Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2065 E. 2023/224 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2065
KARAR NO : 2023/224
KARAR TARİHİ : 02/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2019
NUMARASI : 2018/621 Esas 2019/673 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 02/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/02/2023

Davacı vekili ile davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı işçi …’ un davalı şirkette şoför olarak çalıştığını, dava dışı işçinin İzmir 3. İş Mahkemesi’nin 2015/284 Esas 2017/25 Karar sayılı dosyasında açtığı işçilik hakları ile ilgili davanın yapılan yargılaması sonunda hükmedilen alacak haklarının …’ un vefatı nedeniyle mirasçıları tarafından İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2925 sayılı dosyasında takibe konulduğunu, icra dosyasına 21.949,36.-TL. ödendiğini, ödenen miktarın davalıdan ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak ticari avans faizi ile birlikte müştereken tahsili ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; fiili hizmeti alanın davacı olduğunu, akdi sözleşmeye dayalı olarak işçi ile ilişkisi olan davalı alt işveren müvekkilinin tali sorumluluğunun bulunduğu düşünülürse, dava konusu yapılan işçilik alacaklarının işçiye ödenmesinden asıl işveren olan davacının sorumlu olduğunu, davacının bu davayı açmasınında hukuki yarar olmadığı gibi, taleplerinin de hukuka uygun olmadığını beyanla haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEMECE:
“Davacı taraf, dava dışı işçi …’ un kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma ücretinin eksik ödendiğinden bahisle İzmir 3. İş Mahkemesi’nin 2015/ 284 esas sayılı dosyasında dava dışı işçi … tarafından açılan dava nedeniyle davacının İzmir 17.İcra Müdürlüğü’ nün 2017/2925 esas sayılı dosyasına yapmış olduğu ödemenin davalıdan rücuen tahsilini talep etmiştir.
Davacı tarafça İzmir 17.İcra Müdürlüğü’ nün 2017/2925 esas sayılı dosyasına istinaden toplam 21.949,36-TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
TBK nun 167/2 maddesinde; “Kendisine düsen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödedigi fazla miktarı diger borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mahkememizce davacının, davalı şirketin çalışanı işçi …’ un mirasçılarına yapmış olduğu işçilik alacağına ilişkin ödemeleri davalıdan rücuen talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarı hususlarında bilirkişi …’ den aldırılan raporun ve ek raporun denetime elverişli ve açık olması nedeniyle itibar edilmiş, davacı şirket ve davalı şirketler arasında imzalanan 2014-2015 yıllarını kapsayan … Genel Müdürlüğü Malzeme, Araç-Gereç ve Personel Taşıma İşi İçin Muhtelif Cinslerde Sürücülü Araç Kiralama Teknik Şartnamesi’nin 7.4. maddesinde; ” yukarıda ifade edilen kanunlar ile diğer hukuki mevzuata uyulmaması dolayısıyla uygulanacak cezai işlemler ve üçüncü şahıslar da dahil her türlü cezai maddi manevi sorumluluklarda yüklenici sorumlu olacaktır.” hükmünün yer aldığı, davaya konu rücu alacağının iç ilişkiyi düzenlediği bu tür alacaklarda taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre karar verilmesi gerektiği Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu anlaşıldığından bilirkişi raporu ve ek raporunda yapılan hesaplamaya itibar edilmiş, davacının dava dışı işçi mirasçılarına ödediği bedelden davalının sorumlu olduğu kanaatine varılmış, 21.949,36 TL nin 14/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararda faiz başlangıç tarihi ve uygulanacak faiz oranının talebinden farklı hükmedilmesine ilişkin gerekçeye yer verilmediğini, davalı tarafın TTK kapsamında bir ticaret şirketi olduğunu, ticari nitelikte olan işlere uygulan faizin ise ticari avans faizi olması gerektiğini, kararda geçen faiz türünün düzeltilmesi gerektiğini, faiz işleyecek tarihin idare tarafından ödeme yapılan 14/04/2017 tarihi olarak düzeltilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının hüküm fıkrasının kaldırılarak, asıl alacağa uygulanacak faiz türünün ve faiz başlangıç tarihinin değiştirilerek karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı işçi …’ a 11/9/2014 tarihinden sonraki aylar olan 2014 Yılı 10. Ay, 11 Ay, 12 Ay 2015 yılı Ocak, Şubat, Mart aylarına ait işçilik alacaklarından dolayı yapılan ödemeden dolayı rücu etme hakkı bulunmadığı halde işbu açılan bu davada bu aylar için hüküm kurulmuş olması hukuka ve yasaya aykırı olduğundan, kararın bu kısmının bozulması ve kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, yüklenicinin kıdem tazminatından ve diğer işçilik alacaklarından da sorumlu tutulacağına dair bir açık ve belirgin bir düzenleme olmadığını, yargılama sırasında tüm itirazları dikkate alınmaksızın dosyadaki deliller özellikle kurum tarafından sunulmuş olan sözleşme ve belgelerin hatalı ve hukuka aykırı bir şekilde değerlendirerek hüküm kurulmasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının bozularak yerel mahkemenin kararının ortadan kaldırılmasına istinaf giderlerinin (davacı kuruma) yükletilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı işçinin mirasçılarına davacı kurumca ödenmiş olan miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

Davalının istinaf talebi yönünden: Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenler ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş Hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim Türk Borçlar Kanununun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de belirtilmiştir.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2019/2245 esas 2020/3609 karar sayılı emsal kararında “Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.” şeklinde karar verildiği görülmüştür.Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2019/1093 esas 2020/2269 karar sayılı kararı da aynı yöndedir.
Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 2022/3256 esas 2022/3847 karar sayılı emsal ilamında “Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup, bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak davalı yüklenicilerin işverene karşı sorumlu oldukları dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, işçi ile işveren arasında uygulanması gereken kanun maddeleri gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, sözleşme ve eki teknik şartnamenin hükümlerine göre davalı yüklenicinin davacının dava dışı işçiye ödediği bütün meblağdan sorumlu tutulduğu, dava dışı işçiye ödenen tazminat bedelinden alt iş veren davalının sorumlu olması nedeni ile yazılı açıklamalara göre davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının istinaf talebi yönünden ; Rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edilebileceği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde de ödeme tarihinden itibaren avans faiz talep edilmesine rağmen, 14/02/2018 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Ancak, bu yanılgının giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca hüküm kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
I-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/05/2019 tarihli, 2018/621 Esas 2019/673 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
1-Davacı vekilinin yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine ödenmesine,
2-Davacı vekilinin yatırdığı 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama gideri olan 9,00 TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
II-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
a-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.499,36 TL nispi harçtan peşin alınan 375,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.124,36 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
b-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
c-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Davanın KABULÜNE; 21.949,36 TL nin 17/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 1.499,36-TL harçtan peşin alınan 374,85-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.124,51-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına
3-Peşin harç ve başvurma harcı için yapılan toplam 410,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 485,00.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereğince hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, 6100 Sayılı Kanunun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/02/2023