Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2252 E. 2023/644 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2252
KARAR NO : 2023/644

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2019
NUMARASI : 2018/605 Esas 2019/477 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/605 Esas ve 2019/477 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı taraf arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişki sonucu kesilen faturalardan doğan ve cari hesapta yer alan alacak miktarının toplam 34.527,46-TL olduğunu, cari hesap dökümünden anlaşılacağı üzere 17.614,02-TL’sinin davalı tarafça ödendiğini, ancak bakiye borç miktarı olan 16.913,44-TL’nin tüm uyarılara rağmen ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine bu alacağın tahsili için Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı takip dosyası ile genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına sebep olduğunu, davalı tarafın haksız ve hukuka aykırı itirazında ödeme emrinde yazılı olan takip dayanağı belgenin kendisine tebliğ edilmediğini iddia etmiş ise de takip konusu faturaların ödeme emri ekinde davalı tarafa tebliğ edildiğini, davalı tarafın işbu haksız itirazı neticesinde müvekkili şirketin zarara uğradığını, alacağını tahsil edemediğini, müvekkilinin davalıdan olan alacağının yargılama sırasında müvekkili şirketin ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde de ortaya çıkacağını, açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne ve davalı tarafın Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptal edilerek takibin devamına, davalı yanın itirazının haksız ve alacağın likit olması nedeniyle davalı aleyhine itiraz ettiği meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava ve takip konusu borcun 10.000,29-TL’lik kısmından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu olmadığını, dava dosyası ile gönderilen faturalardan … plaka ile … plakalı araçların tamir ve bakım masrafları için takip ve dava başlatıldığının görüldüğünü, bu araçlardan … plakalı aracın müvekkili şirkete ait olup, dosyaya eklenmiş olan ödeme belgesine göre 6.913,15-TL borcu gözüktüğünü, müvekkili şirkete ait olmayan … plakalı aracın tamir ve bakım masrafı olan 10.000,29-TL’lik borç yüzünden müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından bu kısım için davanın müvekkili açısından reddi gerektiğini, müvekkili şirkete ait … plakalı aracın 17/03/2018 tarihinde bakım için davacı şirkete bırakıldığını, davacı şirketin gerekli bakım ve tamiratı yaptığını bildirdiğini, davacı şirketin bakım ve tamirini yaptığı … plakalı aracın 4 aylık süre geçmeden 30/06/2018 tarihinde Seferihisar Doğanbey yolunda arızalanarak yolda kaldığını, aracın çekici ile davacı şirketin tamirhanesine çekildiğini, davacı şirketin ilk yaptığı ve ikinci yaptığı tamirat ve bakım bilgileri davacı tarafından dosyaya sunulduğunda müvekkili davalı şirketin aracının yolda kalmasına neden olan arızanın davacı şirket tarafından ilk tamir ve bakımının ayıplı yapılmış olmasından kaynaklandığının ortaya çıkacağını, davacının ayıplı tamir ve bakımından sonra müvekkili şirketin aracının arızalanarak yolda kaldığı için müvekkili şirketin mağdur olduğunu ve ikinci kez bakım yapmak zorunda kaldığını, bu nedenle şirketin 6.913,25-TL borcu olmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, cari hesap sözleşmesinin yazılı olmasının geçerlilik şartı olduğunu, bu nedenle usulüne uygun bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, cari hesap sözleşmesi olduğu varsayılsa dahi cari hesap dönem sonu gelmediğini, ayrıca cari hesap özeti kesilerek davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilmediğini, bu nedenle cari hesap yönünden müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğini, muaccel bir borcu bulunmadığını, cari hesaba müvekkili şirkete ait olmayan … plakalı aracın tamir ve bakım masraflarının da eklendiğini, bu yönüyle anlaşma dışı olan ve müvekkiline ait olmayan bir aracın tamir masrafının cari hesaba dahil edilmek istenmesinin TTK’nu hükümlerine aykırı olduğunu, davacı şirketin müvekkilinin aracını haksız şekilde elinde tuttuğunu, çünkü davacının müvekkili şirket ile arasında cari hesap olduğunu iddia ettiğini, bu nedenle henüz muaccel olmamış bir borç için davacının müvekkiline ait olan bir aracı elinde tutmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca davacının kendi kusurlu tamir ve bakımından sonra müvekkili şirketin aracının arızalanarak yolda kaldığını, ikinci kez tamir ve bakım zorunluluğu doğduğunu, davacının müvekkilinin bu aracı kullanmasını engellediğini, davacı tarafın talep ettiği %20 icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle; davanın reddine, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğundan davacı aleyhine %20 icra tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK.nun 67.maddesinde açılmış olup, ticari ilişki kapsamında faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine yöneliktir.
Harçlandırılan dava değeri; 16.913,44-TL’dir.
Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının davacı, borçlusunun davalı olduğu, takibin 16.913,44-TL asıl alacak üzerinden yapılan ilamsız icra takibi olduğu, takibin dayanağının 18/10/2018 tarihli bir adet faturadan kalan bariye cari hesap alacağı olarak gösterildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya 19/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, takibe davalı-borçlu tarafından 26/10/2018 tarihinde borcu bulunmadığından ödeme emrine, yetkiye, takibe, borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, takibin durduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında icra ve dava konusu olan miktar kadar davacı alacağı bulunup bulunmadığı, davacı tarafın araç bakım ve tamirinde sunmuş olduğu hizmetin ayıp ve eksiklik içerip içermediği, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın yerinde olup olmadığı yönünde uyuşmazlık bulunduğu tespit edilmiştir.
Davanın niteliği gereği davacı alacaklının, davanın ve takibin dayanağı olan alacağın varlığı ve miktarını ispatlamak durumundadır. Bu kapsamda davacı vekili delil olarak; Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı dosyası, davalı şirket adına düzenlenen 7 adet fatura, taraflar arasındaki cari hesap dökümü, tarafların ticari defter ve kayıtları, tanık beyanı ve bilirkişi incelemesine dayanmış ve dayanak belgelerini dosyaya sunmuştur.
Davalı vekili karşı delil olarak; Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı dosyası, … pyamayı aracın trafik tescil kaydı, faturalar ve ödeme belgeleri, davacı defter ve belgeleri, tanık anlatımları ve bilirkişi incelemesine dayanmış, dayanak belgelerini dosyaya sunmuştur.
Mahkememizin 22/02/2019 tarihli celsesinde verilen ara kararı gereğince; muhasebe uzmanı ve mali müşavir muhasebe uzmanı bilirkişiler tarafından söz konusu uyuşmazlık konusunda rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişiler tarafından mahkememize sunulan 07/05/2019 havale tarihli raporda; … plakalı … … …. tek kabin pikap için; davacı … tarafından davalı … Şti adına düzenlenmiş, 31/07/2018 tarih 126916 ve 126917 sıra nolu KDV dahil 6.913,15-TL bedelli servis ve onarım faturası içeriği hizmetin alındığı hususunda taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığı belirlenmiş olup, davalı vekilinin “davaya konu 31/07/2018 tarih 123916 ve 126917 sıra nolu onarım faturası içeriğinin 17/03/2018 tarihinde yapılan tamir ve bakım işinin ayıplı olmasından kaynaklandığı” yönündeki iddiasının somut verilerle desteklenmediği, davalıya ait … plakalı aracın onarım bedelinin KDV dahil 6.913,15-TL olduğu,
… plakalı … … …. kamyonet için; … plakalı aracın onarımı için davacı … tarafından davalı … Şti adına düzenlenmiş, 31/05/2018 tarih 125360, 125361, 125363 ve 125364 sıra nolu KDV dahil 20.000,029-TL bedelli servis ve onarım faturası içeriği hizmeti alınmadığı hususunda davalı vekili tarafından herhangi bir itirazın bulunmadığı belirlenmiş olup, davaya cevap dilekçesinde; … plakalı aracın müvekkili şirkete ait olmadığından davacı tarafından bu aracın onarımı için borç olarak çıkarılan 10.000,29-TL’den müvekkilinin sorumlu olmadığının iddia edildiği, dosyada … plakalı aracın tescil belgesi bulunmadığından ve aracın servise teslim formunda aracı teslim eden müşteri olarak isim ve imzası bulunan … ile aracın müşteriye teslim ve kapanış formunda aracı eksiksiz olarak teslim alan bölümünde isim ve imzası bulunan …’ün davalı şirket ile bağı hususunda herhangi bir somut veri bulunmadığından bu iddia ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılamadığı,
Dosya kapsamında davacı yandan 16.913,44-TL asıl alacak tutarında toplam alacağın asıl alacağa %19,5 faizi ile birlikte icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte tahsili istemi ile dava konusu edildiği,
İlgili mevzuat gereği; davacı şirketin, 2018 yılı inceleme döneminde e-defter tuttuğu, 03/2018 – 05/2018 – 07/2018 ve 11/2018 dönemlerine ait tutulan yevmiye defteri ve defter-i kebirin e-defter beratları incelenmiş olup, oluşturulma tarihlerinin yasal süresi içinde yapıldığı,
Taraflar arasında 2018 inceleme döneminde ticari bir ilişkinin var olduğu, davacı şirketin 2018 yılı resmi defter kayıtlarında; 31/07/2018 tarihi itibariyle davalının davacıya 16.913,44-TL borçlu olduğu, davalı şirkete ait defterlere ulaşılamadığından davalı defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığı bildirilmiştir.
Dosya içerisine alınan deliller birlikte değerlendirildiğinde gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporuyla da belirtiği üzere, taraflar arasında araç bakım ve onarımının yapılmasına dair gerçekleşen ticari ilişkinde, davalının hizmet sunduğu, davalının faturalarda plakası yazan … ve … plakalı araçlardan … plakalı aracın kendisine ait olmadığı, bu sebeple bu araçla ilgili sunulan hizmetten dolayı ödeme yapmak zorunda olmadıkları, … plakalı aracın tamirinde ise eksik ve ayıpların olduğunu ve davalının kendisine ait olmadığı için ödeme yapmasınının istenemeyeceğine dair savunmasına iddia ettiği araç için yapılan onarım bedeli için düzenlenen faturanın 23.000,29-TL olması ve davalı yanca kısmi ödeme yapılması, araç teslimlerinin aynı kişilerce yapılması da gözetilerek davalı tarafın ticari defterlerini sunması, davacı defterlerinin usulune uygun tutulup, 16.913,44-TL davalıdan alacağın bulunduğuna dair kayıt içermesi nedeniyle itibar edilmemiş, davacının 16.913,44-TL alacağını davalıdan isteyebileceği, davalının Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı icra takip dosyasında talep konusu ve dava konusu yaptığı miktarın belirlenen bu tutar içinde kaldığı anlaşılmakla, bu miktara yapmış olduğu itirazın iptali gerektiği, iptal edilen miktar üzerinden alacak likit olduğundan İİK.nun 67.maddesi uyarınca % 20 tazminat verilmesi gerektiği…” gerekçesi ile Davanın KABULÜNE, Davalının Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9680 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, Takibin 16.913,44-TL üzerinden yasal avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, Davacı yararına %20 (3.382,68-TL) icra inkar tazminatı verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkete ait olmadığını, araçlarda mülkiyetin, zilyetlikle değil trafik tescildeki kayıtlara göre belirlendiğini, bu aracın tamir masrafının bir kısmının müvekkili şirket tarafından ödenmiş olmasının müvekkilini borçlu konuma sokmayacağını, müvekkili şirketin bu aracın tamir masraflarından sorumlu olmadığını, delillerin toplanmamasının eksik inceleme olduğunu, … plakalı aracın tamir ve bakımının ayıplı yapıldığını, mahkeme bu husustaki iddiaları hakkında da herhangi bir araştırma yapmadan davayı kabul ettiğini, araç tamirinden kısa bir süre sonra bozulup yolda kalmasının yüklenicinin ayıplı ifadan sorumluluğu kapsamında müvekkilin sonraki tamir masraflarının ayıplı ifa oranında bedelde indirim/ücretsiz onarım kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkili arasında, icra takibinde borcun sebebi olarak gösterilen “cari hesap sözleşmesi” bulunmadığını, cari hesap sözleşmesinin yazılı olmasının geçerlilik şartı olduğunu ayrıca cari hesap dönem sonu gelmediğini ve cari hesap özeti kesilerek davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilmediğinden müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğini ve müvekkilinin muaccel bir borcunun bulunmadığını, icra takip dayanağından farklı nedenlerle itirazın iptali davası açıldığından davacı taraf alacaklı çıksa dahi icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, araç tamir hizmetinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
İii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/(19)11-894 E., 2020/942 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Dava konusu faturanın düzenleme tarihi itibariyle somut olay bakımından uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdî bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdî ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdî ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdî ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticarî defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Davanın açıldığı tarihte ve yargılama sırasında yürürlükte bulunan HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”.şeklindedir
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir;“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”…
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun icra takibi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 222/3 maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticarî defter kayıtlarının sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğinden mahkemece sadece davalı defterlerine dayalı olarak davanın reddi isabetli değildir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.2021 tarih ve 2017/(19)11-2742 Esas 2021/853 Karar sayılı Kararı)
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Bu açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalı şirkete ait … plakalı araç ile ilgili olarak davacı tarafından verilen araç tamir hizmetinin ayıplı yapıldığı iddiasının davalı tarafından yasal delillerle kanıtlanamamasına, davalı şirket adına kayıtlı olmayan … plakalı aracı tamir ettiren ve tamir hizmet bedelini kısmen ödeyen davalı şirketin bakiye bedeli ödediğini ispatlayamamasına, alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/07/2019 tarih ve 2018/605 Esas 2019/477 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.155,35.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 333,24.TL harcın mahsubu ile bakiye 822,11.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 06/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.