Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2678 E. 2023/832 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2678
KARAR NO : 2023/832

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2019
NUMARASI : 2016/1310 Esas – 2019/843 Karar
DAVA KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 26.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.04.2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hırdavat malzemeleri satışı üzerine faaliyet gösterdiğini, davalının da tacir olduğunu, taraflar arasında devam eden ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin devam eden ilişki nedeniyle çeşitli tarihlerde davalıya ödeme yaptığını ancak davalının ödemesini aldığı malları müvekkiline teslim etmediğini, müvekkilinin davalıdan 33.238,61-TL alacaklı olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyası ile 7 örnek icra takibi yapıldığını ancak davalının kötü niyetle takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek; fazlaya ilişkin alacak ve ayrıca takip tarihine kadar işlemiş faizi talep hakları saklı kalmak kaydıyla davalının itirazının 33.238,61-TL’lik kısmının iptali ile takibin takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, alacağın %20’sinden az olmayacak şekilde davalının icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından başlatılan takip cari hesap alacağına dayanmakta olup alacağın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle takibe itiraz ettiklerini, müvekkilinin borçlu olmadığını, taraflara ait ticari defter, belge ve kayıtlarda da müvekkilinin borçlu olmadığının sabit olduğunu, borçlu olsa dahi alacağın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle davanın reddine, alacaklı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: “…İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasının incelemesinde; davacı tarafından davalı adına aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap bakiyesinin tahsili amacıyla 06/09/2016 tarihinde 33.238,61-TL tutarındaki kısmi asıl alacak, 2.447,82-TL tutarındaki kısmi işlemiş faiz olmak üzere toplam 35.686,43-TL tutarında icra takibi başlatıldığı, 7 örnek ödeme emrinin davalının eşine 09/09/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 09/09/2016 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin takibe konu böyle bir borcu bulunmaması sebebiyle borcun tamamına, işlemiş faize ve borcun tüm fer’ilerine itirazlarının kabul edilerek takibin durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiği, davalının talebi üzerine 05/10/2016 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği görüldü.
Taraflarca ileri sürülen deliller toplandıktan sonra, 11/05/2017 tarihli celse ara kararı gereğince dosya SMMM bilirkişisine tevdi edilerek davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespit edilerek rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Bilirkişi 13/09/2017 tarihli raporunda; davacı tarafından davalının cari hesabının 35.907,71-TL tutarında borçlandırıldığı, ancak dava dosyası kapsamında yapılan incelemelerde işbu borçlandırma işleminin nedeninin tespit edilemediği, bu durumda davacı şirket tarafından işbu borçlandırma işleminin nedeninin açıklanmasının gerektiği, mahkememiz tarafından 35.907,71-TL tutarındaki borçlandırma işleminin kabul edilmemesi durumunda davalının 06/09/2016 icra takip tarihi itibariyle davacıdan 3.408,70-TL alacaklı olacağı, bu durumda davacının İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 06/09/2016 icra takip tarihi itibariyle herhangi bir alacak talebinde bulunamayacağı, mahkememiz tarafından 35.907,71-TL tutarındaki borçlandırma işleminin kabul edilmesi durumunda davacının İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 06/09/2016 icra takip tarihi itibariyle davalıdan 32.499,01-TL tutarında alacaklı olacağı, davalının temerrüdü söz konusu olmadığından İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 2.447,82-TL tutarındaki işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememiz 19/12/2017 tarihli celsesi ara kararı gereğince dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilerek; davacı vekilince sunulan belgelerin raporda belirtilen ödemelerle aynı olup olmadığı, raporda belirtilen ödemelerden bağımsız 35.907,71-TL’lik virman işleminin dayanağı belgeler olup olmadığının ticari defterler tekrar incelenerek tespit edilmesi istenilmiştir.
Bilirkişi 03/04/2018 tarihli 1. Ek raporunda; davacının İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 06/09/2016 icra takip tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği asıl alacak tutarının 31.091,30-TL olduğu, davalının temerrüdü söz konusu olmadığından İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 2.447,82-TL tutarındaki işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememiz 28/06/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilerek davalının rapora karşı itirazlarını değerlendirerek alacak borç ilişkisinin yeniden hesaplanması istenilmiştir.
Bilirkişi 12/11/2018 tarihli 2. Ek bilirkişi raporunda; davacının İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden icra takip tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği asıl alacak tutarının 31.091,30-TL olduğu, davalının temerrüdü söz konusu olmadığından İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına istinaden 2.447,82-TL tutarındaki işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Davacı ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu bilanço esasına göre defter tuttukları ve dolayısı ile tacir oldukları anlaşılmakla Mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Dosya içerisine sunulan belge ve bilgiler kapsamında bilirkişi raporu denetlenmiş olup, dosya içeriği ile uyumlu bilirkişi raporu mahkememizce de benimsenerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile
“Davanın kısmen kabulü ile davalının İzmir 6. İcra Dairesi’nin 2016/12779 E. Sayılı dosyasına itirazının kısmen iptali ile takibin 31.091,30-TL asıl alacak üzerinden devamına,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
İİK md. 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında hesaplanan 6.218,20-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; ibraz edilen belgelerin “virman” açıklamasıyla müvekkilinin borçlandırıldığı 35.907,71.-TL’lik işlemin dayanağı olan belgeler olmadığını, esas bilirkişi raporu çerçevesinde karar verilmesini talep ettiklerini ve yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, olayda ödeme defi değil, borcun doğduğuna dair sonradan ortaya atılan dava dilekçesinde olmayan iddialar olduğunu, ibraz edilen çeklerin toplamı ile virman açıklamasıyla belirtilen borçlandırma işleminin miktarının birbirini tutmadığını, ibraz edilen çeklerin borçlandırma işleminin mesnedi olamayacağını, bu durumun bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını, davacının alacağını tahsil edemeyince ticari defterlere kaydetme çabası içine girdiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, cari hesaptan kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf; davalıya çeşitli tarihlerde ödemeler yaptığını, davalının ödemesini aldığı malları göndermediğini iddia ederek cari hesaptan kaynaklı davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmektedir.
Davalı taraf ise davacıya borçlu olmadığını savunmaktadır.
İlk derece mahkemesince taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davacı defterlerinde davalı cari hesabının 35.907,71 TL borçlandırıldığının kayıtlı olduğu, davacı vekilinin 04/10/2017 tarihli dilekçesinde; bu virman kaydının dayanağının 6 adet toplam 34.500 TL bedelli çekler olduğunu, davalıya bu çeklerle ödeme yaptığını kendisine takip miktarı kadar mal teslim edilmediğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça çeklerin mal karşılığı verildiğine dair bir sözleşme sunulmadığı gibi davalı tarafça da bu hususta bir kabul beyanı yoktur. Dolayısıyla çeklerin mal karşılığı verildiğini ispat yükü davacı taraftadır. Ayrıca mahkemece, davacının bildirdiği çeklerin ilgili bankadan ibraz edilip edilmediği, ödenip ödenmediği, çeklerin ibraz görüntüleri de dosyaya getirtilmemiş olup çeklerin davalı tarafça tahsil edilip edilmediği de ortaya konulmamıştır. Davacı çeklerin mal karşılığı verildiğini de sunduğu delillerle ispat edebilmiş değildir.
TMK’nın 6. maddesinde ”Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denmektedir. İspat yükü başlıklı HMK’nın 190. maddesi ” (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” şeklinde düzenlenmiştir.
Yemin delili, HMK’nın 225. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden başvurulacak son bir ispat vasıtasıdır. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; Hakim, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, dava ya da cevap dilekçesinde dayandığı yemin delilini de resen hatırlatmalıdır. Aksi halde, ispat yükü üzerine düşen tarafın tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olacağından, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. Bununla birlikte iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için yemin deliline açıkça dayanılmış olması zorunludur.
Davacı taraf ödediği çekler karşılığı malların kendisine teslim edilmediğini iddia etmektedir.
Bu açıklamalar uyarınca mahkemece; davacının bildirdiği çeklerin ilgili bankadan ibraz edilip edilmediği, ödenip ödenmediği, çeklerin ibraz görüntüleri de dosyaya getirtilmeli, çeklerin davacı tarafça davalıya verildiği ve çeklerin ödendiği anlaşıldıktan sonra, davacı vekilince dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı, ispat yükü kendisinde olan davacının çeklerin mal karşılığı verildiği iddiasını yazılı delille ispat edemediği gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken aksi uygulama ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç olarak yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek derecede önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması nedeniyle HMK’nın 353/a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.07.2019 tarih ve 2016/1310 Esas – 2019/843 Karar sayılı kararının sair hususlar incelenmeksizin HMK’nın 353/a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/1-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında davalıdan alınan peşin harcın davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.