Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2392 E. 2023/481 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2392
KARAR NO : 2023/481
KARAR TARİHİ: 15/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
NUMARASI : 2018/1280 Esas 2019/470 Karar
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı kredi borçlusu …Şti. ve kredi kefili davalı arasında genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, borcun ödenmesi için Beyoğlu 48. Noterliği’nin 24/05/2018 tarihli 58174 yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalının ve asıl borçlunun sözleşmede bildirilen adreslerine gönderildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10315 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itirazının yerinde olmadığını, yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda müvekkilinin alacağının ortaya çıkacağını, sözleşmede uygulanacak faiz oranının belirlendiğini belirterek, davalının itirazının iptaline, müvekkili yararına alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı kredi borçlusu şirketin eski ortaklarından olduğunu, Karşıyaka 5. Noterliği’nin 07/11/2017 tarihli 32458 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile 400 adet hissesini ve şirketin aktif ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçlarını … isimli kişiye 10.000.000,00 TL bedel karşılığında devrettiğini, bu devirle birlikte şirket adına tahakkuk eden ve edecek olan her türlü kamu borçlarıyla birlikte özel hukuk tüzel ve gerçek kişilerine olan tüm borçların devralan … tarafından ödeneceğinin sözleşmede düzenlendiğini, bu devir sözleşmesi ile birlikte müvekkilinin dava dışı şirket ile ilişiğinin ve şirketin borçlarından sorumluluğunun ortadan kalktığını, müvekkiline gönderilen ihtarnameye müvekkili tarafından Beyoğlu 48. Noterliği’nin 24/05/2018 tarihli 58174 yevmiye numaralı ihtarnamesine karşılık Bornova 2. Noterliği’nin 03/07/2018 tarihli 16762 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, ayrıca müvekkilinin ilgili kredi sözleşmesine kefaletinin bulunmadığını, bir an için aksi düşünülecek olsa dahi müvekkilinin eşinin muvafakati olmadığından kefaletin geçerli olmadığını, şahsi bir kefaletin bulunmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
MAHKEMECE: ” …Toplanan ve sunulan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; davacı banka ile dava dışı …Şti. arasında 18/08/2017 tarihinde 100.000,00 TL limitli kredi genel sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmede davalının 100.000,00 TL kefalet limiti ile müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak yer aldığı, genel kredi sözleşmesinde davalının el yazısı ile kefaletin türünün, tarihinin ve limitinin yazılı olması nedeniyle kefaletin 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesine uygun ve geçerli bir kefalet olduğu ve davalının sorumluluğunu doğurduğu, her ne kadar davalı Karşıyaka 5. Noterliği’nin 07/11/2017 tarihli 32458 yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi ile dava dışı borçlu şirketteki hisselerini devretmiş ise de; kefaletinin sona erdiği konusunda davacı bakaya herhangi bir bildirimde bulunmaması nedeniyle ve genel kredi sözleşmesinin 10.23. maddesi gereğince kefaletinin devam ettiği, bu yönüyle de borçtan dolayı sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu kredi hesabının davacı banka tarafından 24/05/2018 tarihinde kat edildiği, davalı temerrütünün 01/06/2018 tarihinde oluştuğu, davacı bankanın uyguladığı temerrüt faizinin genel kredi sözleşmesinin 11. maddesine ve KMH ve business kart yönünden uyguladığı akdi ve temerrüt faizi oranlarının TCMB tebliğlerine uygun olarak hesaplandığı, BSMV yönünden de gider vergisi mükellefi olan davacı bankanın bu vergiyi sözleşme hükmü gereği borçlulara yansıtma yetkisinin olduğu, davalının, davacı bankaya icra takip tarihi itibariyle 17.885,46 TL’si asıl alacak, 1.998,20 TL’si işlemiş akdi ve temerrüt faizi, 99,91 TL’si BSMV ve 300,81 TL’si ihtarname gideri olmak üzere toplam 20.284,38 TL borcunun bulunduğu, bu miktar borca itirazında haksız olduğu … ” gerekçesi ile,
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10315 sayılı dosyasında 17.885,46 TL’si asıl alacak, 1.998,20 TL’si işlemiş akdi ve temerrüt faizi, 99,91 TL’si BSMV ve 300,81 TL’si ihtarname gideri olmak üzere davalının toplam 20.284,38 TL borca itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına,
Davacı bankanın 11.972,51 TL asıl alacağa sözleşme hükümleri gereğince yıllık % 62,40 oranında, 5.912,95 TL asıl alacağa 5464 sayılı kanunun 26.3 maddesi gereğince TCMB tebliğleri ile belirlenen yıllık % 28,08 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisini uygulama ve isteme yetkisinin bulunduğuna,
Davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
Hükmolunan 20.284,38 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Reddedilen miktar yönünden davacı tarafın takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, davalı vekilinin tazminat isteminin reddine, şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili banka aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, reddolunan kısma ilişkin olarak müvekkili bankanın bir kusurunun bulunmadığını, davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, reddolunan kısım ve kabul olunan kısım ile orantılı olarak verilmesi gereken vekalet ücretinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kredi sözleşmesine dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihinden itibaren ise bu sınır 4.400,00 Türk Lirasıdır. Davacı tarafın istinafa konu ettiği vekalet ücretinden kaynaklı miktarın 529,64 TL olması nedeniyle 16/04/2019 tarihli gerekçeli karar bu hali ile kesin niteliktedir.( Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2021/10394 esas ve 2022/13053 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının taraflardan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerden HMK’nın 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle peşin alınan harcın davacıya iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2023