Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1794 E. 2023/1 K. 04.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1794
KARAR NO : 2023/1
KARAR TARİHİ : 04/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2019
NUMARASI : 2019/238 Esas 2019/208 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 04/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/01/2023

Davalı … vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; Davalıların idare nezdinde hizmet alımı yoluyla sayaç okuma işinin ihalesini alan yüklenici firmalar olduklarını, sayaç okuma işinde çalışan …’in idare aleyhine İzmir 4. İş Mahkemesinde açtığı 2011/875 sayılı davada kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti alacaklarını kendilerinden talep ettiği, mahkemece davanın kabulü üzerine ilamın 9. İcra Müdürlğünün 2013/12404 sayılı dosyasıyla takibe koyularak 26/11/2013 tarihinde 24.873,82TL, 02/07/2015 tarihinde 2.026,34TL olarak ödendiğini, davalıların işçisi olan … in kendi firmalarında çalıştığı dönemlerde 4857 sayılı kanun kapsamında doğacak alacaklardan sorumlu olduklarından ödenen tutarların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte sorumlu oldukları dönemler dikkate alınarak davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … ve … A.Ş vekili 07/09/2015 havale tarihli cevap dilekçesi ile; dava dışı işçinin … A.Ş ye devredilen … A.Ş şirketinde 24/07/1993 tarihinde çalışmaya başladığını, şirketin devrinden önce 30/04/1996 tarihinde ise … A.Ş yönetim kurulunun 11/03/1996 tarih ve 59 nolu kararı uyarınca iş akdinin feshedildiği, … A.Ş deki çalışma karşığı hakettiği kıdem tazminatının kendisine ödendiği, işçi tarafından verilen 07/06/1996 tarihli ibranamenin olduğu, İzmir 4. İş Mah. İlamında tek davalının … Genel Müdürlüğü olduğu, kıdem tazminatından da tek başına sorumlu tutulduğunun görüldüğünü, şirket hakkında bir hüküm tesis edilmediği gibi çalıştığı döneme karşılık olan kıdem tazminatının ödendiği de dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” Dosyada toplanan delil ve belgeler, taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi ve ekleri ile tüm dosya kapsamına göre;
… Genel Müdürlüğü ile davalılar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, dava dışı işçinin yüklenici konumunda olan davalı alt işverenlerin işçisi olarak çalıştığı, dava dışı işçi …’ın davacı aleyhine işçilik alacaklarının tahsili istemi ile açtığı davanın yapılan yargılaması sonucunda, davacının fazla çalışma ücretinin hüküm altına alınmış olduğu, yargı denetiminden geçerek kesinleşmiş olduğu, taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesinin 7.1, 11.4.2, 22, idari şartnamenin 25.1 ve genel şartnamenin 38 maddesi ile tüm bu ödemelerden yüklenicinin sorumlu olduğunun belirtildiği, davaya konu yapılan işçi alacağının 27/11/2013 tarihinde 24.873,82TL ve 03/07/2015 tarihinde 2.026,34TL üst iş veren sıfatı bulunan davacı tarafından ödendiği, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi hükümleri gereğince dava konusu alacak kalemlerinin asıl sorumlusunun işçiyi belirtilen dönemlerde çalıştıran davalı şirketlerin olduğu, davacı idarenin üst iş veren sıfatı ile yaptığı ödemeyi asıl sorumlu davalı şirketlerden rücuen tahsil etme hakkının bulunduğu kabul edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili ıslah dilekçesi ile … yi davalı olarak kaydedilmesini talep etmiş ise de ıslah yolu ile davalı yapılamayacağından ve … hakkında harcı yatırılmış usule uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı …Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili şirkete rücu etmesinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, dosyada … tarafından … A.Ş ‘ye verilen 07/06/1996 tarihli ibranamenin de mevcut olduğunu, müvekkili şirket tarafından dava dışı işçiye iş akdi feshedildiğinde kıdem tazminatının ödenmiş olduğunu ve bu nedenle müvekkilinin davacı tarafça işçiye ödenen kıdem tazminatından hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağını, karara esas alınan bilirkişi raporunda davalıların sorumlu olduğu tutarların hesaplanırken hatalı hesaplama yapıldığını, zira raporda benimsenen hesaplama yönteminin davalı işverenlerin sorumluluklarını belirlemekte kullanılamayacağını belirterek, istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının davalı alt işverenden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

4857 sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda davacı ile davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenler ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş Hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim Türk Borçlar Kanununun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de belirtilmiştir.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2019/2245 esas 2020/3609 karar sayılı kararında ise “Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.” şeklinde karar verildiği görülmüştür.Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2019/1093 esas 2020/2269 karar sayılı kararı da aynı yöndedir.
İzmir 4. İş Mahkemesinin 2011/875-149 E.K sayılı dosyasında; dava dışı işçi … tarafından davalı … Genel Müdürlüğü aleyhine işçilik haklarından kaynaklanan alacak istemi ile dava açıldığı, davanın … AŞ’nin de aralarında bulunduğu davalılara ihbar edildiği, mahkemece verilen 09/09/2013 tarihli karar ile davacının 24/07/1993-15/06/2005 tarihleri arasındaki dönemde muhtelif işyerlerinde çalıştığı, fazla çalışma ve yıllık izin ücretlerinin zamanaşımına uğradığı ancak 7.484,05TL kıdem tazminatı yönünden fesih tarihinden itibaren mevduaata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair karar verildiği, kararın Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 09/04/2015 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2013/12404 sayılı icra dosyasının incelenmesinde, dava dışı işçi … vekili tarafından … Genel Müdürlüğü aleyhine 22.139,91 TL takip çıkışlı olarak 24/10/2013 tarihinde takip başlatıldığı, 27/11/2013 tarihinde 24.873,82TL ve 03/07/2015 tarihinde 2.026,34TL davacı tarafından icra dosyasına yatırıldığı görülmüştür.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden çalıştırdığı dönem ile sınırlı olmak üzere ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını rücuen talep edebilecek olmasına, davalı … tarafından dava dışı işçi …’e çalıştığı dönem ile ilgili ödeme yapıldığının kanıtlamamış olmasına göre davalı … vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/04/2019 tarih ve 2019/238 Esas 2019/208 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.837,54.TL nispi karar ilam harcından peşin olarak alınan 312,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.525,04.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 04/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.