Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2320 E. 2023/373 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2320
KARAR NO : 2023/373

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2018
NUMARASI : 2017/239 Esas – 2018/814 Karar
DAVA KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 01.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.03.2023

Davacı vekili ve davalı … vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firma adına kat karşılığı arsa aradığını belirten … davacı firmanın kurumsal üyesi olduğunu ve emlakjetin tahsis ettiği kurumsal hat olan jethat üzerinden 19/10/2016 tarihinde … numaralı GSM hattı üzerinden davacı firmayı aradığını, mail adresini de davacı firma çalışanı …’a ait ve davacı firmanın web sitesinde de kayıtlı olan … numaralı telefona irtibat kurmak amacı ile mesaj olarak gönderdiğini ve tarafların sözleşme sürecini bu şekilde başlattığını, davacı şirket kendisi ile iş yapmak istediğini beyan eden …’i şirketine davet etmiş ve yapılan sözleşmede bahsi geçen arsayı bizzat görmesini istediğini, tarafların görüşmesinde …’in komisyon sözleşmesini, rakam ve adına hareket ettiği firma ünvanını kısaca yazarak bizzat imza ettiğini, sözleşme süreci tamamlandıktan sonra davacının aracılık hizmetinden doğan komisyon ödemesinin yapılacağını bizzat arsa malikine belirttiğini, sözleşme yapıldıktan sonra …, bizzat kendisi tarafından yazılan ve davacı şirketin serbest komisyon belirleme hakkından doğan alacağa itiraz ederek ödemeyi yapmadığını, yapılan telefon görüşmelerinin de sonuç vermediğini, davacı şirketin 23/12/2016 tarihinde hizmet bedeli faturasını keserek e-mail ile ödeme talep ettiğini, ancak her hangi bir ödeme yapılmadığını, davacı şirketin geçen süre içinde projenin haritasından sorumlu çalışana bir miktar ödeme yaparak harita işlemlerini başlattığını, davalı firma, tahsili yapılamamış olan ödemeye ait davacı firmanın kendilerine gönderdiği faturayı 13/01/2017 tarihinde … Kargo’dan teslim aldığını, tahsil edilemeyen fatura kayıtlarının muhasebe kayıtlarında da tahsili yapılmamış alacaklar listesine işlendiğini, söz konusu arsanın emlak beyan değerinin 750.000 TL olduğunu, davacı şirketin hizmet bedeli tutardan bağımsız olarak serbest belirlendiğini, bu tutarın davalı şirket lehine hareket eden … tarafından bizzat kendi el yazısı ile yazılarak imza edilen sözleşmede mevcut tutar olduğunu, bu tutarın KDV dahil 70,800 TL olduğunu, alacağın tahsili amacı ile İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2017/642 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak haksız olarak takibe itiraz edildiğini, açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, takibin kaldığı yerden devamına, haksız itirazda bulunulduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ŞTİ. ve … 05/05/2017 havale tarihli dilekçesinde özetle; …’in Bodrum ‘da inşaat yapılacak bir arsa olduğunu bildirdiğini, söz konusuyu arsayı gördükten sonra beğendiğini ve davacı şirket ile ilk defa burada temasa geçildiğini, 14/12/2016 tarihinde de İstanbul’da arsa sahibi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, 23/12/2016 tarihli KDV dahil 70.800,00 TL’lik fatura 13/01/2017 tarihinde şirkete intikal etmiş olup, 23/01/2017 tarihinde de Bornova 1. Noterliği’nin 01796 yevmiye nolu işlemi ile itiraz edildiği, her hangi bir ödemenin yapılmadığını, itiraza rağmen 02/02/2017 tarihinde kendilerine ödeme emri gönderdiğini, bu ödeme emrine karşı da 07/02/2017 tarihinde süresi içinde fatura ve tüm içeriğine itiraz edildiğini, mahkememizde açılmış olan davanın itirazın iptali davası olduğunu, İzmir 14. İcra Dairesi’nin 2017/642 nolu dosyasında … adına her hangi bir takip yapılmadığını, davacı tarafın dayanak olarak ileri sürdüğü sözleşme ile her hangi bir ilgisinin bulunmadığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde kefilliğin sadece gayrimenkul malikine karşı olduğunu, diğer 3. Kişiler açısından her hangi bir yükümlülük içermediğini, açıklanan nedenlerle, davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddine, %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE: “…Dosyada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı tarafça davalılar ile yapılan sözleşme uyarınca davalılara gösterilen taşınmaz üzerinde davalı şirket tarafından inşaat başlatıldığı ve bu nedenle de imzalanan sözleşme uyarınca davalıların sorunu olduğu gerekçesi ile davalılar aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edildiği, davacı tarafından imzalanan sözleşmenin davalılardan sadece … tarafından imzalandığı, T.B.K md 520/son uyarınca sözleşmenin yazılı olması halinde geçerli olduğu, diğer davalılar ile davacı şirket arasında usulüne uygun şekilde düzenlenerek imzalanmış sözleşme olmadığı, davalıların kendi aralarındaki hukuki ilişki ve sorumluluk noktasındaki uyuşmazlığın davacı taraf yönünden bağlayıcı olmadığı, davacının edimini … yönünden yerine getirdiği ve iş bu davalı yönünden sözleşmede gösterilen bedel ve bu bedelin vergisi dahil edilmek sureti ile alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, diğer davalılar … yönünden davacının alacağının doğduğunun ispatlanamadığı, davalı … yönünden ise, husumet yöneltilmesi hususunun gereğinin ispatlanamadığı, bu nedenle de husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davalı …’in aleyhine başlatılan icra takibi yönünden itirazında haksız olduğu ve sözleşmede bedelin belirli olması nedeni ile alacağın likit olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle bu davalı yönünden inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği, diğer davalılar yönünden ise, davanın reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile;
“Davanın, davalı … yönünden KABULÜNE,
İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2017/642 Esas sayılı takip dosyasında davalı …’in itirazının iptaline,
Takibin kaldığı yerden devamına,
İcra inkar tazminatı isteminin kabulüne,
Hükmedilen alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davanın, davalı … Şti. yönünden reddine,
Davanın, davalı … yönünden husumet nedeniyle reddine,
Davalılar tarafından dilekçe ile bildirilen kötü niyet tazminatı isteminin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece ticari defterler incelenmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı … Şti.’nin diğer davalı … tarafından temsil yetkisi olmaksızın şirket adına yapılan sözleşmeyi benimsediğini, yani yetkisiz temsilci tarafından yapılan hukuki işleme zımnen onay verdiğini, bu yüzden simsarlık sözleşmesinden dolayı … Şti.’nin de sorumluluğunun doğması gerektiğini, davalı şirket sahibi … yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi kararının hukuka uygun olmadığını, tarafların 14.12.2016 tarihinde İstanbul’da bir araya gelerek arsa maliki ve davalı firma sahibi …’nun bizzat imzası ile İstanbul Kartal 13.Noterliği’nde resmi suretle düzenlenen sözleşme tesis edildiğini, ayrıca söz konusu sözleşmede …’nun aynı zamanda kefil sıfatıyla da bizzat imza attığını, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen hükmün açıkça usul ve yasaya, maddi gerçeklere, resmi belge ve vekaletnamelere aykırı düştüğünü, müvekkilinin iradeye dayalı şekilde vekaleten hareket ettiğini, şahsen maddi bir menfaati ve yapılan iş ile ilgili doğrudan bağlantısı ve sorumluluğu bulunmadığı halde borç altına girdiğini, taraflar arasında akdedilen komisyon sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere müvekkilinin sözleşmenin taraf ve imza kısmına …. – … unvanını yazarak imzaladığını, …’in açıkça davalı şirket …. Şti. Adına vekaleten hareket ettiğini kanıtlar nitelikte olduğunu, komisyon sözleşmesinden kaynaklanan faturanın kendilerine tebliğ edildiğini, ancak faturaya itiraz ettiklerini, mahkemece yalnız müvekkili açısından davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı düştüğünü, müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK 67. madde gereğince açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı, takibe konu faturadan kaynaklı davalılardan alacaklı olduğunu iddia etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
İtirazın iptali davası, Kanunda “İtirazın Hükümden Düşürülmesi” ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamını amaçlayan bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talebinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. İİK’nun 58. maddesine göre takip talebinde borcun sebebinin gösterilmesi ve borç bir belgeye dayanıyorsa bu belgenin takip talebine eklenmesi gerekir. Anılan Kanun’un 60. maddesine göre de ödeme emrinin takip talebine uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Ödeme emrini alan borçlu borcun sebebine ve takibin dayandığı belgeye göre aleyhindeki ilamsız icra takibine itiraz edebilir. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım, itirazın iptali davasının konusunu oluşturur. (Yargıtay 4. HD nin 2017/1273 esas, 2020/1442 karar sayılı kararı)
Somut olayımızda davacı tarafça borcun sebebi olarak 24/01/2017 tarihli 70.800 TL bedelli faturanın belirtildiği, söz konusu faturanın davalı şirket adına düzenlendiği, dolayısıyla takibe konu faturanın davalı şirket defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunda ilk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yapılmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında; ilk derece mahkemesince davalı şirket defterleri bilirkişi marifetiyle incelenerek takibe konu faturanın davalı şirket defterinde kayıtlı olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre ve takip konusu borcun sebebi de değerlendirilmeden karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile davalı istinaf talepleri incelenmeksizin 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalı … vekilinin, istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2018 tarih, 2017/239 Esas – 2018/814 Karar sayılı kararın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
6-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/03/2023