Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1599 E. 2022/1601 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1599
KARAR NO : 2022/1601
KARAR TARİHİ: 20/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2019
NUMARASI : 2017/151 Esas 2019/363 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında alım satıma dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğunu, müvekkili şirketin yabancı para cinsinden ithal ettiği ürünleri zorunlu olarak yabancı para cinsinden sattığını ve bedellerini de ya yabancı para cinsinden ya da ödeme günündeki kur üzerinden TL olarak tahsil ettiğini, sipariş ve kabul aşamalarında bu hususun yazılı surette kararlaştırıldığını, davalı borçlu şirketin önce e-mail yoluyla, müvekkilinden yurt dışından ithal hammadde mal siparişinde bulunduğunu, taraflar arasında e posta yazışmaları ve mutabakatlar sonrasında müvekkili şirketin ürün satış teklifi gönderdiğini, bu teklifinde sipariş ettiği ürünün USD birim fiyatı, USD toplam miktarı, teslim süresi, ödeme süresi, ödeme şekli hangi bankaya ödeneceği vs dahil tüm satış şartlarının belirtildiğini, tüm bu şartların davalı şirket tarafından kaşe ve imzasıyla kabul ve teyit ettiğini, taraflar arasında bu mutabakat üzerine ayrı cari hesap sözleşmesinin de imzalandığını, tarafların yazılı imzalı mutabakatları üzerine davalı tarafından sipariş edilen malların davalıya teslim edildiğini, müvekkilince faturalar düzenlendiğini, faturaların TL ile düzenlendiğini fakat üzerlerine ödeme USD havalesi olarak alınacaktır uyarısı ile USD nin döviz kuru karşılığı ve faturanın döviz tutarı açıkça yazıldığını, bu rağmen davalı borçlunun fatura bedellerini faturada yazılı olan TL miktarı kadar ödediğini, davalının müvekkiline 7.019,77 USD borcu kaldığını, borcun ödenmesi için ihtarname gönderildiği, ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine Kemalpaşa İcra Müdürlüğünde takipler açıldığını, takiplere davalının itiraz ettiği takiplerin durduğunu, açıklanan nedenlerle davalının icra takiplerine yaptığı itirazın iptali, takiplerin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu TL olarak düzenlenmiş olan her iki fatura bedelinin yine TL olarak davacıya tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, dava ve takip konusu edilmeyen daha eski tarihli olan fatura bedellerinin de davacıya ödendiğini, davacıya herhangi bir fatura bedelinin USD olarak ödenmediğini, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça cari hesaptan kaynaklanan alacağın ödenmediğinden bahisle davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafça itirazın iptaline yönelik olarak eldeki davanın açıldığı, dava ve takip konusu alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesine yönelik olarak dosya ve taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin ara kararı oluşturulduğu, usulüne uygun tutulan ve sahibi lehine delil olma vasfına haiz taraf ticari defterleri göz önüne alındığında, davacının davalıdan Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/2474 esas sayılı takip dosyasındü toplam 5.832,55 USD, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/3697 esas sayılı takip dosyasında toplam 1.338,32 USD alacaklı olduğu, bu miktar üzerinden davalının icra takiplerine yapmış olduğu itirazların haksız ve yersiz olduğu kanaatine varılarak, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/2474 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 5.811,23 USD asıl alacak ve 21,32 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.832,55 USD üzerinden takip talebindeki şartlarla devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 5.811,23 USD asıl alacak üzerinden takip tarihi itibari ile hesaplanan (5.811,23 USDx 2,83=16.445,88 TL) %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/3697 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 1.337,04 USD asıl alacak ve 1,28 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.338,32 USD üzerinden takip talebindeki şartlarla devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 1.337,04 USD asıl alacak üzerinden takip tarihi itibari ile hesaplanan (1.337,04 USDx 3,38=4.519,19 TL) %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile arasında akdedildiğini iddia ettiği cari hesap sözleşmesine dayanarak kur farkından doğan alacağı olduğunu ileri sürdüğü davası mahkemece hukuka aykırı olarak kabul edildiğini, oysa söz konusu kararın hukuka aykırılık teşkil ettiğini, öncelikle karşı yanın davaya konu alacağının dayanağı olarak taraflar arasında akdedildiğini ileri sürdüğü cari hesap sözleşmesi geçersiz olduğunu, sözleşmedeki imzanın kabul edilmediğini, bu nedenle imza incelemesi talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu talebi kabul edilmediğini, daha önce de açıkladığı üzere müvekkili şirketin çift imza ile yönetildiğini, ancak karşı yanın delil olarak dayandığı ve dosyaya bir suretini sunduğu 04/08/2014 tarihli cari hesap sözleşmesinde tek imzanın bulunduğunu, takibe konu TL olarak düzenlenmiş olan her iki fatura bedelinin yine TL olarak davacıya tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, davacının geçersiz bir sözleşmeye dayanarak yönelttiği davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacının her ne kadar alacak talep etmesine rağmen alacağına ilişkin herhangi bir ek fatura kesmediğini ve bununla ilgili bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, şekil şartı eksikliği nedeniyle işbu davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, fatura ve cari hesaba dayalı kur farkından kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
TBK’nın 99. Maddesi “- Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” şeklindedir.
Genel olarak kur farkı alacağının istenebilmesi için, taraflar arasında kur farkının ödeneceğine ilişkin bir sözleşmenin veya dövize endeksli bir ticari ilişkinin bulunması gerekir. Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide, fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki fark varsa bu fark kur farkı alacağıdır. Bu nitelikteki bir alacağın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmayacaktır.
Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya ürün satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen ürün satış teklif mektuplarında ve sipariş teyit formlarında, ürün bedellerinin USD olarak belirlendiği, satış faturalarının TL üzerinden düzenlenerek USD kuru ile faturanın USD karşılığının gösterildiği, faturalarda da “ödeme USD havalesi olarak alınacaktır” ibaresinin bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın da davalının borcunu faturada yazılı TL miktarı üzerinden ödemesi nedeniyle kur farkından kaynaklandığı, 29/12/2015 tarihli ve 12/02/2016 tarihli ihtarnamelerle davacı tarafından bedelin ödenmesinin istendiği, davalı tarafından ihtarnameye cevap verildiği anlaşılmaktadır.
Cari hesap sözleşmesinde TL dışında yapılan satışlarda uygulanacak kurun fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz satış kuru olduğunun belirtildiği, fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında kur farkı oluştuğu taktirde bu fark için satıcı (veya alıcı) tarafından kur farkının ayrıca fatura edilerek tahsil edileceğinin yazılı olduğu görülmektedir.
Davacı cari hesabı USD üzerinden tutmuş, davalı TL üzerinden tutmuştur. Davalı tarafça cari hesap sözleşmesinin geçersiz olduğu beyan edilmiş ise de taraflar arasındaki ilişkinin yabancı para ile gerçekleştirildiği, yazışmalardan, fatura içeriklerinden ve defterlerden anlaşılmaktadır. Kaldı ki taraflar arasında bu konuda herhangi bir uyuşmazlık da yoktur. Somut olayda işin niteliği gereği yazılı sözleşme yapılması geçerlilik koşulu da değildir.
Davacı tarafından kur farkı için ek fatura düzenlenmemiş ise de taraflar aralarındaki ticari ilişki ve davalı tarafça itiraz edilmeyen “ödeme USD havalesi olarak alınacaktır” şeklinde ibare bulunan fatura içeriklerine göre davacı kur farkını talep edebilecektir. Bu durumda davalının fatura ödemelerini havale ve EFT ile yapmış olması da göz önüne alınarak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Dosyadaki belgelere, dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2019 tarih ve 2017/151 Esas 2019/363 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalıı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.844,37.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 452,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.391,47.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 20/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.