Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1889 E. 2023/74 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1889
KARAR NO : 2023/74

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/05/2019
NUMARASI : 2016/1146 Esas 2019/649 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/01/2023
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 352. madde uyarınca dosya üzerinden ön inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından …, … ve Davacı … aleyhlerine İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2015/9226 esas sayılı dosyası ile 12/09/2009 tanzim ve 09/06/2015 vade tarihli 70.000 TL senede dayalı olarak icra takibi yapıldığını, Davacı …’nın 2006 yılında … isimli şahsa davalı bankadan kredi sözleşmesine dayalı olarak almış olduğu kredi borcuna o tarihte kefil olduğunu, davacının 2006 yılında kefil olduğu borcun tamamen ödendiğini, davacının bu kredi sözleşmesi dışında kefil sıfatı ile imzaladığı başka bir kredi sözleşmesi mevcut olmadığını, davalı bankanın 2013 yılında … isimli kişiye yine kredi sözleşmesine dayalı olarak kredi kullandırıldığını, bu kredi sözleşmesinde davacı müvekkilinin hiçbir şekilde imzasının bulunmadığını, davalı bankanın 2006 yılında kullandırılan kredi sözleşmesinin teminatı olarak aldığı senedi sonradan doldurulup müvekkil hakkında icra takibi yapıldığını, mezkur senet nedeniyle davacı müvekkilinin davalı bankaya borcu olmadığını, 2006 yılında … isimli şahsa kullandırılan kredi sırasında kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan 12/09/2009 tanzim ve 09/06/2015 vade tarihli 70.000 TL olarak görülen senet o tarihteki kredi borcunun tamamen ödenmiş olması nedeniyle bedelsiz kaldığını, senette tanzim tarihi olarak 12/09/2009 tarihli yazılı ise de bu senedin 2006 yılında alındığını, 2009 yılında da müvekkil tarafından kefil sıfatıyla imzalanmış olmasının mümkün olmadığını, davalı bankanın kayıtları incelendiğinde önceden kullandırılan ve müvekkilinin kefil olduğu kredi sözleşmesine dayalı borcun ödendiğini itfa olduğunu, bu nedenle davalı banka tarafından 2006 yılında ödenmiş olan borç nedeniyle o tarihte alınan senedin sonradan 2013 yılında kullandırılan kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzasının olmadığı halde senedi icra takibi yapılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, takip konusu senedin bedelsiz olup iptalinin gerekeceğini bu itibarla davanın kabulü ile müvekkilinin davalı banka tarafından yapılan icra takibinde talep edilen borcun olmadığının tespitine, yapılan icra takibinin iptaline, takibin haksız ve hukuka aykırı olmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmili ile lehine vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili….cevap dilekçesinde özetle; iş bu davayı kabul etmediklerini … ile müvekilili banka arasında ticari kredi niteliğindeki tarım kredi ilişkisinin bulunduğunu, davacı …’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile bu ilişkiye dahil olduğunu, söz konusu kredinin tahsil edildiğinde kredi borcundan mahsup edilmek üzere lehdarı … keşidecisinin … ve kefili … olan senet müvekkili bankaya ciro ve teslim edildiğini davacı tarafından iddialarının aksine kredi sözleşmesinde de davaya konu senedin teminat amaçlı verildiğine dair bir kaydının bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin herhangi bir süreye bağlı olmadığını, davacı kefilin mevcut sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunun devam ettiğini davacı tarafından bu yöndeki tüm iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu, 6098 sayılı TBK ‘nun Kefalet Sözleşmelerini düzenleyen 584/1 maddesi uyarınca evli olanların kefaletinin geçerli olabilmesi için diğer eşin rızası ile kefil olunabileceğini, bu rızanın ise sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olmasını geçerlilik şartı olarak düzenlendiğini ancak TTK ‘nun ilgili madde hükümleri doğrultusunda ticari iş sayıldığından genel hüküm sayılan BK’nun 584 maddesinin somut olayda uygulama yerinin bulunmadığını, bu sebeple davacı tarafın iddia ettiği gibi kefilliğin geçerliliği için eşin rızasına eski ve yeni yasa döneminde gerekliliğinin bulunmadığını, davacı tarafın senedi sonradan doldurduğu yönündeki iddialarının dayanaktan uzak ve haksız olduğunu, müvekkil bankanın alacağını tahsil etmek maksadıyla icra takibini başlatmak mecburiyetinde kaldığını, açılmış olan davanın esasdan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İzmir 9.İcra Müdürlüğünün 2015/9226 esas sayılı dosyası, mahkememizce aldırılan 18/05/2017 bilirkişi raporu ve 10/11/2017 tarihli ek bilirkişi raporu ile 05/04/2018 tarihli bilirkişi raporu ve 07/11/2018 tarihli ek bilirkişi raporları, Banka kayıtları, Genel Kredi Sözleşmesi, Ekstre, Ödemiş 1. Noterliği’nin 22.06.2015 tarih ve 4847 yevmiye nolu ihtarnamesi, Senet Fotokopisi ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE : Taraflar arasında uyuşmazlığın; davalı ile davacı arasında geçerli bir kefalet sözleşmesi olup olmadığı, bononun teminat amacıyla verilip verilmediği, davacının borçlu olup olmadığı noktalarında uyuşamadıkları görülmüştür.
Mahkememizce aldırılan 18/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda ; Davacı …’nın davalı bankanın asıl borçlu ve dava dışı … ile 12/12/2006 tarihinde yapmış olduğu 100.000 TL tutarlı limit dahilindeki Genel Kredi sözleşmesini asıl borçluya açılabilecek bu limit dahilindeki kredilere müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, iddiaya konu edilen teminat senedinin bu tarihte alınması gerekirken 100.00 TL miktarındaki teminat senedinin alınıp alınmadığının muğlak olduğunu, bu sözleşmeden hemen sonra asıl borçlu …’e ne miktar kredi açıldığını, dosyaya ibraz edilen mükerrer kayıt ve belgelerden tespit edebilme imkanı bulunamadığını, davacının vermiş olduğu beyanında borcun o tarihte kapandığını beyan etmiş ise de bu borç miktarının bilinmediğini, zira davalı bankadan müzekkere ile mahkeme tarafından takip edilen belgeler yerine daha önceki tarihlerde dosyaya ibraz edilen belgeler tekrar ve yeniden gönderildiğini, söz konusu kredi dosyasının tümü ile dosyaya ibrazı talep edilmiş icra takibi safhasında talep edilen 70.589,00.- TL ‘nin nasıl hesaplandığı ve icradaki borcun kullandırılan hangi ve ne miktar kredinin oluşumundan doğduğuna dair işlem hareketleri ile icraya sevk edilen hesap oluşumuna ait belgelerin ibraz edilmediğini, kredi asıl dosyası gibi tatminkar belgelerin sunulmadığını ve bankanın mevcut alacağının ispat külfetinden kaçındığını, takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olmak üzere söz konusu kredi asıl dosyasının 2006 yılından 2015 yılına kadar 2006 yılında düzenlenen kredi sözleşmesi kapsamında ne çeşit ve hangi tarihlerde kredi kullandırıldığını hangi miktarlarda ve hangi tarihlerde kredinin kat edilmesi aşamasındaki muhasebe kayıtlarını açıkça gösteren asıl orjinal kredi dosyasının külliyen tekrar ilgili bankadan talep edilmesinin gerekeceğini, teminat senedinin düzenleme tarihinin 2009 yılı olduğu davalı banka tarafından iddia edildiğinden bu yıla ait bankanın tüm kredi işlemleri ile ilgili kayıtlar ve belgelerde gönderilmediğini , dosyada bulunan belge ve kayıtlara göre sağlıklı bir değerlemenin yapılamayacağını, kredi dosyasının tümünün ve yukarıda talep edilen belgeler ile icra borcunun oluşumu konusundaki hesap hareketlerini gösterir belgeler geldiğinde ek raporun sunulacağının tespit edildiği görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir. Bilirkişinin bildirdiği eksikliklerin tamamlanması üzerine; Bilirkişinin mahkememize sunduğu 10/11/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; 12/12/2006 tarihinde akdedilen genel kredi sözleşmesi üzerinde yapılan incelemede asıl borçlu olan … kredi nolu … ‘e 100.000 TL tutarında kredi limiti tayin ediliği 7 sayfadan ibaret iş bu sözleşmenin ilk altı sayfasının asıl borçlu … müşterek borçlu ve müteselsil kefiller …, …, … ve davacı … tarafından imzalandığını ve yine 7. Sayfasında da aynı kişilerin imzaladıklarını, davacının işbu sözleşmeyi imzalamakla asıl borçluya açılabilecek 100.00 TL limit dahilinde herhangi bir miktardaki krediye kefil olacağı anlamını taşıdığını, iş bu genel kredi sözleşmesinin eski baskılı matbuat olduğunu, 2009 yılında ise yeni kredi genel sözleşmesini kullandığını, asıl borçlu ve dava dışı … ve davacı dahil diğer kefillerin tarımla iştigal ettiklerini herhangi bir ticari işle iştigal etmediklerini, birbirlerine çapraz olarak alınan tarımsal kredilere kefil olduklarını, 2006 yılında akdedilen sözleşmeden sonra 2010 yılına kadar ne miktardaki kredilerin asıl borçluya kullandırıldığı konusunda herhangi bir bulgu ve belge bulunmadığını, bu konudaki talebine karşılık eski işlemlerin yasal olarak 10 yıllık süreyi geçtiğini davalı bankanın mahallinde alınan bilgisayar mahreçli Tarım – Üretici kartlarına ait cari hesap işlem hareket cetvellerinde davacının dönemine ait olarak 10/11/2008 tarihinde 15.000-TL, 01/12/2008 tarihinde de 3.000-TL olmak üzere toplam 18.000-TL kredi kullandırıldığını 16/11/2009 tarihinde 19.000-TL kredi kullandırıldığını, ve bu miktar kredilerin kapatıldığı tespit edildiğini, yeni baskı sözleşmenin akdedilme tarihi 23/11/2010 olarak kaydedilmiş 500.000 TL limitli iş bu sözleşmeyi asıl borçlu … ile … müşteri temsilcisi …’nin imzaladığı iş bu sözleşmeye ek olarak ve dayanak yapılarak düzenlenen kefaletnamenin müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak …, … ve …’ın imzaladıkları tespit edildiği, bu sözleşmeye dayanak yine 100.000-TL tutarında krediye ve kefaletname sözleşmesine asıl borçlu … ‘ün yanında müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak …, … ve …’ün imzaladıklarını, yeni sözleşmeye ve kefaletlere dayanarak davalı bankanın asıl borçluya 16/11/2011 tarihinde 30.000 TL tutarında 3 yıl taksitli tarımsal kredi, 27/02/2014 tarihinde de 27/02/2014 tarihinde 18.000 TL tutarlı diğer taksitli tarımsal yatırım kredisinin kullandırıldığı asıl borçlunun iş bu borçlarını yeni çıkan yasaya göre yapılandırma yoluna gittiğini, iş bu borçlarını yeni çıkan yasaya göre yapılandırma yoluna gittiği iş bu borçlarını 2015-2016 ve 2017 yıllarında üç taksitte ödenesine dair işlem yapıldığını, yeni yapılandırmaya göre ilk taksitini borçlunun ödenmemesi sebebiyle davalı banka tarafından muaccel hale gelen kredi alacağının kat edildiği ve asıl borçlu … kefilleri davacı dahil …, … ve …’a Beyoğlu / İst. 48 Noterliği kanalı ile 11/05/2015 tarihinde 68838 yevmiye numarası ile davalı banka vekilinin dosyaya ibraz etmiş olduğu ihtarnamenin ve ekleri olan hesap ekstrelerinin keşide edilmiş olduğunu, iş bu davaya konu olan diğer bir belge niteliğindeki senede gelince işbu benedin tanzim tarihinin 12/09/2009 borçluların … ve davacı …, senet alacaklısının asıl borçlu … olarak yazıldığı senet vadesinin ise 09/06/2015 olarak yazıldığını, …’ün senet borçlularından hangi beseple veya hangi ticari işlemden dolayı alacaklı olduğu muğlak olup, iş bu senedin hatır senedi olarak ve bankaya teminat olarak verildiğini, senet alacaklısının bunu açıklığa kavuşturması gerektiriğini, mahallindeki banka şubesindeki bilgisayar ekranına girildiğinde senet giriş tarihinin 17/12/2008 olduğu ve senet portföyüne girişinin yapıldığı çıkış tarihinin ise 11/08/2013 olduğu icra müdürlüğü nezdindeki 2015/9226 esas sayılı dosyada takip tarihinin 19/06/2015 olduğunu, söz konusu senedin 2008 yılında davacı … ve diğer senet borçlusu … tarafından boş senedin imzalandığı ve senet vadesinin ise 09/06/2015 ve düzenleme tarihinden sonradan düzenlenmiş olduğunu, Davacı …’nın eski yıllardaki kefaletine ilişkin tarımsal kredi borçlarının asıl borçlu … tarafından ödenmiş olduğunu, şu anda takip konusu olan borçların ise 2010 yılında düzenlenen yeni genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, iş bu icra takibinde talep edilen borçlardan …, …, … ve … ‘ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumlu bulundukları, davalının herhangi bir kefaleti ve sorumluluğu kalmadığını, davacının Borçlar Kanununa göre tarımsal krediye kefaletten dolayı o tarihlerde evli bulunması sebebiyle eşinin rızasına ilişkin herhangi bir belge ve kayda rastlanmadığı görüş ve kanaatine vardığı görülmüştür.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları üzerine yeni bir bilirkişiden rapor alınması yönünde karar verilmiş.
Mahkememizce aldırılan 03/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davalı bankaca dava dışı … ‘e 12/12/2006 düzenleme tarihli 100.000 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalatıldığını sözleşmeyi …, …, … ve davacı … 10.000-TL kefalet limitli olarak müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davalı banka ile dava dışı … arasında 23/11/2010 düzenleme tarihli 100.000-TL Genel Kredi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme limiti ve 16/11/2011 tarihinde 500.000-TL arttırılarak toplam limit 600.000-TL ye yükseltildiğini, sözleşmeyi dava dışı …, … ve … 600.000 TL dava dışı … 100.000-TL kefalet limitli olarak müşterek borçlu ve müteselsil sıfatıyla imzalandıklarını, 12/12/2006 düzenleme tarihli sözleşmeye istinaden 2287549 KMH tanımlı üretici karta dayalı 05/11/2010 tarihine kadar krediler kullandırıldığını ve bu kredilerin tasfiye edildiği hesap ekstrelerinden belirlendiğini, Davacının kefalet imzasının bulunmadığı 23/11/2010 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden 18.000 TL ve 31.000 TL krediler kullandırıldığını, kredi ödemelerinin aksaması üzerine kredi hesapları kat edilerek dava dışı borçlular ve davacıya ihtarname keşide edilerek borcun ödenmesi ihtar edilmiş ve temerrüte düştüğünü, bankaların genel kredi uygulamaları içerisinde kredilerin dayanağı genel kredi sözleşmesi düzenlenirken kullandırılacak kredi tutarı ile orantılı olarak borcun ödenmemesi halinde yürürlüğe koyabileceği çerçevede sözleşmede taraf olan asıl borçlu ve müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin imzasına havi sözleşmeye ek olarak bonolar alınmaktadır. Davaya konu bono dava dışı …’e 12/12/2006 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi kapmasında kullandırılan kredilerle ilgili olarak kredilerin devamı süresince 12/09/20009 düzenleme tarihli 09/06/2015 vadeli, 70.000 TL bedelli asıl borçlu … ‘ün alacaklı müşterek borçlu ve müteselsil kefiller …’un borçlu ve davacı …’nın kefil sıfatında bulunduğu bankaya ciro edilen bono olup kredilerin riske girmesi ve 67.698,87 TL olarak kat edilmesi üzerine kredi tutarıyla orantılı olarak 70.000 TL üzerinden protesto edilerek takibe konu edildiğini, bono üzerinde teminat olduğu yönünde herhangi bir ibare bulunmadığını, 12/12/2006 düzenleme tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan krediler tasfiye olduğunu, kat edilen ve takip hesaplarına aktarılan kredilerin dayanağının davalı banka ile dava dışı … arasında akdedilen 23/11/2010 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu davacı …’nın bu sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını, takibin genel kredi sözleşmesine dayanmadığını, tahsilinde kredilere mahsup edilmek üzere kredi alacaklarına karşılık olarak alınan ve davacının da aval verdiği bono olduğu belirlendiğinin tespit edildiği görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir. Taraf vekillerinin beyan ve itirazları üzerine bilirkişiden itirazları karşılaması için ek rapor düzenlemesi istenilmiştir.
Bilirkişinin 07/11/2018 tarihli mahkememize sunduğu ek raporunda ; kök raporda da belirtiği üzere kat edilen ve takip hesaplarına aktarılan kredilerin dayanağının davalı banka ile dava dışı … arasında akdedilen 23/11/2010 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi olduğunu, davacı …’nin bu sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını, takibin genel kredi sözleşmesine dayanmadığını, tahsilinde kredilere mahsup edilmek üzere kredi alacaklarına karşılık olarak alınan ve davacının da aval verdiği bono olduğu belirlendiğini, kök raporda yapılan tespit ve değerlendirmelerde değişikliği gerektirecek bir hususun bulunmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
Alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre davaya konu bononun dava dışı …’ün davalı banka ile akdetmiş olduğu 12.12.2006 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davacının kefaleti gereğince verildiği ve bu kredinin ödendiği sabittir. Bononun şeklen alacaklısının … borçlularının ise Davacı ve dava dışı … olarak gösterilmiş olması ve kredi borçlusunun ciro yolu ile davalı bankaya verildiği yönündeki davalının savunmaları, davalı banka kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemeleri ve banka uygulamaları dikkate alındığında ve yine bilirkişilerin bu yöndeki görüşleri de benimsenerek Mahkememizce kabul görmemiştir. Davaya konu bononun ödenmiş kredi borcuna istinaden verildiği ve borcun ödenmiş olması sebebi ile davaya konu bonodaki kefaletten dolayı davacının sorumluğunun sona ermesi sebebi ile…” gerekçesi ile 1-Davanın KABULÜ ile; Davacının İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2015/9226 esas sayılı icra takip dosyasının dayanağı olan 12/09/2009 keşide tarihli, 09/06/2015 vade tarihli 70.000,00 TL bedelli senet nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-Şartları oluşmadığından davacının kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan, varsayım üzerine kurulu ve dayanağının ne olduğu belirsiz değerlendirmeleri kabul etmediklerini açıkça belirterek itiraz ettiklerini, davaya konu senet üzerinde ya da Genel Kredi Sözleşmesinde, senedin teminat olarak verildiğine dair herhangi bir ifadenin bulunmadığını, taraflar arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin süresiz bir sözleşme olduğunu, süresiz olan sözleşmelerin tarafların birinin diğerine yapacağı ihbarla ancak feshinin mümkün olduğunu, sözleşmenin devamı süresinde kredilerin sıfırlanmasının sözleşme ilişkisini sona erdirmediğini, süresiz kredi sözleşmelerindeki kefaletin, sözleşmede ayrıca bir hüküm bulunmadıkça, süresiz olduğunun kabulünün gerektiğini, kefilin yapılacak yeni kredi işlemlerinde sorumluluğunu devam ettirmek istememesi halinde, ödeme ile son bulan kredi işlemini müteakip, kendisi tacir ise TTK.nun 20/3 maddesindeki şekil koşuluna uygun olarak, tacir değil ise münasip bir yazılı belge ile bankaya ihbarda bulunarak, yeniden verilecek kredi işlemleri yönünden kefaletinin bulunmayacağını bildirmesi gerektiğini aksi halde, aynı sözleşmeye dayanılarak yapılacak müteakip kredi işlemlerinde kefaletinin devam ettiğinin kabul edilmiş (Kaynak: Cengiz Kostakoğlu Banka Kredi Söz.Doğan Uyuş.) sayılacağını, bankanın aynı sözleşme ile kredi müşterisine yapacağı yeni bir kredi işleminde kefilin kefalet sorumluluğunun yeniden doğacağını, davalı tarafından kefil sıfatı ile imzaladığı sözleşmenin 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olup bu yasada kefaletin geçerliliğinin eş muvaffakati (TBK 584.mad.) yönünden düzenleme bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine dayanak kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı ve vekili tarafından istinaf aşaması sırasında 01.12.2022 tarihinde verdikleri dilekçe ile davadan feragat ettiklerini beyan etmişlerdir.
Davalı vekili tarafından da istinaf aşaması sırasında 05.12.2022 tarihli dilekçe ile davadan feragat eden davacıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. ve devamındaki maddeler uyarınca davadan feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesini içerir nitelikte davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran taraf işlemi niteliğinde olup hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davadan feragat edilmesi mümkündür. Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatına bağlı değildir. Vekil aracılığıyla davadan feragat edilmesi halinde vekilin vekaletnamesinde davadan feragate ilişkin özel olarak yetkilendirilmiş olması gereklidir.
Açıklanan bu nedenlerle; her ne kadar İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.05.2019 tarih ve 2016/1146 Esas 2019/649 Karar sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya istinaf aşamasında iken vekaletnamesinde davadan feragat hususunda özel olarak yetkilendirilen davacı vekili ve davacı tarafından 01.12.2022 tarihinde davadan feragat dilekçesi ile davadan feragat edildiği anlaşılmakla davadan feragat beyanı uyarınca ilk derece mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı HMK’nın 355 ve 353/(1)-b-2. maddeleri gereğince re’sen kaldırılmasına ve davanın feragat nedeniyle reddine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.05.2019 tarih ve 2016/1146 Esas 2019/649 Karar sayılı hükmünün davacı ve vekilinin vaki davadan feragat beyanı uyarınca 6100 sayılı HMK’nın 355 ve 353/(1)-b-2. maddeleri uyarınca RE’SEN KALDIRILMASINA,
II-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 179,90-TL maktu ilam harcının davacıdan tahsiline,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar ittihazına mahal olmadığına,
e-Davalı tarafın vekalet ücreti talebinden vazgeçmesi nedeniyle davalı lehine ücreti vekalet takdirine mahal olmadığına,
f-HMK.’ nın 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider/delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,” şeklinde HÜKÜM TESİSİNE,
III-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
IV-İstinaf başvurusu nedeniyle davacıdan alınan istinaf karar peşin harcının davacıya iadesine,
V-İstinaf kararının niteliği ve davalı tarafın beyanı dikkate alınarak davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin takdiren davalı üzerinde bırakılmasına,
VI-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VII-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 18/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.