Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2011 E. 2023/510 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2011
KARAR NO : 2023/510
KARAR TARİHİ : 22/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
NUMARASI : 2018/798 Esas 2019/329 Karar

DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 22/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/03/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ” İDDİA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin toptan gıda pazarlama işini yaptığını, taraflar arasında kadayıf alım satımından kaynaklı bir ticari ilişkinin bulunduğunu, davalı tarafça üretilip müvekkiline satılan ve 518566, 518561, 518544 ve 518549 seri numaralı faturalara dayalı olarak alınmış olan kadayıfların ayıplı çıktığını, ayıp iddiasının ve iade alınmasına ilişkin ihtarname ve maillerin davalıya gönderildiğini ancak davalının çözüme yanaşmadığını, bozuk ürünlerin davalı tarafça iade alınmadığını, ürünlerin kapalı ambalaj içinde bozulduğunu, ürünlerde kelebeklenme ve kurtlanmanın meydana geldiğini, bu ürünlerin piyasada tüketici sağlığı yönünden tehlike oluşturması nedeniyle satılmalarının mümkün olmadığını, bu konuda İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2018/24 D.İş sayılı dosyada keşif yapılarak bilirkişi raporu aldırıldığını, raporun davalıya tebliğ edildiğini, davalının itiraz etmediğini, sipariş edilen dava konusu 16.500,00-TL tutarındaki ürünler için cari hesaptaki 12.870,30-TL’nin düşülmesi ile bedeli ödendiği halde ayıplı olduğu için satılamayan ürün bedelinin 3.630,00-TL olduğunu belirterek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, bu miktarın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davanın yetkisiz yerde açıldığını, yetkili mahkemelerin Balıkesir Mahkemeleri olduğunu, zira; ifa yerinin yetkili olacağını, borcun ödenme yerinin alacaklının yerleşim yeri olduğunu, yokluklarında yapılan tespite itirazlarını bildirdiklerini, tespit raporunu kabul etmediklerini, davacı tarafın müvekkilinden 06/05/2017 tarihli 518544 ve 518549 numaralı, 15/05/2017 tarihli 518566 numaralı ve 30/05/2017 tarihli faturalardaki ürünleri aldığını, 3 adet faturanın bulunduğunu, davacının müvekkiline halen 12.870,30-TL borcunun bulunduğunu, bu borcun ödenmediğini, bu nedenle davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin, davacı tarafın ihtarına Balıkesir 4. Noterliği’nin 25/12/2017 tarihli, 18260 yevmiye numaralı ihtarı ile cevap verdiğini, tespit yapıldığı ileri sürülen ürünlerin davacıya 06/05/2017 tarihinde teslim edildiğini, uzun süre bekledikten sonra tespit yapıldığını, davanın süresinde açılmadığını, fırınlanmış ve pişmiş kadayıfın kurtlanmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin Türkiye’de saygın bir firma olduğunu, uzun bir süre sonra yapılan tespitin sağlıklı olabilmesi imkanın bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; ayıplı ürün satışı nedeniyle menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davalı tarafın, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini inkar etmemiş olması, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde teslim yerinin İzmir olması karşısında, HMK’nın 10. maddesi gereğince mahkememiz yetkili olduğundan, davalı vekilinin yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili; fatura konusu ürünler bozuk çıktığı için müvekkilinin müşterileri tarafından iade edildiğini, bozuk ürünlerin 4 adet fatura karşılığı davalıdan satın alındığını, ayıplı oldukları belirlendiğinde müvekkili tarafından imha edildiğini, buna ilişkin tutanak tutulduğunu, bu davada ayıplı olduğu için satılamayan ürün bedelini dava konusu yaptıklarını, dilekçede belirttikleri 4 adet faturanın bedelinin 16.500,00 TL olduğunu, bu faturalardaki ürünlerin tamamının ayıplı olduğunu ancak müvekkilinin ödemediği 12.870,30 TL tutarında para bulunduğunu, bunun haricinde kalan 3.630,00 TL’nin ise davalıya ödendiğini, bu miktarın tahsilini, 12.870,30 TL yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istediklerini belirtmiştir.
Davalı vekili; dava konusu ürünlerin 2017 yılı Mayıs ayı içerisinde davacı tarafa teslim edildiğini, ilk parti ürünün teslim tarihinin 06/05/2017 olduğunu, buna rağmen tespit tarihinin 07/02/2018 olduğunu, ürünün gıda ürünü olduğunu ve teslimden sonra alıcı tarafından saklanma koşullarının da önem taşıdığını, davacı tarafın ödemediği 12.870,30 TL tutarındaki alacağı yönünden müvekkili tarafından Balıkesir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2018/3695 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, taraflar arasında borç miktarı konusunda ve ayrıca davacı vekilinin dava dilekçesinde bildirdiği 4 adet faturadaki ürünlerin satışının müvekkili tarafından davacıya yapıldığı konularında bir uyuşmazlığın bulunmadığını, kendilerinin sadece ürünlerin ayıplı olmadığını ve davacı tarafça yasal süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığını ileri sürdüklerini belirtmiştir.
Taraflar arasında; “kadayıf gıda ürününün alım satımı şeklinde bir ticari ilişkinin bulunduğu, bu ticari ilişki kapsamında davalının davacıya 518566, 518549, 518544 ve 518561 numaralı faturalarda gösterilen ürünlerin satış ve teslimini gerçekleştirdiği, bu faturalardaki ürünlerin 12.870,30 TL’sinin davacı tarafından davalıya ödenmediği, bunun yanısıra bu davanın konusu edilen 3.630,00 TL’nin davacı tarafından davalıya ödendiği” konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “davaya konu 4 adet fatura ile davacıya satış ve teslimi gerçekleştirilen ürünlerde ayıp bulunup bulunmadığı, ayıp var ise bunun üretimden mi yoksa davacının saklama koşullarından mı kaynaklandığı, davacının yasal süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı ve davacının dava dilekçesinde belirttiği ayıplı ürün bedelini davalıdan isteyip isteyemeyeceği, borcunun bulunup bulunmadığı” konularındadır.
Davacı, davalıya Bornova 5.Noterliği’nden gönderdiği 19/12/2017 tarihli ve 33082 yevmiye numaralı ihtarname ile “ürünlerin piyasa şartlarına uygun olmadığını, ambalajın narin olmasından dolayı ürünlerde çabuk kırılmaların olması gibi nedenlerle ürünlerin satışının yapılamadığını, satışı yapılan ürünlerin de müşteriler tarafından iade edildiğini” ileri sürerek, tebliğden itibaren 3 iş günü içerisinde ürünlerin geri alınmasını, aksi durumda kendileri tarafından geri teslim edileceğini, yine teslim alınmaz ise tevdi mahalli tayini için yasal yollara gidileceğini, işgal tazminatı isteneceğini bildirmiştir. İhtarname davalıya 22/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı ise Balıkesir 4. Noterliği’nin 25/12/2017 tarihli, 18260 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ayıp iddiasını kabul etmediklerini, teslimden sonra aradan 6 ay geçmesine rağmen bu konuda bir beyanlarının olmadığını bildirmiştir.
Davacı, davalının elektronik posta adresine 25/12/2017 tarihinde “Daha önceki görüşmelerde de belirtildiği gibi kadayıflar satılamamakta ve tarafımıza iade edilmektedir. Kadayıflarla ilgili kırılma, paketleme sıkıntısı gibi şikayetler alıyoruz. Kadayıfların iadesi alınması ile ilgili sürecin her iki tarafın da menfaatine olacak şekilde neticelendirilmesini rica ediyoruz” içerikli elektronik postayı göndermiştir.
Davacı, 02 Mayıs 2017 tarihli elektronik posta ile “postada bildirdiği ürünlerin imha edilip iade faturasının düzenleneceğini” bildirmiştir. Davalı ise aynı tarihli elektronik posta ile; “benim görmem lazım faturasını kesin ama atmayın” ifadesini kullanmıştır.
İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/24 D.İş sayılı tespit dosyasında 07/02/2018 tarihinde davacı tarafça dava konusu kadayıf ürünündeki ayıbın tespitinin yapılması istenmiştir. Gıda mühendisi bilirkişi … 26/02/2018 tarihli raporunda özetle; paketler halinde karton kutular içerisinde bulunan kadayıfların güneş görmeyen serin yerde muhafaza edildiğini, üzerilerindeki son kullanma tarihinin 2019 olduğunu, ürünlerde kelebeklenme ve kurtlanma olduğunu, kadayıf ambalajlarının zayıf olduğunu, paketlerin yırtık olduğunu ve hava aldığını bildirmiştir. Tespit raporu davalı taraf tebliğ edilmiş, davalı taraf 12/03/2018 tarihli dilekçesi ile rapora itiraz etmiştir.
Balıkesir 3. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin 2018/458 Esas sayılı dava dosyası incelendiğinde; davacısının … A.Ş., davalısının … olduğu, davanın 20/12/2018 tarihinde açılmış itirazın iptali davası olduğu, davacı tarafça Balıkesir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2018/3695 sayılı icra dosyasında ileri sürülen itirazın iptalinin istendiği görülmüştür.
Mahkememizce davacının yasal süre içerisinde davalıya ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı araştırılmış ve bu konuda da davacı tanıkları dinlenmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; davacı işletmede satın alma bölümünde kurulduğundan beri çalıştığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin üç yıldır sürdüğünü, davaya konu ürünlerin alım ve satımının 2017 yılı Nisan ve Mayıs ayında gerçekleştiğini, fatura üzerinden çalışıldığını, dava konusu ürünlerin iki parti halinde davacıya gönderildiğini, bu ürünlerin tesliminin dava konusu faturaların düzenlendiği tarihte gerçekleştiğini, zira; kargo ile gönderilen ürünlerle birlikte zarf içerisinde bu ürünlere ilişkin faturaların da davacı işletmeye gönderildiğini, ürünlerin kapalı koliler içerisinde gönderildiğini, koliler gönderildiğinde ürünleri açıp kontrolünü yapmadıklarını, o ürünleri saklama koşulları uygun olan kendi depolarına koyduklarını, müşterilerine bu kolileri açmadan olduğu şekliyle satış yaptıklarını, bu ürünlerle ilgili olarak 2017 yılı Haziran ayında depoda görevli olan personel tarafından “kelebeklerin uçuştuğu” söylenince depoda bulunan kolileri açtıklarını ve içerisindeki kadayıf ürününde kurtlanma ve kelebeklenme olduğunu gördüklerini, bunun üzerine aynı gün davalı şirkette bu işlerle ilgilenen “… ” isimli kişiyle telefon görüşmesi yaptıklarını, bu görüşmeyi bizzat kendisinin yaptığını, durumu bildirdiğini, ancak çözüm getirilmediğini, daha sonrasında bu ürünleri sattıkları müşterilerine giderek satılmayan ürünleri geri çektiklerini, yani bu ürünleri iade aldıklarını, hatta tüm mahalleyi kelebek bastığını, mahalleli tarafından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na şikayet yapıldığını, gelen görevlilerin tutanak düzenlediklerini ve onların verdikleri talimat gereğince imhanın yapıldığını, daha öncesinde aldırılan tespit raporu ile ürünlerin saklama koşullarında herhangi bir olumsuzluğun olmadığının belirlendiğini, davalı tarafından gönderilen ürünlerin davacı tarafından kendi müşterilerine satışı yapıldığında kendi elemanlarının satışın gerçekleştirildiği yerde bu ürünleri raflara dizdiklerini, bu esnada kolileri açılan kadayıf ürünlerinin poşetlerinin zayıf olduğunun, bu nedenle de ufak bir dokunmada ürünlerin kırıldığının belirlendiğini, bu durumun da ayrıca elektronik posta yoluyla davalı tarafa bildirildiğini, dava konusu ürünlere ilişkin faturalar haricinde daha öncesinde davalı tarafça satış ve teslimi yapılan diğer kadayıf ürünleri için de faturalar düzenlendiğini, dava konusu faturalarda gösterilen ürünler haricinde daha öncesinde satın alınan ürünlerde de buna benzer sorunlar yaşandığını ve davalı tarafa iletildiğinde çözüm yoluna gidildiğini ancak bu davanın konusu ürünlerle ilgili olarak herhangi bir çözüm yoluna gidilmediğini bildirmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; yaklaşık birbuçuk yıldır davacı işletmede depo sorumlusu olarak görev yaptığını, dava konusu faturalarda gösterilen ürünlerin davalı tarafından davacıya satışının ve tesliminin yapıldığı tarihte henüz davacı işletmede çalışmadığını, ancak ürünlerin depoya konduğu tarihten yaklaşık iki ay sonra davacı işletmede çalışmaya başladığını, depoda durduğunu, çalışmaya başladığında depoda kelebeklerin uçuştuğunu gördüğünü, aynı tarihlerde bir kısım müşterilerden ürünlerle ilgili “kelebeklenme ve kurtlanma” gibi şikayetler gelmeye başladığını, hatta bu şikayetlerin kendisi göreve başlamadan önce de yapılıyor olduğunu, ürünlerin koli halindeydi ancak açık olanların da olduğunu, bu açık olanların da kontrol edilmek amacıyla açıldığını, yani şikayetler gelmesi ve kendisinin de kelebekleri görmesi üzerine kolileri açtıklarını, ürünlerin poşetinin içerisinde kurtlanma ve kelebeklenme gördüklerini, daha sonraki aşamalarda bu ürünlerin imha edildi, bu ürünlerin kendisine gösterilen faturalardaki ürünler olduğunu bildirmiştir.
Alıcı davacının dava konusu kadayıf ürünü ile ilgili ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi için ihbar ve muayene yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekir. TBK’nın 474. maddesi gereğince iş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Ticari satışlarda ayıp ihbarının 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesinde belirtilen süreler içinde yapılması gerekir. Yani; anılan maddede açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan gizli ayıplarda 8 günlük ihbar süreleri belirlenmiştir. Buradan çıkan sonuç şudur ki; ihbar yükümlülüğü yerine getirilmezse ürün zımnen kabul edilmiş sayılacaktır.
Somut uyuşmazlıkta; dava konusu ürünlere ilişkin faturalar 518566, 518549, 518544 ve 518561 numaralı faturalar olup, bunların tarihleri de 06/05/2017, 15/05/2017, 26/05/2017 ve 30/05/2017’dir. Dinlenen davacı tanıkları “ürünlerin davacıya faturalarla birlikte teslim edildiğini, koliler şeklinde gelen ürünlerin açılmadan ve kontrol edilmeden o haliyle davacıya ait depoda saklandığını” bildirmişlerdir. Her ne kadar davacı tarafça davalıya gönderilen 02 Mayıs 2017 tarihli elektronik postada “postada bildirdiği ürünlerin imha edilip iade faturasının düzenleneceği” yazılmış ise de; davacı tanıklarının “taraflar arasında geçmişte de ticari ilişki olduğunu ve dava konusu ürünlerin davacıya tesliminin faturalarla birlikte yapıldığını” bildirmiş olmaları ve ürünlerin faturalarının da 02/05/2017 tarihinden sonra düzenlenmiş olması yani bu ürünlerin tesliminin 02/05/2017 tarihinden sonra (en erken 06/05/2017 tarihinde) yapılmış olması karşısında bu elektronik posta ile kastedilen ayıp ihbarının dava konusu ürünlerle ilgili bir ayıp ihbarı olduğu hususu davacı tarafça kanıtlanamamıştır. Davacı, dava konusu ürünlerle ilgili “kelebeklenme ve kurtlanma gibi” ayıplara ilişkin olarak 07/02/2018 tarihinde tespit yaptırmış ve bundan öncesinde ise davalıya Bornova 5. Noterliği’nden gönderdiği 19/12/2017 tarihli ve 33082 yevmiye numaralı ihtarname ile ayıp ihbarında bulunmuştur. Nitekim bu ihtarnamede de “üründe kelebeklenme ve kurtlanma olduğu” gerekçesine değil, “ürünlerin piyasa şartlarına uygun olmadığını, ambalajın narin olmasından dolayı ürünlerde çabuk kırılmaların olması” gibi bir gerekçeye dayanmıştır. Gerek “kelebeklenme ve kurtlanma” gerekse “ürünlerin ambalajının narin olduğu, ürünlerin çabuk kırıldığı” yönünde ileri sürülen ayıp, niteliği gereği bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan belirlenebilecek olan açık ayıptır. Davacıdan yapması beklenen davranış ise yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince; ürünleri davalıdan satın ve teslim aldıktan sonra derhal muayenesini yapmak ve ayıbın varlığını belirlediğinde ise 2 gün (açık ayıp olduğu için) içerisinde durumu davalıya bildirmektir. Ancak davacı yasada öngörülen muayene ve ihbar sürelerine uymamıştır. Davacı tarafın yasal süre içerisinde ürünün muayenesini ve ayıp ihbarını yapmaması nedeniyle dava konusu alacak ve menfi tespit isteminde bulunamayacağı anlaşıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında süreklilik gösteren ticari ilişki mevcut olup cari hesap ile yürütülen alış verişte son gönderilen ürünlerin, üretiminde bekleme müddetine bağlı olarak gelişip sonradan ortaya çıkan kelebeklenme ve kurtlanma, ürünün teslim anında görülmeyen son kullanma tarihinden çok önce ortaya çıkan gizli ayıp olduğunu, dava konusunun gizli ayıp niteliğinde olan hususun ürünlerin yeni ambalaj şekli değil bu ambalaj içerisinde duran ürünlerin durdukça bozulmaya başlaması olduğunu, ticari ilişki devam ederken dayanıksız ambalaja geçenin davalı olduğunu, müvekkil dayanıksız ambalajın kırılmaya sebebiyet vereceğini, toptancı olarak üreticiye ikaz ve ihbar ettiğini dayanıksız ambalaj kullanılması ürünün bozulmasına sebebiyet verince durumun derhal davalıya bildirildiğini, süresinde ihbar yapıldığını, telefon edildiğini, mail gönderildiğini, ihtar çekildiğini, tespit yaptırıldığını ve dava açıldığını, ürün teslim anında kelebeklenme ve kurtlanma mevcut olmadığını, dolayısı ile 2 gün içerisinde ihbarda bulunulmasının beklenilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı taraf süresinde gizli veya açık ihbar yapılmadığı savunmasında bulunmadığından mahkeme tarafından resen ayıp ihbarı olup olmadığı incelemesi yapılmasının usule aykırı olduğunu, davalının ürünler için çok sonra dava açılmasını hayatın olağan akışına aykırı bulduğunu belirtmesinin açıkça süresinde yapılmış bir ihbar yoktur şeklinde itiraz olarak kabul edilemeyeceğini, dava dilekçemizin ekinde sunulan bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere kadayıfların son tüketim tarihinden önce kurtlandığını, saklama koşullarına uygun muhafaza edildiği halde ambalajlar narin ve zayıf olduğundan bazı ürünlerin ambalajlarının da sonradan deforme olduğunu, davalıya bu hususu tespit eden delil tespiti bilirkişi raporu tebliğ edildiğini, rapora itiraz edilmediğini beyanla kararın kaldırılmasını davanın kabulünü talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, ticari satım ilişkisinde malın ayıplı olduğu iddiasıyla ödenen bedelin istirdatı, ödenmeyen bedel için borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, davalıdan satın alınan kadayıfların uygun muhafaza koşullarında saklandığı halde son tüketim tarihinden önce ( kurtlanama ve kelebeklenme ) bozulmaları nedeniyle ödenen bedelin istirdatı ödenmeyen bedel için borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiştir.
Davalı tarafça, ayıp var idiyse uzun beklendiği, davanın süresinde açılmadığı beyanıyla davanın reddi talep edilmiştir.
Mahkemece, davacının yasada öngörülen muayene ve ayıp ihbar sürelerine uymaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı tarafça 19/12/2017 tarihli ihtarname ile ambalajdan dolayı çabuk kırılma olduğu, 25/12/2017 tarihli mailde kadayıfların kırılma paketleme sıkıntısı nedeniyle satılamadığı,5/4/2018 tarihli ihtarname ile de tespit raporu ile sabitlenen yetersiz koruma ambalajı ve imalat hatası ile ayıplı ve bozulmuş kadayıfların iade alınması ihtar edilmiş, davalı tarafça da 25/12/2017tarihli ihtarname ile cevaben ayıbı kabul etmedikleri olsaydı dahi 6 aydan fazla zaman geçtiği, daha önce beyanları olmadığı ihtar edilmiştir.
İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/24 D.İş sayılı tespit dosyasında 07/02/2018 tarihinde davacı tarafça dava konusu kadayıf ürünündeki ayıbın tespitinin yapılması istenmiştir. Gıda mühendisi bilirkişi … 26/02/2018 tarihli raporunda özetle; paketler halinde karton kutular içerisinde bulunan kadayıfların güneş görmeyen serin yerde muhafaza edildiğini, üzerilerindeki son kullanma tarihinin 2019 olduğunu, ürünlerde kelebeklenme ve kurtlanma olduğunu, kadayıf ambalajlarının zayıf olduğunu, paketlerin yırtık olduğunu ve hava aldığını bildirmiştir.
6102 sy. TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca; “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” Aynı Yasa’nın 23/1-c maddesine göre; “ Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.”
Tüm dosya kapsamına, taraflara arsındaki ihtarnamalere, tespit raporuna göre , taraflar arasında kadayıf gıda ürününün alım satımı şeklinde bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacı tarafından satın alınan ürünlerde ambalajla ilgili sıkıntıların davalıya ihtar ve e-mail ile bildirildiği, ürünlerde muhafaza koşullarında bir uygunsuzluk bulunmamasına rağmen son tüketim tarihinden önce meydana gelen kurtlanma ve kelebeklenmenin sonradan meydana gelen gizli ayıp niteliğinde olduğu, davalıdan koli içinde alınan ürünlerin koli içerisinde satıldığı, kolilerin açılmadığı, depoda kelebeklenme olması ve müşterilerden iadeler olması nedeniyle kolileri kontrol ettikleri ve 07/02/2018 tarihinde tespit talep ettikleri, davanın konusunun ürünlerdeki kurtlanma ve kelebeklenme olması ve satış konusu ürünlerin tesliminden itibaren ayıbın zaman içinde oluşması değerlendirildiğinde davalı firmaya makul sürede ihbar edildiğinin kabulü gerektiği, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının davacıya 518566, 518549, 518544 ve 518561 numaralı faturalarda gösterilen ürünlerin satış ve teslimini gerçekleştirdiği, bu faturalardaki ürünlerin bedellerinden 3.630,00 TL’sinin ödendiği, 12.870,30 TL’sinin ödenmediği anlaşıldığından 3.630,00 TL’sinin davacıya iadesine, ödenmeyen 12.870,30 TL’lik kısım içinde borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür.
Bu durumda; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/03/2019 tarih, 2018/798 Esas ve 2019/329 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davacı vekilinin yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının (peşin harç) istek halinde kendisine ödenmesine,
Davacı vekilinin yatırdığı 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 20,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
İlk Derece Mahkemesine Yerine Kurulan Hüküm :
Davacının davasının KABULÜNE,
Davacı tarafından ödenen 3.630,00 TL’nin davalıdan istirdatı ile dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının 12.870,30 TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine,
Alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından peşin alınan 281,78 TL nispi harç indirildikten sonra kalan 101,88‬ TL harcın davacıya isteği halinde iadesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 127,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yatırdığı gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde isteği halinde iadesine,
Davalının yatırdığı gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde isteği halinde iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/03/2023