Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1598 E. 2022/89 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1598
KARAR NO : 2022/89

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2019
NUMARASI : 2018/1070 Esas 2019/472 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/01/2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1070 Esas 2019/472 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile, müvekkillerinin Murisi … aleyhine İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2009/15668 sayılı dosyası ile asıl borçlu … İnş. San. Tic. Ltd. Şti lehine kullandırılan 28.04.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefil olmasından ötürü davalı tarafından icra takibi yapıldığını,İcra takibine konu genel kredi sözleşmesinin imza tarihinde müvekkiller murisi …’ın hukuki ehliyete haiz olmadığını, işbu takibe konu Genel Kredi Sözleşmesinin tarihinin 28.04.2008 olduğunu, bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce hukuki ehliyete haiz olmadığını raporla tespit edilen …’ın işbu kredi sözleşmesinin imzalandığı 1 yıl sonrasında da hukuki ehliyete haiz olamayacağı izahtan vareste olduğunu, Tarafların işlemlerinin tek başlarına yapabilmeleri için tam ehliyetli olmalarına bağlı olduğunu, tam ehliyetsizlerin yapacakları hukuki işlemlerin hüküm ve sonuç doğurmayacağını, açıklanan bu nedenlerle davanın kabulü ile, öncelikle İzmir 22. İcra Müdürlüğü 2009/15668 sayılı icra dosyasında tüm icra işlemlerinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilerinin borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin müvekkiller yönünden iptalini, davalı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesini talep etmişlerdir.
SAVUNMA: Davalı vekili, verdiği 06.11.2018 havale tarihli cevap dilekçesi ile özetle; işbu davanın dava şartlarından olan hukuki yararın bulunmaması ve bu davaya ilişkin kesin hüküm teşkil eden başka bir mahkeme ilamı olması sebebiyle esasa ilişkin inceleme yapmaksızın usulden reddini, müvekkil banka tarafından davacılar aleyhine başlatılan icra takibi neticesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan … ve dava dışı diğer müşterek borçlu ve müteselsil kefil …, icra takibine ve mahkemenin konusu olan icra takibi ve takibe dayanak olan sözleşmeye ve borca itiraz etmeleri üzerine, kendileri tarafından davacı … aleyhine itirazın iptali davacı açıldığını ve açılan bu davada kendileri tarafından lehine davanın kabulüne, icra takibinin devamına ve haksız olarak borca itiraz edildiğinden icra inkar tazminatı ödenmesine karar verildiğini( İzmir 4. ATM 24.12.2010 tarihli 2009/680 Esas-2010/631 karar sayılı ilamı), borcun varlığı konusunda verilmiş bir kesin hüküm olduğunu, davacıların iş bu kesin hüküme rağmen mahkemeye müvekkil banka aleyhine işbu menfi tespit davasını ikame ettiğini, somut olayda davacıların itirazın iptali davasının açılması ve kararı çıkmasından sonra işbu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararları bulunmadığını, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, bu sebeple davacıların icra takibinin tedbiren durdurulması talebinin reddi gerektiğini, davacıların, davalı müvekkil bankadan kullandıkları krediye, işbu krediden doğan borçlarını ödememelerine ve icra takibine karşı itirazlarının iptaline rağmen, alacağı semeresiz bırakmak amacıyla haksız ve kötü niyetli olarak işbu menfi tespit davasını açtıklarını, Muris …’ın hukuki ehliyete haiz olmadığını kabul etmemek kaydı ile, davacılar, Muris …’ın hukuki ehliyete haiz olmadıklarını bildirdikleri halde sözde hukuki ehliyete haiz olmayan muris …’ın kızı … da, iddia edilen hukuki ehliyete haiz olmama durumunu bilerek söz konusu borca kendisi de bizzat kefil olduğunu, bu durumun da miraşçıların ve özellikle …ın kötüniyetini alenen gösterdiğini, kaldı ki bir kimsenin hukuki ehliyetinin bulunmadığının o kişinin çocukları olan davacılar tarafından bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıların kötüniyetle hareket ettiğini açıkça gösterdiğini, davacıların her nedense takipten 9 yıl sonra … öldükten sonra miras yolu ile kendilerine …’dan taşınmazların intikal etmesi ile bu davayı açmaları müvekkil bankanın alacağına kavuşmasına engelleme saiki taşıdığını, davacıların 9 yıl sonra açtıkları iş bu davanın Medeni Kanunun 2. Maddesine göre hakkın kötüye kullanılması olduğunu, iş bu sebeple hukuk düzenine açıkça aykırı olduğundan yasaya, hukuka açıkça aykırı olduğunu, bundan hareketle, davacıların muris …’ın hukuki işlem yapma ehliyetinin bulunmadığını kabul etmemek kaydıyla, davacılar tarafından murislerinin hukuki ehliyeti olmadığını bilerek onun hukuki alanda sonuç doğuracak bir hukuki işlemi yapmasına ses çıkarılmadığını aynı zamanda hukuki ehliyeti olmayan bir kimsenin söz konusu işlemine kefil dahi olunmadığını, Muris … aleyhine dava konusu edilen İzmir 22. İcra Müdürlüğünün 2009/15668 sayılı dosyası ile açılan icra takibinde ödeme emri vasisine tebliğ edildiğini, vasisi tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, sözleşemeye ve borca ilişkin icra takibine ilişkin vasi tarafından davacıların işbu dava dilekçesinde ileri sürdüğü gibi …’ın hukuki ehliyeti olmadığı şeklinde iddia ve beyanları içeren hiçbir itirazda bulunmadığını, akabinde … açısından icra takibi kesinleştiğini açıklanan bu nedenlerle davanın usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davacıların alacağı semeresiz bırakmak amacıyla ve kötü niyetli olarak hareket ettiğini, bu sebeple esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK.nun 72.maddesi uyarınca açılmış olup HMK.nun 106 maddesinde geçen tesbit davası mahiyetindedir.
Harçlandırılan dava değeri; 73.461,60.-TL’dir.
İzmir 22. İcra Müdürlüğünün 2009/15668 sayılı icra takip dosyasında; davalı … tarafından 28.04.2008 tarihli … İnşaat San. Tic.Ltd.Şti lehine kullandırılan Genel Kredi Sözleşmesi nedeniyle …, …,… hakkında bakiye alacak olarak 59,820,00–TL, 12.992,00-TL. İşlemiş faiz, 649,60 TL BSMV olmak üzere 73.461,60-TL. üzerinden icra takibi yapıldığı, itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiği görülmüştür.
İstanbul ATK tarafından hazırlanan 22.02.2019 tarihli raporda, tıbbi belgeler ile adli tahkikat dosyasında belirlenen ve adli tıbbi yorumlamayı ilgilendiren hususların değerlendirilmesinden; görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davası nedeniyle “28/04/2008 kefalet tarihinde fiil ehliyetinin olup olmadığı” sorulan … oğlu 1937 doğumlu, 03/10/2011 tarihinde ölen … hakkında düzenlenen tıbbi belgeler, davacı-davalı ifadeleri ile dava dosyasının tüm olarak değerlendirilmesinden; işlemden yaklaşık 13 ay önce düzenlenmiş olan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalının 05/03/2007 giriş tarihli epikrizinde “yaklaşık 2-3 yıl önce başlayan ve son 7 aydır artan unutkanlık şikayeti olduğunu, aynı hastanenin 07/03/2007 tarih ve 3297 sayılı Nöropsikolojik değerlendirmesinde “frontal kognitif bozuklukla uyumlu bulgular saptandığını, Bulgular normal basınçlı hidrosefali ile uyumlu olarak değerlendirildiğini, 3 gün toplam 70-80 cc BOS boşaltıldıktan sonra tekrarlanan nöropsikolojik değerlendirmede bir farklılık gözlenmediği”nin kayıtlı olduğunu, işlem tarihinden yaklaşık 6 ay sonra 09/10/2008 tarihli Nevvar Salih İşgören Alsancak Devlet Hastanesinin raporunda “DM tip 2, HT, Bilateral Sensörinöral İşitme Kaybı tespit edildiği, zaman oryantasyonu bozuk olan olgunun İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesine sevkinin uygun olduğu” şeklinde kayıtlı olduğunu, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 11.03.2009 tarih ve 2127 sayılı raporunda “Demans tanısı konduğuru, vasi altına alınmasının uygun bulunduğu”nun belirtildiğini, Ayrıca Kurulumuzca 09.02.2011 ve 08.08.2011 tarihlerinde yapılan muayeneleri sonucunda (Demansiyel Sendrom) tespit edilerek Kurulumuz 24/08/2011 tarih ve 2892 sayılı mütalaası ile 15.11.2008 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğu olmadığı”nın bildirildiğini, kişide tespit edilmiş olan olan demans denilen bunama halinin klinik, fizyopatolojik ve ilerleyici vasfı dikkate alındığında akit tarihinde de mevcut olduğunun tıbbi bilgiye uygun olduğunu; kendisinin fiili ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekât serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecedeki bu akli maluliyet nedeniyle menfaatlerine müdrik olup onları koruyamayacağını, telkinlere mukavemet edip şuurlu istek ve arzuları istikametinde bizzat ve tek başına eylem ve işlemlere girişmesinin tıbben mümkün görülmediğini; bu duruma göre …’ın işlemin yapıldığı 28/04/2008 tarihinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının tespit edildiğini bildirmişlerdir.
Dava, işlem dayanağı kefalet tarihinde genel kredi sözleşmesine kefil olan …’ın tasarruf ehliyeti yokluğu nedeniyle mirasçıları olan davacıların murisin kefilliğinden ötürü borçlu olmadıkları istemine ilişkindir. Hukuki ehliyet durumunun doktor raporu ile kanıtlanması esastır. Mahkememiz tarafından yapılan yargılama, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, murise ait sağlık evrakları, Adli Tıp Kurumu Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 22/02/2019 tarih 2019/1022 karar sayılı oybirliği ile tesis edilen raporu ve tüm dosya kapsamından muris …’ın genel kredi sözleşmesine kefil olduğu 28.04.2008 tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığı anlaşılmıştır. ( HGK. 18.07.2007 tarih ve 583-556 ve 3.H.D. 22.06.2009 tarih ve 7669-10711 ) Davacılar vekili bu kefalete binaen murisin mirasçıları davacıların kefaletten kaynaklı borçlu olmadığını tespitini istemiş, davacıya ait sağlık belgeleri, ATK raporu hep birlikte değerlendirildiğinde davacıların bu kefaletten ötürü borçlu olmamalarını gerektirecek yasal bir neden bulunduğu, davacıların murisi …’ın kefalet tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığı, davacıların kefaletten ötürü borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının ispatlandığı kanaatine varılarak davanın kabulüne…(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/14-151 K. 2012/395 T. 15.6.2012, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/6923-9662 Karar) Davalı bankanın kötü niyeti ispatlanamadığından İİK.72/5 mad gereği davacılar lehine tazminata hükmedilmediği…” gerekçesi ile Davanın kabulü ile İzmir 22 İcra Müdürlüğü’ nün 2009/15668 Esas sayılı takip dosyasında davacıların muris …’ın 28.04.2008 tarihli kefaletinden ötürü davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, takibin davacılar yönünden bu kefalet işleminden kaynaklı olarak iptaline, Davacıların kötü niyet tazminatı talebinin tazminat şartları oluşmadığından reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan raporun kendi içinde çelişkili olduğundan hükme esas alınamayacağını, müteveffa …’ ın kefaletinin yasaya ve hukuka uygun alındığını, hukuki ehliyete haiz olmadığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, … aleyhine açılan takipte vasisine tebligatların yapıldığını ve vasisi tarafından icra takibine ve kefalet sözleşmesine itiraz edilmediğini ve hukuki ehliyeti olmadığının ileri sürülmediğini, …’ ın kredi sözleşmesinin akdedildiği zaman diliminde hukuki ehliyete haiz olmasaydı, Tapu Müdürlüğü nezdinde ipotek akit tablosu akdedilmesinin mümkün olmayacağını, bu davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ve TMK.’nun 2. maddesi gereğince korunamayacağını, muris …’ ın kızı mirasçısı …’ ın da aynı sözleşmeye kefil olduğundan murisinin durumunu bildiklerinden açıkça kötüniyetli olduklarının göstergesi olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ehliyetsizlik nedeniyle yapılan icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçersiz olduğundan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ nun 22.02.2019 tarih ve 1022 Karar sayılı ve raporuna göre kredi sözleşmesinin imzalandığı 28.04.2008 tarihinde kredi sözleşmesine müteselsil kefil olan müteveffa …’ın hukuki ve fiili işlem yapma ehliyetine haiz olmadığına, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2019 tarih ve 2018/1070 Esas 2019/472 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 5.018,16.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 1.254,54.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.763,62.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.