Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2540 E. 2023/778 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2540
KARAR NO : 2023/778

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2019
NUMARASI : 2014/1420 Esas – 2019/521 Karar
DAVA KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
BAM KARAR TARİHİ : 26.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.04.2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu sözleşmenin ifa yerinin … olduğunu, TBK’nın 89. ve İİK’nın 50. maddeleri gereğince İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağını, davalının yetkiye ilişkin itirazının haksız olduğunu, müvekkili bankanın … Caddesi … Şubesi ile dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. arasında 26/09/2012 tarihli ve 2.000.000,00 TL bedelli kredi çerçeve sözleşmesinin imzalandığını, borçlulara bu sözleşme gereğince krediler tahsis edildiğini, davalının sözleşmeyi müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, tüm borçtan ve fer’ilerinden sorumlu olduğunu, kredi borcunun vadesinde ödenmemesi nedeniyle kredi hesaplarının kat edildiğini ve ihtarnamenin borçlulara tebliğ edildiğini, davalının temerrüte düştüğünü, İzmir 24. Noterliği’nden gönderilen 05/03/2014 tarihli ve 07501 yevmiye numaralı ihtarname ile borçlulardan 1.266.038,68 TL nakit ve 869.280,00 TL gayri nakit borçlarını ödemelerinin istendiğini ancak ödeme yapılmadığını, davalının dava dışı borçlu şirketin kullandığı ve kullanacağı tüm kredilere kefil olduğunu, davalı itirazlarının haksız olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin emekli memur olduğunu, eşi mutevefa …’nın … San. Tic. Ltd. Şti.’yi kurduğunu ve kara yolu müteahhitliği yaptığını, müvekkilinin de yasal zorunluluktan dolayı eşinin şirketine ortak olduğunu, 02/03/2010 tarihinde ise şirketteki hisselerini devrederek ayrıldığını, müvekkilinin eşinin ortağı olduğu şirket ile davacı banka arasında 26/09/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmede müvekkilinin müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatı ile şahsi imzasının alındığını ve davacı bankaya müvekkilinin de kefil olarak imzaladığı 2.000.000,00 TL bedelli senedin kredi karşılığı verildiğini, bu sözleşme gereğince davacı bankanın dava dışı şirkete birtakım krediler kullandırdığını ve 26/09/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı kredilerin herhangi bir temerrüt olmadan düzenli olarak ödenerek sona erdirildiğini, davacı bankanın daha sonra dava dışı şirket ile 18/12/2013 tarihli ve 3.500.000,00 TL limitli yeni bir genel kredi sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeye dayalı olarak da 3.500.000,00 TL bedelli senedin davacı bankaya verildiğini, bu sözleşmede müvekkilinin herhangi bir kefaletinin bulunmadığını, bu sözleşmeye dayalı kullandırılan kredilerin sonrasında ödenemez hale geldiğini ve davacı bankanın İzmir 24. Noterliği’nin 05/03/2014 tarihli ve 7501 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi ile kredi hesabını kat ettiğini, müvekkilinin bu ihtarnameye İzmir 15. Noterliği’nin 14/03/2014 tarihli ve 3999 yevmiye numaralı ihtarı ile itiraz ettiğini, bu nedenle müvekkilinin temerrütünün söz konusu olmadığını, müvekkili hakkında başlatılan takibin haksız olduğunu, davacı bankanın elinde bulundurduğu 2.000.000,00 TL ve 3.500.000,00 TL bedelli iki ayrı teminat senedini Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2178 sayılı dosyasında takibe koyduğunu, takibe konu alacak miktarı 1.256.426,16 TL iken takibe iki ayrı ve bu borç miktarının hayli üzerinde olan senetlerin konu edilmesinin ilginç olduğunu, 3.500.000,00 TL tutarındaki senette müvekkilinin imzası olmadığını ileri sürerek açtıkları Karşıyaka 2. İcra Hukuk Mahkemesi’ndeki 2014/137 Esas ve 2014/325 Karar sayılı takibin iptali davasının kabul edildiğini ve takibin müvekkili yönünden kısmi olarak iptal edildiğini, davacı bankanın dava dışı şirket ile iki adet genel kredi sözleşmesi imzaladığını, aynı borçlularla yeni ve üst limitli bir sözleşme yapılmasının aslında diğer sözleşmenin fiilen sona erdiğini ortaya koyduğunu, dolayısıyla yeni kullandırılan krediler ile müvekkili ile davacı banka arasındaki hukuksal bağın açıkça ortadan kalkmış olduğunu, yeni kullandırılan krediye dayandırılarak eski sözleşmede yer alan kefillerin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini, davaya konu takipte iki sözleşmeye de dayanıldığını, Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2178 sayılı dosyası ile ilgili menfi tespit davası açma haklarını saklı tuttuklarını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına kötü niyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE: “…Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre; davacı banka ile dava dışı şirket arasında 26/09/2012 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli ve 18/12/2013 tarihli 3.500.000,00 TL bedelli iki adet kredi çerçeve sözleşmesinin imzalandığı, davalının 2.000.000,00 TL bedelli sözleşmede 2.000.000,00 TL kefalet limiti ile kefil olarak yer aldığı, bu sözleşmeye dayalı olarak dava dışı asıl borçlu şirkete nakit kredi kullandırıldığı ve gayri nakit kredi açılarak 170.000,00 TL ve 650.000,00 TL bedelli teminat mektupları ile hesabı üzerine çek karnesi verildiği, yine 3.500.000,00 TL bedelli sözleşmeye dayalı olarak nakit krediler kullandırıldığı, davalının 3.500.000,00 TL bedelli sözleşmede imzasının bulunmaması nedeniyle bu sözleşmeye dayalı olarak kredi borcundan dolayı yani bu tarihten sonra kullandırılan kredilerden dolayı sorumluluğunun olmadığı, davalının sadece 26/09/2012 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi kapsamında sorumlu olduğu, davalının TBK’nın 590. maddesi gereğince 14/03/2014 tarihinde temerrüte düştüğü, 27/02/2014 ihtarname tarihinden sonra 17/03/2014 tarihinde 263.309,57 TL ve 21/03/2017 tarihinde 123.203,87 TL ödeme yapıldığı, davacı vekili tahsilatın kaynağını … Bakanlığı … ile müvekkili banka arasında imzalanan 09/12/2013 tarihli temlik sözleşmesine dayandırmış ise de; temlik sözleşmesinin 19/12/2013 tarihli 3.500.000,00 TL bedelli sözleşmeden önce olması ve ödemelerin ise 2014 tarihli olması edeniyle bu iddianın yerinde görülmediği, ihtarname tarihi itibariyle asıl alacak miktarının 1.266.038,68 TL olduğu, davalının sorumlu olmadığı 40.594,30 TL ve 165.759,15 TL tutarındaki krediler düşüldükten sonra ise ihtarname tarihi itibariyle asıl alacak miktarının 1.059.685,23 TL olduğu, davacı bankanın uyguladığı faizin genel kredi sözleşmesi hükümlerine ve … tebliğlerine uygun olduğu, BSMV yönünden de gider vergisi mükellefi olan davacı bankanın bu vergiyi sözleşme hükmü gereği borçlulara yansıtma yetkisinin olduğu, bu miktar asıl alacak üzerinden yapılan hesaplama sonucunda davalının kefalet imzasının bulunduğu 26/09/2012 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan kredilerden dolayı davacı bankaya İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2014/5234 sayılı dosyasında tahsilinde tekerrür olmamak kaydı ile 703.431,62 TL’si asıl alacak, 33.764,72 TL’si işlemiş faiz, 1.688,24 TL’si BSMV olmak üzere toplam 738.884,57 TL nakit, 820.000,00 TL gayri nakit ve 33.600,00 TL’si otuz adet çek depo sorumluluk tutarı olmak üzere toplam 1.592.484,57 TL borcunun bulunduğu ve bu miktar borca itirazında haksız olduğu anlaşıldığından, davalının bu miktar borca itirazının iptali yönünde davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Alacak likit olduğundan nakdi borç toplamı üzerinden davacı yararına % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmiştir” gerekçesi ile;
“Davanın KISMEN KABULÜ ile;
İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2014/5234 sayılı dosyasında tahsilinde tekerrür olmamak kaydı ile davalının 703.431,62 TL’si asıl alacak, 33.764,72 TL’si işlemiş faiz, 1.688,24 TL’si BSMV olmak üzere toplam 738.884,57 TL nakit, 820.000,00 TL gayri nakit ve 33.600,00 TL’si otuz adet çek depo sorumluluk tutarı olmak üzere toplam 1.592.484,57 TL borca itirazının iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına,
Davacı bankanın, asıl alacak tutarı olan 703.431,62 TL’ye takip tarihinden, tazmin edilmesi halinde gayri nakit teminat mektubuna tazmin edilme tarihinden itibaren ve deposu istenen çeklerin çek sorumluluk tutarlarının ödenmesi durumunda ödendiği tarihten itibaren yıllık % 72 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisi uygulama yetkisinin bulunduğuna,
Davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
Nakit borç toplamı olan 738.884,57 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden, reddedilen kısım yönünden davalı vekilinin tazminat isteğinin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçelerinin yerel mahkemece hiçbir şekilde nazara alınmadığını, itirazlarının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, 09/12/2013 tarihli temlik sözleşmesine göre tahsilata ilişkin mahsup işlemlerinin 18/12/2013 tarihli 3.500.000 TL bedelli kredi sözleşmesinden yapılmış olduğunu, davalarının haklılığı mahkemeye ibraz edilen bilirkişi raporuyla sabit olmasına rağmen yerel mahkemece aksi yönde davanın kısmen kabul kararı verilmesinin usul, yasa ve Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, eksik incelemeyle yasaya aykırı hüküm tesis edildiğini, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hakkında genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılan davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; mahkemece hükme esas alınan 31/10/2018 tarihli asıl rapor ve 11/02/2019 tarihli ek raporların denetime elverişli ve açık olmasına, davacının tahsilatlara dayanak gösterdiği 09/12/2013 tarihli temlik sözleşmesinin 18/12/2013 tarihli 3.500.000 bedelli kredi sözleşmesinden önce olmasına, TBK 102 maddesi gereğince yapılan tahsilatların muaccel olan borca öncelikle mahsubu gerekeceğinden, mahkemece, icra takibinden önce yapılan tahsilatların davalının kefili olduğu önceki tarihli 26/09/2012 tarihli 2.000.000 bedelli kredi sözleşmesinden mahsup ederek karar verilmiş olmasına, bu hususta hukuka bir aykırılık bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26/04/2019 tarihli ve 2014/1420 Esas – 2019/521 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 26.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.