Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1884 E. 2023/450 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1884
KARAR NO : 2023/450

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2019
NUMARASI : 2017/772 Esas 2019/35 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/772 Esas ve 2019/35 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dilekçe ile, dava dışı …. Şti ile davalı … firması arasında ticari ilişki olduğunu, dava dışı … firması tarafından davalıya satılan ve teslim edilen ürünlere karşılık …’nın fatura kestiğini, ancak davalının fatura tutarlarını …’ya ödemediği ve dava dışı … ile davacı firma arasında Factoring Sözleşmesi imzalandığını, bu nedenle …’nın davalıdan olan alacaklarının müvekkili …AŞ’ye devredildiğini, dava konusu alacağın kredi risk sigortası kapsamında sigortalı olduğunu, … Factoring’in devraldığı fatura bedellerinin tahsili için izmir 20. İcra Müd’nün 2016/765 sy takip dosyası ile takibe geçtiğini, … Sigorta’nın takip tarihinden sonra 24.03.2016 tarihinde 61.200,00 TL ödeme yaptığını,bu arada davalının da takibe itiraz ettiğini, borçlu davalı şirketin takibe yaptığı itirazın iptali ile davacı … Faktöring yönünden; takip alacağı olan 177.514,89 TL alacağa hasar ödemesi tarihi olan 24.03.2016 tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte hasar ödemesi tutarı dışında kalan 116.314,89 TL asıl alacağın ise hasar ödemesi tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline ve diğer müvekkili Sigorta Şirketi bakımından ise kanuni halefiyet gereği hasar ödemesine tekabül eden 61.200,TL asıl alacak tutarının ödeme tarihi olan 24.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile işleyecek yasal faizi ile tahsilini ve ayrıca asal alacak tutarlarına işlemiş-işleyecek 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesine göre TCMB reeskont işlemlerinde uygulanan avans faizi oranında ticari temerrüt faizi ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydı ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş olmakla yapılan açık yargılama sonunda;
GEREKÇE: Davalı Şirket vekili sunduğu cevap dilekçesinde, usul yönünden,davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açılmadığını, ayrıca davanın dayanağı olan İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün 2016/765 Esas sayılı takip dosyasında icra takibinde alacaklı olarak yer almayan … Sigorta’nın davacılar arasında yer aldığını, …. Sigorta yönünden davanın husumetten reddinin gerektiğini, ayrıca esas yönünden ise, müvekkli şirketin ödeme emrinde gösterilen şekilde bir borcunun bulunmadığını, davacının dava dışı …. Ltd Şti ne muhtelif tarihlerde verdiği çeklerle fatura bedellerinin ödendiğini,Çek verildi bordroları ve ticari defter kayıtlarından bu durumun görüleceğini, bu nedenlerle haksız davanın süreden, usulden, husumetten ve esastan reddine ve müvekkili şirket lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İzmir 20. İcra dairesinin 2016/765 E sayılı takip dosyasının incelendiğinde; alacaklısının … Factoring AŞ olduğu, borçlusunun …. Şti olduğu, beş adet faturaya dayalı olarak ve factoring sözleşmesine dayalı olarak, 177.514,89 TL asıl alacak, 7.768,58 TL işlemiş faiz toplamı 179.283,47 TL’nin tahsili amacıyla takip yapıldığı, borçlunun herhangi bir borcunun bulunmadığını beyan ederek borca faize itiraz ettiği görülmüştür. Borçlunun itirazının davacıya tebliğ edilmediği, icra dosyası içersinde davacının itiraz tarihini öğrendiğine dair bir somut delil bulunmadığı anlaşılmakla itirazın iptali davasının da süresi içersinde açıldığını kabul etmek gerekmektedir.
Davalının husumet itirazı bakımından yapılan değerlendirmede ise; takibin başlangıçta alacaklı … Faktoring tarafından yapıldığı, takip tarihinin 26.01.2016 tarihi olduğu, takibin 177.514,89 TL üzerinden başlatıldığı, ancak bu alacağın … Sigortada sigortalı olduğu ve takip tarihinden sonra … Sigorta tarafından 24.03.2016 tarihinde 62.200,00 Tl ödeme yapıldığından TTK 1472.maddede belirtildiği gibi,ödediği miktar bakımından sigortalısının haklarına halefiyet ilkesi gereği, kanuni halefi olarak takibi veya davayı devam ettirebileceği yasal olarak düzenlendiğinden husumet itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Esas bakımından yapılan değerlendirmede; takibe konu faturalar,fatura tarihlerine tekabül eden B/A ve B/S formları celp edilmiş, davacı tarafça Faktoring sözleşmesi ve halefiyete ilişkin belgeler, hasar tazminatına ilişkin ödeme dekontu sunulmuş, dava dışı … Ltd. Şti ve davalı şirketin yasal defter ve kayıtları SMM Bilirkişi vasıtasıya incelenmiş ve kök ve ek raporlar alınmıştır.
Tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında Mısır Gluten yemi, Soya Fasulyesi Kabuğu, Ayçiçek Çekirdeği Küspesi, BY Pass Yağı, Yem katkı Maddeleri gibi ürünlerin toptan alım ve satımına dayalı yazılı olmayan bir ticari ilişki bulunduğu, iş bu ticari ilişkiye istinaden dava dışı … Şti.nin 2014 yılından devreden 120.536,21.-TL tutarında alacak bakiyesinin bulunduğu, dava dışı … tarafından davalı Şirket adına 2015 yılında 1.330.110,27.-TL tutarında 45 adet fatura düzenlendiği, bu faturaların tamamının tarafların yasal defterlerinde kayıtlı olduğu gibi B/A ve B/S formlarında beyan edildiği, dolayısı ile mal teslimi ile ilgili bir sorun bulunmadığı, davalı ve dava dışı firma defterlerinde kayıtlı olan bu faturalara istinaden davalı şirketin 33 adet vadeli çek aracılığı ile 1.426.110,00 TL tutarında vadeli çeklerle ödeme yaptığı, bu ödemelerin de davalı ve dava dışı … defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirketin dava dışı … adına gerek nakliye ve gerekse iade olmak üzere 3 adet iade faturası düzenlediği ve iade faturalarının da hem davalı şirket hem de … defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirket tarafından dönem sonu işlemlerine ilişkin kur değerlendirmesine istinaden davalı şirketin cari hesabına 11.299,90.-TL tutarında borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Dava dışı … ile davalı şirket defterleri arasında hem faturaların hem ödeme kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu görülmüş, dava dışı … tarafından davalı şirketin de yasal defterlerinde kayıtlı olan ve icra takibine konu olan 5 adet faturadan kaynaklanan 177.514,89 TL tutarında faturaların, tarih, numara ve tutarları karşılaştırıldığında bu faturaların tutarlarından 148.242,39 TL tutarındaki kısmının davalı tarafından ödendiği görülmüştür. Buna göre 11.06.2015 tarihli 40.423,24 TL bedelli,11.06.2015 tarihli 23.580,24 bedelli ve 25.06.2015 tarihli 39.170,15 TL bedelli, 25.06.2015 tarihli 28.240,41 TL bedelli faturaların davalı tarafça ödendiği, ancak 25.06.2015 tarihli ve 46.100,85 TL bedelli faturanın ise 16.828,35 TL sinin ödendiği, bakiye 29.272,50 TL sinin ise ödenmediği anlaşılmakla davacı …’in alacağının ancak bu miktar bakımından kabulüne karar vermek gerektiği,işlemiş faiz yönünden ise davalı daha önceden temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerektiği, diğer davacı … şirketi yönünden ise takip alacağının tamamının sigortalı olmasına rağmen davacı … Şirketi tarafından 62.200,00 TL ödeme yapıldığı ve ödenen bu bedelin kendisi bakımından kanuni halefiyete dayalı olarak ayrı olarak tahsili istenildiğinden yani her iki davacının bu bedeli müteselsil olarak tahsili yönünde talebi bulunmadığı göz önüne alınarak Davacı … Şirketinin diğer davacıya yaptığı fazla ödeme ise kendi aralarındaki iç ilişkide rücuan değerlendirilerek bir husus olduğundan davacı … şirketinin davasının reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesi ile, 1-Davacının … Factoring yönünden davasının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 20. İcra Dairesi’nin 2016/765 Esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 29.272,50.TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren bu asıl alacağa işleyecek yıllık %10,50 değişken 3095 sy yasanın 2/2 md göre TCMB reeskont faizi oranında ticari faiziyle devamına, 29.272,50.TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Davacı … AŞ yönünden davanın REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın TTK’nun. 1472. maddesine tamamen aykırı olduğunu, hem maddi vakıanın değerlendirilmediğini hem de yasanın açık hükmünün uygulanmadığını, bilirkişi raporuna itirazlarına rağmen hataen yasal halefiyeti nazara almayan tamamen yanlış bilirkişi raporuna göre, eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm verildiğini, işlemiş faizin, davalının temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle reddedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece bilirkişi rapor ve ek raporuna karşı yaptıkları haklı ve yerinde itirazlarının dikkate alınmadığını, dava dışı ….Şti’ye verilen toplam çek ve miktarları ile veriliş tarihleri dikkate alındığında bu faturadan ve hatta diğer tüm faturalardan dolayı müvekkili şirketin borcu olmadığının çok açık olduğunu, davacı lehine %20 tazminata hükmedilmesinin ve müvekkili şirket lehine tazminata hükmedilmemesinin yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerel mahkemece yıllık %10,5 değişken 3095 sayılı Yasa 2/2 maddesine göre TCMB reeskont faizi oranında ticari faize karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu ancak yıllık %9 yasal faiz oranı uygulanabileceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, temlik alınan fatura alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Aynı Kanun’nun Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. Maddesi; ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise; “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir. Bu durumda fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.
TTK’nın 21. maddesinde faturaya ilişkin “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlemesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili olmayıp, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge sayılacaktır. Anılan madde hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi yukarıda ayrıntısı açıklanan yasa hükmünden kaynaklı karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gereklidir. Maddede yer alan karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin delil olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumundaki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Ayrıca İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu davalı imzaladığı sözleşmeye göre yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra – inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. (Bknz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 18.12.2013 tarih ve 2013/11697 Esas 2013/31922 Karar sayılı İlamı)
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, temlike konu 5 adet faturadan sadece 25.06.2015 tarih ve 28994 nolu faturadan dolayı 29.272.50.TL bakiye bedelinin davalı tarafından temlik eden dava dışı şirkete ödenmemesine, kısmen kabul edilen alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, reddedilen alacak yönünden davacı alacaklının haksız olmasının yanında kötüniyetli olduğunun davalı tarafından ispatlanamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekili ile davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarih ve 2017/772 Esas 2019/35 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44.40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135.50.TL harcın davacı … AŞ.’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44.40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135.50.TL harcın davacı … AŞ.’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.999,60.TL nisbi karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.955,20.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali/iadesi ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.