Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1886 E. 2023/451 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1886
KARAR NO : 2023/451

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2019
NUMARASI : 2018/972 Esas 2019/432 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/972 Esas ve 2019/432 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalı şirketin, müvekkili şirket aleyhine 08.03.2017 tarihinde İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2889 esas sayılı icra takibi ile 26.279,20-TL. Üzerinden takip başlattığını, 06.03.2017 tarihli ‘cari hareket raporu’ başlıklı hesap özetinin de söz konusu takip dosyasına dayanak yapıldığını, işbu takip dosyasından müvekkili için gönderilen tebligatın usulsüz olarak mahalle muhtarına tebliğ edildiğini, müvekkili şirketin gelen tebligattan geç haberdar olması nedeniyle ilamsız icra takibine süresinde itiraz edemediğini, bu nedenle takibin kesinleştiğini ve müvekkili şirket adına kayıtlı olan … plaka sayılı aracın trafik kaydına haciz koyulduğnu, ayrıca fiili haciz ve banka hacizleri olmak üzere diğer haciz işlemlerine de girilişlidğini, Müvekkili şirketin, davalı tarafın haciz tehdidi, haciz konulan…. plaka sayılı aracın trafikten men edileceği baskısı, tüm banka hesaplarına haciz müzekkereleri göndereceği şeklindeki beyanları karşısında davalı şirkete borçlu olmadığını bilmesine rağmen o dönemde işlerinin kötü gitmesi, piyasadaki bir çok alacağını tahsil edememesi, şirketin içinde bulunduğu ekonomik kriz, nakit sıkışıklığı, dava açacak maddi gücünün bulunmaması gibi sebeplerle ilgili icra dosyasına ödeme taahhüdünde bulunduğunu, müvekkil şirketin, işbu dava tarihi olan 14.08.2018 tarihi itibariyle davalı tarafa borçlu olmadığı bildiği halde 30.000,00-TL. ödeme yaptığını, bu nedenlerle müvekkili şirketin, İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2889 E. sayılı dosyasına dayanak teşkil eden cari hareket raporu’nda belirtilen 26.279,20-TL. takip çıkışlı dosyasına kendisine davalı şirket tarafından uygulanan haciz tehdidi nedeniyle ferileri ile birlikte ödeme taahhüdünde bulunmak zorunda kaldığı 34.994,62-TL. kadar borçlu olmadığının tespitine, müvekkili şirketin ilgili icra dosyasına bulunmak zorunda kaldığı ödeme taahhüdü gereğince işbu dava tarihi olan 14.08.2018 tarihi itibariyle ödediği 30.000,00-TL.’nin istirdatına, Müvekkili şirketin bulunmak zorunda kaldığı ödeme taahhüdünün işbu dava tarihi olan 14.08.2018 itibariyle son üç taksidi kaldığından ve müvekkil şirket bu 3 taksidi de ödeyeceğinden bu taksitler ödendiğinde davanın istirdat davasına dönüştürülmesine ve müvekkili şirketin yapmış olduğu tüm ödeme miktarı olan toplamda 34.994,62-TL.’nin müvekkilin ödeme yaptığı tarihler dikkate alınarak davalı tarafa yapmış olduğu yersiz ve haksız ödemelerin işlemiş faizi ile birlikte istirdatına, davalının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini karar ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; Müvekkili şirket ile davacı taraf arasında ilişkilerde bulunulduğunu, ancak davacı borçlu … Harita’nın, müvekkili şirkete bakiye borç bedelini ödemediğini ve bunun üzerine 08.03.2017 tarihinde müvekkili şirketçe davacı borçluya İzmir 15. İcra Dairesinde 2017/2889 Dosya numarası ile icra takibi başlatıldığını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların gerçeği yansıtmadığını, dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların HMK nın ikrara ilişkin hükümleri karşısında herhangi hukuksal bir anlam ifade etmediğini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir,
DELİLLER: İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2889 E sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtlar, delil olarak değerlendirilmiştir.
Dosya içerisinde bulunan İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2889 E sayılı dosyasının incelenmesinde; Davalı tarafından davacı aleyhine 26.279,20-TL’nin tahsili için icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72. maddesi gereğince açılmış menfi tespit davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, taraflar arasındaki ticari ilişki ve cari hesap nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı, icra dairesinde yaptığı taahhüdün geçerli olup olmadığı, ödediği paraların istirdadının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmıştır.
Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden davalıdadır. Dava fatura alacağından kaynaklandığından ispat yükü davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı davacının iddialarını redderek davacının ödeme taahhüdü verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Takip dosyasının incelenmesinde; takibin 8.3.2017 tarihinde başlatıldığı, ödeme emrinin 10.7.2017 tarihinde tebliğ edildiği, 21.3.2017 tarihinde bankalara 1. Haciz ihbarnameleri gönderildiği, 6.4.2017 tarihinde Turgutlu İcra Mahkemesi kanalı ile fiili hacze gidildiği, haciz yapılan yerin borçlu şirket adresi olmadığının belirtildiği ve haciz yapılmadığı, gelen banka ve vergi dairesi cevaplarında davacının alacağının bulunmadığının(… Bankası ve … Bankasındaki hesaplarında küçük miktarda para olduğu) bildirildiği, şirket yetkilisinin 19.4.2017 tarihinde ödeme taahhüdünde bulunduğu, taahhüt belgesinde icra nüdür yardımcısının imzaların huzurunda atıldığını tutanağa şerh düştüğü anlaşılmıştır.
Davacı, ödeme taahhüdünü icra baskısı altında davalı vekilinin iş yerinde ve banka hesaplarına konan blokeler nedeni ile verdiğini belirterek geçerli olmadığını belirtmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, ödeme taahhüdünün davalı vekilinin iş yerinde verildiğine yönelik iddiasının icra nüdür yardımcısının imzaların huzurunda atıldığına ilişkin resmi tutanaktaki şerh dikkate alındığında dinlenme olanağı yoktur.
Ödeme emrinin icra baskısı altında ve blokeler nedeni ile verildiği iddiası incelendiğinde; talimat yolu ile fiili hacze çıkıldığı ve fiili haciz yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bankalarda yapılan blokeler ise kesinleşen takip neden ile olağan icra işlemlerindendir. Davalının belirttiği gibi ihalelere girmesine engel olması nedeni ile icra dosyasında ödeme taahhütü verdiği iddiası soyut bir iddia olup bununla ilgili delil sunulmamıştır. Bu anlamda davacının üzerindeki haciz baskısı ile ve zor durumda iken taahhüt verdiği iddiası kabul edilemez.(Benzer içtihat: “Dava, takip öncesi nedenlere dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı borçlu takibin kesinleşmesinden sonra üzerinde herhangi bir haciz baskısı da yok iken 21.03.2013 tarihli beyan ile takip konusu borcu kabul ve ikrar etmiştir. Davacı kabul ve ikrarında herhangi bir irade sakatlanması nedenine dayanmadığına göre menfi tespit davasının reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış,” Yargıtay 19. HD. 20.2.2018 tarih, 2016/8848 E. 2018/805 K.)
Açıklanan nedenlerle tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde icra baskısı olmadan verilen taahhüt geçerli olup daha sonra açılan menfi tespit davasının dinlenme olanağı yoktur…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın hukuka, usule ve yasaya aykırı olduğunu, başlatılan icra takibi dosyasından müvekkili şirkete gönderilen 7 örnek ödeme emrinin usüle aykırı olarak 10.03.2017 tarihinde müvekkili şirket adına mahalle muhtarına tebliğ edilmesini, bunun sonucunda müvekkili şirketin de tebligattan geç haberdar olması nedeniyle ilamsız icra takibine süresinde itiraz edemediğini, müvekkili şirketin süresinde itiraz edemediği icra takibinin kendisinden habersiz bir şekilde kesinleşmesi nedeniyle davalı tarafın hiç zaman kaybetmeden haciz işlemlerine başladığını, 23.03.2017 tarihinde müvekkil şirket adına kayıtlı olan … plaka sayılı aracın trafik kaydına haciz koyulduğunu, ayrıca fiili haciz ve banka hacizleri olmak üzere diğer haciz işlemlerine de girişildiğinin görmezden gelindiğini, müvekkili şirket yetkilisi …’ın vermiş olduğu ödeme taahhüdünün davalı vekilinin babası olan ve Turgutlu’da avukatlık yapan Manisa Barosu avukatlarından Av….’in hukuk ofisinde alındığı yönündeki iddialarına karşı da ‘icra müdür yardımcısının imzalarının huzurunda atıldığına ilişkin resmi tutanaktaki şerh dikkate alındığında dinlenme olanağı yoktur’ şeklindeki tespitinin de tamamen hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davalı tarafa borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin davalı tarafa böyle bir borcunun bulunmadığının tarafların 2015 ve 2016 yılı ticari defterleri incelendiğinde açıkça sabit hale geleceğini, müvekkilinin haciz tehdidi nedeniyle ödeme taahhüdü vermek ve ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, cari hesaba dayalı alacağın tahsili için yapılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ilamsız takip kesinleştikten davacı şirket yetkilisi tarafından 19.04.2017 tarihinde icra müdür yardımcısı huzurunda borcu kabul ve ikrar ederek 18 taksitte ödeme taahhüdünde bulunulmasına, ödeme taahhüdünün 15 taksidinin itirazi kayıtsız ödenmesine, irade sakatlığı nedenine dayalı ödeme taahhüdünde bulunulduğunun ileri sürülmemesine, ödeme taahhüdünün geçerli olmasına, davacının iddialarını kesin delillerle ispatlayamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih ve 2018/972 Esas 2019/432 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.