildiğini, davacının davasındaki dayanağının 30 iş günü içerisinde aracın teslim edilmemiş olması olduğunu, araçta mevcut ve giderilemeyen arıza iddiasının bulunmadığını, hal böyle olunca davacının diğer seçimlik haklarını kullanabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkili şirketten edindiklerine göre dava konusu aracın süresine tamir edildiğini, ancak davacı şirket tarafından teslim alınmadığını, sonrasında ise yoğun uğraşlar neticesinde aracın davacıya teslim edilebildiğini, dava konusu araçta herhangi bir ayıp bulunmadığını, bu nedenle ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanabilirliğinin söz konusu olmadığını, davacı tarafın kiralanan aracın bedelinin de tahsilini istediğini, talep edilen bu bedelden müvekkilinin sorumlu tutulabilmesi için müvekkili şirkete atfı kabil bir kusur bulunması gerektiğini, ayrıca bu kalemlere ilişkin zararın yazılı belgeler ile ispat edilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra dava konusu edilen aracın ithalatçısı/imalatçısı, … A.Ş. olduğunu, bu nedenle davanın bu şirkete ihbarının gerektiğini, sonuç olarak dava konusu iddiaların aracın bedelinin iadesi ya da misli ile değişimi için yeterli olan iddialar olmadığını, eğer davacının iddiaları kabul görecek olur ise bedel iadesi ya da misli ile değişim dışındaki diğer seçimlik hakların değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca aksi kanaat ile davanın kabul edilmesi halinde ise dava konusu aracın bedeline faiz işletilmesinin mümkün olmadığı gibi davacının araçtan elde ettiği menfaatleri iade etmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini talep ettiği” görülmüştür.
İhbar Olunan … A.Ş. vekilinin, 11.08.2017 tarihli davaya karşı beyan dilekçesinde özetle; “Davacı şirket tarafından işbu dava ikame edilerek misli ile değişim veya bedel iadesi talebinde bulunulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı şirket tarafından araç kiralama bedelinin talep edilmesinin haksız ve mesnetsiz nitelikte olduğunu, davaya konu araçta şikayet konusu yapılıp da giderilememiş herhangi bir sorunun mevcut olmadığını, seri olarak üretilen karmaşık yapılı mallarda (mezkur aracın ayıplı olduğu iddiası kabul edilmemekle birlikte) ayıplı parça veya parçaların tamir maksadı ile değiştirilmesinin de bir anlamda ayıplı malın değiştirilmesi olduğunu, mezkur araçta onarım yapılmış olmasına rağmen, misli ile değişim veya bedel iadesinin talep edilmesinin hak ve menfaatler dengesine aykırılık teşkil ettiğini, faizin aracın iade edildiği tarihten itibaren başlaması sebebiyle, davacı tarafından dava dilekçesi ile birlikte faiz talebinde bulunulmasının hukuka aykırı olduğunu, ayıbı kabul etmemekle birlikte davaya dayanak sorun nedeniyle akitten dönme değerlendirilecekse de; iadeye konu olacak şekilde davacının bu zamana kadar aracı kullanmayla elde ettiği tüm ticari kazançların hesaplattırılmak suretiyle; son kertede araçtan faydalanmaya engel bir durumun olmadığı da gözetilerek her halükarda hak ve menfaatler dengesi gereği TBK. 22 .Madde hükümlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini, davaya konu aracın ayıplı mal niteliğine haiz olmadığını, her halükarda Mahkememizce davacı talebi değerlendirilecekse de, iadeye konu olmak üzere aracın kullanılmasıyla elde edilen kazançlar tespit edilmek suretiyle göz önünde bulundurularak akitten dönülme şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususlar:
Davacının davalı şirketten satın almış olduğu aracın ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıp ihbarının süresinde olup olmadığı, davacının aracının ayıpsız misli ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı, mümkün olmadığı taktirde bedelin davacıya iade edilip edilemeyeceği, davacının araç kiralayıp kiralamadığı, kiralamış ise kiralama bedelini davalılardan talep edip edemeyeceği, noktalarında toplandığı tespit edilmiş, ancak daha sonra davacı tarafça, davaya konu aracın satıldığı ve talebin değer kaybı alacağına dönüşmesi nedeniyle uyuşmazlığın araçtaki değer kaybı ve kiralama bedeli noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
DELİLLER:
Satın almaya ilişkin fatura, servis teslim fişleri, ihtarnameler, teslim tesellüm belgesi, araç kiralama bedelini gösterir faturalar, dosyamız içerisindedir.
Mahkememizce dosya bir otomotiv uzmanı bilirkişi ve bir hesap bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişilerce düzenlenen raporda özetle ; Yapılan inceleme ve araştırmalarda; dava konusu aracın garanti süresinin 2 yıl veya 100.000 km (Hangisi önce dolarsa) olduğu, 01.09.2015 tarih ve 2298891 no.lu iş emrine göre; Araç 13.684 Km. de iken araç sahibinin “10.000 Km. Periyodik Bakım” isteğiyle servise başvuru yaptığı, serviste periyodik bakımın yapıldığı ve aracın aynı gün davacı tarafa teslim edildiği, 06.11.2015 tarih ve 2337275 no.lu iş emrine göre; Araç 20.321 Km. de iken araç sahibinin “20.000 Km. Periyodik Bakım” isteğiyle servise başvuru yaptığı ve serviste periyodik bakımın yapıldığı, 21.01.2016 tarih ve 2384357 no.lu iş emrine göre; Araç 28.461 Km. de iken aracın “Araç Tekleme Yapmış” şikayeti ile getirildiği, servis kayıtlarına göre; “Arıza nedeniyle araçta motor revizyonu yapıldığı” belirlendiği, Motor tamiri yapılan aracın dosyaya göre 11.03.2016 tarihinde davacı tarafa teslim edildiği, 16.06.2016 tarih ve 2467899 no.lu iş emrine göre; Araç 37.588 Km. de iken aracın servise “Çekici ile getirildiği” belirlendiği, Servis kayıtlarına göre; “Arıza nedeniyle araçta motor revizyonu yapıldığı” belirlendiği, dosyaya göre davacının; 12.08.2016 tarihinde Bornova 4. Noterliği, 28535 Yevmiye No.lu ihtarnamesi ile; “Teslim edilmeyen aracın, ayıpsız misli ile değiştirilmesini ve aracın 10 gün içerisinde tamir yapılmadığı halde müvekkiline araç tahsis edilmemesi nedeniyle müvekkilinin yaptığı masrafların ödenmesini, davalılardan talep ettiği, yapılan bu açıklamaların ışığı altında;
Davacının, 20.03.2015 tarihinde “0” km olarak satın aldığı davaya konu araçla ilgili şikayetinin, iş emirlerine ve servis kayıtlarında yapılan işlemlere ilişkin olarak düşülen notlara bakıldığında “Motor arızası nedeniyle tekleme yapması”na dair olduğu, servis kayıtlarındaki yapılan işlemlere bakıldığında, dava konusu aracın 21.01.2016 tarihinde ve araç 28.461 Km. de iken servise “Araç Tekleme Yapmış” şikayeti ile getirildiği, arıza nedeniyle araçta motor revizyonu yapıldığı, buna rağmen arızanın gi-derilemeden tekrar ortaya çıkarak 16.06.2016 tarihinde ve araç 37.588 Km. de iken çekici ile getirildiği ve arıza nedeniyle araçta motor revizyonu yapıldığı belirlendiği, dava konusu 21.01.2016 ve 16.06.2016 tarihli arızalar değerlendirildiğinde; dava konusu araç gibi günümüz teknolojisi araçların motorlarında; malzeme ve yağ teknolojisindeki kalite nedeniyle motor ömrü 400.000 – 500.000 km’lere çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle; motor ömürleri 400 bin -500 bin km motor revizyonu gerektirmeyecek değerlere ulaşmıştır. Ancak; dava konusu araç ve motoru 28.461 Km.de iken bu arızayı vermiş, motorun tamir yapılmasına rağmen 37.588 Km. tekrar ortaya çıktığı, dava konu aracın servis kayıtları incelendiğinde; davacının aracın periyodik bakımını öngörülen sürede, düzenli olarak ve yetkili serviste yaptırdığı bu bağlamda; davacının aracın bakımlarıile ilgili sorumluluklarını yerine getirdiği, aracın aşamasına ve arızaların meydana gelmesine sebebiyet verecek bir kusurunun görülmediği, bununla birlikte dosyaya ibraz edilen servis kayıtları ve iş emirlerinin incelenmesinden; arıza nedeniyle servis istasyonuna gidildiğinde, arızanın kullanım hatasından kaynaklandığına dair düzenlenen bir rapor veya belgenin bulunmadığı tespit edildiği, Buna göre, arızanın ortaya çıkmasında sürücüden kaynaklanan herhangi bir kusurun bulunmadığı, Buna göre; araçta oluşan arızaların sürücüden kaynaklanmadığı, araçtaki imalat hatası nedeniyle meydana geldiği, bu imalat hatasının normal bir kullanıcı tarafından aracın satın alınması aşamasında fark edilmesinin mümkün olmadığı, arızaların servis tarafından garanti kapsamında giderilmeye çalışıldığı, arızanın niteliği nedeniyle araçtan fay-dalanamamanın süreklilik arzettiği ve sonuç olarak araçta imalattan kaynaklı GİZLİ AYIP olduğu, günümüzde bir araç herhangi bir işlem nedeniyle servise girdiği anda, yapılan tüm işlemler kayıt altına alınmaktadır. Bir aracın plakası veya plakası değişse bile motor ve şasi numarası bilgisayara girildiği anda, o araca geçmişte yapılan tüm işlemler herhangi bir servis tarafından görülmekte ve izlenmekte oluğu, bir kişi ikinci el bir araç satın almak istediğinde, servise başvurmakta ve bir bedel karşılığında “ekspertiz raporu” düzenlenmesini talep etmekte olduğu, servis tarafından bağlayıcı özelliği olan ve o araca ait tüm bilgileri gösteren rapora göre tüketici, o aracı satın alıp almamaya veya yapılan işlemlerin aracın bedelinde yaratacağı değer düşüklüğüne göre kararını vermekte olduğu, Tüm bu anlatılanlardan yola çıkılarak; motor bir aracın en önemli parçalarından biri olduğu, bu bağlamda; “0” km olarak satın alınan dava konusu araçta 28.461 Km. ve 37.588 Km. de iken iki kez motor revizyonu yapılması, aracın orjinalliğinin bozulmasına ve sonuç olarak o aracın ikinci el piyasasındaki fiyatının düşmesine neden olacak bir arıza olduğu, dosyaya göre; söz konusu aracın 25.07.2017 tarihinde satıldığı, buna göre dava konusu … plaka sayılı aracın marka, model, tipi, km.si, kullanım şekli (ticari) ve sınıfı (kamyonet) ile piyasa koşulları da dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda dava konusu araçtaki arızaların araçta 3.000.00.-TL değer kaybına neden olacağı, davacı tarafın dava konusu aracın arızası neticesinde kullanılamadığı Şubat, Mart, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları için başka bir araç kiralamak durumunda kalınması nedeniyle bu araçların kira bedeli olarak da 4.928,00.-TL (KDV Dahil) talep edildiği, yapılan piyasa araştırmaları neticesinde aynı sınıf, donanım ve teknik özelliklere sahip bir aracın ikame bedelinin, uzun süreli kiralama için olay tarihi itibariyle talep edilen 4.928,00.-TL (KDV Dahil) bedelin uygun olacağı, yapılan teknik değerlendirmede ; davaya konu otomobildeki arızanın “gizli ayıp” olduğu ve ortaya çıkan arızaların niteliği nedeniyle otomobilden faydalanamamanın süreklilik arzettiği, TBK. 219 maddesine göre; satıcı ve imalatçının ayıptan sorumluluğu mevcut olup; davacı alıcının TBK. 227/4 maddesine göre , ayıpsız misli ile değiştirmeyi talep etme hakkının bulunduğu, ancak hukuki nitelendirme ve değerlendirme mahkemeye ait olup; TBK 223. Maddesinde “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorunda olduğu, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” Hükmü yer almakta olup; bu yasal düzenlemeye göre; 21.01.2016 tarihli ilk arıza ile öğrenen davacının , yasada belirlenen ihbar yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususundaki takdir ve değerlendirme Mahkememize ait olmak üzere;
A- Mahkemece ; davacının , yasal sürede ayıp ihbarı ve malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi ihbarında bulunduğunu kabulü halinde; davacının, davaya konu otomobilin ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep edebileceği;4.928,00.-TL. araç ikmal bedelini talep edebileceği;
B- Mahkemece ; davacının , yasal sürede ayıp ihbarı ve malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi ihbarında bulunmadığının kabulü halinde; davacının, davaya konu otomobilin ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep edemeyeceği; ancak 3.000,00.-TL.lık değer kaybı ile 4.928,00.-TL. araç ikmal bedelini talep edebileceği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların iddia ve savunmaları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, değer kaybı ve araç kiralama bedeline ilişkin tazminat davasıdır.
Davacı tarafın davalı şirketten 20.03.2015 tarih ve 941701 sayılı fatura karşılığında …/… marka 2015 model kamyonet cinsi olan davaya konu aracı satın aldığı, ancak araçta garanti süresi içerisinde bir takım arızalar meydana gelmesi nedeniyle aracın ayıplı olduğu iddiasıyla davacı tarafça davalı aleyhine aracın ayıpsız misli ile değişmesini olmadığı takdirde bedelin iadesini, ve aracın tamirde olduğu süre içerisinde kiralamak zorunda kaldığı araç için ödediği kiralama bedeli talepli dava açtığı, ancak yargılama sırasında aracın satılması nedeniyle davacının sadece araçta oluşan değer kaybı bedeli ve araç kiralama bedelini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davaya konu aracın ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise araçta değer kaybı oluşup oluşmadığı, davacının talep ettiği araç kiralama bedeline ilişkin dosyaya sunulan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve açık olması nedeniyle itibar edildiği, buna göre davaya konu aracın gizli ayıplı olduğu, ancak davacı tarafça araç satıldığından davacının aracın misli ile değişim ve satış bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin konusuz kaldığı, araçta 3.000 TL değer kaybı oluştuğu ve davacının aracı kullanamadığı süre içerisinde 4.928,00 TL araç kiralama bedeli talep edebileceği kanaatine varıldığı….” gerekçesi ile DAVANIN KABULÜ İLE 3.000.00.TL değer kaybı tazminatı ve 4.928,00.TL araç kiralama bedeli olmak üzere toplam 7.928,00.TL bedelin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısımla ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ile davalılar vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın bizzat … A.Ş. ve … Şubesine yönetilmiş olup, yerel mahkemece gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilen Ankara Şubesinin dava ile ilgisinin bulunmadığını, kararın icrası aşamasında tereddüte yol açma riskini doğurduğu için karardaki “Ankara şubesi” cümlesinin çıkartılması gerektiğini, yerel mahkemece ihtarname tarihinden itibaren reeskont/avans faizine hükmedilmesi gerekirken müvekkili şirket lehine hükmedilen 4.928,00.TL araç kiralama bedeli ve 3.000.00.TL değer kaybı tazminatı yönünden işleyecek faiz ile ilgili hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kabul etmemekle birlikte dava konusu araç mevcut arızası nedeni ile ayıplı olarak kabul edilse bile dava dilekçesinden de anlaşıldığı üzere davacının, seçimlik haklardan ücretsiz onarım hakkını kullandığını ve arızanın onarılarak giderildiğini, davacının davasındaki dayanağının 30 iş günü içerisinde aracın teslim edilmemiş olduğunu, araçta mevcut ve giderilemeyen arıza iddiasının bulunmadığını, seçimlik hakların bozucu yenilik doğrucu olup, bir kez kullanılmakla son bulduğunu, onarım hakkını kullanan davacının diğer seçimlik haklarını kullanabilmesinin hukuken mümkün olmamasına rağmen değer kaybına hükmedilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını, davacının dava konusu aracı kendi hür iradesi ile keşif öncesinde sattığını ve araç üzerinde inceleme yapılamadığını, araç üzerinde inceleme yapılmaksızın, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde oluşturulan bilirkişi raporu ve ek raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davanın kendiliğinden değer kaybına dönüşmesinin mümkün olmadığını ancak davacının ıslah yolu ile talebini değiştirebileceğini aksi takdirde davanın konusuz kalmış olacağını, davacının 4.928,00.-TL.’lik araç kiralama bedeli talebinin genel hükümler çerçevesinde istenen bir zarar olduğunu ve bu iddiasını yazılı belgelerle ispat etmekle yükümlü olduğunu ayrıca meydana gelen zararın, müvekkilinin kusurundan kaynaklandığını da ispat etmesi gerektiğini ancak dosya üzerinden yapılan bilirkişi incelemesinde bu hususların hiçbirisinin irdelenmediğini, davacının taleplerinin belgeye dayanıp dayanmadığının kontrol edilmediğini, müvekkiline atfı kabil herhangi bir kusurun bulunup bulunmadığının da incelenmediğini, yerel mahkeme tarafından eksik bilirkişi raporuna istinaden kurulan hükmün hatalı olduğunu, ayıp ihbar sürelerine riayet edilmediğini, davacının, hem şirket merkezine hem de şubesine dava açmasının hukuken mümkün olmadığını, gerekçeli kararda ilk davalı olarak müvekkili şirketin Ankara şubesi gösterilmiş olsa da, bunun sehven yapılan bir hata olduğunu ve asıl kastedilenin şirketin merkezi olduğunu düşündüklerini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ticari satıma konu aracın ayıplı olduğundan bahisle değer kaybı ile ikame araç bedeli istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü .maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Bu açıklamalar ışığında; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliği taşımasına, kullanımla ortaya çıkabileceğine, ayıp ihbarının süresinde olmasına, hükme esas alınan bilirkişi heyet rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalı … A.Ş. yerine gerekçeli karar başlığında davalı olarak … A.Ş. Ankara Şubesinin gösterilmesinin sehven yapılan maddi hata niteliğinde olmasına ve bu durumun yerel mahkemece mahallinde her daim düzeltilebilecek olmasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacının dava dilekçesinde yasal faiz istemesi ve yargılama sırasında verdiği 25.07.2017 tarihli dilekçe ile araçta meydana gelen değer kaybı ve aracın kullanılamadığı dönemdeki ikame araç kiralama bedelinin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiği de dikkate alınarak davacının kabul edilen talepleri yönünden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken mahkemece bu hususta bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir. Ancak, bu yanılgının giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca hüküm düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarih ve 2016/1331 Esas, 2018/407 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
II-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile; İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/04/2018 tarih ve 2016/1331 Esas, 2018/407 Karar sayılı hükmün HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
III-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE
”1-DAVANIN KABULÜ İLE; 3.000.00.TL değer kaybı tazminatı ve 4.928,00.TL ikame araç kiralama bedeli olmak üzere toplam 7.928,00.TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin kısımla ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 541.56.TL’dan peşin olarak alınan 84,16.-TL harç ile tamamlama harcı olarak alınan 629,00.-TL harcın tenzili ile bakiye 171,60.-TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 541,56.-TL’nın davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 1.266,60.-TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. üzerinden hesap ve takdir olunan 5.100,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK’ nın 333. maddesi gereği yatırılan gider/delil avansından kullanılmayan miktarın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
IV-Davacıdan alınan istinaf karar peşin harcının davacıya iadesine,
V-İstinaf başvurusu sırasında davalılardan alınması gerekli olan 336,63.TL nisbi karar harcından peşin olarak alınan 135,39.TL harcın tenzili ile bakiye 201,24.TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
VI-Davacı vekilinin istinaf itirazı kabul edildiğinden istinaf aşamasında yapılan 98.10.TL başvuru harcı ve dosya gidiş dönüş masrafı 42,00.TL olmak üzere toplam 140,10.TL istinaf yargılama giderinin davalılardan müteselsilen alınarak istinaf kanun yoluna başvuran davacıya verilmesine,
VII-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
VIII-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
IX-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider/delil avansı iadesi/ikmaline ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’ nın 362/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 09/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.