Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2069 E. 2021/1676 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2069
KARAR NO : 2021/1676
KARAR TARİHİ: 25/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/05/2019
NUMARASI : 2017/1278 Esas-2019/608 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/05/2019 tarih, 2017/1278 Esas-2019/608 Karar sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen dosya HMK’nın 353. maddesi uyarınca incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine İzmir 2.İcra Müd.’nün 2017/11579 E.sayılı dosyasında cari hesaptan kaynaklanan 14.562,79 TL tutarındaki alacağın ödenmesi için takip başlattıklarını, borçlunun takip tarihinden sonra 6.739,07 TL’yi ödediğini, davalının borca ve ferilerine itirazının haksız olduğunu, borçlunun 11.217,73 TL dosya borcu bulunduğunu beyanla itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki cari hesapta tutarsızlıklar bulunduğunu, davacının her türlü şüpheden ari nakit alacağı bulunmadığını, hesap mutabakatı bulunmadığını, defterler incelendiğinde borç bulunmadığının anlaşılacağını, nakit alacak bulunmadığından kötü niyet tazminatına da hükmedilemeyeceğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMESİNCE : Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre; davacı şirket ticari defterleri ve dayanağı belgeler üzerinde yapılan inceleme doğrultusunda; davacı şirket 2016 ve 2017 yılı ticari defterlerin 6102 sayılı TTK’nun 64/3. maddesi ve V.U.K. 182, 220, 221 Maddesi uyarınca yapılması gereken noter açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun olarak tutulduğu ve davacının lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı şirketin ticari defterlerinde icra takip tarihi itibariyle davalı şirketin 14.562,79 TL borçlu olduğu, icra takip tarihinden sonra davacı ile davalı şirketin ticari ilişkisinin devam ettiği, davalı tarafından ödemelerin yapıldığı, dava tarihi itibariyle davalı şirketin 7.823,72 TL borçlu olduğu alınan bilirkişi raporuyla sabit olduğundan davacının takip talebine konu ettiği işlemiş faiz isteminin yerinde olmadığı, davaya konu icra takibinin asıl alacak üzerinden kısmen iptalinin gerektiği anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile 7.823,72 TL asıl alacak için itirazın iptaline, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU : Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle;
bilirkişi incelemesinden takip tarihi itibariyle davalının 14.562,79 TL borçlu olduğunun anlaşıldığını, davalı tarafça kısmi ödemelerde bulunulduğunu, taraflara arsında devam eden ticari ilişkide yapılan ödemelerin takibe konu alacak ile ilgisi bulunmadığını,
itirazın iptali davasında haklılık durumunun takip tarihine göre belirleneceğini, icra takibine konu alacağın %20’si üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini,
yine icra takibinden sonra yapılmış olan kısmi ödeme nedeniyle davalı taraf lehine yargılama giderleri ile avukatlık ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dava; cari hesap alacağına dayalı bakiye alacağın tahsili talebi ile açılan itirazın iptali davasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 341-(2) maddesinde; “miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nın Ek 1. maddesi 1. fıkrasında; HMK’nın “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca; Maliye Bakanlığı’nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların On Türk Lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK’nın “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2019 yılı için HMK’nın 341-(2) maddesindeki kesinlik sınırı 4.400,00 TL olmuştur.
İstinafa konu kararda da harca esas değer 11.217,73 TL olup, mahkemece 7.823,72 TL asıl alacak için davanın kabulüne karar verildiği, davada kabul edilmeyen kısmın 3.394,01 TL olduğu, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir.
Buna göre; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının iadesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; karar tarihi itibariyle miktar olarak kesin olan mahkeme kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 341/2 ve 346/1 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve 44,40 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.25/11/2021