Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1911 E. 2023/453 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1911
KARAR NO : 2023/453

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI : 2016/869 Esas 2019/286 Karar
DAVA : AYIPLI ARACIN İADESİ
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2023
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/869 Esas ve 2019/286 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 06/05/2015 tarihinde davalı şirketten 19+1 kişilik … marka araç aldığını, ancak aracın sürekli olarak motor arıza lambasının yanması nedeniyle defalarca davalı şirket servisine götürüldüğünü, aracın davalı servisinde kaldığını, önce motor beyninde arıza olduğu beyin değişimi yapıldığını, arızanın devam ettiğini, davalı şirketin defalarca deneme yanılma yaparak aracın arızasının tespit etmeye çalıştığını, söz konusu aracın garanti süresi içerisinde sık sık arızalandığı, davalı tarafa ihtarname keşide edildiğini, ihtarnameye cevap verilmediğini, açıklanan nedenlerle … plakalı aracın ayıplı olması nedeniyle aracın davalıya iadesine, müvekkil tarafından ayıplı araca ödenen 80.971,00TL’nin fatura tarihi olan 06/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmisini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasındaki hukuksal dayanağının Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayandığını, tarafların tacir olması nedeni ile olaya öncelikle uygulanarak hükümlerin Türk Ticaret Kanunu hükümleri olmadığını,Türk Borçlar Kanunu olduğunu, bu nedenle olaya uygulanacak hükümlerin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini,Tüketici mevzuatı çerçevesinde değerlendime yapılmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin iddialarını kabul etmenin mümkün olmadığını, dava konusu aracın mevcut arızası nedeni ile ayıplı olarak kabul edilse bile davacının ücretsiz onarım hakkını kullandığını ve arızaların onarımlarının yapıldığını, açıklanan nedenlerle hukuka aykırı iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan 14/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “dosya kapsamı ve dava konusu … plaka sayılı aracın imalattan kaynaklı gizli ayıplı olduğu” şeklinde görüş belirtilmiştir.
Davalı vekili ve ihbar olunan vekilinin itirazları ve mahkememizce tespit edilen eksiklikler hususunda bilirkişiden 01/09/2017 tarihli ek rapor alınmış, bilirkişi ek raporunda özetle; “araçta oluşan arazıların sürücüden kaynaklanmadığı, araçtaki imalat hatası nedeniyle meydana geldiği, bu imalat hatasının normal bir kullanıcı tarafından aracın satın alınması aşamasında fark edilmesinin mümkün olmadığı belirlenmiş ancak araç üzerinde yapılan test sürücünde ayıbın giderildiği görülmüştür. Dava konusu araçta yapılan işlemler, servis kayıtlarında görülecektir. Dava konusu aracın daha soraki süreçte ikinci el olarak satılacağı zaman servis kayıtlarında, seyir halindeyken motorun stop etmesi şeklinde güvenlik arızası yaşanmış ve ayrıca henüz 8.551 km de iken komple motor revizyonu yapılmış bir aracın değerinde alıcı bulunarak satılması mümkün değildir. Bu bağlamda araçtaki arızaların, o aracın ikinci el piyasasındaki fiyatının düşmesine neden olacak bir türden bir arıza olduğu belirlenmiştir. Buna göre dava konusu araçta meydana elen arızalar nedeniyle 10.000,00 TL değer kaybı olacağı” şeklinde görüş belirtilmiştir.
Davalı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi yönünde bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, 15/05/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle “davacı tarafından satın alınan araçta meydaan gelen arızaların kullanım kaynaklı olmadığı, bahse konu aracın garanti kapsamı içinde 9 kez arıza yapması ve davacının 2 kez kiralık araç kullanması davacının yeteri kadar maldan yararlanamadığı, bahse onu aracın fabrikasyon olara gizli ayıplı üretildiği, araçta meydana gelen değer kaybının 5.000 TL olduğu” şeklinde görüş belirtilmiştir.
DELİL DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalıdan satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı satın alınan aracın iade karşılığında satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalıdan araç satın aldığı, aracın sürekli arıza vermesi nedeniyle servise götürüldüğü, aracın arızasının düzelmemesi nedeniyle davacının aracın davalıya iadesi ve bedel iadesi talebi ile eldeki davayı açtığı, alınan bilirkişi raporlarına göre araçta oluşan arazıların sürücüden kaynaklanmadığı, araçtaki imalat hatası nedeniyle meydana geldiği, bu imalat hatasının normal bir kullanıcı tarafından aracın satın alınması aşamasında fark edilmesinin mümkün olmadığı, bahse onu aracın fabrikasyon olarak gizli ayıplı olarak üretildiği, araç üzerinde yapılan test sürüşünde ayıbın giderildiği, aracın çalışır durumda olduğu, söz konusu arıza nedeniyle denetim ve hüküm kurmaya elverişli 15//5/2018 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre, araçta meydana gelen değer kaybının 5.000 TL olduğu, değer kaybının miktarı gözetildiğinde, akdin tümüyle feshinin ve bedel iadesinin Borçlar Kanunun 227/4 maddesi uyarınca mümkün olmadığı… ” gerekçesi ile, Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, 5.000.00.TL’nin dava tarihi olan 22/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, garanti kapsamındaki araçta imalat hatasının mevcut olduğunu, okul taşıtı olan aracın garanti süresi içinde sık sık arızalandığını, hükme esas bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere, araç motor arıza ikaz lambasının yanması ve stop etme şikayetleri ile 6 kez servise getirildiğini, 4 kez de farklı arızalardan dolayı servise getirildiğini, yargılama sırasında ilk bilirkişi raporunda araçtaki arızaların kullanımdan kaynaklanmadığı, imalat hatası söz konusu olduğu, okul taşıtı olarak kullanılan araçtaki arızanın basit olmadığı , aracın seyir halinde iken motorun aniden stop etmesi durumunda direksiyonun ve frenlerin tutmamasına ve çok tehlikeli kazaların meydana gelmesinin söz konusu olduğu kanaatinin bildirildiğini, her ne kadar bilirkişi ek raporunda test sürüşünde teknik anlamda bir problemle karşılaşılmamasından yola çıkılarak hali hazırda araçta arıza olmadığı sonucuna varılmış ise de, 17.03.2017 tarihli test sürüşünün 24.817 km.de başladığı, 24.825 km.de sona erdiği, yani takribi yalnızca 8 km kısa sürüş esas alınarak motor arıza ikaz lambasının yanması ve aracın ani stop etmesi şikayetlerinin sona erdiği sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, üretimden kaynaklanan gizli ayıp nedeniyle büyük risk ve tehlikenin mevcut olduğunu, hükme esas heyet raporunda belirtildiği üzere, arızaların çokluğu göz önüne alındığında Sürekli tekrarlayan arıza ve riskin söz konusu olduğunu, böyle bir durumdaki aracın tamamen tamir edildiğinden mantıken ve hayatın olağan akışı açısından söz edilemeyeceğini, okul taşıtı olarak toplu taşıma yapan bir araçta böylesi bir arızanın bulunmasının güvenli seyir, can ve mal güvenliği açısından vahim sonuçlara yol açabilecek olduğunu, ayrıca arızanın büyüklüğü ve ciddiyeti nazara alındığında hükmedilen değer kaybı bedelinin de çok düşük kaldığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; değer kaybına hükmedilmesine ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından Türk Ticaret Kanunu’nda bahsi geçen ayıp ihbar sürelerine riayet edilmediğini, dava konusu aracın mevcut arızası ile ilgili tacir olan davacının, ücretsiz onarım hakkını kullandığını ve dava konusu arızanın onarılarak giderildiğini, dava konusu araçta devam eden herhangi bir arızanın bulunmadığının tespit edildiğini, davanın reddi yerine bunun yanı sıra değer kaybına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, belirlenen değer kaybının fahiş olduğunu, bu bedele dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin ve avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ticari satıma konu aracın TBK m. 219 ve devamına göre aracın gizli ayıp nedeniyle iadesi ve bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü .maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Bu açıklamalar ışığında; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliği taşımasına, kullanımla ortaya çıkabileceğine, ayıbın onarım sonucunda davalı tarafından giderilmesine, ayıbın giderilmesi için yapılan onarımların araçta değer kaybı oluşturmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2016/869 Esas 2019/286 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 341,55.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 85,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 256,15.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali/iadesi ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.