Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2663 E. 2023/830 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2663
KARAR NO : 2023/830

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ (2 nolu kalem)
TARİHİ : 30/05/2019
NUMARASI : 2017/1063 Esas – 2019/689 Karar
DAVA KONUSU : İtirazın İptali (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 26.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.04.2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile olan iş ilişkisi kapsamında davalıya verdiği ürünler karşılığında faturalar gönderdiğini, davalının faturalara itiraz etmediği gibi bunları muhasebe kayıtlarına da işlediğini ancak ödemesi gereken bedelleri müvekkiline ödemediğini, fatura bedellerinden kaynaklanan cari alacak ile ilgili olarak davalı aleyhinde Torbalı İcra Müdürlüğünün 2016/15551 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalının ödeme emrine karşı itirazda bulunduğunu ve takibin durduğunu, davalı tarafın itirazında haksız olduğunu müvekkiline borcu olduğu halde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde itirazda bulunduğunu bu nedenle toplanacak deliller ve yapılacak yargılama neticesinde davalının müvekkiline borcu olduğunun tespiti ile, davalının Torbalı İcra Müdürlüğünün 2016/15551 sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhinde takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Torbalı İcra Müdürlüğünün 2016/15551 Esas sayılı takip dosyasında gönderilen ödeme emrini 09/12/2016 tarihinde tebliğ aldıklarını, 7 günlük yasal süresi içerisinde itirazlarını sundukları, alacaklının icra takibine konu ettiği alacağa ilişkin müvekkilinin karşı herhangi bir borcunun bulunmadığı, ödeme emrine, borcun tamamına ve borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte faize, faiz oranına ve borcun diğer tüm ferilerine itiraz ettikleri, takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, bu nedenle davacının kötü niyetinin açıkça göstergesi olan hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz davasının reddi ile davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE: “…İşbu davada ispat yükü davalıya düşmektedir. Davalı taraf, söz konusu iade fiyat farkı ve zarar yansıtma faturalarını davacıya tebliğ ettiği ve iadeye konu malları teslim ettiği hususlarında iade ve yansıtma faturaları dışında herhangi bir delil göstermemiştir. Davalı tarafından tanzim edilen bu faturalarda davacıya ait kaşe ve imza bulunmamaktadır. Söz konusu faturaların davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davalıya ait ticari defterlerde iade, fiyat farkı ve zarar yansıtma faturaları kayıtlı ise de iadeye konu malın tesliminin sevk irsaliyesi, teslim belgesi makbuz vs. delillerle ispatlanması gerekli olup, bu hususta tanık dinlenmesi de mümkün değildir. Keza, davanın başından bu yana davacının bakım ve onarım hizmetini ayıplı verdiği savunulmadığı gibi zarar yansıtma faturalarının hangi tarihli bakım ve onarımdan kaynaklandığı dolayısıyla yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı da kanıtlanamamıştır. Davalı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış ve davacı tarafa iade, zarar yansıtma ve fiyat farkı faturaları konusunda yemin teklif etmiştir. Davacı şirket yetkilisi son duruşmada yemini eda etmiş olup, kesin delil niteliğindeki yemin ile de uyumsuzluğa neden olan faturalardaki alacak ve iade hususu ispatlanamadığından davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 19.104,16 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmediği bu nedenle davacının işlemiş faiz isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle, davacının davasının kısmen kabulüne, 19.104,16 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi için takibin devamına, alacak likit olmakla davalının itirazının haksızlığına karar verildiğinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile;
“Davacının davasının KISMEN KABULÜNE;
Davalının, Torbalı İcra Müdürlüğünün 2016/15551 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile 19.104,16 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi için takibin devamına,
Hüküm altına alınan 19.104,16 TL alacak üzerinden hesaplanacak % 20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, yazılı bir cari hesap sözleşmesinin söz konusu olmadığını, davacı yan hizmet verdiği iddiasıyla müvekkil şirketi borçlandırıcı mahiyette fatura keşide etmişse de, faturaların varlığı işin yapıldığı ve alacağın da mevcut olduğu anlamına gelmediğini, nitekim Yargıtay içtihatlarıyla da kabul edildiği üzere, fatura keşide edilmesinin alacaklı-borçlu olunduğunun göstergesi olmadığını, yerel mahkemece işbu davada ispat yükünün davalı tarafa düştüğü kanaatine varıldığını, bununla biirlikte söz konusu iade fiyat farkı, zarar yansıtma faturalarının davacıya tebliğ edildiğini ve iadeye konu malları teslim ettiğine dair iade ve yansıtma faturaları dışında herhangi bir delil göstermediği hususuna değinilerek davalı tarafından tanzim edilen faturalarda davacıya ait kaşe ve imza bulunması gerektiğinin ifade edildiğini, ancak müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişkinin gerekliliklerinden olan dürüstlük ilkesinin ihlal edilmiş olması sebebiyle müvekkili tarafından davacı şirketin bir çok kez uyarıldığını, uyarılara rağmen aralarındaki ticari ilişkiden farklı olarak düzenlenen faturalar geri gönderilmiş olup, bu faturaların müvekkili tarafından ticari defterlerine işlendiğini, gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle iade edilen faturaların davacı şirket tarafından ticari defterlere kötü niyetli olarak işlenmemiş olup müvekkilinin borçlu gösterilmeye çalışıldığını, fatura edilen borçlar taraflarınca kabul edilmemekle birlikte, itiraz edilmemesinin edimlerin yerine getirildiği anlamını taşımadığını, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadan, yalnızca davacı yanın iddiası doğrultusunda cari hesap dökümleri yasal delil olarak kabul edilemeyeceğini, kaldı ki, cari hesap ilişkisinin varlığı kabul edilse ve muaccel alacaklar için takip yapılmış olduğu kabul edilmiş olsa dahi; cari hesap bakiyesi karşı tarafa tebliğ olunmadan ve süresi içinde yasal hakkı olan itiraz hakkının kullandırılmaması neticesinde cari hesap üzerinden icra takibi başlatılması usule aykırılık teşkil ettiğini, cari hesap borçlusu bakımından lehe olan yasal hakların kullanılmasına mahal vermeksizin hukuki işlem başlatılması davacı yanın kötü niyetli tutum içerisinde olduğunun açıkça göstergesi olduğunu, yerel mahkemece yukarıda bu sebepler göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesinin yasaya ve usule açıkça aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; cari hesap alacağından kaynaklı yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf davalıya mal sattığını, davalının fatura borçlarını ödemediğini iddia etmektedir.
Davalı taraf ise davacıya borçlu olmadığını savunmaktadır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; denetime elverişli ve açık bilirkişi raporuna göre cari hesaba konu tüm faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olmasına, davalının faturaları defterine kaydetmekle faturalara konu malların davalıya teslim edildiğinin karine olarak kabul edilmesine, davalının teklif ettiği yemini davacı şirket yetkilisinin eda etmesine, davalının davacıya fatura bedellerini ödediğine ilişkin bir delil sunamamasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (2 nolu kalem) 30/05/2019 tarih, 2017/1063 Esas – 2019/689 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 1.305,00 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 326,25 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 978,75 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Davalı tarafından yapılan istinaf masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5- İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.