Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2578 E. 2023/797 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2578
KARAR NO : 2023/797
KARAR TARİHİ : 27/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2019
NUMARASI : 2018/1400 Esas 2019/982 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 27/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketle davalı … … Ltd. Şti. arasında tanzim ve imza olunan 08/12/2016 tarihli satın alma sözleşmesi ve 30/12/2017 tarihli ek protokol gereğince davalı … Mah. … Sok. No:… … …. adresindeki işletmede sözleşme süresince sözleşme konusu ürünleri (… – … vs) satın almayı diğer rakip ürünleri ve bunlara ilişkin her türlü malzemeyi satın almamayı bulundurmamayı tanıtımını üstlenmemeyi, işletmeyi devretmemeyi, işbu sözleşme hükümlerinden herhangi birisine aykırı hareket ettiği takdirde müvekkili şirketten almış olduğu 854.000,00 TL katkıyı iade ile birlikte 150.000,00 Usd cezai şartı müvekkili şirkete nakden ve def’aten ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşme ve ek protokol doğrultusunda müvekkili şirket tarafından davalıya 854.000,00 TL katkıda bulunulduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini eksik ifa ettiği halde, davalı şirketin sözleşme konusu işletmede diğer rakip ürünleri bulundurarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini ileri sürerek, sonuç olarak; sözleşme hükümlerini ihlal eden davalıdan ve bu şirketin müvekkili şirkete olan borçlarına (500.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere) müşterek borçlu müteselsil kefil olan diğer davalıdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 150.000,00 Usd ceza-i şart ve 854.000,00 TL katkı tutarının faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; müvekkillerinden … yönünden husumet itirazının bulunduğunu, anılı müvekkilinin kefil olduğunu, cezai şarttan sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, esasa ilişkin olarak; davacı tarafın sözleşmeye aykırılık iddiası ile hem cezai şart talep etmesi, hem katkı payının iadesini talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafın dayandığı resim delillerinin nereden ne zana çekildiğinin belli olmadığını savunarak, davanın öncelikle müvekkillerinden … yönünden husumet yokluğundan usulden reddine, her hal ve şartta davanın esas yönünden tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
“Uyuşmazlığın tespiti; Davalı …’nın kefil sıfatı ile imzaladığı, davacı ile davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 08/12/2016 tarihli satın alma sözleşmesi ve 30/12/2017 tarihli ek protokole davalıların aykırı davranıp davranmadığı, aykırı davranmış ise, davacının ceza-i şarta hak kazanıp kazanmayacağı, ayrıca davalı tarafın almış olduğu katkı tutarını iade edip etmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda; taraflar arasında 08/12/2016 tarihinde Satın alma Sözleşmesi ve 30/12/2017 tarihinde ise satın alma sözleşmesinin ayrılmaz parçası olarak kararlaştırılan Ek protokol imzalanmıştır. Akdedilen sözleşmelerden davalının 500.000,00 TL nakit ve 354.000,00 TL nakit katkı olmak üzere toplamda 854.000,00 TL katkı payı aldığı, ek protokol ile davalının asgari alımının artırılarak 189.700,00 lt’ye çıkarıldığı ve davalının bu alımı gerçekleştirdiği, belirlenen sipariş kotasına ulaştığı hususlarında çekişme bulunmadığı, uyuşmazlık konusu olmadığı, tarafların kabulünde ve ikrarında olduğu anlaşılmıştır.
Esasen çekişme; davalının iş yerinde sözleşmedeki rakip ürün satımına ilişkin hükümleri ihlal edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. Hal böyle olunca; davalının, rakip firmalara ait alkollü içecekleri sattığı gerekçesi ile sözleşmeyi ihlal ettiği iddiası davacı tarafından ispat edilmesinin gerektiği, ancak bu hususta davacı yanca somut bir delil ibraz edilmediği, sunulan 5 adet fotoğrafın nerede, ne zaman, kim tarafından ve nasıl çekildiğinin belli olmadığı, davalı şirketin unvanına dair bir ibarenin de resimlerde olmadığı, sunulan fotoğrafların delil niteliğinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar; davacı yan davalı tarafın defterlerinin incelenmesini talep etmiş ise de; Taraflar arasında imzalanan 08/12/2016 tarihli sözleşmenin 14. Maddesinde; “… … A.Ş. ile … A.Ş. veya Dağıtıcı’nın kayıtları esas alınacaktır. Bu doğrultuda … A.Ş. ile … A.Ş. veya Dağıtıcı’nın defter, kayıt ve belgeleri kat’i delil olacaktır…” şeklinde, yine aynı maddenin devamında; “…taraflar arasında çıkacak her türlü ihtilafta … A.Ş. ile … A.Ş. veya Dağıtıcı’nın defter kayıt ve belgeleri kat’i delil olacaktır….” şeklinde davacı defter ve kayıtlarının kesin delil olarak kabul edildiği ve davalı firma defterlerinin incelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Neticeten; bu hali ile, davacının davasını ispatlayamadığı ve açıkça yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla, davanın reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili şirket arasında imzalanan 08.12.2016 tarihli Satın Alma Sözleşmesi ve 30.12.2017 tarihli ek protokol gereğince davalı, sözleşme süresince sözleşme konusu ürünleri satın almayı, diğer rakip ürünleri ve bunlara ilişkin her türlü malzemeyi satın almamayı, bulundurmamayı, tanıtımını üstlenmemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu taahhütlerine rağmen davalı şirketin sözleşme süresi içinde sözleşmeye aykırı olarak, işletmesinde rakip ürün satışı yapmanın ve reklam malzemesi bulundurmanın suretiyle sözleşmeyi ihlal ettiğini, ilk derece mahkemesinin, sözleşme içeriğine, kanuna aykırı olarak eksik inceleme ile hatta hiç inceleme bile yapmadan yanlış değerlendirmede bulunarak neticeye ulaştığını, sözleşme ihlalinin tespiti için de (fotoğrafların yanısıra) davalı defterlerinin incelenmesi yeterli olacak iken, yanlış hukuki değerlendirme ile delil sözleşmesi kavramına sığınarak davanın redine karar verilmesinin hakkın açıkça ihlali olduğunu, hukukun buna cevaz vermeyeceği inancıyla hatalı ve hakkaniyete aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduklarını belirterek, usule, yasaya, sözleşme içeriğine, Yargıtay İçtihatlarına, ispat ve adil yargılanma hakkına aykırı ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, neticede haklı davanın kabulüne karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı alacak ve cezai şart bedeli istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Taraflar arasında satın alma sözleşmesi bulunduğu, davacı tarafın davalının sözleşme konusu işletmede diğer rakip ürünleri bulundurarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini ileri sürerek katkı payının iadesini ve cezai şart bedelinin ödenmesini talep ettiği, davalı tarafın davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
Davacı taraf davalının sözleşmeye aykırı davrandığını ispat yükü altındadır.
HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi ;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”. şeklinde düzenlenmiştir.
28/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile HMK’nın 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
HMK’nın 222. Maddesinin 5. Fıkrası taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan tarafın defterlerine münhasıran delil olarak dayanılması halinde defterlerin ibraz zorunluluğunu ve ibrazdan kaçınma halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağını düzenlemektedir.
Bu maddenin uygulanabilmesi için delil bildirimi aşamasında tacir olan karşı tarafın defterlerine tacir olan veya tacir sıfatı bulunmayan tarafın diğer delillerden vazgeçmek suretiyle münhasıran dayanması gerekmektedir. Delil ikame eden taraf ticari defterler dışında başkaca delillere dayanmış ise HMK’nın 222/5. maddesinden yararlanamaz. Bu maddeden yararlanılabilmesi için tacir karşı tarafın ticari defterlerinde olan kaydın kabul edileceğinin açıkça bildirilmesi gerekir. Yargılama aşamasında HMK’nın 196. maddesi gereğince karşı tarafın açık rızası olmaksızın diğer delillerden vazgeçilerek münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanılması mümkün değildir. Ancak karşı tarafın açık rızası halinde iddiasını ispat etmek isteyen taraf karşı tarafın ticari defterlerine münhasıran delil olarak dayanabilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/(15)6-609 Esas, 2022/976 Karar sayılı emsal kararı”..Delil sözleşmesine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 193/1. Maddesinde ise;“Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükümde düzenlenen delil sözleşmesi ispat yükünün kimde olduğuna ilişkin değil, ispatın nasıl yapılacağı hakkındadır. Maddede belirtilen şekil koşuluna uyulmak suretiyle ispat konusunda tarafların anlaşması ile delil sözleşmesi kurulmuş olur. Delil sözleşmesinin geçerli olması için yazılı olarak yapılması veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarla olması gerekmektedir.
Bir hususun ispatı için münhasır delil sözleşmesi, başka bir ifadeyle sadece belli delil veya delillerle ispatı mümkün kılan daraltıcı delil sözleşmesi yapılmış ise, delil sözleşmesinde kararlaştırılan delilden başka delille ispat mümkün değildir. Zira taraflar, delil sözleşmesi ile aynı zamanda delillerini hasretmiş olurlar ve kararlaştırdıkları deliller dışında başka delil gösteremezler. Delil sözleşmesinde, hangi hukukî ilişkinin hangi delil ile ispat edilebileceğinin kararlaştırıldığının açıkça gösterilmesi gerekli olup, taraflar genel bir delil sözleşmesi yapamazlar.
Delil sözleşmesini taraflar yargılamanın her aşamasında ileri sürebilirler. Taraflarca ileri sürülmese dahi, delil sözleşmesinin mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir. Delil sözleşmesi temyiz hâlinde Yargıtay tarafından da kendiliğinden göz önünde tutulur. Delil sözleşmesi kesin delil sayıldığından gerek tarafları ve gerekse mahkemeyi bağlayacağından, hâkimin görevinden ötürü re’sen bu hususu göz önünde bulundurması mecburîdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 tarihli ve 2010/15-609 E., 2010/634 K. sayılı kararı)..” şeklindedir.
Davacı taraf delil listesinde satın alma sözleşmesine, fotoğraflara, teslim alındı tutanağına, kefalet senedine, gerektiğinde ticari defter, belge, fatura, dekont, gerektiğinde bilirkişi incelemesi ve sair delillere dayanmış olup, taraflar anasında imzalanan sözleşmenin 14. Maddesinde “..taraflar arasında çıkacak her türlü ihtilafta … A.Ş. ile … A.Ş. veya Dağıtıcı’nın defter kayıt ve belgeleri kat’i delil olacaktır….” şeklinde hüküm bulunduğu, duruşmada davacı tarafın davalı defterlerinin incelenmesi talebinin davalı tarafça kabul edilmediği ve sözleşmenin 14. Maddesine atıfta bulunulduğu görülmüştür.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, taraflar arasında geçerli münhasır delil sözleşmesi bulunmasına, davacı tarafından münhasıran davalı kayıtlarına dayanılmamış olmasına, sunulan delillere göre davacının davasının kanıtlanmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/09/2019 tarih ve 2018/1400 Esas 2019/982 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında davacı taraftan alınması gereken 179,90.TL maktu harçtan peşin olarak alınan 44.40.TL harcın tenzili ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.