Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2685 E. 2023/846 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2685
KARAR NO : 2023/846
KARAR TARİHİ : 04/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI : 2017/1433 Esas 2019/798 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 04/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/05/2023

Davacılar vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin sahibi oldukları … adına optik malzeme tedarikçisi davalı … Tic. San. Ltd. Şti.’nden alacakları mal karşılığı icra takibine konu senetleri senet lehtarı …’e verdiklerini, ancak … firmasına verilen bu senetler karşılığı müvekkile herhangi bir mal teslim edilmediğini,bu senetlerin müvekkillerine iade edilmesi gerekirken edilmediğini ve bilinçli ve muvazaalı olarak üçüncü kişilere ciro edilerek müvekkil aleyhine İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2017/15298 Esas sayılı dosya icra takibi yapıldığını, üçüncü kişi ile … arasında da herhangi bir ticaret bulunmadığını,bu yüzden her iki davalının müşterek hareket ederek müvekkillerinden, bedelsiz kalan senet karşılığında haksız kazanç elde etme peşine düştüklerini,davalı … firmasının bu senetleri, … firmasına temlik ettiklerini, müvekkillerinin bundan sonraki mal alımı ve senetlerin ödemesini … firmasıyla yaptıklarını, bu nedenlerle; müvekkilleri aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak başlatılan İzmir İcra Müdürlüğünün 2017/15298 Esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına, bu mümkün değilse müvekkiller icra dosya borcunu icra dosyasına yatıracak olup ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki bu paranın alacaklı görünen kişiye ödenmemesine, Davalı … açısından Müvekkilleri aleyhine başlatılan İzmir İcra Müdürlüğünün 2017/15298 Esas sayılı dosyasından diğer davalı … açısından da icra takibine konu senetler için müvekkillerin borçlu olmadığının tespitine, ve Davalı …’ün bu senetleri icra takibine konu etmesi haksız ve hukuka aykırı olup bedelsiz bu senetlerin icra takibine konu edilmesinde kötüniyetli olduğundan davalı …’ün takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiş olmakla yapılan açık yargılama sonunda;
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; bedelsizlik iddiasının borç ilişkisinin tarafları arazında ileri sürülebileceğini,hamile karşı böyle bir iddia ileri sürülemeyeceğini, hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin bu senedin bedelsiz olduğunu bile bile sırf borçlunun zararına hareketle devir alması gerektiğini, davalı müvekkilinin mütehhitlik yaptığını ve araç alım ve satımı ile iştigal ettiğini, diğer davalı ile aralarında bir ticari ilişki bulunmadığını,davalıya verdiği ödünç sebebi ile dava konusu senetleri aldığını,müvekkilinin senetlerin bedelsiz olduğunu bilmediğini, bilmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin kötüniyetinin bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
” İzmir 21. İcra MD’nün 2017/15298 E sy takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … olduğu, borçlularının … ve … oldukları, takibin konusunun 30/03/2017 vadeli 1.350,00.-TL bedelli, 30/05/2017 vadeli 1.350,00.-TL bedelli ve 30/04/2017 vadeli 1.350,00.-TL bedelli 3 adet senet toplamı 4.050,00.-TL asıl alacak, 349,13.-TL işlemiş faiz, 379,95.-TL protesto gideri toplamı 4.779,08.-TL alacağın tahsili için takip yapıldığı görülmüştür.
Temliknamenin incelenmesinde; temlik edenin … olduğu,temlik alanın … olduğu, temlik tarihinin belli olmadığı ve temlik tarihi itibari ile … … olan borcuna mahsuben sözleşme tarihinden sonraki piyasada bulunan tüm alacaklarının … devrine ilişkin olduğu,temlikname belirtilen senetle içersinde takibe konu senetlerin zaten bulunmadığı,dolayısı ile temliknamenin davamız ile ilgisinin de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı delil olarak temlikname ve … ticari defter ve kayıtlarına dayanmıştır.Ancak yukarıda da belirtildiği gibi temlikname içersinde takibe konu senetler bulunmadığı ve temliknamenin davacının bedelsizlik iddiasına bir delil teşkil edemeyeceği açıktır.
Tarafların tüm ticari defter ve kayıtlarının incelenmek suretiyle davacıların senetleri …’e mal karşılığı mı verdikleri, davacılar ile … arasında ticari ilişki olup olmadığı, senetlerin karşılığı malların davacılara teslim edilip edilmediği, senetleri alan … ile diğer davalı … arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, davalı … davalı …’a hangi ilişki çerçevesinde ciro ettiği hususunda SMM bilirkişi vasıtası ile inceleme yapılmış ve rapor alınmıştır.
Bilirkişi raporuna göre; davacılar … ve … ile davalılardan … arasında 03.01.2014 – 04.11.2015 tarihleri arasında geçerli olan bir ticari ilişki bulunduğu, bu tarihlerden sonra bir ticari ilişki bulunmadığı belirtilmiştir. Davacıların defterlerinde senetlerin mal karşılığı mı alındığına dair bir kayıt bulunmadığı da belirtilmiştir. Takibe konu senetlerin incelenmesinde ise, senetlerin mal karşılığı davalı … verildiği ve takibe konu her bir senette bedelinin malen ahzolunduğu, yani malların davacılara karine olarak teslim edildiği belirtilmektedir. Bu durumda malların kendilerine teslim edilmediği konusundaki ispat yükü davacılara düşer.Davacılar zaten kendi kayıtlarına delil olarak dayanmadıkları gibi diğer davalı 3.kişi konumundaki …’ın kötüniyetli olarak senetleri devraldığını da ispat edememişlerdir. Davacıya bu durumda yemin teklifinde bulunulmuş,ancak verilen süre içersinde yemin teklifinde bulunulmamış olmakla davanın reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın yerel mahkemece yanlış değerlendirildiğini, ispat külfeti ve yemin delili hususunda yerel mahkemenin yanlış değerlendirme yaparak usul ve esas yönünden kanunlara aykırı karar verdiğini, yerel mahkemenin davalı … Ltd. Şti’ne karşı mal alımı konusunda yemin ettirilmesi hususunda taraflarına yemin metni hazırlanması için süre verdiğini, taraflarınca yemin deliline diğer davalı …’a karşı başvurulacağını, davalı …’ın davalı …’ten bu senetleri müvekkilleri aleyhine kötüniyetli olarak devraldığını ispatlamak için …’ın yeminine başvurulması istendiğini ancak mahkemece bu talebin yerinde görülmediğini ve davanın reddolduğunu, davalı …’ın diğer davalı … ile herhangi bir ticari ilişkisinin olmadığını ve bu ilişkinin olması halinde bu hususun …’in ticari defterlerinde yer alması gerektiğini, davalı … tarafının iddia ettiği gibi diğer davalı …’in elden borç alması gibi bir durumun ticari teamüllere ve yasalara aykırı olduğunun aşikar olduğunu, delil olarak davalı … firmasının ticari defterlerine dayanılmış olup … firmasının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığını, bu halde taraflarınca … firmasına karşı borçlu olmadıkları hususunun ispat edilmiş sayılacağını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı ticari ilişki kapsamında verilen bonoların bedelinin ödendiğini ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı şirket cevap dilekçesi sunmamış, diğer davalı bedelsizlik iddiasının borç ilişkisinin tarafları arasında ileri sürülebileceğini,hamile karşı böyle bir iddia ileri sürülemeyeceğini, senedi ödünç karşılığı aldığını ileri sürmüş, mahkemece davanın reddine hükmedilmiştir.
TMK’nın 6. maddesinde ”Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denmektedir. İspat yükü başlıklı HMK’nın 190. maddesi ” (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” şeklinde düzenlenmiştir.
Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması hâlinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır (HUMK, m.288/1; HMK, m. 200). Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir.
Senetle ispat hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290; HMK, m. 201).
HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi ;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”. şeklinde düzenlenmiştir.
28/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile HMK’nın 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
HMK’nın 222. Maddesinin 5. Fıkrası taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan tarafın defterlerine münhasıran delil olarak dayanılması halinde defterlerin ibraz zorunluluğunu ve ibrazdan kaçınma halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağını düzenlemektedir.
Bu maddenin uygulanabilmesi için delil bildirimi aşamasında tacir olan karşı tarafın defterlerine tacir olan veya tacir sıfatı bulunmayan tarafın diğer delillerden vazgeçmek suretiyle münhasıran dayanması gerekmektedir. Delil ikame eden taraf ticari defterler dışında başkaca delillere dayanmış ise HMK’nın 222/5. maddesinden yararlanamaz. Bu maddeden yararlanılabilmesi için tacir karşı tarafın ticari defterlerinde olan kaydın kabul edileceğinin açıkça bildirilmesi gerekir. Yargılama aşamasında HMK’nın 196. maddesi gereğince karşı tarafın açık rızası olmaksızın diğer delillerden vazgeçilerek münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanılması mümkün değildir. Ancak karşı tarafın açık rızası halinde iddiasını ispat etmek isteyen taraf karşı tarafın ticari defterlerine münhasıran delil olarak dayanabilecektir.
Somut olayda davalı şirketin cevap dilekçesi sunmayarak davacının iddiasını reddetmesine göre davacı yan işbu bonolar nedeniyle borçlu olmadığını geçerli delillerle ispat etmek zorundadır. Bunun dışında elinde kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir bir bono bulunan davalı tarafın ayrıca alacağının nereden kaynaklandığını açıklama mecburiyeti bulunmadığı gibi bonoda yazılı miktarda alacaklı olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, münhasıran davalı kayıtlarına dayanılmamış olmasına, sunulan delillere göre davacının davasının kanıtlanmadığının anlaşılmasına göre davacılar vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2019 tarih ve 2017/1433 Esas 2019/798 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 81,62.TL harcın mahsubu ile bakiye 98,28.TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 04/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.