Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2502 E. 2023/693 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2502
KARAR NO : 2023/693
KARAR TARİHİ : 06/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/04/2019
NUMARASI : 2017/1358 Esas 2019/408 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2023

Davalı ve fer’i müdahil … AŞ vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, … plakalı 2015 model “…” marka aracı davalı şirketten satın aldığını, “dikiz aynasında tavanda bulunan arka park sensörleri ile arka cam görüntüsünün birlikte görülmemesi” şeklindeki ayıbının sonradan belirlendiğini, bu ayıbın müvekkili şirket temsilcisi tüm koltuk ve dikiz aynası ayarlarını denemesine ve kontrol etmesine rağmen giderilmediğini, durumun derhal davalıya bildirildiğini, müşteri hizmetlerinden olumlu ya da olumsuz cevap alınamadığı için davalının yetkili servisinin aracı kendi imkanları ile bir başka özel … servisine kontrol amaçlı olarak götürdüğünü, bu serviste araçtaki problemin var olduğunun belirlendiğini, durumun derhal davalıya bildirildiğini, davalının ise 28/12/2015 tarihinde “hiçbir bir problem olmadığını” bildirdiğini, bu kez davalıya İzmir 21. Noterliği’nin 11/06/2016 tarihli, 04926 yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının Beyoğlu 37. Noterliği’nin 19/02/2016 tarihli, 4307 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiğini, davalının bu ihtarında “müvekkilinin, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’dan yararlanamayacağını, zira; ticaret şirketi olduğunu” ileri sürdüğünü, müvekkilinin başvurusu üzerine Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/6 D.İş sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bu dosyada düzenlenen raporda ayıbın varlığının ve “gizli ayıp olduğunun” belirtildiğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, aracın müvekkili şirket temsilcisinin ailesi tarafından kullanılmakta olduğunu belirterek, aracın misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde fatura bedelinin müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın üreticisinin … A.Ş. olduğunu, müvekkilinin sadece bayi olduğunu, bu durumun davacıya ihtarname ile bildirildiğini, davacının ticaret şirketi olduğunu, aracın satın alındıktan sonra kullanım amacının değişmesinin satış işleminin hukuki niteliğine bir etkisinin olmayacağını, aracın şirket adına satın alındığını ve şirket adına kayıtlı olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, aracın satış işleminin ticari satış olduğunu, aracın 21/07/2015 tarihinde satın alındığını ve aynı gün davacıya teslim edildiğini, davacının dava konusu sorun ile ilgili olarak 09/11/2015 tarihinde müvekkili servise başvurduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile ayıp ihbarının 6102 sayılı TTK’nın 23/C maddesi gereğince 2 ve 8 günlük sürelerde yapılması gerektiğini, davacının ayıp ihbarının süresinde olmadığını, aracın koltuğuna ilk defa oturulduğunda dahi anlaşılabilecek bir durumdan dolayı 112 gün sonra müvekkili şirket servisine gelinmesinin ve 206 gün sonra ihtarname gönderilmesinin basiretli bir tacirin yapacağı bir iş olmadığını, zaman aşımı süresinin ve hak düşürücü sürenin dolduğunu, dava konusu aracın ayıplı olmadığını, aynı marka ve model araçlarla aynı özelliklere sahip standart bir araç olduğunu, dolayısıyla muadil olarak da aynı marka ve model araçlarla kıyaslanarak değerlendirme yapılması gerekeceğinden ayıptan söz edilemeyeceğini, var olduğu ileri sürülen durumun kullanıcının yanlış ayarlama ve kullanmasından kaynaklandığını, durumun ayıp oluşturmasının ve trafik güvenliğini tehlikeye atmasının söz konusu olmadığını belirterek, davanın öncelikle husumet, görev ve zaman aşımı nedeniyle, bunlar olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.

MAHKEMECE: “…Tespit dosyasında aldırılan bilirkişi raporu ile mahkemece aldırılan bilirkişi raporunun konusunda uzman kişiler tarafından düzenlenmiş olması, her iki raporda da dava konusu araçtaki ayıbın ayrıntısıyla ve gerekçesiyle birlikte ortaya konmuş olması, raporların uygulama sonucu düzenlenmiş bulunması ve dava konusu somut olaya uygun bulunması nedeniyle birbiriyle uyumlu olan raporlara itibar edilmiş, mahkememizce yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili 07/05/2018 tarihli dilekçesi ile; dava konusu aracın dahil olduğu … serisinin üretiminin 2015 yılı itibariyle sonlandırıldığını, yenisinin üretilmediğini belirtmiştir.
Olayda uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesinde; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niceliği etkileyen, niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcını ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından sorumludur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Benimsenen bilirkişi raporlarına göre; davalı tarafından davacıya satışı gerçekleştirilen araçta süreklilik arz edecek ve araçtan beklenen faydayı sağlamayacak nitelikte ayıp olduğu, bu ayıbın üretimden kaynaklandığı, ayıbın gizli ayıp olduğu, davalının ayıba karşı tekeffül borcunun bulunduğu, bunun dayanağının ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi olduğu, aracın aynı modelinin üretilmemesi nedeniyle yenisi ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın bedel iadesi isteğinin de bulunduğu anlaşıldığından, haklı görülen davanın kabulü ile araç bedelinin davacıya iadesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile;
“Davanın KABULÜ ile;
Dava konusu … plakalı, … marka, 2015 model, … cinsi aracın davacı tarafından davalıya iadesi koşulu ile aracın fatura bedeli olan 224.325,22-TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince usule yönelik itirazlarının kabul edilmediğini, zamanaşımı itirazları ve süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına yönelik itirazlarının ilk derece mahkemesince, aracın garanti süresinin geçmemiş olduğu, garanti süresi içerisinde ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak istekte bulunulabileceğinden bahisle kabul görmediğini, ayıp iddiasını kabul etmemekle beraber süresinde yapılmış ayıp ihbarının bulunmadığını, dava konusu aracın satışının ticari bir iş niteliğinde olduğunu, aracın 21.07.2015 tarihinde satın alındığını ve davacıya teslim edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iddia edilen ayıbın ihbarının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Md. 23/c hükmü gereği süresinde sayılayacağı gibi 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Md. 18/3 hükmü gereği davacı yanın keşide ettiği ihtarnamenin, keşide tarihi itibarı ile de ihbar ve taleplerinin vaki olmuş sayılacağını, ihtarname tarihi olan 11/02/2016 tarihi itibarı ile de süresinde olmadığını, davacının tüm talep haklarının zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davacının tacir olduğunu, nitekim, aracın koltuğuna ilk defa oturulduğunda dahi anlaşılabilecek bir durumdan dolayı 112 gün sonra müvekkili şirket servisine gelmesinin ve 206 gün sonra ihtarname keşide etmesinin basiretli bir tacirin sorumluluğunu yerine getirmediği anlamına geldiğini, ayıp ihbarının satıcı, üretici, ithalatçıya karşı ileri sürülmesi gerektiğini, özel bir servise karşı yapıldığı iddia olunan ayıp ihbarının hiçbir hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, davalı müvekkilinin ve ana bayi … AŞ’nin hiçbir bağlantısının bulunmadığı özel bir servise yapıldığı iddia edilen ayıp ihbarından davalı müvekkili yönünden sorumluluğun doğmayacağını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Fer’i müdahil …. AŞ vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının ayıp ihbarı için resmi şekil şartına bağlı olan bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, dolayısıyla buna bağlanan haklardan vazgeçmiş kabul edilmesi gerektiğini, alıcı, taşınırlarda teslim, taşınmazlarda tescilin ardından ayıbı veya daha sonradan fark ettiği ayıpları satıcıya açık bir irade beyanıyla bildirmezse, bu durumda alıcının, ayıbı zımni bir irade beyanıyla kabul ettiğinin varsayılacağını ve alıcının bu durumda satıcının ayıptan sorumluluğunu iddia edemeyeceğini, alıcının gözden geçirme külfetini yerine getirmemesi durumunda da ayıbı kabul ettiğinin varsayıldığını, gizli ayıplarda ise alıcının, gizli ayıbı fark ettiği anda bunu satıcıya bildirmekle yükümlü olduğunu, aksi halde satıcının bu ayıptan sorumlu tutulamayacağını ve alıcının ayıbı kabul etmiş sayılacağını, kaldı ki dava konusu aracın gizli ayıplı olduğunu iddia eden alıcının seçimlik haklarını makul bir süre içerisinde kullanması gerektiğini, somut olayda öğrenme tarihi ile işbu davanın açıldığı tarih arasında tam 7 ay süre geçmiş bulunduğunu, davacının aracı, satın aldığı tarihten dava açtığı tarihe kadar da sorunsuz bir şekilde kullandığını, dava konusu aracın 21.07.2015 tarihinde trafiğe çıktığını, davacının 09.11.2015 tarihinde yani satın aldıktan 4 ay sonra şikayet için satın aldığı bayiye başvurduğunu, davacının şikayeti sürücü koltuğuna oturulduğunda ve dikiz aynasına bakıldığında, arka park sensörünün tam olarak görülmediği olup bu durumun davacının aracı satın alırken deneme sürüşünde (bu olmazsa aracı satın aldıktan sonra ilk kullanımında) kolayca fark edeceği bir durum olduğunu, eğer bu durum ayıp olarak kabul edilse bile belli ki açık ayıp olduğunu, her sürücünün hayatın olağan akışına göre arabaya biner binmez ilk kontrol ettiği şeylerden birinin dikiz aynası olup davacının bu durumu 4 ay sonra fark etmesi ve 19.02.2016 tarihinde yani aracı satın aldıktan 7 ay sonra ihtarname göndermesinin, davasını da 17.06.2016 tarihinde yani aracı satın alıp ayıbı öğrendikten tam 11 ay sonra açmasının usule uygun olmadığını, hal böyle iken yerel mahkemenin bu durumu gizli ayıp olarak değerlendirerek içtihatlara, usul ve yasaya aykırı hüküm kurduğunu, kararın kaldırılmasını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ayıp nedeniyle satıştan dönülerek misli ile değiştirme, bu olmadığı takdirde satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; dosyaya sunulan denetime elverişli ve açık akademisyen otomotiv uzmanı bilirkişiden alınan rapora göre dava konusu aracın gizli ayıplı olmasına, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmasına, davalının satıcı olarak ayıptan sorumlu olmasına göre davalı vekilinin ve fer’i müdahil … AŞ vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/04/2019 tarih, 2017/1358 Esas ve 2019/408 Karar sayılı kararına karşı davalı ve fer’i müdahil … AŞ. vekillerinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 15.323,65 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 3.875,40 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 11.448,25 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf kanun yoluna başvuran fer’i müdahil … AŞ. taraftan alınması gereken 15.323,65 TL istinaf karar harcından başlangıçta alınan 3.831,00 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 11.492,65‬ TL’nin fer’i müdahil … AŞ.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı ve fer’i müdahil … AŞ. tarafından yapılan istinaf masraflarının ayrı ayrı üzerlerinde bırakılmasına,
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 06/04/2023