Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2597 E. 2023/702 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2597
KARAR NO : 2023/702
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2018
NUMARASI : 2016/914 Esas 2018/564 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 12/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/04/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin reklamcılık işiyle uğraştığını, davalının ışıklı pano ile reklam işlerini yaptığını, bunun karşılığında fatura düzenlediğini, ancak davalının ödeme yapmadığını, hakkında İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2016/3448 sayılı dosyasında başlatılan takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, müvekkili yararına alacağının % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından aynı alacak hakkında başlatılmış farklı iki icra takibinin bulunduğunu, İİK’nın 269/d atfı ile aynı alacaktan dolayı ilamsız icra yoluyla takip başlatılamayacağını, derdestliğin söz konusu olduğunu, dava konusu takibin dayanağının 24/07/2015 tarihli, 155154 sayılı 8.260,00 TL bedelli bir adet fatura olduğunu, takip tarihinin 25/02/2016 olduğunu ancak takip başlatılmadan bir ay önce yani 15/01/2016 tarihinde davacı tarafından İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2016/500 sayılı takibinin başlatıldığını, bu takipte de 24/07/2015 tarihli 155154 sayılı 3.000,00 TL bedelli bir adet faturanın dayanak gösterildiğini, bu hususun borcun dayanağı olarak ileri sürülen 5.260,00 TL’nin ödendiği, bu nedenle ödenen kısım kadar feragat edildiği anlamını taşıdığını, kaldı ki icra takiplerine konu borcun tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, itiraz dilekçesi ekinde ödemeye ilişkin tahsilat makbuzlarının sunulduğunu, davacının alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE: “…7.000,00 TL tutarındaki ödemeye ilişkin makbuzda …’in imzasının olması, bu kişinin dava konusu KDV dahil 8.260,00 TL bedelli faturaya ilişkin 24/07/2015 tarihli, 131665 numaralı, 7.000,00 TL bedelli sevk irsaliyesinde de davalı adına “teslim eden” olarak yer almış bulunması ve bu faturanın ve irsaliyenin davanın konusu olan icra takibinin dayanağı olması karşısında, davacının, … isimli kişi tarafından mal teslim edildiğini kabul etmiş ve bunu alacağının dayanağı göstermiş iken, bu kişi ile bağının olmadığını ileri sürmesi inandırıcı ve makul bulunmamış, davalı tarafından davacıya dava konusu fatura nedeniyle 7.000,00 TL tutarındaki ödemenin yapıldığı kabul edilmiştir. Davalı vekili her ne kadar 2.000,00 TL ve 1.500,00 TL tutarında da ödeme yapıldığını ileri sürmüş ise de; bu ödemelerin davacı ve davalı defterlerinde kayıtlı olmaması, davalı tarafça bunlara ilişkin yazılı bir belge sunulmaması ve davacı tarafından 08/05/2018 tarihli duruşmada “bu miktar ödemenin yapılmadığı” konusunda yemin yapılmış bulunması karşısında, bu ödemelerin davalı tarafça ispatlanamadığı kabul edilmiş, davalının davacıya icra takibine konu fatura kapsamında 7.000,00 TL ödeme yaptığı, başkaca ödeme yapmadığı, böylece davalı borcunun 1.260,00 TL olduğu anlaşıldığından, davalının bu miktar borca itirazının iptaline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile;
“Davanın KISMEN KABULÜ ile;
İzmir 27. İcra Müdürlüğü”nün 2016/3448 sayılı dosyasında davalının 1.260,00 TL borca itirazının iptaline,
Takibin bu miktar üzerinden devamına,
Davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
Bu miktarın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline,
Davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, reddedilen kısım yönünden davalı vekilinin tazminat isteğinin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2016/3448 Esas sayılı icra takibinin dayanağı olarak 24.07.2015 Tarih Fatura No:155154 8.260,00-TL bedelli 1 adet fatura gösterildiğini, işbu takibin 25.02.2016 tarihinde ikame edildiğini, ancak anılı icra takibinden yaklaşık bir ay evvel davacı tarafından İzmir 27. İcra Müdürlüğü 2016/500 Esas sayılı dosyası takip başlatılmış olup takibin dayanağı olarak yine 24.07.2015 Tarih Fatura No:155154 3.000,00-TL 1 adet fatura olarak gösterildiğini, her iki takibin de dayanaklarının birbirinin aynı olup aynı alacağa dayalı haksız ve kötü niyet ile iki adet takip bulunduğunu, İİK’nun 269/d atfı ile aynı alacaktan dolayı ikinci kez ilamsız icra takibi yolu ile takip başlatılamayacağından davanın derdestlik sebebi ile reddi gerektiğini, bununla birlikte tarih itibariyle önce olan takip ile davacı yan 8.260-TL bedelli faturadan kaynaklı olarak salt 3.000-TL talep etmiş, akabinde ikame edilen 2. İcra takibi ile 8.260-TL talep edildiğini, o halde İzmir 27. İcra Müdürlüğü 2016/500 Esas sayılı icra takibinin 3.000-TL olarak başlatılması, borcun dayanağı olarak ileri sürülen 5.260-TL’nin ödendiği ve bu nedenle ödenen kısım kadar feragat edildiği anlamı taşıdığını, feragat edilen kısım yönünden tekrar takip başlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, başlatılan her iki icra takibine de ödeme kayıtları ibraz edilmek suretiyle müvekkili tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, sunmuş oldukları ödeme kayıtlarında açıkça görüleceği üzere davacı adına; 24.07.2015 tarihli tahsilat makbuzu ile 7.000-TL bedelinde ödeme yapıldığını, ayrıca yine davacı adına 13.06.2015 tarihli 1.500,00-TL bedelli tahsilat makbuzu ile 30.05.2015 tarihli 2.000,00-TL bedelli tahsilat makbuzu ile toplamda 10.500,00-TL ödeme gerçekleştirildiğini, dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporu ile müvekkili davalı tarafından tahsilat makbuzu ile 7.000-TL ödeme yapıldığının sabit hale geldiğini, nitekim işbu tutarın ticari defterlerde kayıtlı olup yerel mahkeme tarafından kabul gördüğünü, İİK’nun 67/2. maddesinde takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceği hükme bağlandığını, anılan kanun hükmü uyarınca davacı-alacaklı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için takibin haksız yapılmasının yanında kötü niyetle yapılmasının da şart olduğunu, davacının reddedilen miktar üzerinden %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak davanın reddi ile davacı takibinde haksız ve kötü niyetli olup müvekkil şirketi zor duruma düşürme kastıyla hareket ettiğinden %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kısmen kabulü ve icra inkar tazminatına yönelik hüküm kurulması doğru olmayıp İstinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hakkında faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılan davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2018 tarihinden itibaren ise bu sınır 3.560,00 Türk Lirasıdır. Davalı tarafın istinafa konu ettiği dosyada kabul edilen miktarın 1.260,00 TL olduğu anlaşılmakla kabul yönünden verilen karar kesin niteliktedir.( Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2021/10394 esas ve 2022/13053 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece kabul edilen kısım yönünden verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının davalıdan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerden HMK’nın 352/1-b-1. maddesindeki düzenleme gereğince mahkemenin kabul edilen kısma ilişkin hükmünün kesin olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Peşin alınan harcın davalıya iadesine,
Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kararın tebliği, kesinleştirme ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/04/2023