Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2541 E. 2023/767 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2541
KARAR NO : 2023/767
KARAR TARİHİ : 26/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI : 2016/1284 Esas 2019/511 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 26/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/04/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Davacı …, Davalı … Ltd. Şti.’nin Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yamak verme ihalelerine, sebze ve meyve tedariklerini yapmaktadır. Bu yönüyle davalıya, davalının gösterdiği adreslerde sebze ve meyve vermiştir. Bu yönüyle davalıya, davalının gösterdiği adreslerde sebze ve meyve vermiştir. Buna dönük faturaları ve sevk irsaliyeleri mevcuttur. Davalı … Ltd. Şti. davacı müvekkile olan borcunu ödemeyince, davalı aleyhine, İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/3084 E. sayılı dosyasıyla takip başlatılmıştır. Borçlu takibe dayanak faturaların kendi kayıtlarında olamadığını ileri sürerek borca ve ferilerine itiraz etmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere; borçlu firmanın yukarıda sayılan kurumlar nezdinde yüklendiği yemek ihalelerinin sebze ve meyve ihtiyaçları müvekkilce tedarik edilmiş, borçlunun teslimini istediği yere malları teslim edilmiştir. Buna dair fatura ve irsaliye kayıtları mevcut olup delil olarak dosyaya sunuyoruz. Ayrıca malların borçlunun ihale aldığı kurumlara teslim edildiğine dair bahsedilen kurum çalışanlarının tanıklığı da mevcuttur. Borçlu firmanın, fatura ve irsaliyeleri ticari kayıt ve defterlerine işlenmemesi ve buna dayanarak itiraz etmesi haksız ve hukuksuzdur. Davalı firma yetkilisi takip sonrası müvekkili arayıp zamana ihtiyacı olduğunu bu yüzden itiraz ettiği belirtmiştir. Ancak herhangi bir ödeme de yapmamıştır. Davalı firma kötü niyetli olarak takibe itiraz edip takibi durdurmuştur. Fatura gönderildikten bir süre sonra borcun ödenmesi hususunda davacı müvekkil, davalı (borçlu)ya müracaat etmiş ise de borçlu borcunu ödememiştir. Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki hak ve alacaklarını kaçırma gayreti içerisindedir. Davalının İtirazı haksız olup, itirazının iptali için iş bu davanın açılması zarureti doğmuştur. Davalının 3. kişilerdeki hak ve alacaklarını kaçırma gayretleri olduğundan, Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki teminatlarıyla hak ve alacaklarına, dava sonuçlanıncaya kadar, davalı borçluya ödenmesi için alacağımız kadarına ihtiyati haciz konulmasına. Haksız ve dayanaksız itirazın itirazının iptaline ve takibin devamına, davalı/ borçlunun %20’dan aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatı, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin ödenmesine hükmedilmesine karara verilmesini arz ve talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunarak davanın kabulünü talep etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, açılan davanın reddini talep etmişlerdir.
MAHKEMECE:
” Dava; duran takibin devamı amacıyla, İİK 67/2 uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2016/13084 sayılı takip dosyası getirtilip incelenmiştir.
Tarafların tüm sundukları deliller toplanılmış, taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığı hususunda gerçek kişi davacının tacir olup olmadığı hususunda Bakanlar Kurulu kararı da irdelenmek suretiyle rapor alınmış, davacının 2015-2016 yıllık gelir vergisi beyannamesine göre bilanço usulüne göre defter tuttuğu, tacir sayıldığı belirtilmiş, daha sonra taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, davacının defter ve belgelerinin usul ve yasaya uygun olduğu, takip tarihi itibariyle taleple sınırlı olmak üzere alacağının 73.932,56-TL olduğu belirtilmiş, davalı şirketin 2015 yılına ait defterleri ibraz edilemediğinden, dava konusu faturaların, davalı şirket kayıtların tespitinin mümkün olmadığı konusundaki kanaati ile davalı şirket defterleri üzerinde inceleme yapılamadığına ilişkin bilirkişi beyanı da dikkate alınarak,
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; incelenen icra dosyası, davacının usul ve yasaya uygun tutulan defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan rapor doğrultusunda davacının, davalıya, davalının gösterdiği adreslerde sebze ve meyve verdiği, bu ticari ilişkiden kaynaklı alacağın tahsil edilemediği anlaşılmakla, davanın kabulüne, alacak fatura alacağı olup, likit ve hesaplanabilir olduğundan, şartları oluştuğundan İİK 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına da davacı lehine karar vermek gerekerek mahkememizdeki vicdani kanıyı yansıtan aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesi ile,
“Davanın KABULÜ ile;
Davalının İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2016/13084 sayılı takip dosyasındaki 73.932,56 TL lik alacağa yönelik itirazının iptali ile ;
Hüküm altına alınan; 73.932,56 TL alacak fatura alacağı olup likit ve hesaplanabilir olduğundan İİK 67/2 uyarınca % 20 icra inkar tazminatı olan 14.786,51 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, “şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargıtay’ın güncel içtihatları gereğince yetkisizlik kararı verilerek dosyasının yetkili Trabzon mahkemelerine gönderilmesi gerekirken yerel mahkeme tarafından yetki itirazının reddine karar verilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararının gerekçesinde müvekkili şirketin 2015 yılı defterlerini ibra edilmediği belirtilmiş ise de 08.01.2019 tarihli dilekçe ekinde bilirkişi incelemesine esas olmak üzere müvekkili şirkete ait 2015 yılı ticari defter ve belgeler ibraz edildiğini, 16.01.2019 tarihli bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere raporun müvekkiline ibraz edilen 2015 yılına ait ticari defter ve belgelerin incelenmesiyle hazırlandığını, yerel mahkeme kararının gerekçesinin hatalı olduğunu, davacı taraf tarafından müvekkili şirketin davacıya İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2016/1384 E. sayılı dosyası içinde mevcut olan 27.02.2017 tarihli ödeme emrinde borç sebebi olarak gösterilen 12 adet faturalardan dolayı borçlu olduğunu iddia edilmekte ise de müvekkili şirketin davacı tarafa ödeme emrinde gösterilen faturalardan kaynaklı bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafın alacaklı olduğu iddiasının yazılı delille kanıtlaması gerektiğine ilişkin itirazı yinelediklerini, ayrıca yerel mahkemece müvekkili şirketin ticari defterleri değerlendirmeye tabi tutulmadığını ve yalnızca davacı tarafın ticari defterlerine dayanarak hüküm kurulduğunu, bu bakımdan yerel mahkemenin kararının taraflarınca kabul edilebilir nitelikte olmayıp, yasalara ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının müvekkili şirket lehine kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ticari satımdan kaynaklı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı faturaya ve takibe konu malın verildiğini ispat yükü altındadır.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir.
“Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi ;
(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”. şeklinde düzenlenmiştir.
28/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile HMK’nın 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
Davacı defterlerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan rapora göre 87.727,87 TL alacak kaydı bulunduğu, taleple bağlı kalınarak 73.932,56 TL talep edilebileceğinin belirtildiği; Davalı defterleri yönünden hazırlanan bilirkişi raporunda takip ve dava konusu faturalardan 25837 nolu 6.939 TL tutarlı faturanın kayıtlı olup diğer faturaların kayıtlı olmadığının belirtilmiş olup, Mahkemece” davalı şirketin 2015 yılına ait defterleri ibraz edilemediğinden, dava konusu faturaların, davalı şirket kayıtların tespitinin mümkün olmadığı konusundaki kanaati ile davalı şirket defterleri üzerinde inceleme yapılamadığına ilişkin bilirkişi beyanı da dikkate alınarak” gerekçesi ile karar verildiği görülmektedir.
Mahkemece davalı şirketin 2015 yılına ait defterleri ibraz edilemediği belirtilerek davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın tam kabulüne karar verilmiş ise de, davalı vekilince 2015 yılına ait defterlerin dosyaya sunularak bilirkişi incelemesi yaptırılmış olduğu, davacı defter kayıtlarının davacının davasını kanıtlanmaya yeterli olmadığı, ilgili vergi dairesinden davaya konu faturalara ilişkin BA formları getirtilerek değerlendirilmeden eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup doğru görülmemiştir.
Sonuç olarak yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek derecede önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile HMK’nın 355 ve 353/a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/04/2019 tarih ve 2016/1284 Esas 2019/511 Karar sayılı hükmünün HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.