Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1878 E. 2023/358 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1878
KARAR NO : 2023/358

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2019
NUMARASI : 2018/1395 Esas 2019/526 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1395 Esas ve 2019/526 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın yetkisizliğine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, dava dilekçesinde aynen; “Müvekkil, davalı aleyhinde Menderes İcra Müdürlüğü 2018/953E sayılı dosyası ile icra takibi başlatmıştır. Borçlu yetkiye ve borca itiraz etmiş ve takibi durdurmuştur.
İtirazında müvekkile borcu bulunmadığını ve takipteki faize, faiz oranına ve tüm fer’ilere ve yetkiye de itiraz ettiğini bildirmiştir.
Bu nedenle takip durdurulmuştur. Davalının yapmış olduğu icra takibini geçiktirmek için kötü niyetli olarak yapılmıştır.
Müvekkil aşağıda dökümü yapılan faturalarla davalıya mal satmıştır.
-25/08/2016 vade tarihli, 191596 fiş numaralı, 1.775.72 tutarında,
-02/09/2016 vade tarihli, 191605 fiş numaralı, 1.755.12 tutarında,
-19/12/2016 vade tarihli, 191682 fiş numaralı, 1.945.05 tutarında olmak üzere 3 adet faturadan dolayı toplam 5.475.89 TL’lik borcundan dolayı icra takibi yapılmıştır.
Müvekkilin alacağının dayanağı faturalardan dolayı davalı şirketten bakiye cari hesap alacağı bulunmaktadır ve bu husus usulüne uygun tutulmuş ticari defter ve kayıtlar ile de sabittir.
YETKİ İTİRAZI HAKKINDA DİYECEKLERİMİZ;
6098 sayılı TBK md 89 İFA YERİ başlıklı maddesinde 1 numaralı bentte: “para borçları alacaklının ödeme zamanında ki yerleşim yerinde ifa edilir “ hükmü mevcuttur.
6100 sayılı HMK md 10 da ki yetki kuralında da; “ sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” Hükmüne sahiptir.
Olayımızda ifa yeri alacaklı/ müvekkilin ikametgahı … Cd no: … … Köyü …./İzmir olduğundan dolayı Menderes ilçesi icra takibi için yetkilidir. Davamız için de İzmir Ticaret Mahkemesi yetkilidir.
Ekli 19 Hukuk Dairesi 2015/8327E 2016/343 K sayılı YARGITAY İlamında da benzer bir durum şu şekilde izah edilmiştir: ” alacağın faturadan kaynaklı cari hesap alacağı olduğu, takip tarihinde yürürlükte bulunan HMK 10. ve 6098 sayılı TBK 89. maddeleri uyarınca davacının kendi yerleşim yerinde de dava açıp takip başlatabileceğinden davalının yetki itirazının reddine, davacının davalı borçludan icra takibine konu etmiş olduğu faturalardan dolayı bakiye cari hesap alacağının bulunduğu, bu hususun usulüne uygun olarak tutulmuş olan ticari defter ve kayıtlar ile de sübuta erdiği gerekçesiyle davanın kabulüne…”
Bu nedenle yetki itirazı yerinde değildir.
Alacağın esası ticari ilişkiye dayanmakta olup temerrüt halinde , talebimizdeki gibi ticari temerrüt faizi uygulanacağında tartışma bulunmamaktadır.
Yukarıdaki nedenlerle fazlaya ilişkin tüm haklar saklı kalmak üzere, Menderes İcra Müdürlüğü 2018/903E sayılı icra dosyasında yapılan itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle %20 dan aşağı olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına…” şeklinde beyanda bulunarak davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı, yetki itirazında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dava; İİK 67/2 uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Davalı borçlu, icra dairesine yapmış olduğu itirazda taraflar arasındaki ticari ilişkiyi kabul etmemiş ve söz konusu firmaya hiçbir borcunun olmadığını belirttiğinden ve yetki itirazında bulunduğundan ticari ilişki kabul edilmediği için ve dosyada bu yönde taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin herhangi bir yazılı belge de olmadığından yetki itirazının kabulü…” gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının yetki itirazının usulüne uygun yapılmadığından dinlenemeyeceğini, 2004 sayılı İİK’nın yetki itirazını düzenleyen 50. maddesinin atfıyla uygulanacak olan 6100 sayılı HMK m. 19 düzenlemesine uygun bir itirazın yapılmadığını, davalı borçlunun 02/11/2019 tarihli takibe itiraz dilekçesinde itirazını “…..Ayrıca, müvekkil şirket Uşak ilinde kurulu olup takibe yetki yönünden de itiraz ederiz…” şeklinde yaptığını ancak yetkili icra dairesinin neresi olduğunu ya da hangi yetkili daireyi seçtiklerine ilişkin bir açıklamalarının mevcut olmadığından yetki itirazının geçersiz ve usule aykırı olduğunu, ayrıca yetki itirazının usulüne uygun yapıldığı kabul edilse bile borcun sözleşme ilişkisinden kaynaklanan para borcu olduğunu, fatura ve irsaliyelerle mal teslim edildikten sonra kalan malın parasının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin ikametgahına göre Menderes İcra Müdürlüğü’nde icra takibinin yapıldığını, takibe yapılan itirazın tarafların tacir olmaları nedeniyle ticaret mahkemesinde bakılacak olduğundan HSK kararı gereği Büyükşehir çevresi nedeniyle de İzmir Mahkemelerinin itirazın iptali davası için yetkili olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, cari hesap bakiye alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Yetkili icra dairesinde takip yapılması, itirazın iptali davasının koşullarından biridir. Borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğine göre, mahkemece, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelenmelidir. (HGK 20.03.2002 tarih, 13/241-208 sayılı kararı) Zira; itirazın iptali davasının görülebilmesi için yetkili icra dairesinde geçerli bir takibin yapılmış olması şartına bağlıdır. Borçlu, icra dairesinin yetki itirazını ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine bildirmek zorundadır. İİK nın 50/2.maddesi gereğince yetki itirazı esas hakkındaki itiraz ile birlikte yapılmalıdır. Davalı (borçlu), süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederken, icra dairesinin yetkisine itirazını bildirmemiş ise; icra dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre de, borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi halinde, mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir.
İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’nın yetkiye dair hükümleri icra takipleri hakkında kıyas yoluyla uygulanır.
İİK’nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra daireleri ve mahkemeleri ile bonoda öngörülen ödeme yeri icra daireleri ve mahkemeleri yetkilidir. TTK m.777/3 maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenleme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden bononun düzenleme yerindeki icra dairesi ve mahkemeleri yetkilidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasında “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”
HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Ayrıca HMK’nun 17. maddesine göre; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
Anılan yetki kuralları kesin olmadığından HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. Son olarak; “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127/1. maddesi ise; “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” şeklinde düzenleme getirmektedir.
Bir davada (takipte) birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak ya da icra takibi yapmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını (takibini) bu genel ve özel yetkili mahkemelerden (icra dairelerinden) hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede (icra dairesinde) açarsa, o zaman seçme hakkı davalıya geçer.
Genel haciz yolu ile takipte borçlunun yasal sürede yapmış olduğu itiraz, İİK’nun 66. maddesi gereğince icra takibini durduracağından, alacaklı itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açıp takibin devamı yolunda bir karar almadıkça takibe devam edemez.(Yargıtay 12.HD’nin 2016/11977 Esas-2017/4018 Karar sayılı ilamı)
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle icra takibine dayanak borç yönünden taraflar arasında ticari ilişkiye ilişkin belge bulunmadığından İİK’nun 50. maddesi delaletiyle HMK’nun 6. maddesi gereğince davalının yerleşim yerinde icra takibinin yapılması gerekirken davacının yerleşim yerinde icra takibinde bulunulmasına ve davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde icra müdürlüğü yetkisine itiraz etmesine, takip yapılan icra müdürlüğünün yetkili olmaması ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesine, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2019 tarih ve 2018/1395 Esas 2019/526 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.