Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1842 E. 2023/255 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1842
KARAR NO : 2023/255
KARAR TARİHİ : 15/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2017/94 Esas 2018/372 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 15/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/02/2023

Davacı ve davalı vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda ” DAVA : Davacı vekili, dava dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Müvekkili banka ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmesinin akdedildiğni, borçlunun ödemelerini aksatması üzerine, hesabı kat edilerek, 30/11/2016 tarihinde takip hesaplarına aktarıldığını ve borçlu hakkında İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu takip ile borçlunun maliki olduğu … ve … plaka sayılı araçların trafikten men edilerek muhafaza altına alınması talebi doğrultusunda işlem yapıldığını, borçlu vekilinin 22/11/2016 tarih ve 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37. Maddesi gereğince borca ve rehne itiraz ettiğini, borçlu firma hakkında yapılan takibin icra müdürlüğünce durdurulduğunu ve rehinli araçlar üzerindeki yakalama şerhlerinin kaldırıldığını belirterek, davalı borçlunun, icra müdürlüğünün dosyasında yapılan takibe, rehne ve tüm itirazlarının iptaline, araçlar üzerine konulması talep edilen yakalama kararlarının ve hacizlerin tekrar tatbiki ile takibin devamına, itiraz edilen kısım üzerinden %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalı borçludan tahsiline ve yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Davacı yanın İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine icra takibine başlandığını, müvekkili şirketin olağanüstü hal kapsamında çıkartılan KHK gereğince … temsilcileri tarafından idare edilmekte olup, ilgili yasalar gereğince icra takibine itiraz edildiğini belirterek, şirketin … denetim ve idaresine geçiş, hukuki yapısı ve organların yasa ile oluşturulduğu, şirket faaliyetlerinin kamu yararı gözetilerek ve hazineye en verimli olacak şekilde sürdürüldüğü, ilgili KHK gereğince şirket borçlarından dolayı öncelikle şirket lehine kefil olanlardan borcun tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, doğrudan …’nin yönetimi ve denetiminde olan şirket aleyhine icra takibine başlandığını, şirket ekonomik faaliyetlerinin sürdürülmesi için gerekli olan araçların yakalanmasının kamu yararına olmadığı, ilgili KHK gereğince işlemler yapıldığı ve bu sebeple icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığı hususlarının değerlendirilerek, yasal dayanaktan yoksun davanın esastan reddi ile kötüniyetli takip sebebiyle %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER : Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı dosyası, Genel Kredi Sözleşmesi, ihtarname ve hesap özeti, müvekkil banka defter ve kayıtları, KHK, 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunun 19. Maddesinin uygğulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile sair delillere dayandığı görülmüştür.
Davalılar vekili savunmasını ve iddialarını ispat yönünde; İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı dosyası, şirket defter ve kayıtları ile diğer tüm delillere dayandığı görülmüştür.
İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; … Bankası vekilinin, borçlu … A.Ş. aleyhine genel kredi sözleşmesine dayalı 96.787,81 TL’sı asıl alacağı takip tarihi olan 22/12/2016 tarihinden itibaren yıllık %39 faiz uygulanmak suretiyle tahsili hususunda ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin borçlu şirkete 26/12/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu şirket vekilinin 26/12/2016 tarihinde icra müdürlüğüne müracaat etmesi üzerine, aynı tarihte icra müdürlüğünce, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir hükmü uyarınca ve borçlu vekilinin talebi gereğince, öncelikle rehinli araçlar üzerindeki yakalama şerhlerinin kaldırılmasına, alacaklı tarafından talep edilmesi halinde yakalama avanslarının iadesine, araçlar üzerinde haciz şerhinin bulunmadığından hacizlerin kaldırılması talebinin reddine, takibin durdurulmasına itirazı kabil olmak üzere karar verildiği görülmüştür.
DEĞERLENDİRME: Dava; bankacılık sözleşmesinden doğan alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/10/2016 tarihli ve 2016/3063 D. İş sayılı kararı ile hakkında takip yapılan davalı borçlu şirkete atanan kayyımların yetkilerinin …na devredildiği, 678 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 37.maddesinde, “…nun kayyum olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilir” hükmü uyarınca kayyım yetkisi fona devredilen davalı borçlu şirket hakkında şirket borçlarından dolayı 678 sayılı KHK’nin 37.maddesinde belirtilen kişilere ve kuruluşlara müracaat edilmeksizin, doğrudan doğruya hakkında icra takibi yapılamayacağından, davacı alacaklı tarafın yasal düzenleme çerçevesinde KHK’da belirtilen kefil, ortak vs. Kişilere takipten önce müracaat edip, müracaatın semeresiz kaldığı iddia ve ispat edilemediğinden, yasal düzenleme çerçevesinde doğrudan doğruya davalı borçlu şirket hakkında takip yapılamayacağından, davalı borçlu vekilinin işbu hususa yönelik itirazında haklı olduğu, işbu nedenle itirazın iptaline ilişkin istemin reddine, davacının takibinde ağır kusuru ve kötüniyeti bulunduğu kanıtlanamadığından, kötüniyet tazminatına ilişkin talebin reddine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; KHK’nin 37.maddesinin lafzından ve yorumundan tüzel kişiliği devam etmesine rağmen bu şirketler hakkında icra takibine geçilemeyeceği ve bu şirketlerin malvarlığında olan rehin ve ipoteklerinde paraya çevrilmesi işleminin yapılamayacağı sonucuna ulaşılmasının mümkün bulunmadığını, …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin borçlarının … kontrolünde ödenmesi hakkında olduğunu, bunun, alacaklıların söz konusu şirketlere yasal başvuru hakkını sınırlama anlamına gelmediğini, 17.01.2017 tarihli 29951 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “10.11.2016 Tarihli ve 6758 Sayılı Kanunun 19 uncu Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar” başlıklı Tebliğ’e göre, …’nin kayyım olarak atandığı ve ancak halihazırda Bakan tarafından şirketin, şirket varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine dair hakkında herhangi bir karar alınmamış olan şirketlerin mevcut yasal mevzuata ve ticari teamüllere uygun olarak yönetileceği, şirketin borçlarının, alacaklılar ile şirket arasında akdedilen sözleşme hükümlerine ve yasal düzenlemelere uygun olarak ifa edilmesi gerekeceği, aksi takdirde, şirket aleyhine borçların tahsilini teminen icra takibi veya dava açılabileceğinin anlaşıldığını beyanla kararın kaldırılmasını davanın tam kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle ; davanın reddine karar verildiği halde kendi lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmediğini beyanla kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden başlatılan menkul rehninin paraya çevrilmesi suretiyle takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
… Şti. ile … A.Ş.’ne CMK. 133/1 maddesi gereğince TC. İzmir 3.Sulh Ceza Mahkemesinin 11.08.2016 tarih ve 2016/2403 D.İş Kararı ile Kayyum atandığı, akabinde OHAL kapsamında 31.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı KHK’nin 19/1 maddesi gereğince “..bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütüne aidiyeti, iltisaki veya irtibatı nedeniyle 04.12.2014 tarihli 5271 sayılı CMK’nın 133.maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından ….na devredilir. Devirle birlikte kayyımların yetkileri sona erer.”hükmü göz önüne alınarak TC. İzmir 3.Sulh Ceza Mahkemesinin 03.10.2016 tarih ve 2016/3063 D.İş Kararı ile söz konusu şirketlere …’nin kayyum olarak atandığı, mevcut kayyımların yetkilerinin …na devredildiği, 13.10.2016 tarihinde de söz konusu borçlu şirketlerin tüzel kişiliklerinin … tarafından devir alındığı anlaşılmıştır.
678 Sayılı KHK’nın 37. maddesi” (1) …nun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. …, bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir.
…nun kayyum olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyumluğun devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir. ” hükümlerini getirmiştir.
694 sayılı KHK’nin 196. maddesi ile eklenen “Kayyım atanan şirketlerde kefalet” başlıklı geçici 1. maddesinde “(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 37 nci maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükümleri, bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla başlatılmış olan takip ve tahsil işlemleri hakkında da uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta,İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2016/17217 Esas sayılı takip dosyasında davacı … vekilince borçlu … A.Ş.’ni temsilen … aleyhine genel kredi sözleşmesine dayalı 96.787,81 TL alacağın tahsili için taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı davalı borçlu tarafından süresi içinde yapılan itiraz üzerine icra takibinin durduğu ve davacı alacaklı tarafından yasal süresi içerisinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır.
…nun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için, 678 sayılı KHK’nin, 679 sayılı KHK’nin 6. fıkrası ve 694 sayılı KHK’nin 195. maddesi ile değişik 37. maddesi gereğince öncelikle şirket lehine kefil olan ve şahsi mal varlığı değerlerine kayyım atanmamış ortak, yönetici veya üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilmesi gerekir.
Kaldı ki 678 sayılı KHK’nin 37. maddesi uyarınca şirket ortakları, yöneticiler ya da bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin şirket borçlarından sorumlu tutulmaları için bu sıfatlar tek başına yeterli olmayıp, şirket lehine kefil olmaları da şarttır (Yargıtay 12. HD’nin 07.07.2020 tarih ve 2019/14173 Esas 2020/6509 Karar sayılı ilamı).

678 Sayılı Kanunun 37.maddesi, …’nin kayyım olarak atandığı şirketler aleyhinde borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemekte olup anılan madde bu şirketler aleyhine takip yasağı veya dava yasağı getirmemektedir (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2017/7110 Esas – 2018/12260 Karar sayılı ilamı). Anılan madde hükmü, mahkeme kararının infazı aşamasında icra müdürlüğünce nazara alınması gereken bir husus olup, yargılama aşamasında nazara alınması mümkün değildir.
O halde, mahkemece, yargılamaya devam edilip, taraf delilleri toplandıktan sonra gerekirse alanında uzman bilirkişi marifetiyle taraf ve yargı denetimine açık, gerekçeli ve ayrıntılı bilirkişi raporu da alınarak hasıl olacak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1).a-4 ve 6. maddeleri gereğince ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2018 Tarih,2017/94 Esas 2018/372 Karar sayılı hükmünün, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1).a-4 ve 6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusuna konu kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi taraflara iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 15/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.