Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2006 E. 2023/115 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2006
KARAR NO : 2023/115

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2019
EK KARAR TARİHİ : 31/05/2019
NUMARASI : 2017/801 Esas 2019/591 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/01/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı hakkında İzmir 7. İcra Dairesinin 2017/8819 esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, alacaklının …, borçlunun … olup, kefili … olan 14/09/2015 keşide tarihli, 14/12/2015 vadeli, 120.000,00 TL bedelli senede dayanıldığını, davalı ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacının davalıya borcu olmadığı gibi böyle bir senet düzenlemediğini, imzaların davacıya ait olmadığını, sahte imza olduğunu, yapılacak inceleme ile anlaşılacağını, ayrıca suç duyurusunda bulunulacağını, icra tebligatının 21/06/2017 tarihinde davacının eşine yapıldığını, araya bayram girmesi nedeni ile işlem yapılamadığını, itiraz süresinin kaçırıldığını ve söz konusu icra takibi nedeni ile öncelikle takibin dava sonuna kadar durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve takipten dolayı borçlu bulunmadığınının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve takibin iptalini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davada takip çıkışı miktarına göre eksik harç yatırıldığını, harcın tamamlanması gerektiğini, esasa ilişkin olarak davacının eşi ile davalının oğlu arasında adi ortaklık sözleşmesi olan İzmir 36. Noterliği’nin 9106 yevmiye nolu 18/09/2015 tarihli karayolları taşıt araçlarının teknik muayene faaliyetleri konusunda adi ortaklık bulunduğunu, ortaklığın davacı eşi … ile kurulmuş durumda olup fiilen davacı ile işlemlerin yürütüldüğünü, işyerinin açılışı sırasında anlaşma gereği davalının oğlunun 120.000,00 TL sermaye getirdiğini, davacının da sermaye bedeline güvence olan davaya konu bonoyu verdiğini, bonoda belirtilen vade içerisinde ödeme yapacağını, ortaklık kurulduktan iki ay sonra davalının oğluna getirdiği sermaye bedeli olan ve bonoya bağlanmış bulunan bedeli ödeyeceğini, bunun neticesinde ortaklığı devretmesini istediğini, işlerin gidişatından memnun olmayan davalının oğlunun bu teklifi kabul ettiğini, adi ortaklığın tek bir kişiye devrinin mümkün olmaması nedeni ile ortaklığın feshedildiğini, tüm mal ve ekipmanların davacıya bırakıldığını, fiiliyatta ortaklığın … ile yürütüldüğünü, İzmir 8. İcra Dairesinin 2015/18616 esas sayılı icra dosyasının da bu durumun göstergesi olup ortaklığa ait adresin sahibi … tarafından ödenmeyen kira bedelleri için icra takibi başlatıldığını, kira sözleşmesi suretinin Ege Vergi Dairesi’nden celbini istediklerini, ortaklık belgesinin … Mahallesi … Sok No:…/… olarak bildirildiğini ve bonoda da bu adresin yer aldığını, davalının oğluna verilen bononun lehtar kısmının boş bırakıldığını, vadesinde ödenmemesi nedeni ile davacı ile görüşme talep edildiğini, bu sırada … ile işyerinde karşılaşıldığını ve durumun kendisine anlatıldığını ve bu şahsın da bonoyu kefil olarak imzaladığını, imzaların davacıya ait olduğunun bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, açılan haksız ve kötüniyetli davanın reddine ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” :İzmir 7. İcra Dairesi’nin 2017/8819 esas sayılı dosyası celbedilmiş, incelenmesinde alacaklısının …, borçlusunun … ve … olduğunu, 120.000,00 TL’lik bono için kambiyo senedine mahsus yol ile takip yapıldığını, tebligatın borçluya 13/06/2017 tarihinde usulünce tebliğ edildiği ve borca itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/703 esas sayılı celbedilmiş, dosya içerisine alınmış, taraflarının tutmadığı, kararlı dosya olduğu, davacının emsal imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacının kambiyo senedine mahsus yol ile aleyhine icra takibi yapılan şahıs olup, imzasını inkar ettiği anlaşıldığından öncelikle imza incelemesi için davacının emsal imza örnekleri toplanmış ve grafolog bilirkişiden alınan raporda senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğu bildirilmiştir.
Davacı alınan rapora itiraz etmiş ve bunun üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan mukayese imzaları ile birlikte inceleme talep edilmiş ve yapılan incelemede senetteki imzanın davacıya ait olduğu hususundaki kanaat tekrar edilmiştir.
Davacı 29/05/2018 tarihli duruşmada alınan beyanında davalı cevaplarında geçen eşi ile davalının oğlunun iş kurma ve ortak olmaya yönelik iddialarını doğrulamış ancak senet vermediğini bildirmiş, tanık dinletme talebi H.M.K. 200 ve 201 maddeleri gereğince dava konusu miktar dikkate alınarak reddedilmiştir.
Toplanan deliller, davalı cevapları ve takip konusu dayanak senetteki imzanın davacıya ait olduğuna ilişkin alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde kambiyo senedinin niteliği gereği sebepten soyut olduğu, ayrıca tarafların eşi ve oğlu arasındaki ortaklık ilişkisinin mevcudiyetinin davacı tarafından da kabul edilmiş oluşu nazara alındığında tevil yollu ikrar içeren beyanlar bilirkişi raporları ile desteklendiğinden davacının davasının reddi ve dava değeri olan 120.000,00 TL üzerinden %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine” şeklinde karar verilmiş, davalı lehine 2.725,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Davalı vekilince 31/05/2019 tarihli dilekçe ile mahkemece verilen hükümde davalı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanarak 12.350,00 TL olarak tashihi talep edilmiş, mahkemece 31/05/2019 tarihli ek karar ile hükmün 5. Paragrafının “Davalı taraf davayı vekil ile takip ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 12.350,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine” şeklinde düzeltilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; işbu davada yerel mahkemenin; tanık dinlemeden, ticari defter ve sözleşmelerin içeriğini bilirkişi marifetiyle incelenmeden, sanki dar yetkili bir mahkeme sıfatındaymış gibi sadece senet üzerindeki imzanın tahkiki üzerinden şekli bir inceleme ile gerekçeli karar vermesinin usulen aykırı olduğunu, davalı yanın bahsedilen adi ortaklık için getirilen sermayenin iki eşit parça şeklinde ve ortaklığa giren her ortak için bu miktarın 120.000,00 TL olduğunu belirttiğini, davalı yanın belirtmiş olduğu üzere; işlerin kötü gittiğinden bahisle karşı davalı yanın oğlunun istemiyle ortaklıkta fesih yoluna gidildiğini, bu ifadelerin gayet açık ve net olduğunu, zira bahse konu işe bağlı ortaklık, müvekkilinin eşinin ortaklığa getirmekle yükümlü olduğu sermaye miktarının yokluğu sebebiyle fesih edilmediğini, aksine işlerin yürümediğinden yola çıkarak fesih edildiğinin ortaya çıktığını, ifaya zorlama davasının da açılmış bulunmadığını, davalı tarafın bahse konu senet alacağını bağlamış olduğu malları somut deliller ile ortaya koymadığını, ortaklığa getirmesi gereken sermayeyi getirmeyen bir ortağa fesihten sonra malları teslim etmenin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca ek kararla hükmedilen vekalet ücreti kararınında bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebepleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu senetten dolayı açılan menfi tespit davasıdır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf icra takibine konu senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını davalıya senetten dolayı borçlu olmadığını iddia etmektedir.
Davalı taraf ise icra takibine konu senedin, davacı tarafça oğluna verildiğini, davacı ve oğlu arasında adi ortaklıktan kaynaklı ilişki bulunduğunu senedin bu nedenle verildiğini , daha sonra lehdar kısmına kendi adını yazarak senedi icraya koyduğunu davacının kendisine borçlu olduğunu, davanın reddini savunmaktadır.
Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı tarafta ise de; somut olayda takibe konu olan senet bir kambiyo senedi olduğundan ve borç ikrarı içerdiğinden ispat yükü davacı taraftadır. Yani davacı taraf davalıya borçlu olmadığını ispat ile yükümlüdür.
Davacı, icra takibine konu senetteki imzayı inkar etmiş, ancak ilk derece mahkemesince Adli Tıp Uzmanı bilirkişiden ve İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığından aldırılan her iki raporda da senetteki imzaların davacı eli ürünü olduğu belirtilmiştir. Raporların denetime elverişli ve açık olması nedeniyle ilk derece mahkemesince hükme esas alınmasında aykırı bir yön bulunmamıştır.

Somut olayda icra takibine konu senedin şekli unsurları tam ve kambiyo senedi vasfındadır. Lehdar kısmının sonradan doldurulması senedin geçerliliğini etkilemez.
Her ne kadar davacı taraf, davalının oğlu ile aralarındaki adi ortaklığın işlerin yürümemesi nedeni ile feshedildiğini ileri sürmüş ise de, adi ortaklığa ilişkin alacak borç durumuna ilişkin ve bu nedenle senetten dolayı davalıya borçlu olmadığına ilişkin davacı tarafça bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillere, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; icra takibine konu senet altındaki keşideci imzasının davacıya ait olmasına, davacının senetten dolayı borçlu olmadığını yazılı delillerle ispat edememesine göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1,b.1 maddesi uyarınca asıl karara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, yine her ne kadar davacı tarafça ek karar da istinaf edilmiş ise de; mahkemece ek kararla ve tashih yolu ile vekalet ücretinin değiştirilmesi yerinde değil ise de, sonuç olarak ek kararda hükmolunan vekalet ücreti doğru olduğundan Dairemizce ek karar kaldırılsa dahi yine de aynı hüküm kurulacağından, kaldırma kararının sonuca bir etkisi bulunmayacağından ek karara ilişkin istinaf talebinin de 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarihli ve 31/05/2019 tarihli, 2017/801 Esas, 2019/591 Karar sayılı hükmü ve ek kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 359,80 TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 88,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 271,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.