Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1854 E. 2023/294 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1854
KARAR NO : 2023/294

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2019
NUMARASI : 2017/713 Esas 2019/282 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/713 Esas ve 2019/282 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesi ile özetle; İzmir 22. İcra Müdürlüğünün 2017/7456 sayılı takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın takibe itiraz ettiğini, müvekkili ile davalı borçlu arasında ticari alım satımdan kaynaklı borç ilişkisinin olduğunu, söz konusu ticari iliş kiden kaynaklı davalı borçlunun müvekkilinden almış olduğu mallar karşılığı olan 7.560,00 TL borca ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığını, söz konusu malların eksiksiz olarak davalıya teslim edildiğini, davalı borçlunun süresinde takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, bu nedenlerle itirazın iptalini ve takibin devamını, davalı aleyhine %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Takip dayanağının fatura olduğunu ancak, ödeme emriyle birlikte tebliğ edilmeyen borç dayanağı faturadan dava dilekçesiyle haberdar olunduğunu, faturanın … isimli soyadının belli olmayan kişinin müvekkili şirketle ilgisinin bulunmadığını, böyle bir çalışanın şirkette çalışmadığını ve yargılama gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini ve haksız takibin iptalini, %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminata, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevaba cevap dilekçesi ile özetle; icra takibine konu edilen alacağın, taraflar arasındaki ticari ilişkinden mal alım satımından doğan cari hesap alacağından kaynaklandığını, bu bağlam da müvekkilinin davalıya mal sattığını ve malların bedelini davalı/borçluya 29.12.2016 tarihli 058032 nolu fatura ile faturalandırdığını, davalı tarafın dilekçesindeki beyanların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davalıya malları teslim ettiğini, davalının borcunu ödememek için kötü niyetli olarak çeşitli bahaneler yaratma çabası içerisine girdiğini, bu nedenlerle itirazın iptalini ve takibin devamını, davalı aleyhine %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İKİNCİ CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği ikinci cevap dilekçesi ile özetle; Davacının, alacağını cari hesap sözleşmesine dayandırdığını, ancak taraflar arasında yasaya göre geçerli bir şekilde kurulmuş yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığı gibi buna dayalı bir alacağın da bulunmadığını, fatura altında teslim alan olarak imzası bulunan … isimli soyismi tam olarak okunamayan kişinin müvekkili şirket ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili şirketin bünyesinde çalışan kişilere ait bilgilerin SGK’dan istenmesi ile ilgili tarih olan 29.12.2016 tarihinde müvekkili şirkette bu isimde bir çalışan olmadığı anlaşılacağını, söz konusu faturanın taraflarına tebliği ile birlikte müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında yapılan araştırmada böyle bir şirkete ait borç kaydının bulunmadığının görüldüğünü, bu nedenlerle davanın reddini ve haksız takibin iptalini, %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminata, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İcra Dosyası: İzmir 22. İcra müdürlüğünün 2017/7456 Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 7.560,00 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yoluyla takip yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 08/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından 09/06/2017 tarihli dilekçe ile borca itiraz edildiği, itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, dosyada başkaca bir işlem bulunmadığı anlaşılmıştır.
Fatura; dava konusu olan ve davacı tarafından davalı adına keşide edilen faturanın 29/12/2016 tarihli B- 058032 seri sıra nolu 7.560,00 TL tutarlı fatura olduğu görülmüştür.
BA Formları: Davalıya ait BA formları ilgili vergi dairesinden getirtilmiş, dava ve takip konusu faturanın davalının 2016 BA/BS formlarının tetkikinde davacı firma adına bildirimde bulunmadığı anlaşılmıştır.
SGK: İzmir Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirkete ait faaliyet alanları, yetki unvan ve adreslerini gösterir belgeler ile dönem bordrosunun mahkememize gönderildiği, çalışan listesinde faturada teslim alan kısımnda ismi bulunan …’ın isiminin olmadığı görülmüştür.
Bilirkişi raporu; Mahkememizce aldırılan 28/05/2018 tarihli rapora göre; Davacı … Şti. Ticari Defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, davaya konu faturanın, 29/12/2016 tarih ve 17201 nolu yevmiye maddesi kaydıyla ticari defterde kaydedildiği, Ticari Defter kayıtlarına göre Davacı ….Şti.nin, Davalı …Şti.den 31/12/2017 tarih itibariyle 7.560,00 TL. alacaklı bulunduğu, davacı ticari defter kayıtlarına göre, Davalı tarafından yapılan herhangi bir ödeme bulunmadığı, davacı Ticari defterlerinde, söz konusu faturaya konu malın davalıya teslimine ilişkin her hangi bir kayıt bulunmadığı, davalı ….Şti. ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, davaya konu faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Dava; alım satım ilişkisi kapsamında bir adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı taraf, icra takibine konu ettiği faturada belirtilen malları davalıya sattığını ancak bedelini alamadığını ileri sürmekte, davalı ise fatura konusu malları satın almadığını savunmaktadır. Buna göre; eldeki davada ispat yükü davacıya düşmektedir. Davacı taraf, sözkonusu malları davalıya sattığı ve teslim ettiği hususunda fatura dışında herhangi bir delil göstermemiştir. İrsaliyeli faturada teslim alan kısmında … ismi ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Bu kişinin davalı şirketin ortağı, yetkili temsilcisi ve çalışanı olmadığı tespit edilmiştir. Faturanın, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, BA formlarında da yer almadığı belirlenmiştir. Her ne kadar davacıya ait ticari defterlerde takip konusu fatura kayıtlı ise de faturadaki malın tesliminin sevk irsaliyesi, teslim belgesi makbuz vs. yazılı delillerle ispatlanması gerekli olup bu hususta tanık dinlenmesi de mümkün değildir. Davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış ve davalı tarafa yemin teklif etmiş olup, davalı duruşmaya gelerek yemini eda ettiğinden kanıtlanamadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE, İİK 67/2. Maddesindeki kötüniyet tazminatının şartları gerçekleşmediğinden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiden dolayı mal alım satımından doğan cari hesap alacağından kaynaklandığını, müvekkilinin davalıya mal sattığını ve davalı/borçluya 29.12.2016 tarihli 058032 nolu fatura kestiğini ve irsaliyeli faturanın da teslim alan kısmında … ismi ve imzasının bulunduğunu, bu kişinin davalı şirketin ortağı, yetkili temsilcisi ve çalışanı olmadığı tespit edilmiş ise de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, davalının SGK kaydı yaptırmadan çalıştırmış olduğu işçisinden dolayı hak elde edememesi gerektiğini, bilirkişi raporunda davaya konu faturanın 29/12/2016 tarih ve 17201 nolu yevmiye maddesi kaydıyla davacı müvekkilinin ticari defterlerinde kaydedildiğini ticari defter kayıtlarına göre davacı müvekkili şirketin davalı … Ltd’den 31/12/2017 tarihi ile alacaklı olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Aynı Kanun’nun Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. Maddesi; ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise; “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir. Bu durumda fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.
TTK’nın 21. maddesinde faturaya ilişkin “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlemesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili olmayıp, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge sayılacaktır. Anılan madde hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi yukarıda ayrıntısı açıklanan yasa hükmünden kaynaklı karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gereklidir. Maddede yer alan karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin delil olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumundaki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve faturaya konu malların teslim edildiğini kanıtlaması gerekir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, faturaya konu malları teslim alan …’ın davalı şirket yetkilisi/çalışanı olmamasına, davacı tarafından faturaya konu malların davalı şirkete teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamamasına, davacı tarafından yapılan yemin teklifinin davalı şirket yetkilisi tarafından icra edilmesine, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2019 tarih ve 2017/713 Esas 2019/282 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 23/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.