Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2498 E. 2023/692 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2498
KARAR NO : 2023/692
KARAR TARİHİ : 06/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2019
NUMARASI : 2015/972 Esas 2019/201 Karar
ASIL DOSYA
DAVA : İtirazın İptali
BİRLEŞEN DOSYA (İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/973 Esas,2015/817 Karar)
DAVA : İtirazın İptali
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2023

Taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DOSYADA
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı çalışanı … isimli işçinin işçilik alacaklarının ödenmediği ididası ile İzmir 5. İş Mahkemesinin 2014/578 esas sayılı dosyası üzerinden 4857 sayılı iş yasasının 2. Maddesi uyarınca asıl işveren olarak alt işveren işçilerinin işçilik alacaklarından sorumlu bulunduklarını belirterek aleyhlerine alacak davası açtığını, mahkemenin dava dışı işçinin alacaklarına hükmettiğini, dava dışı işçinin vekili tarafından İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2015/8420 sayılı takip dosyası üzerinden alacaklarını icra takibine konu yaptığını, … isimli işçiyi çalıştıran davalı şirketin asli ve nihai olarak işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak sorumlu olduğunu, sorumlu olduğu miktar üzerinden müvekkili şirketin rucuen alacağını tahsil amacıyla davalı şirket aleyhine İzmir 8. İcra Dosyasının 2015/10774 sayılı takip dosyası üzerinden ilamsız takiplerde ödeme emri ile 5.813,75 TL asıl, 58,54 Tl işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.872,29 TL üzerinden alacak takibi yaptığını, davalı şirketin takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğuru iddia ederek İzmir 8 İcra Müdürlüğünün 2015/10774 sayılı dosyasına itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketle ihale sözleşmesi temelinde kurmuş olduğu hukuki ilişkiye istinaden güvenlik hizmeti verdiğini, kanun koyucu tarafından 6522 Sayılı Kanun ile 4857 Sayılı İş Kanunun 112. Maddesinde yapılan değişikliği göre ihale sözleşmesine istinaden faaliyet gösteren yükleniciler tarafından istihdam edilen işçilerin kıdem tazminatlarından ilgili kamu kurumunun sorumlu olduğunu, ayrıca somut olayda 4857 Sayılı İş Kanunun 6.maddesi anlamında işyeri devri olgusu bulunduğunu, anılan maddedeki düzenlemeye göre devir tarihinin üzerinden 2 yıl geçmesi halinde işyerini devreden işvereninin sorumluluğunun ortadan kalkacağını, taraflar arasında imzalanan ihale sözleşmesi içeriğinde de davacı tarafın, kendisine ait işyerinde çalışan işçilere yapmış olduğu ödemeler yönünden yüklenicilere rücu hakkının bulunduğu sonucunu doğuracak herhangi bir düzenlemenin bulunmadığını, bu nedenle takibin ve davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DOSYADA:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Şti arasında … AŞ’ye güvenlik hizmeti verdiğini, verilen bu hizmet karşılığında aylık olarak ödemelerin kendilerine yapıldığını, davalının kendi çalışanlarını SGK’ya bildirdiğini ve primlerinide kendisinin ödediğini, davalı çalışanlarından … tarafından … aleyhine İzmir 10.İş Mahkemesinde 2014/516 Esas sayılı dosya üzerinden açılan davada işçi …’nın işten ayrıldığı tarihe kadar müvekkil …’a ait işyerinde taşeron firmalar adına güvenlik işçisi olarak çalıştığını bildirerek davalıdan alması gereken kıdem tazminatı alacağının en yüksek mevduat faizi ve ferrileri ile birlikte …tan tahsiline hükmedildiğini ve bu ilam gereğince açılan icra dosyasında 18.487,81 TL ödeme yaparak dosyayı infazen kapattığını, davalı şirketin işçisine ödemesi gereken işçi alacaklarının müvekkile icra tehdidi altında ödetilmiş olması dolayısıyla kendisine rücu edilmesi zarureti hasıl olduğunu, bu nedenle davalı hakkında İzmir 8.icra Müdürlüğünün 2015/10768 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı tarafın haksız şekilde itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davacı şirketle ihale sözleşmesi temelinde kurmuş olduğu hukuki ilişkiye istinaden güvenlik hizmeti verdiğini, kanun koyucu tarafından 6522 Sayılı Kanun ile 4857 Sayılı İş Kanunun 112. Maddesinde yapılan değişikliği göre ihale sözleşmesine istinaden faaliyet gösteren yükleniciler tarafından istihdam edilen işçilerin kıdem tazminatlarından ilgili kamu kurumunun sorumlu olduğunu, ayrıca somut olayda 4857 Sayılı İş Kanunun 6.maddesi anlamında işyeri devri olgusu bulunduğunu, anılan maddedeki düzenlemeye göre devir tarihinin üzerinden 2 yıl geçmesi halinde işyerini devreden işvereninin sorumluluğunun ortadan kalkacağını, taraflar arasında imzalanan ihale sözleşmesi içeriğinde de davacı tarafın, kendisine ait işyerinde çalışan işçilere yapmış olduğu ödemeler yönünden yüklenicilere rücu hakkının bulunduğu sonucunu doğuracak herhangi bir düzenlemenin bulunmadığını, bu nedenle takibin ve davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

MAHKEMECE: “…Dava dilekçeleri, cevap dilekçeleri, alınan bilirkişi raporları, asıl ve birleşen dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi ve sözleşmenin eki niteliğinde bulunan şartnamelerde, tarafların asıl işveren ve alt işveren oldukları işçilerin, fiili işçilik dışındaki diğer tazminat, hak ve alacaklarından hangi tarafın hangi oranda sorumlu olduklarına dair bir hüküm olup olmadığı incelendiğinde; taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinin 22. maddesi ve atıf yaptığı Genel Şartnamenin 6. bölümündeki 38. maddesindeki 7. bendinde “yüklenicinin iş verdiği alt yüklenicilerin gündelikçi, haftalıkçı veya aylıkçı olarak iş yerinde çalıştırdığı işçi personel ve teknik elemanların…. ücretlerinin ödenmesinden doğrudan doğruya yüklenici sorumludur.” hükmünün mevcut olduğu, bu düzenleme karşısında asıl dosya ve birleşen dosya yönünden davalının çalıştırdığı dava dışı işçilerin çalıştıkları döneme isabet eden işçilik hak ve alacaklarından sorumlu oldukları, bu sorumluluğun tam olduğu kanaatine varılmış, takip tarihinden önce davacının davalıyı temerrüde düşürmediği, 06/03/2018 tarihli bilirkişi raporunun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kabul edilerek, alacağın likit olduğu gözetilerek davanın kısmen kabul kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile;
“Asıl dosya yönünden;
Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile ,
İzmir 8.İcra Müdürlüğü’nün 2015/10774 esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 5.813,75 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine
5.813,75 TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Birleşen dosya yönünden;
Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile;
İzmir 8.İcra Müdürlüğü’nün 2015/10768 esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 4.630,78 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4.630,78 TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, bilindiği üzere sözleşmelerin kanunlara aykırı olamayacağını, İş ve Sosyal Güvenlik Hukukuna ve bu çevrede kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelerin nitelikçe emredici ve kamu düzenine ilişkin olduklarından, sözleşmelerde İş ve Sosyal Güvenlik Hukukuna ve bu çevrede kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelere aykırı hükümlerin uygulanamayacağını, yok kabul edilmek durumunda olduğunu, bu gerekliliğin aynı zamanda Hukukun Genel İlkelerinin gereği olduğunu, somut olayda kıdem tazminatının 6552 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra ödendiğini, kıdem tazminatı alacakları kamu düzeninden olduklarından 6552 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112 nci maddesine eklenen fıkralar uyarınca, asıl işveren olan davacının kıdem tazminatı yönünden de alt işveren olan müvekkili şirkete rücu edemeyeceğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davacı vekili istinafa cevap ve katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; davalının zamanaşımı iddiasının somut olayla örtüşmediğini, öte yandan davalının istinaf başvurusunda iddialarında dayanmış olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112 nci maddesine eklenen fıkranın Anayasa Mahkemesinin 19/09/2019 tarih ve 2019/42 Esas, 2019/73 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, kaldı ki dava dışı işçilerin çalıştıkları tarih itibarı ile bu kanun kapsamında olmadıklarını, dolayısıyla davalının istinaf başvurusunda ileri sürdüğü hiçbir iddianın kabul edilebilir olmadığını, başvurunun esastan reddinin gerektiğini, asıl dava yönünden; davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmişse de ilk derece mahkemesince hangi dayanak ile kısmen kabule, hangi kaleme yönelik kısmen ret verildiğine ilişkin hiçbir gerekçe belirtilmediğini ve dosyada alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu, yine birleşen dava yönünden de; davalı şirketin, kendi işçisinin kıdem tazminatı ve benzeri alacaklarından esasında tek başına sorumlu olacağını, müvekkili tarafından davalıya ödenen hak edişlerinin davalının tüm gider kalemlerini kapsadığını ve müvekkili şirketin asıl işveren sıfatıyla ve icra tehdidi altında yaptığı ödemenin, davalıya isabet eden kısmının tamamını müvekkile ödemesi gerekeceğinin hakkaniyet gereği olduğunu, asıl dosya ve birleşen dosyada kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ve birleşen dava, İİK 67. madde gereğince açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf talebi yönünden; Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinin 22. maddesine ve atıf yaptığı Genel Şartnamenin 6. bölümündeki 38. maddesindeki 7. Bendine göre yüklenici olan davalının işçi ücretlerinin ödenmesinden doğrudan sorumlu olmasına, alacağında likit olmasına göre davalı vekilinin asıl dosya ve birleşen dosya yönünden istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf talebi yönünden; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihinden itibaren ise bu sınır 4.400,00 Türk Lirasıdır. Davacı tarafın istinafa konu ettiği asıl dosyada reddedilen miktarın 58,54 TL, birleşen dosyada ise reddedilen miktarın 1.638,65 TL olduğu anlaşılmakla 16/04/2019 tarihli gerekçeli kararda reddedilen miktarlar kesin niteliktedir.( Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2021/10394 esas ve 2022/13053 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece reddedilen kısım yönünden verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının davacıdan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerden mahkemenin red edilen kısma ilişkin hükmünün kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine, davalı vekilinin asıl dosya ve birleşen dosya yönünden istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun reddedilen kısma ilişkin kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
Peşin alınan harcın davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kararın tebliği, kesinleştirme ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
B- İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2019 tarih, 2015/972 Esas ve 2019/201 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin asıl dosya ve birleşen dosya yönünden istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 713,46 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 178,40 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 535,06 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 06/04/2023