Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1802 E. 2023/2 K. 05.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1802
KARAR NO : 2023/2
KARAR TARİHİ: 05/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2019
NUMARASI : 2016/265 Esas 2019/325 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 05/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/01/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle ; … Şti., borçlu şirketten olan 1.152.149 TL olan asıl alacağı ve 1.589.778 TL vade farkı alacağı için Aliağa 1. Noterliğinin 27 Haziran 2012 tarih ve 9039 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ödeme talebinde bulunduğunu, iflas masasının açılmasından sonra … şirketi alacak kaydı başvurusu yapılmış ve iflas masası 1.168.048,36 TL alacağın 4. sıradan masaya kaydına karar verdiğini, … Gıda şirketinin borçlu şirketten olan 65.778 TL olan alacağının iflas masasına 49.478,00 TL olarak 4. sıradan masaya kaydına karar verildiğini, … Şti. borçlu şirketten olan 18.740,00 TL olan asıl alacağı ve 24.248,00 TL vade farkı alacağı için 19.490,51 TL olarak 4. sıradan masaya kaydına karar verildiğini, …. Şti. borçlu şirketten olan 177.375,00 TL olan asıl alacağı ve 197.286,00 TL vade farkı alacağı için 177.375,00 TL olarak 4. sıradan masaya kaydına karar verildiğini, … Şirketi, … şirketi, …. şirketi ve …. Şirketi olmak üzere dört şirketin birleşmesi sonucunda … Şti. faaliyetine devam ettiğini, davalı şirketin borçlarının teminatı olarak …. Şti. tarafından … İli, … İlçesi … köyü … pafta … parselde kayıtlı taşınmaz kayıtlarına işlenen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile İzmir 7. İcra Müdürlüğünün 2013/8730 esas sayılı dosyası ile takibe başlandığı, takibe konu taşınmaz hakkında kamulaştırma kararı tesis edildiği için kamulaştırma bedeli olarak 661.557,00 TL dosya borcuna mahsuben tahsil edildiğini, dosyadaki yasal kesintilerden sonra müvekkili şirket hesabına 537.000,00 TL gönderildiği söz konusu tahsilattan sonra müvekkili şirketin davalı şirketten 877.371,00 TL alacağı kaldığını, davalı hakkında iflas erteleme kararı verildiğini, davalı şirket hakkında malvarlığı kayıtlarına ihtiyati haciz şerhi işlenmesi ile taleplerinin sınırlı olduğunu, iflas erteleme kararı çerçevesinde muhafaza tedbirlerine başvurulmayacağını, sonuç olarak; müvekkili şirketin davalı şirketten alacağının iflas masası kararı ile de sabit olduğunu, yargılamanın devamı sırasında ihtiyati haciz kararı verilmesini, 877.371,00 TL’nin 27/06/2012 tarihinden itibaren aylık %4 oranında faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine, tüm yargılama gider ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; cari hesap faturası ve ihtarnameye dayanılarak ihtiyati haciz kararının verilemeyeceğini, müvekkillerinin davacı şirkete muaccel bir borcu bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen borca ve kefalete itiraz ettiklerini, asıl borcun muaccel olması alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlı ise kefalet borcu için bu süre bildiriminin kefile yapıldığı tarihte işlemeye başlayacağını, sonuç olarak; borcun varlığına, kefalete, temerrüt tarihine ve faiz oranına itirazlarının haklı olduğunu, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” … Eldeki davada; satım sözleşmesi, tarafların karşılıklı icap ve kabul iradelerinin birleşmesiyle vücut bulan sözleşme türlerinden olup, karşılıklı edimler söz konusudur. Somut uyuşmazlıkta; davacı ve davalı şirket defterleri incelenmiş, taraflar arasında cari hesap ilişkisine istinaden davacı tarafından fatura düzenleneceği ve davalı şirketin ödeme yapacağının benimsendiği, taraf defter ve kayıtlarıyla da satım sözleşmesinin varlığı sabittir. Neticeten; davalı şirketin ticari defterlerine göre, davalının borçlu olduğu dava dışı diğer şirketlere ve davacı şirkete son hesap hareketleri itibariyle olan borç tutarları toplamı 857.861,78 TL olarak belirlendiği, dava dışı üç ayrı şirketin davacı şirket ile birleştiği dosya kapsamı ve inceleme ve benimsenen bilirkişi raporları ile sabittir. Buna göre, davalı … A.Ş.’nin kendi defter kayıtlarına göre, davacı … şirketine 857.861,78 TL tutarında borçlu olduğu, öte yandan davalılar …, … ve … ile davacı şirket ile birleşen dava dışı … şirketi ile imzaladıkları taahhütname ve kefaletnamenin incelenmesinde; kefaletin … tarafından 15/06/2009 tarihinde, … ve … tarafından 19/06/2009 tarihinde imzalandığı, kefaletin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu uyarınca kefaletin yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu miktarın belli olmasının yeterli olacağı, bu yönü ile akdedilen kefaletin geçerli olduğu, adı geçen Taahhütname ve Kefaletname’de; davalı gerçek kişilerin, davalı … A.Ş. tarafından kabul edilen, edilecek beyan ve taahhütleri kabul ettiklerini ve ayrıca “…borcumuzun tespiti zımnında, mutlak olarak …’nın defter ve kayıtları ve ayrıca bilgisayar kayıtları ile ihticac eder ve bu defter ve bilumum kayıtların göstermiş olduğu miktarın borcumuzu göstermiş olduğunu ve bu defter bilumum kayıtların bu bakımdan kesin delil teşkil ettiğini ve bu konudaki her türlü itiraz ve def’ilerimizden şimdiden feragat etmiş bulunduğumuzu beyan ve kabul ederiz…” şeklinde taahhüt verdikleri, bu bağlamda borçlarının tespiti zımnında mutlak olarak …’nın defter ve kayıtlarını kabul ettikleri, …. Şti.’nin defter ve kayıtlarına göre de 631.048,36 TL borçlu oldukları, diğer bir ifade ile; … şirketinin 857.861,78 TL’lik borcun tamamından 631.048,36 TL’lik kısmından da diğer davalılar ile müştereken müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
Her ne kadar kısa kararın II-bendinde “630.048,00 TL’nin…” denilmiş ise de; bu hususun maddi hatadan kaynaklanmış olduğu görülmekle gerekçeli kararın II-bendinin “631.048,00 TL’nin….” şeklinde düzeltilmesi ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin gerekçesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, 01/03/2016 tarihli dava dilekçesi ekinde deliller arasında Aliağa 1. Noterliğinin 27/06/2012 tarihli 9036-9037-9038 ve 9039 yevmiye sayılı ihtarnameleri dilekçe ekinde sunulduğunu, söz konusu ihtarnamelerin tebliğ şerhlerini de dosyaya sunduklarını, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında söz konusu alacağın 27/06/2012 tarihlinden itibaren %4 faizili ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini ancak gerekçeli kararda dava tarihi olan 01/03/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte karar verildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu noktadan sonra alacağın varlığının her türlü delil ile kesin ve somut bir şekilde ispatlandığını, diğer davalılar müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfaıyla borcu ödeyeceklerini kabul ve taahhüt ettiklerinden borcun 750.000 TL ‘sinden şahsen sorumlu olduklarını, davalılar hakkında bu rakam yönünden kabule verilmemesinin de hatalı olup, mahkeme kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, satım sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince davacı ve davalı şirket defterleri incelendiği, taraflar arasında cari hesap ilişkisine istinaden davacı tarafından fatura düzenleneceği ve davalı şirketin ödeme yapacağının benimsendiği, taraf defter ve kayıtlarıyla da satım sözleşmesinin varlığı sabit olduğu, davalı şirketin ticari defterlerine göre, davalının borçlu olduğu dava dışı diğer şirketlere ve davacı şirkete son hesap hareketleri itibariyle olan borç tutarları toplamı 857.861,78 TL olarak belirlendiği, dava dışı üç ayrı şirketin davacı şirket ile birleştiği dosya kapsamı ve inceleme ve benimsenen bilirkişi raporları ile sabit olduğu görülmüştür.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarihli ve E.2001/1, K.2003/1 sayılı kararına göra vade farkı kaydı, faturanın zorunlu içeriğinden değildir, yasal sürede itiraz edilmemesi durumunda TTK’ 23/2 ‘deki karineden yararlanamaz. (bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa, münderecatını kabul etmiş sayılmaktadır.) çünkü fatura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesi ona, sözleşmenin asli unsuru olan semeni değiştirme hakkı da vermez. Fatura sözleşmenin ifa aşamasıyla ilgilidir. Bu nedenle TTK’nın 23/2 maddesine göre süresinde itiraz edilmemek suretiyle kabul edildiği varsayılan hususlar ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan; Satılan malın cinsi, yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başlangıçta varolmayıp ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren kayıtların sonradan faturaya konulması ve bu kaydın faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden sayılması mümkün değildir. Faturadaki mutad mündericat ifa ile ilgili hususlarla sınırlıdır. Faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulsa bile, mutad olmayan bu hususlara itiraz edilmemesi, itiraz etmeyenin bu kayıtları kabul ettiği anlamına gelmez.
Yani, satıcı tarafından vade farkı talep edilebilmesi için, ya taraflar arasında imzalanmış bulunan yazılı sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunması ya da bu doğrultuda oluşmuş ticari teamülün bulunmasının şart olduğu belirtilmektedir.
04/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davada, taraflar arasında vade farkı uygulanacağına dair yazılı bir sözleşme hükmü bulunmadığı, ayrıca vade farkı uygulaması bulunduğuna yönelik ticari bir teamülün varlığından söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Sadece faturaya “vade farklı uygulanır” kaydı konulması yukarıda anılan içtihadı birleştirme kararı gereğince vade farkı isteme hakkı vermez. Herhangi bir sözleşmede borcun vadesinin belirtilmesi de vade farkı isteneceği anlamına gelmez. Sadece borç “belirli vadeli” hale geldiği için borçlu o vadenin geçmesiyle temerrüde düşer ve alacaklı temerrüt faizi isteyebilir. Yoksa, her belirli vadeli sözleşmede vade farkı uygulanacağına dair bir teamül olduğu sonucuna varılamaz. Vade farkı, faizden farklı olarak, alacağı vadesinde ödememe durumunda ödenmesi kararlaştırılan bir ilave bedeldir. Bu durumda davacının faturalarda yer alan aylık % 4 oranında faiz oranı belirlenmesi gerektiği yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir.
Dava dilekçesinde 27/06/2012 tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de ; davacı vekilinin 02/11/2017 tarihli dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde “haklı davanın kabulü ile 857.861,78 tl.nin dava tarihinden itibaren faizili ile davalılardan tahsili ” talep edildiği bu durumda faizin dava tarihinden itibaren başlatılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalılar …, … ve … ile davacı şirket ile birleşen dava dışı … şirketi ile imzaladıkları taahhütname ve kefaletname ile kefil oldukları, alınan bilirkişi raporuna göre … şirketinin 631.048,36 TL borcunun bulunduğu, bu davalıların sadece kefil oldukları … şirketinin borcundan sorumlu olduklarından bu miktar üzerinden karar verilmesi de doğru olmuştur.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kefil olan davalıların sorumlu oldukları miktarın sözleşmeye göre belirlenmesine, taleple bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulandığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/03/2019 tarih ve 2016/265 Esas 2019/325 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90 TL maktu ilam harcından peşin alınan 44,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 05/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.