Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1690 E. 2023/468 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1690
KARAR NO : 2023/468

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2018
NUMARASI : 2013/271 Esas 2018/1441 Karar
ASIL DAVA DOSYASI
DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 27/02/2013
BİRLEŞEN İZMİR 8. ASLİYE HUKUK 2013/111 ESAS, 2013/118 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023

Taraflar arasında görülen tazminat davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda birleşen dosya yönünden davalı … Sigorta A.Ş.’ye karşı açılan davanın davacı vekilinin vaki feragati nedeniyle reddine, davalı …’ya karşı açılan davanın reddine, aıl dava yönünden açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat yönünden; davalı … Sigorta’ya karşı açılan manevi tazminat davasının reddine, davacıların davalı … A.Ş. ve davalı …’e karşı açmış olduğu manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde asıl dava ve birleşen dava davacılar vekili ile birleşen davada davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde özetle ; davacı … 23/10/2012 günü; davalı … A.Ş.’nin işleten olduğu, … Sigorta A.Ş.’nin 03/09/2012/2013 tarihleri arasında 3761902 sayılı Trafik poliçesiyle sigortacısı, … ise sürücü olduğu … plakalı otobüs İstanbul’dan İzmer’e doğru gelirken seyahat esnasında yolda sık sık arızlanması nedeniyle tahmini varış süresinin çok üzerinde bir zamanda İzmir de … A.Ş.’ne ait terminale geldiklerinde, terminale girişi sırasında otobüsün tekrar arıza yaptığını ve otobüsten yolcuların inmeye başladıklarını, bu esnada otobüsün tekrar hareket etmesi üzerine davacı …’ın otobüsün sağ ön tekerleği altında kalarak yaralandığını, bacağında kangren oluştuunu ve kesilme riskinin bulunduğunu, kaslarının sinirlerinin zarar gördüğünü, ayağına takılan vakum cihazlarıyla sürekli iltihap çekildiğini ihtiyaçlarını gidermek için bakıcı tutulduğunu, tedavisinin hala sürmekte olduğunu, davalı Otobüs şoförü …’in tamamen kusurlu olduğunu, davacının yaşadığı bu olay sonrasında anne ve babasının acı ve ızdırap çektiklerini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı … için maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle ; İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinde açılan 2012/1267 esas sayılı davanın bekletici mesele yapılmasını, kazada müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun olmadığını, kusurun dikkatsiz ve tedbirsiz davaranan davacı …’a ait olduğunu, araç sürücüsü …’in de kusurunun olmadığını, araç sürücüsü müvekkili şirketin çalışanı olmadığı, davacıların uğramış oldukları zararları sigrota şirketinden talep etmesinin gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, maddi tazminat taleplerinin de … ya yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle ; dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 03/09/2012/ 2013 tarihleri arasında 3761902 sayılı trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu, ayrıca aynı tarihler arasında … Sigorta A.Ş. nezdinde ZMMS sorumluluk sigorta poliçesiyle de sigortalı olduğunu, … sigorta şirketine de davanın yöneltilmesinin gerektiğini, dava tarihinden önce temerrüde düşürülmedikleri için faiz talep edilemeyeceğini, tedvai giderlerinin …’dan talep edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen İzmir 8. Asliye Hukuk 2013/111 esas, 2013/118 karar sayılı dosyasında davacı vekili; davacının bayram tatilini ailesiyle birlikte geçirmek maksadıyla 23/10/2012 günü dava dışı … A.Ş.’nin işleteni, …’in sürücüsü, … Sigorta A.Ş.’nin ise ZMSS sigortacısı olduğu … plaka sayılı otobüs ile İstanbul’dan İzmir’e doğru yola çıktığını, otobüsün seyahat sırasında sık sık arızalandığını ve tahmini varış süresinin çok üzerinde bir zamanda İzmir’e geldiklerini, otobüsün İzmir’de mevcut … A.Ş.’ye ait terminale girişi sırasında tekrar arıza yaptığını ve yolcuların otobüsten inmeye başladıklarını, bu esnada otobüsün tekrar harekete geçmesi üzerine davacının otobüsün sağ ön tekerleği altında kalarak yaralandığını, meydana gelen kazada davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, taraflarınca … A.Ş, … ve … Sigorta A.Ş aleyhine İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/447 Esas sayılı dosyası üzerinden tazminat davası açtıklarını, bu davaya verilen cevap dilekçelerine göre kazaya karışan … plaka sayılı otobüsün Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortacısının … Sigorta A.Ş olduğunu, bu durumu haricen öğrenmelerinin mümkün olmadığını, anılan davada davalı olan … Sigorta A.Ş ve iş bu davada davalı olan … Sigorta A.Ş tarafından tedavi giderlerinin …’ya aktarımının söz konusu olabileceğini, bu nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı … yönünden 10.000,00.-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 24/10/2012 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden poliçedeki sorumluluk sınırı ile bağlı kalmak kaydıyla tahsiline, davalı … Sigorta A.Ş.veya … Sigorta A.Ş tarafından …’ya aktarım yapılmış ise yine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sağlık hizmet ve tedavi giderlerinin …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkememiz dosyasının yine mahkememizin 2012/447 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini istemiştir.
Birleşen dosya davalısı … vekili asıl davada ihbar olunan sıfatı ile vermiş olduğu dilekçesinde özetle ; 25/02/2011 tarihinde yürürlüğe giren kanunda sigorta şirketlerinin gerekli sigorta primlerinin müvekkili kuruma aktarmış olma şartının bulunduğunu kazada yaralanan kişiye yapılan ödemelerin kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan 3. kişilere ve sigorta şirketine karşı açılacak bir rücuen alacak davasıyla tahsilinin talep edilebileceğini ileri sürmüştür.
Birleşen dosya davalısı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle ; 24/10/2012 tarihli dava konusu kazaya karışan aracın müvekkili şirket nezdinde 03/09/2012/2013 tarihleri arasında karayolları taşımacılık sigorta poliçesiyle sigortalı olduğunu, poliçe limitinin 225.000,00 TL olduğunu, kazanın varış noktasına gelindikten sonra meydana geldiğini, bu sebeple oluşan zararın teminat dışında kaldığını, avans faizi istenilemeyeceğini, davacıya … tarafından yapılmış ödemeler var ise bu miktarların düşülmesinin gerektiğini belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki çekişme, kazanın meydana gelmesinde sürücü davalı ile davacıların desteğinin kusurlarının olup olmadığı, varsa oranı, davacıların ileri sürdüğü zarar kalemlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise tutarları ve davalıların bu zararlardan sorumlu olup olmayacakları noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın tespiti; 24/10/2012 tarihinde meydana gelen kazada davalı sürücünün kusur oranının ne kadar olduğu ve bu kaza sonucunda davacılardan …’ın kalıcı ve geçici işgüç kaybının olup olmadığı, var ise miktarının ne kadar olduğu, tüm davacıların bu kaza sonucu manen zarara uğrayıp uğramadıkları noktalarında toplanmaktadır.
Asıl ve birleşen dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Sürücülerin kusur oranlarının belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 11/04/2018 havale tarihli raporunda özetle; 24/10/2012 tarihinde meydana gelen kazada davalı sürücü …’ın %22,2 oranında meslekte kazan gücünden kaybetmiş olduğu belirlenmiştir.
Dava dosyası bir bütün olarak trafik uzmanı, aktüer bilirkişi ve sigorta hukukçusu bilirkişiye tevdii edildiği, bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu kök ve ek raporda özetle; ihbar olunan … adına kayıtlı, davalı … A.Ş. adına çalışan ve davalı … Sigorta A.Ş.’ye 03/09/2012/2013 tarihleri arasında trafik poliçesi ile sigortalı, birleşen dosya davalısı … Sigorta A.Ş. ise 03/09/2012/2013 tarihleri arasında Karayolları taşımacılık poliçesi ile sigortalı … plakalı otobüs sürücüsü davalı …’in olayda %100 asli tam kusurlu olduğu, 01/05/1977 doğumlu davacı yaya …’ın olayda kusursuz olduğu, davacının tespit edilmiş geçici iş göremezlik zararının 28.819,25 TL olduğu, sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının 388.577,35 TL olduğu, davacının bakım giderinden kaynaklı maddi tazminat alacağının 5.643,00 TL olduğu, tedavi gideri kaynaklı maddi tazminat alacağının 12.000,00 TL olduğu, davacının tedavisi süresince kendisi, anne ve babasının yapmak zorunda kaldığı ulaşım giderleri toplamının ise 850,00 TL olduğu, yukarıda tespit edildiği üzere davacının toplam maddi tazminat alacağının 435.889,60 TL olacağı, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ödenen ve güncelleştirilen 262.911,56 TL’lik ödeme ile … tarafından ödenen iş kazası olduğu belirtilerek ödenmiş olan 73.221,66 TL’nin mahsup edilmesi sonrasında davacının bakiye maddi tazminat alacağının 99.756,38 TL olduğu görüş olarak açıklanmıştır.
KTK Zorunlu Mali Mesuliyet ( Trafik ) Sigortası, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.91 gereği, işletenlerin, KTK.’nun 85.maddesinin 1.fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yasaca yaptırımları zorunlu kılınan ve yine KTK. kapsamında motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne , yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler ve kusur oranı dahilinde ve gerçek zarar miktarı ile karşılamaya amaçlayan sorumluluk sigortasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A1 maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına ya da bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanununa göre, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yaptırmak zorunludur.
Davacıların maddi tazminatı yönünden toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacı …’ın yolcu olarak bulunduğu, … plakalı otobüsten indiği sırada aracın tekrar hareket etmesi üzerine davacı …’ın sağ ön tekerleği altında kalarak yaralandığı, otobüs sürücüsü …’in olayda %100 asli ve tam kusurlu olduğu, davacı …’ın kusursuz olduğu, her bir tazminat talebi ayrı ayrı hesaplanmış ve davacının geçici iş göremezlik zararının 28.819,25 TL, sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının 388.577,35 TL, bakım giderlerinden kaynaklı maddi tazminat alacağının 5.643,00 TL, tedavi gideri kaynaklı … kapsamında olmayan giderlerinden kaynaklı maddi tazminat alacağının 12.000,00 TL, ulaşım giderleri toplamı 850,00 TL olmak üzere toplam 435.889,60 TL olduğu, davacılara birleşen dosya davalısı … Sigorta A.Ş. tarafından 262.911,62 TL ve yine birleşen dosya davalısı … tarafından 73.221,66 TL ödemeler yapıldığı, davacının bakiye alacağının maddi tazminat yönünden 99.756,38 TL olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca; birleşen dosya davalısı … tarafından tedavi giderlerinin karşılandığı ve sorumluluğu kalmadığından bu davalı yönünden davanın reddine, diğer birleşen dosya davalısı … Sigorta yönünden davacı tarafından feragat edildiğinden ve her iki taraf vekillerince vekalet ücreti ve yargılama gideri talep edilmediğinden bu davalı yönünden de feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Öte yandan davacının maddi tazminat yönünden bakiye alacağından asıl davada davalı, işleten … A.Ş., sürücü … ve dava konusu kazaya karışan aracı sigorta örtüsüne alan … Sigorta A.Ş.’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları anlaşıldığından, bakiye maddi tazminat alacağın 99.756,38 TL’nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına yönelik, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi cihetine gidilmiştir.
Davacıların manevi tazminat talebine gelince; manevi tazminatın amacı, çekilen acıları yeterince dindirmek, kırılan yaşama arzusunu tazelemek, yaşama yeniden bağlanmak ile ruhsal dengeyi sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmesi için de zarar görene para ödenerek acıları dindirmek, ruhsal düzeni dengelemek, yaşama bağlılığı, tazelemek istemiştir.
Somut olayda, 24.10.2012 tarihinde meydana gelen kazadan dolayı davacılardan …’ın yaralandığı, uzunca bir süre tedavi gördüğü, kaza sonucunda büyük bir üzüntü ve elem duyduğu, kalıcı iş görmezliğinin olduğu, davacılar … ve …’ın davacı …’ın annesi ve babası olduğu, çocuklarının ağır yaralanmasında büyük elem ve acı duymalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu, tarafların mali ve sosyal durumları, kusur oranları ve hakkaniyet gereği manevi tazminat talebinin kısmen kabulü…” gerekçesi ile, 1-Görevsiz mahkemede birleşen İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/111 esas ve 2013/118 karar sayılı dosyası yönünden; I-Davalı … Sigorta A.Ş.’ye karşı açılan davanın davacı vekilinin vaki feragati nedeniyle reddine, II-Davalı …’ya karşı açılan davanın reddine, 2-Açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 99.756,38 TL’nin davalı … ve davalı …. A.Ş. yönünden kaza tarihi olan 24/10/2012 tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 17/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, Fazla istemin reddine, 3-I-Manevi Tazminat yönünden; Davalı … Sigorta’ya karşı açılan manevi tazminat davasının reddine, II-Davacıların davalı … A.Ş. ve davalı …’e karşı açmış olduğu manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL ve davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL’nin kaza tarihi olan 24/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Asıl dava ve birleşen dava davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının gerek nitelendirme, gerek tazminat miktarı gerekse vekalet ücretleri yönünden hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olmadığını, maddi tazminat miktarının hatalı hesaplandığını, hükmedilen bedelin eksik olduğunu, meydana gelen kazanın iş kazası olmadığını ve … tarafından yapılan ödemenin hükmedilecek tazminattan mahsubunun mümkün olmamasına rağmen yapılan ödemenin mahsup edilmesinin hatalı olduğunu, sigorta şirketine karşı manevi tazminat talepli dava açmamalarına rağmen bu davalı yönünden davanın reddi ile vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, müşterek ve müteselsil sorumlu olan davalılardan olan … Sigorta A.Ş. ile yargılama sırasında yapılan anlaşma ve ödeme nedeniyle diğer davalıların yapılan ödeme kadar sorumlulukları ortadan kalktığından yargılama sırasında ödenen miktar yönünden talepleri konusuz kaldığından aleyhlerine vekalet ücreti hükmedilmemesi gerekirken aleyhe vekalet ücretinin yüklenmesinin hatalı olduğunu ayrıca davalı Varan şirketinin vekili yokken bu davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu, birleşen dava dosyasında …’ ya karşı dava ikame edilmesinin sebebinin sigorta şirketi tarafından …’na aktarım yapılıp yapılmadığının kendilerince bilinmemesi olduğundan bu davalı yönünden aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Birleşen dava davalısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kurumları aleyhine açılan davanın reddedilmesine rağmen Kurumları lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının kanuna aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Birleşen dava yönünden;
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 Sayılı Yasa ile değişik HMK 341/2. maddesinde öngörülen istinaf sınırı, yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında karar tarihi olan 2018 yılı için 3.560.00-TL’dir.
Birleşen davada istinafa konu edilen davacılar ve davalı … tarafından davacılar aleyhine ve davalı … lehine hükmedilen 2.180.00.TL vekalet ücreti yönünden istinaf isteminde bulunulduğu ancak istinafa konu edilen miktarın, 07.12.2018 karar tarihi itibariyle miktar yönünden kesin nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Kesin olan kararların istinaf istemleri hakkında HMK 346/1. madde uyarınca mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından da istinaf isteminin reddine karar verilebilir.
Bu itibarla, birleşen davada birleşen dava davacılar vekili ile birleşen davalı … vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle ayrı ayrı usulden reddine karar verilmiştir.

Asıl dava yönünden;
Gerçek zarar miktarı hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı ise özü itibariyle, varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Eldeki dosyada ise, yerel mahkemece hükme esas alınan 23/11/2017 tarihli aktüer raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapıldığı görülmüş olup, bilirkişi raporu yukarıda açıklanan Yargıtay uygulamasına uygun ve hüküm tesisine elverişli değildir.
Buna göre, istinaf edenin sıfatına göre, kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle, destek zararı hesabında istikrar kazanmış kriterlere uygun olarak, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda zarar hesaplanması için bilirkişi heyetinden ek rapor alınması gerekirken, tazminat hesaplama esaslarına uygun olmayan bilirkişi heyet raporuna göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir. (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 29.06.2021 tarih ve 2021/9713 Esas 2021/3855 Karar sayılı ilamı)

Ayrıca davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemece, davaya konu olayın iş kazası olup olmadığı hususunda gerekli araştırma yapılmadan … Başkanlığı tarafından davacı …’ a yapılan ödeme miktarı tazminattan düşülerek karar verilmiştir.
Mahkemece, …’na yeniden müzekkere yazılarak, davaya konu kazaya ilişkin olarak iş kazası yönünden araştırma yapılıp yapılmadığı ve olayın iş kazası olarak kabul edilip edilmediği; olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle, davaya konu kaza sonucu davacıya gelir bağlanıp bağlanmadığı; gelir bağlanmış ise, rücuya tabi olup olmadığı; davacıya bağlanan rücuya tabi gelirin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu bu hususla ilgili rücu davası açılıp açılmadığının sorulması; alınacak cevapların değerlendirilerek 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi hükmü gereği şartları var ise tazminattan düşülmesi suretiyle aksi halde tazminattan düşülmeden davacı …’ın talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 20.04.2022 tarih ve 2021/13892 Esas 2022/7562 Karar sayılı ilamı)
Yine “…manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, MK.’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları)
Dosya kapsamına göre, kaza tarihi, davacı …’ın ileriki yaşamını etkileyecek şekilde yaralanmasının niteliği, yaşı ve yolcu olması, bakıma muhtaç olma durumu ve süresi, kusur durumu, kazanın meydana geliş biçimi ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları hep birlikte nazara alındığında; manevi tazminatın amacının, zarara uğrayan kişinin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatmak, bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmek, bir teselli, bir savunma ve ruhu tatmin etmek olduğu, Hakimin manevi tazminat miktarını tarafların kusur oranlarına, sosyal ve ekonomik durumlarına ve adalete uygun olarak takdir etmesi gerektiği, takdir edilecek miktarın, manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da göz önünde tutularak, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği gibi davacılar lehine anılan ilkeler de dikkate alınarak manevi tazminatın takdir edilmesi gerekirken mahkemece somut olaya uygun düşmeyecek şekilde manevi tazminatın bir miktar az takdir edilmesi uygun görülmemiştir.
Bu itibarla, asıl dava davacılar vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1).a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran asıl dava davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

I-1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince birleşen dava yönünden birleşen davacılar vekili ile birleşen dava davalı … vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın birleşen dava davacılarına iadesine,
3-Birleşen dava davalısı … harçtan muaf olduğundan harç iadesi ile ilgili karar ittihazına mahal olmadığına,
3-Birleşen dava yönünden davacılar ile davalı … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
II-1-Asıl dava yönünden; davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/271 Esas ve 2018/1441 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran asıl dava davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi asıl dava davacılarına iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi asıl dava davacıları tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
III-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 15/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.