Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1857 E. 2023/354 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1857
KARAR NO : 2023/354

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2019
NUMARASI : 2017/923 Esas 2019/59 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/923 Esas ve 2019/59 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”… İTİRAZ ;İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında 498.266,00 TL’si asıl alacak, 1.576,70 TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 499.842,70 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Kendisine usulüne uygun olarak 10/08/2016 tarihinde ödeme emri tebliğ edilen davalı borçlu yasal süre içerisinde vekili aracılığıyla verdiği 10/08/2016 tarihli dilekçesi ile alacaklı tarafa hiçbir nam ve ad altında borcun bulunmadığını ileri sürerek, borcun tamamına, fer’ilerine, işlemiş faize itiraz etmiştir.
İDDİA;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; … Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve müvekkili tarafından yapımı üstlenilen … Yurdu inşaatında kullanılacak olan kilogramı KDV dahil 1.230,00 TL’den 400 ton nervürlü demir alımının yapılması konusunda müvekkili ile davalı arasında anlaşma sağlandığını ve 29/02/2016 tarihinde sipariş formunun imzalandığını, müvekkilinin, sipariş konusu malzemenin tamamının karşılığı olmak üzere 419.600,00 TL demir bedelini 01/03/2016 tarihinde, KDV tutarı olan 72.400,00 TL’yi ise 18/04/2016 tarihinde banka havalesi yolu ile ödediğini ancak davalının sipariş konusu malzemenin sadece 25.820 kg’lik kısmını müvekkiline teslim ettiğini, başkaca teslimat yapmadığını, teslim edilen bu miktar malzemeye ilişkin faturanın davalı tarafından düzenlendiğini ve müvekkilinin defterlerine kaydedildiğini, davalının malzemeleri teslim etmediği gibi “geçen zaman içerisinde malın fiyatında artış olduğunu” ileri sürerek müvekkilinden fiyat farkı olarak 38.000,00 TL daha ödemesini istediğini, müvekkilinin de artan demir fiyatları karşısında daha yüksek bedellerle aynı malzemeyi mükerrer ödeme ile başka bir yerden temin etmek zorunda kalmamak ve işin süresinde tamamlanmasını sağlamak amacıyla bu miktarı 25/05/2016 tarihinde banka havalesi ile ödemek zorunda kaldığını ancak tüm bu ödemelere ve teslimat isteklerine karşın davalı tarafından başkaca teslimat yapılmadığını, davalının sebepsiz zenginleştiğini, davalının gerçeğe aykırı olarak A-754273 numaralı 03/05/2016 tarihli 31.930,80 TL bedelli, A-754293 numaralı 18/05/2016 tarihli 30.823,80 TL bedelli ve A-754302 numaralı 25/05/2016 tarihli 69.932,60 TL bedelli 3 adet faturayı düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin Üsküdar 17. Noterliği’nin 01/07/2016 tarihli 24423 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bu faturaları davalıya iade ettiğini ve itiraz ettiğini, ayrıca aynı ihtarname ile anlaşma konusu malzemelerin 3 gün içerisinde teslimini istediğini, davalıya ayrıca Kayseri 8. Noterliği’nden 04/07/2016 tarihli 27164 yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini ve KDV dahil 460.266,00 TL ile fiyat farkına ilişkin 38.000,00 TL ödeme toplamı olan 498.266,00 TL’nin müvekkiline iade edilmesini bildirdiklerini ancak iadenin gerçekleşmediğini, bu miktarın tahsili amacıyla davalı hakkında İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının haksız yere itiraz ettiğini, davalının müvekkiline ödeme taahhüdü ile protokol yapılması teklifinde bulunduğunu, müvekkilinin de davalının iyi niyetine güvenerek indirim yapılmak suretiyle takibe konu borcun 405.000,00 TL’lik kısmı için davalının ödeme sözünü kabul ettiğini, davalının müvekkili lehine sıralı senet düzenlediğini, ancak 06/09/2016 tarihinde düzenlenen protokolde yer alan taksit miktarlarını protokolde belirtilen tarihlerde ödemediğini, davalının protokol hükümlerine uygun davranmadığını, protokol hükümlerinin geçersiz hale geldiğini, müvekkilinin Karşıyaka 5. Noterliği’nin 25/04/2017 tarihli 11893 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile protokolü feshettiğini, bu protokolün dahi davalının borcu kabul ettiğinin kanıtı olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, asıl alacak olan 498.266,00 TL’nin takip tarihine kadar işleyen 1.576,70 TL faizi ile takipten sonra işleyecek ticari temerrüt faizi ve diğer fer’ileriyle birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili yararına % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP;
Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili dosyaya vekaletnamesini ve cevap süresinin uzatılması isteğini içeren 01/11/2017 tarihli dilekçesini sunmasına ve mahkememizce davalı vekiline 21/11/2017 tarihli ara kararı ile cevap dilekçesi vermesi için 1 ay ek süre verilmesine rağmen davaya cevap vermemiştir.
GEREKÇE;
Dava; hakkında sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayalı alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılan davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı tarafça 29/02/2016 tarihli sipariş belgesinde belirtilen nervürlü demir bedelinin davalıya ödenip ödenmediği, buna karşılık davalı tarafça davacıya teslimi kararlaştırılan nervürlü demirin tesliminin yapılıp yapılmadığı, davalı tarafça ne miktarda teslimat yapıldığı, davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, davalının İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyası çerçevesinde davacıya borcunun bulunup bulunmadığı, varsa icra takip tarihi itibariyle faiz ve fer’ileriyle birlikte davalı borcunun ne miktar olduğu, davalının itirazının iptali koşullarının oluşup oluşmadığı” konularındadır.
Davacı vekili bu davanın konusu olan icra takibinde taraflar arasında imzalanan 29/02/2016 tarihli sipariş formuna, taraflar arasında alımı kararlaştırılan inşaat malzemesi için yapılan ödeme belgelerine ve ihtarnamelere dayanmıştır.
Dava dışı … Büyükşehir Belediyesi ile dava dışı … Şti. arasında 03/02/2016 tarihinde 14.850.000,00 TL + KDV bedeli üzerinden … Büyükşehir Belediyesi … Mahallesi … Öğrenci Yurdu’nun anahtar teslim yapılması işi ile ilgili olarak sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmede davacı şirket “alt yüklenici” olarak yer almıştır. Sözleşmede işin bitiş tarihi 31/12/2016 olarak belirlenmiştir. İşle ilgili olarak sözleşme tarihinde iş yeri teslim tutanağı düzenlenmiştir.
Davamızın tarafları olan davacı ve davalı şirket arasında ise 29/02/2016 tarihinde sipariş belgesi imzalanmıştır. Bu belge ile birlikte 1,049 TL/kg birim fiyatı üzerinden toplam 400 ton 12 mm ve üzeri nervürlü demirin davacı tarafından siparişi yapılmıştır. Sipariş belgesinde “ödemenin 419.600,00 TL’sinin 01/03/2016 tarihinde havale yolu ile yapılacağı, bu miktara KDV’nin dahil olmadığı ancak Kocaeli nakliyesi dahil, indirmenin hariç olduğu, KDV tutarının ise mal teslimatında ödeneceği” şerhi düşülmüştür. Sipariş belgesi her iki şirket tarafından da kaşe basılmak suretiyle imzalanmıştır.
Davacı şirket … Bankası internet şubesinden davalı şirkete 18/04/2016 tarihinde 72.400,00 TL, 25/05/2016 tarihinde 38.000,00 TL ve 01/03/2016 tarihinde 419.600,00 TL ödemeyi gerçekleştirmiştir.
Buna göre davacının toplam ödemesi 530.000,00 TL’dir.
Davalı şirket davacı adına A-754273 numaralı 03/05/2016 tarihli 31.930,80 TL bedelli, A-754293 numaralı 18/05/2016 tarihli 30.823,80 TL bedelli ve A-754302 numaralı 25/05/2016 tarihli 69.932,60 TL bedelli 3 adet faturayı düzenlemiştir.
Davacı, davalıya gönderdiği 01/07/2016 tarihli 24423 yevmiye numaralı ihtarname ile davalı tarafından düzenlenen “3 adet faturayı kabul etmediklerini, bu faturalarda belirtilen malzemelerin teslim edilmediğini” belirterek, itiraz etmiş ve faturaları iade etmiştir.
Davacı, davalıya Kayseri 8. Noterliği’nden gönderdiği 04/07/2016 tarihli 27164 numaralı ihtarname ile ise; “davalının 29/02/2016 tarihli sipariş belgesine uymadığını” ileri sürerek, teslim edilmeyen nervürlü demirin 7 gün içerisinde teslim edilmesini, aksi halde bedeli olan 498.266,00 TL’nin ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir. İhtarname davalıya 22/07/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davamızın dayanağı olan İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyası için taraflarca düzenlenen 06/09/2016 tarihli protokol incelendiğinde; “tarafların bu icra dosyasındaki borcun ödenmesi konusunda anlaştıkları, her iki taraf arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davalı şirketin, davacı şirkete 405.000,00 TL borçlu olduğu, davalının bu protokolde yazılı bonolar mukabilinde kayıtsız şartsız ödeme taahhüdünde bulunduğu, toplam borcun hesaplanmasında demirin kurunun 06/09/2016 tarihi itibariyle 1.365,00 TL olarak (nakliye, KDV ve sair ödemeler) baz alındığı, 296 ton 703 kg demir karşılığında toplam 405.000,00 TL borcun ödenmesinde mutabık kalındığı” hususlarının belirtildiği görülmüştür. Bu protokolde 30/01/2017 ödeme tarihinden başlamak üzere sıralı olarak 40.000,00’er TL bedelli 10 adet bono ile ilgili döküm de yer almıştır. Davacı vekili bu protokol ekinde ayrıca davalının imzaladığı 10 adet bono örneğini sunmuştur.
Davacı ayrıca dava konusu icra takibi başlatıldıktan ve taraflar arasında 06/09/2016 tarihli protokol düzenlendikten sonra davalıya Karşıyaka 5. Noterliği’nden gönderdiği 25/04/2017 tarihli 11893 yevmiye numaralı ihtarname ile de; “06/09/2016 tarihli İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyasından kaynaklı takibe ilişkin protokol düzenlendiğini, ancak protokolde vadelendirilen borçların vadeleri geçtiği halde ödenmediğini, bu protokolün kendileri tarafından feshedildiğini” belirterek, “ihtar tarihi itibari ile kalan 591.739,77 TL alacağın 3 gün içerisinde ödenmesini” istemiştir.
Mahkememizce, bu protokol ile birlikte 10 adet bono örneği davalıya tebliğ edilerek, içeriklerine ve imzalara itirazının bulunup bulunmadığı konusunda isticvap edilmiştir. Davalı tarafça herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir.
Davalının, davacı adına düzenlendiği 3 adet bononun 06/09/2016 tarihli protokolden önce düzenlendiği belirlenmiştir.
Somut olayda; taraflar arasında, var olan alacak-borç için kambiyo senedi düzenlenmekle kalınmamış, icra dosyası kapsamında 06/09/2016 tarihli protokol de düzenlenmiştir. Her iki borcun hukuki sebebi aynı olduğundan, ortada TBK’nın 133. maddesi gereğince borcun yenilenmesi durumu söz konu olmayıp, taraflar birlikte imzaladıkları 06/09/2016 tarihli protokol ile birlikte davamızın konusu İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyası nedeniyle davalı borcunun 405.000,00 TL olduğu konusunda karşılıklı olarak anlaşmaya varmışlardır. Dolayısıyla; davalı, bu miktar borcu davacıya ödemeyi taahhüt etmiş, buna karşılık davacı da bu miktar ödemeyi almayı kabul etmiştir. Diğer bir anlatımla; taraflar bu protokolle birlikte dosya borcunun 405.000,00.TL olduğu konusunda anlaşmaya varmışlardır. Davalı, protokolde kararlaştırılan borcu ödemediğinden, taraflar arasındaki bu protokol içeriği itibariyle mahkememizce bir nevi “sulh” niteliğinde kabul edildiğinden ve sulhten dönülemeyeceğinden, davalının 405.000,00 TL tutarındaki borca itirazında haksız olduğu…” gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 sayılı dosyasında davalının 405.000,00 TL asıl alacağa itirazının iptaline, 405.000,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek suretiyle takibin devamına, 2-Davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine, 3-Davacı vekilinin tazminat isteğinin reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki protokolün takip tarihinden sonra yapıldığından sulh olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu icra takibine yapılan itirazdan vazgeçme, borcun kabulü ile birlikte “ödeme şartı (taahhütname)” niteliğinde olduğunu ve ödeme şartının davalı tarafından ihlal edilmesi üzerine müvekkili şirketin 2 seçimlik hakkı bulunduğunu, protokole bağlı kalıp protokol tarihindeki şartlara göre protokol uyarınca alınan senetleri ayrı bir icra takibine konu etmek yahut ihlal edilen protokolü feshedip dava konusu icra takibine takip tarihindeki şartlara göre devam etmek olduğunu, müvekkili şirketin keşide ettiği ihtarname ile protokolü feshettiğini, dava konusu icra takibinin icra takip tarihindeki şartlara göre devam ettiğini ve ödenmesini ihbar ve ihtar ettiğini, seçimlik hakkını bu yönde kullandığını ve protokole bağlılığının kalmadığını, takip sonrası yapılan taahhüt protokolü ihlal edilip feshedildiğine göre, takip tarihindeki asıl alacağın geriye dönük olarak düşürülemeyeceğini, davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini ayrıca alacağın sabit, davalı tarafından kayıtsız şartsız kabul edilmesine, borcun likit olmasına rağmen davalının bugüne kadarki tüm hareketlerinin sırf süreci uzatmak, ödemeyi geciktirmek ve müvekkilinin alacağına geç kavuşması maksatlı ve haksız olduğunu, davalı hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin de reddedilmesinin haksız, usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, tacirler arasında alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle mahkeme kararına karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle mahkeme gerekçesinin davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak oluşturmasına, kararının taraflar arasında icra takibinden sonra düzenlenen protokol ile borcun 405.000.00.TL olduğunun kabul edilmesine, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan ve yerinde bulunmayan istinaf itirazlarının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki alım satım sözleşmesine göre alacak hesap edilebilir niteliktedir. Bir alacağın miktarının yargılama sonucu ortaya çıkması onun likit olmadığını göstermez. Bu itibarla, somut uyuşmazlıkta takip konusu alacak likit ve belirlenebilir olduğundan mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken gerekçe belirtilmeksizin davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği belirtilmiş olup, anılan yasal düzenleme ve yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenle;
I-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/01/2019 tarih ve 2017/923 Esas 2019/59 Karar sayılı hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
II-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE
”1-Davacı şirketin davalı şirket aleyhine İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2016/11244 Esas sayılı icra dosyası ile yaptığı takibe davalının İTİRAZININ 405.000.00.TL asıl alacak yönünden KISMEN İPTALİ ile; Takibin 405.000.00.TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek suretiyle DEVAMINA, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Hükmolunan 405.000.00.TL alacağın %20’si oranında (81.000.00.TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 27.665,55.TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 6.009,93.TL harcın tenzili ile bakiye 21.655,62.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan başvuru harcı 31,40.TL ve peşin harç 6,009,93.TL olmak üzere toplam 6.041,33.TL’nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan toplam 500,00.TL posta tebligat giderinin davanın kabul/red oranı da dikkate alınarak takdiren 405,12.TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar ittihazına mahal olmadığına,
7-Davacı bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. üzerinden hesap ve takdir olunan 59.700,00.TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. üzerinden hesap ve takdir olunan 15.082,56.TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-HMK’ nın 333. maddesi gereği yatırılan gider/delil avansından kullanılmayan miktarın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
III-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
IV-İstinaf başvurusu sırasında davacıdan alınan istinaf karar peşin harcının davacıya iadesine,
V-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 121,30.TL başvuru harcının davalıdan alınarak istinaf kanun yoluna başvuran davacıya verilmesine,
VI-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VII-Kararın kesinleştirme, harç ikmali/iadesi ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
VIII-Kararın Dairemizce taraf/vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.