Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2100 E. 2023/209 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2100
KARAR NO : 2023/209

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2019
NUMARASI : 2018/720 Esas – 2019/230 Karar
DAVA KONUSU : Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 01.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.02.2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalı tarafça davacı müvekkili aleyhine ilamsız takiplere özgü haciz yolu ile icra takibine girişilmiş olduğunu, davacı müvekkilinin okuma yazma bilmeyen eşinin imzasına tebliğ edilen ödeme emri nedeniyle takibin kesinleşmiş olduğunu, ancak, davacı müvekkilinin icra takibinde talep edildiği gibi davalı yana herhangi bir borcu bulunmamakta olduğunu, ilamsız takibe konu dayanak belgenin kambiyo vasfını yitirmiş çek olduğunu, Türk Ticaret Kanunun 732.maddesinin 3.bendi gereğince davalı alacaklı tarafça cirantalara başvurulamayacağını, sadece keşideciye karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak başvurulabileceğini, cirantaların hiçbir şekilde borçtan sorumluluğunun bulunmadığını, dolayısıyla davacı müvekkilinin davalı yana İzmir 8.İcra Müdürlüğünün 2016/2678 Esas sayılı dosyası ile … Bankası Narlıdere Şubesinin 2019434 seri numaralı 05/12/2015 keşide tarihli ve keşide yeri İzmir olan 53.250,00-TL bedelli çek ile ilgili olarak herhangi bir borcu bulunmadığını, menfi tespite konu çek ile ilgili olarak davacı müvekkilinin davalı yan ile hiçbir hukuki ve ticari ilişkisi bulunmadığını, davacının davalı bankanın müşterisi olmadığı gibi davalı bankadan herhangi bir kredi kullanmamış, davaya konu çek ile ilgili keşideci veyahut diğer cirantalara kefil olmadığını, takibe konu çekin taraflarınca incelenmiş olup çekin üzerinde gerçeğe aykırı olarak tahrifat yapıldığını düşündüklerini, keşide tarihi 05/12/2011 tarihi olup daha sonra son rakam olan “1” rakamının üstü koyu olacak şekilde “5” yapılmış ve yine keşide tarihinin altına küçük rakamlarla 05/12/2015 tarihinin yazılmış olduğunu, keşideci … isminin yanında bulunan imza ile rakam değişikliğinin üzerinde bulunan imzanın aynı olmadığını, anılan çek üzerinde bulunan imzalar ile keşideci imzasının birbirini teyit etmemesi nedeniyle karşılıksızdır işleminin yapılmamış olduğunu, dolayısıyla kabul anlamına gelmemek kaydıyla dahi belirtmekte fayda gördüklerini, 2011 keşide yılı itibarı ile çeke konu alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, bu nedenlerle … Bankası Narlıdere Şubesi 2019434 seri numaralı 05/12/2015 keşide tarihli ve keşide yeri İzmir olan, 53.250,00-TL bedelli çek ile ilgili olarak davacı aleyhine girişilen İzmir 8.İcra Müdürlüğünün 2016/2678 Esas sayılı dosyası kapsamında davacı müvekkilinin davalı yana cirantaya müracaat hakkının olmaması ve kabul anlamına gelmemek kaydıyla zamanaşımı nedeniyle borçsuz olduğunun tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusu çekin 05.12.2015 tarihinde … tarafından çek lehtarı olan …’e keşide edildiğini, çekin daha sonra davacı …’a, onun tarafından da … ŞTİ’ ye ciro edildiğini, çekin 07.12.2015 tarihinde ibraz edildiğini, ’98 kod” ile takastan iade olduğunu, 98 kod ile takastan iade sebebi, çek borçlusu ve çek alacaklısının ( …) aralarında anlaşarak, çeki muhatap banka … Bankası A.Ş. Aracılığı ile Takastan geri çekmeleri ve bu şekilde karşılıksız kaşesi vurulmasını engelemek olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde öne sürdüğü, zamanaşımı iddiasını kabul etmediklerini, davacının, çekin üzerinde tahrifat yapılmış olduğu iddialarına katılmadıklarını, çekin üzerinde yapılan bir yazım hatası var ise yapılması gereken, yanlış yazımın çekin niteliğini değiştirmeyecek şekilde paraflanarak düzeltilmesi gerektiğini, dava konusu çek yaprağının 16/10/2015 tarihinde basıldığını, çek yaprağının sol alt köşesinde basım tarihinin yazılı olduğunu, 2011 yılında, çek henüz yazılmadan önce tahrifat yapılmasının da imkansız olduğunu, çek keşide tarihinde bir hata yapılmış ancak, keşide tarihi düzeltilerek, keşidecisi tarafından da paraflandığını, davacı tarafın, çek üstünde tahrifat yapıldığı, bu sebeple de çekin zamanaşımına uğradığı ve bundan dolayı cirantaya başvurulamayacağı iddialarının ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: “Dava, İİK’nun 72. Maddesi gereğince açılmış menfi tespit davasıdır.
Takip konusu çekte, davacı lehtar-ciranta, davalı ise hamildir. Davacı ciranta zamanaşımı itirazında bulunmuş ve çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığını iddia ederek keşideci imzasını inkar etmiştir.
Çekin incelenmesinde basım tarihinin 16 Ekim 2015 ve paraflanmış keşide tarihinin 5.12.2015 olduğu, davacının ise keşide yılının 2011 iken 2015 yapıldığını iddia ettiği ve paraf imzasını inkar ettiği anlaşılmaktadır. Çekin basım tarihinden önce keşide edilmesinin mümkün değildir. Diğer yandan 6102 s. TTK.nın 677. Maddesinde düzenlenen ve uygulama ve doktrinde imzaların istiklali olarak adlandırılan prensibe göre kambiyo senedinde imzası bulunan kişi kendi imzasından sorumludur. Bu ilke gereğince kişi ancak kendi imzasını inkar edebilir. Bu durumda davacı lehtarın keşidecinin imzasını inkar etmesine imkan yoktur. Kaldı ki, davacı lehtar çeki keşideciden alan kişi olarak çekteki imzaların sahte olup olmadığını da bilebilecek konumda olup çeki aldığına göre imzaların sahte olmadığını kabul etmiştir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu çekin keşide tarihinin 5.12.2015 olduğu, 7.12.2015 tarihinde çekin ibraz edildiği, 6102 s. TTK.nın 814/2. Maddesinde düzenlenen 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalı hamilin karşılıksız çıkan çek nedeni ile kendinden önceki ciranta, lehtar ve hamile gitme hakkının bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Menfi tespit davalarında dava reddedildiği taktirde İİK.nun 72//4. Maddesine göre tazminata hükmedilebilir. Eldeki davada ise İİK.nın 72/2-3 fıkralarına göre verilmiş bir tedbir olmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, yerel mahkemece usul açısından hatalı karar verildiğini, HMK gereği ön inceleme yapılmadığını, yerel mahkemece davanın yeterince aydınlatılmadığını, açıkça Türk Ticaret Kanunu’nun 732. Maddesi gereği çekin süresi içerisinde karşılıksızdır işlemi uygulanmaması nedeniyle poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı başvurulmayacağı hukuksal nedenine dayalı olarak menfi tespit davasının açıldığını, oysa ki yerel mahkemece davanın konusu salt zamanaşımına dayalı menfi tespit davası gibi değerlendirmede bulunularak dar incelemeye dayalı bir karar verildiğini, kaldı ki davalı yanca süresi içerisinde çek bankaya ibraz edilmediğinden 10 örnek kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ilamsız takip değil 7 örnek olarak uygulanan ilamsız takip yapıldığını, aslında davacı tarafça kambiyo takibi yapılmadığından; TTIK. 732. Maddesi gereği cirantalara başvuru hakkının düştüğünü, yerel mahkemece bu hususun hiç bir şekilde değerlendirilmediğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Dava: Menfi tespit davasıdır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; dava konusu çekin süresinde ibraz edilmiş olmasına, hamil olan davalının kendinden önceki ciranta, lehtar ve hamile gitme hakkının olmasına, davacının da çekte ciranta sıfatının bulunmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/02/2019 tarih ve 2018/720 Esas – 2019/230 Karar
sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 01/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.