Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2072 E. 2023/261 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2072
KARAR NO : 2023/261
KARAR TARİHİ: 15/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2018
NUMARASI : 2017/594 Esas 2018/1400 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 15/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/02/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’nın kefil, kardeşi …’nın ise borçlu olarak gözüktüğü bonoya ilişkin olarak İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5646 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davacının adresinde diğer borçlu kardeşi …’ya 23/04/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, tebliğ mazbatasında tebligatı alan kişinin davacının eşi olduğu belirtiliyor ise de, davacının evli olmadığını, kaldı ki borçlu … ile birlikte de oturmadıklarını, kardeşi …’ın genellikle Söke’de ikamet ettiğini, davacının kardeşinin alacaklı ile birlikte hareket ederek mal varlığını eksiltmeye yönelik işlemlerde bulunduklarını, bu nedenle de aralarında husumet olduğunu, annesinden intikal eden genelevdeki taşınmazların ruhsat başvurularının yapılacağı ve yeni kira sözleşmelerinin tanzim edilmesi gerektiği söylenilerek davacının bir yere çağırıldığını, davalının ve dava dışı borçlu kardeşi …’nın beyanları üzerine imza verdiğini, alacaklı tarafından kandırılan davacının hile ile borçlandırıldığını, bono üzerindeki imzanın kendisine ait olup olmadığını dahi bilemediğini, kaldı ki, davalıya böyle bir borcunun da bulunmadığını, savcılığa yapmış olduğu şikayet üzerine soruşturma başlatıldığını, bu nedenlerle, İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5646 sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu icra dosyasının haricen tahsil ve infaz olduğunu dolayısıyla artık menfi tespit davasını açmanın ve devam ettirmenin hukuki bir yararı olmadığını ve davanın konusuz kaldığını,bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
” …Dosya içerisinde mevcut tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacı aleyhine İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2015/5646 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, davacının kendisini kandırarak senet imzalatıldığını iddia ettiği İzmir CBS nin 2015/88308 hazırlık sayılı dosyasında vermiş olduğu ifadesinde kendisinin takibe konu senedin senet olduğunu bilmeden imzaladığı ve kendisinin davalı tarafından işyeri açmak için belge vermesi gerektiği söylenerek kandırıldığını ve imzaladığı belgenin senet olduğunu hakkında takip yapılınca anladığını, davalıya herhangi bir borcu olmadığını ve dolandırıldığını beyan ettiği CBS tarafından 20/01/2016 tarihinde senetteki imzanın borçlu eli ürünü olduğu ve inkar edilmediği, bu hali ile senedin geçerli bir senet olup kendisinden hile ile alındığı iddiasının hukuk mahkemesinde açılacak dava ile ortaya çıkarılacağı belirtilerek takipsizlik kararı verildiği ve dosyaya sunulan 16/12/2014 tarihli protokol başlıklı yazılı metine göre davacının kardesi … ile davalı arasında İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2012/14195 Esas sayılı dosyasından vazgeçme nedeni ile kapatılması ve borçlu …’ın yapmış olduğu 130.000,00.-TL’nin 75.000,00.-TL’sinin davalıya, 55.000,00.-TL’sinin Av. …’a ödemmesi ve bakiye 20.000,00.-TL nin ödenmesi için borçlu … ile protokolde imzası olmayan ancak tanık …’ün beyan ettiği gibi …’nın vereceği 20.000,00.-TL’lik senede davacının da kefil olması için imzasının alındığı, gerek tanık beyanları, gerekse davacının duruşmadaki isticvabında toplam 150.000,00.-TL’lik parayı davalıya verdiklerini geri kalan Avukatlık Ücreti ve masrafların davalı vekili tarafından bu bedelden kesilmesi nedeni ile geri kalan kısım için kendisine evlerinin açılması için ruhsat diye belge imzalatıldığını ve bu belgenin senet olduğunu bilmediği yönündeki beyanı nazara alındığında davacının soyut iddiası dışında senedin kendisinden hile ile alındığına dair iradesini fesada uğratıcı herhangi bir delil elde edilemediğinden davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının, müvekkilinin paydaşı olduğu İzmir genel evinde yer alan taşınmazları kiralamakta ve işletmekte olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki tek hukuki ilişkinin bu kira sözleşmesi olup başkaca hiçbir hukuki ilişkileri bulunmadığını, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, işlerini daha kolay halledebilmek için bir imza ezberlediğini ve hukuki işlemleri bu imza ile hallettiğini, dava konusu senedin, müvekkilinin kardeşi … ve davalı … tarafından taşınmazların kira sözleşmesinin yenilenmesi ve ahlak şubeden işletme için yeni ruhsat alınması için gereken bir evrak denilerek müvekkiline imzalatıldığını, müvekkilinin, kardeşi ve davalı tarafından kandırıldığını, hile/aldatma yoluyla senet borçlusunun kefili haline geldiğini, müvekkilinin kefil olma iradesi bulunmadan attığı imzanın herhangi bir hukuki sonuç doğurmaktan aciz olduğunu, müvekkilinin dava konusu senetten kaynaklanan bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin icra tehdidi altında senetten kaynaklanan borcu ödemiş olup istirdat davasına dönüşen bu davada müvekkilinin ödediği miktarın müvekkiline iadesine karar verilmesi gerekirken, Yerel Mahkemece tüm tanık anlatımları ve senet metnine ilişkin yapılan itirazlar dikkate alınmaksızın davanın reddine karar verildiğini, yerel mahkemece verilen bu karar eksik inceleme sonucu, hatalı, kanuna ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, kötü niyetle açılmış olan bu takip sebebiyle müvekkilin uğradığı zararın giderilmesi için davalının takip miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hile nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı vekili, davalı tarafından icra takibine konu edilen bononun hile ile müvekkilinden alındığını belirterek müvekkilinin bu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın, sözleşmenin diğer tarafının ya da üçüncü bir kimsenin tehdidi (korkutması) veya hilesi sonucu ortaya çıkması hâlinde beyan sahibi, sözleşmeyle bağlı tutulamaz.
Korkutma ve hile fiili maddi vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir. 6100 sayılı HMK m.203/ç. Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HMK m.201) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de korkutma veya hile suretiyle elde edilebileceği ve iradeye sakatlama vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.
6098 sayılı TBK’nın 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yazı cevabına göre davacının şikayetçi olduğu İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına ait 2015/88308 sayılı soruşturmanın 2016/3696 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ile sonuçlandığı görülmüştür.
Dava ve takip konusu bono 16/02/2014 tanzim, 02/02/2015 vade tarihli, 20.000,00 TL bedelli olup zorunlu unsurları ihtiva ettiğinden bono vasfındadır. Bononun hile ile alınarak doldurulduğu iddiasının kambiyo hukukunun niteliği ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları doğrultusunda davacı tarafça kanıtlanması gerekmektedir. Davanın istirdat davasına dönüşmesi durumunda da ispat yükü yer değiştirmeyecektir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, ispat yükünün davacı üzerinde olup davacı tanıklarının beyanlarının davacı iddialarını kanıtlamaya yeterli olmadığının görülmesine göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin13/12/2018 tarih ve 2017/594 Esas 2018/1400 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan başlangıçta alınan 341,55 TL peşin harcın mahsubu ile fazla yatırılan 161,65 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 15/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.