Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2412 E. 2023/483 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2412
KARAR NO : 2023/483
KARAR TARİHİ: 15/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2019
NUMARASI : 2016/946 Esas 2019/230 Karar
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin uzun zamandan beri ticaretle uğraştığını, işlerinin finansmanı açısından … Sanayi Sitesindeki …. Bankası Şubesinden kredi kullandığını, bu kredilerin ödemelerini düzenli bir şekilde öderken, rahatsızlanarak, açık kalp ameliyatı geçirdiğini, bu nedenle de geri ödemesinin son kısmını yapamadığını, bunun üzerine banka tarafından Selçuk İcra Müdürlüğünün 2016/520 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, 10/03/2016 tarihinde müvekkilinin adresine ödeme emrinin tebliğ edildiğini, ancak 31.255,65 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibindeki işbu alacak miktarının, müvekkili tarafından, … İnternet Şubesi vasıtasıyla 21/04/2016 tarihinde alacaklıya gönderildiğini, banka tarafından, müvekkiline, bu miktarın ödenmesinden sonra herhangi bir borcunun kalmayacağının belirtildiğini, fakat, ödemenin yapılmasına rağmen yine de banka tarafından borçlu gösterildiğini belirterek, davalı banka tarafından, müvekkilini borçlu göstermeye çalıştığı haksız ve yersiz işlemlerine göre toplamda 14.344,41 TL’lik bedelde borçlu olmadığının tespitine, ayrıca alacaklının önceden yapmış olduğu icra takibi ile borcu irtibatlandırması söz konusu olduğundan, alacaklıya %40 icra inkar tazminatı tahmiline, davalının kötü niyetli olması sebebiyle en az %10 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından, davalı müvekkili bankadan kullanılan kredinin ödenmediğini ve davacı ve kefillerine 01/04/2015 tarih ve 32891 yevmiye nolu ihtarı ile Beşiktaş 17. Noterliğinden ihtarname gönderildiğini, gönderilen ihtarnamenin muhtara tebliğ edildiğini ve haber kağıdının kapıya yapıştırıldığını, diğer ihtarnamenin ise çalışanı tarafından alındığını, kefillere gönderilen ihtarnamelerin de yine çalışan tarafından alındığını, yani borçlu ve kefillere gönderilen ihtarnamalerin yasal olarak 06/04/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, bu süreçten sonra borcun tamamının borçlu tarafından ödenmediği için, müvekkili banka tarafından 10/03/2016 tarihinde Selçuk İcra Müdürlüğünün 2016/522 Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, borçlunun icra takibin başladıktan sonra bir kısım ödemeyi müvekkili kuruma yaptığını, fakat icra takibine intikal eden bir dosyada, takip sonrası işleyecek faiz, faizin BSMW’si, vekalet ücreti, masraflar ve tahsil harcının dosya borcu kapsamında olduğunu, takip çıkışı olan rakamı yatırmanın, icra takibini sonlandırmayacağını belirterek, davacı tarafından açılan davanın haksız ve hukuka aykırı oludğunu, davacının, davalı müvekkile gerek icra takibinden, gerek kredilerden ve gerekse de kullandığı çek karnesinden ötürü borcu ve sorumluluğunun bulunduğunu, bu nedenle de davacının, davalı müvekkil bankaya borcu olmadığının tespiti nedeniyle açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
MAHKEMECE: ” Dava; Bankacılık sözleşmesinden kaynaklı borçlu olmadığına dair tespit istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, davacı ile davalı banka arasında yapılan kredi sözleşmesi kapsamında, davacıya sağlanan kredinin ödenmeyen kısmı yönünden, davalı banka tarafından, davacı aleyhine Selçuk İcra Müdürlüğünün 2016/520, 2016/521 ve 2016/522 Esas sayılı dosyalarında icra takibi başlatıldığı, davacının bankaya olan borcundan dolayı davalı bankaya kısmi ödemede bulunduğu, davalı bankanın ise yapılan ödemeye müteakip, ödenmeyen banka alacağından dolayı 21/04/2016 tarihli ihtarname keşide ederek, davacıdan 3.749,29 TL bakiye temerrüt faizi, 1.290,00 TL 1 adet çek yaprağı banka sorumluluk tutarı, 7.102,89 TL dosya vekalet ücreti, 1.677,23 TL icra müdürlüğü terkin harçları, 525,00 TL ipotek fek bedeli talep ettiği, Mahkememizce banka kayıtları ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen ve benimsenen Bankacılık konusunda uzman … tarafından düzenlenen rapora göre, davacı tarafça, davalı bankaya olan sözleşme kapsamındaki borcuna karşılık yapılan ödemeler mahsup edildiğinde, davalı bankanın 21/04/2016 tarihi itibariyle davacı borçludan talep ettiği 3.749,29 TL kalan temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisi alacağının 132,68 TL’lik kısmını ve talep edilen 525,00 TL ipotek fek bedelinin ihtarname tarihi itibariyle davacıdan fazladan talep edildiği, talep edilen icra takip giderleri ile vekalet ücretinin hesaplanması konusunda bilirkişi incelemesi ve buna dair hesap raporunun dosyaya ikmali gerektiği, davacı taraf ise işbu yöndeki iddiasını ispata yönelik gerekli gider delil gider avansını süresinde yatırmadığı, bu nedenle ihtarnamede talep edilen takip giderleri ve takip vekalet ücretine ilişkin alacağa yönelik borçlu olmadığı iddasını ispat edemediği, davacının banka ile olan sözleşmesi kapsamında, farklı kalemlerde kullandırılan kredi alacağına ilişkin olarak birden fazla tahsilde tekerrüre yol açmayacak şekilde takip yapması ve aynı alacağa ilişkin tekerrür oluşturmayacak şekilde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmasına engel yasal düzenleme bulunmadığı, keza var ise işbu takiplere ilişkin itirazın şikayet olarak süresi içerisinde, takibi yapan icra dairelerinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine yapılması zorunlu olup, davacı tarafça da işbu takiplere yönelik icra mahkemesine yapılmış şikayet bulunduğuna dair kanıt sunulmadığı, işbu nedenle birden fazla takip yapılması sebebiyle, fazladan takip giderlerine sebebiyet verildiği ve bundan dolayı müvekkilinin borçlu olmadığına dair davacı vekilinin talebi Mahkememizce kabul görülmemiş olup, davanın 132,68 TL’lik bakiye temerrüt faizi ve %5 gider vergisi alacağı ile 525,00 ipotek fek bedeli alacağına ilişkin borçlu olmadığına dair davasının kabulüne, bakiye alacağa ilişkin davasının ise reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile davalı alacaklı … Bankası A.Ş.’nin 21/04/2016 tarihi itibariyle davacı borçludan talep ettiği 3.749,29 TL kalan temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisi alacağının 132,68 TL’lik kısmından ve talep edilen 525,00 TL ipotek fek bedeli alacağından dolayı davacının, davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının büyük oranda haksız ve yersiz olduğunu, bilirkişi raporunda istenilen vekalet ücretinin uygun olduğundan bahsedilmediğini, müvekkilinden davalı bankadan haksız ve yersiz olarak fazladan tahsilat yaptığı tespit edilmesi gerekirken eksik inceleme yapıldığını, bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, mahkemenin görev ve yetkisinde olan talebin incelenmeden karar tesis edilmesinin eksik, hatalı ve yanlış olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bozulması veya kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bankacılık işleminden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı kredi sözleşmeleri kapsamında ödemenin yapılmasına rağmen yine de banka tarafından borçlu gösterildiğini belirterek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı taraf davanın reddini savunmuştur.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, davacı tarafça, davalı bankaya olan sözleşme kapsamındaki borcuna karşılık yapılan ödemeler mahsup edilerek hazırlanan denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğinin anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarih ve 2016/946 Esas 2019/230 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 15/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.