Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1844 E. 2023/31 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1844
KARAR NO : 2023/31

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2019
NUMARASI : 2017/746 Esas 2019/268 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/01/2023
Taraflar arasında görülen İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 352. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili ile davalı şirket arasında süreklilik arz eden ticari alışveriş neticesinde tutulan cari hesap kayıtları kapsamında oluşan borç bakiyesinin ödenmesi hususunda, davalı şirket ile yapılan görüşmelerin sonuç vermemesi nedeniyle, Bakırköy 40.Noterliğinin 16/02/2017 tarihli ve 4437 yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek, davalı tarafa gönderildiğini, ihtarnamede, cari hesap ekstresi gereği 01/02/2017 tarihi itibariyle müvekkili şirkete olan 148.001,94 TL bakiye borcunun ödenmesi, aksi halde yasal yollara müracaat edileceğinin belirtildiğini, ihtarnamenin davalıya 20/02/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak davalı şirket tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediği ve ödemede de bulunulmadığını, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2017/3735 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirket ile içinde bulunduğu ticari ilişki gereği, yüklendiği edimini yerine getirerek, davalının istediği tarihlerde malları davalıya teslim ettiğini, teslim edilen mallara ilişkin faturalar kesilerek, davalıya tebliğ edildiğini ve davalı tarafından söz konusu faturalara herhangi bir itirazda bulunulmadığını belirterek, davanın kabulüne, dava konusu itiraz edilen takip borçlusu davalı şirketin haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına, söz konusu alacağın likit olması nedeniyle davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi ve ekleri usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edilmiş olmasına rağmen, davalının davaya cevap vermediği görülmüştür.
Son oturuma katılan davalı vekilinin müvekkil şirket defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
MAHKEMECE: ” Dava; ticari satış sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, her ne kadar davalı borçlu şirket yetkilisi tarafından, davacı şirket tarafından İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2017/3735 Esas sayılı ilamsız icra takip talebinde talep edilen borca itiraz edilmiş ise de, davacı şirket defter ve kayıtları ile davalı şirketin vergi dairesine beyan ettiği BA ve BS formları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen dosya kapsamına, ilme ve hukuka uygun benimsenen SMMM bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, tarafların 2015-2017 tarihleri arasındaki ticari ilişki kapsamında, davacı şirketin defter ve kayıtlarında kayıt altına alınan ve davalı şirketin de BA ve BS formlarında beyan etmek suretiyle, itiraz ve iade edilmeyerek, satış ve teslim alındığı, bu suretle kabul edilmiş olan faturalar karşılığı yapılan ödeme miktarları da dikkate alındığında, davalının takip tarihi itibariyle davacıya ödemesi gereken bakiye borç miktarının temerrüde düşürüldüğü 28/02/2017 tarihinden itibaren işleyen 1.122,35 TL işlemiş faiz alacağı dahil olmak üzere toplam 149.124,29 TL olduğu, davalının BA ve BS mutabakat formları ile satış ve teslim aldığını kabul ettiği, davacı defterlerine kayıtlı faturalardan kaynaklı işbu miktar alacağı ödediğine dair herhangi bir belge ve kayıt sunmadığı, son duruşmaya iştirak eden davalı vekilinin savunmalarını ispata yönelik defter ve kayıtlarının incelenmesi talebinde bulunduğu, ancak davaya cevap vermeyen ve bu nedenle süresinde herhangi bir delil de sunmayan davalıya yargılama safahatında defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesi için sunması hususunda ihtaratlı davetiye tebliğine rağmen, defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine sunmadığı, bu nedenle davalı defter ve kayıtlarının incelenemediği, yargılamanın geldiği safahat, davacı defter ve kayıtları ile dosya kapsamı ve davalı tarafın vergi dairesine beyan ettiği BA/BS formları içeriğine göre, davalı vekilinin süresinde ve usulüne uygun olmayan defter inceleme talebi reddilerek, dosya kapsamına göre, davalının takibe konu 148.001,94 TL asıl alacak ile 1.122,35 TL işlemiş faiz alacağına ilişkin itirazında haksız olduğu kanaatine varılmakla, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, ancak gerekçeli kararın yazılması sırasında, duruşma sırasında kısa kararın yazımı aşamasında maddi hata sonucu sehven kabul edilen işlemiş faiz alacağı miktarının 1.122,35 TL yerine 1.222,35 TL olarak yazıldığı görülmekle, hükmün bu kısım yönünden tashihine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilin tebligat çıkarılan adresinin değiştiğini ve Ticaret Siciline de tescil edildiğini, ticari defter sunumuna ilişkin tebligatın eski adrese yapıldığını, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, sadece davacı defterlerinin incelendiğini, mahkemece müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesine ilişkin taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının defter incelemesinde 25.537,56 TL bir fatura düzenlediğinin açıkça görüldüğünü, bilindiği üzere Yargıtay Tarih: 27.06.2003 Esas: 2001/1 Karar: 2003/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile taraflar arasında vade farkı alacağını da içeren yazılı bir sözleşme yoksa veya ticari teamülleri de bu yönde değilse, sadece faturaya konan vade farkı kaydı, Vergi Usul Kanunu’na göre vade farkı faturanın olağan içeriğine dahil olmayacağı için fatura muhatabının 8 gün içinde itiraz etmemesi durumunda vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğinin hükme bağlandığını, bu sebeple vade farkı ve bu vade farkına faiz işletilmesi şeklinde hüküm verilmesinin de açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, alacağın yargılamayı gerektirdiğini, likit olmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ifade ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava: cari hesaptan kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf davalıdan cari hesaptan kaynaklı alacaklı olduğunu iddia etmektedir.
Davalı taraf ise davaya cevap vermeyerek davayı inkar etmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanununun 35/1 maddesinde; Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre teblig yapılmış olan kimse, adresini degiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Davalı vekilinin sunduğu 30/11/2017 tarihli ticaret sicil gazetesine göre davalı şirketin dava dilekçesinde belirtilen adresinin … Mah. … sk. No:… olarak değiştiği , 05/01/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde ise adresin … Mah. … sk No:… olarak değiştiği anlaşılmaktadır.
Somut olayımızda davacı şirkete dava dilekçesi tebliği 04/10/2017 tarihinde dava dilekçesinde belirtilen ilk adresine usulüne uygun tebliğ edilmiş olup, davalı vekilinin bu tarihten sonra yapılan adres değişikliğini TK 35/1. Maddesine göre mahkemeye bildirmemesi nedeniyle, önceki adrese davalı şirketin defterlerinin sunumu için yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu, davalının bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; davacı defterlerinde kayıtlı olan taraflar arasındaki cari hesaba ilişkin faturaların davalı tarafça ilgili Vergi Dairesine BA formları ile bildirilmiş olması nedeniyle davalının fatura konusu malları teslim aldığına karine oluşturduğuna, davalının karinenin aksini ispat edecek bir delil sunmamasına ve ödemeye ilişkin yazılı bir belge de sunmamasına, alacağın, davacı defterlerinde kayıtlı faturalar ve davalı Ba formlarında görüldüğü üzere likit olmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2019 tarih ve 2017/746 Esas 2019/268 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 10.186,68 TL nispi harçtan peşin olarak alınan 2.547,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.639,68 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.