Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1573 E. 2022/1580 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1573
KARAR NO : 2022/1580
KARAR TARİHİ: 12/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2019
NUMARASI : 2014/1325 Esas 2019/245 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket … Şti. ile davalı şirket … Şti. 24/06/2013 arasında Sıcak Su Hazırlama Sistemi Satın Alma Sözleşmesi imzaladığını, sözleşmenin davacı tarafça yerine getirilmediğini, davalının sözleşmede belirtilen “…” marka kazan teslim etmesi gerekir iken “…” marka buhar makinesinin teslim ve montajının yaptığını, bunun sözleşmeye aykırı olduğunu, montajı yapılan … buhar makinesinin teknik bilirkişiler tarafından yapılan incelemelerde %89 oranında patlama riski olduğunun tespit edildiğini, bu sebeple müvekkilinin işlerinin sekteye uğradığını, sipariş almakta ciddi anlamda maddi zarara uğradığını, davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını bu nedenle davalıya sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi üzerine Karşıyaka 2. Noterliği’ nin 06/01/2014 tarih ve 00539 yevmiye nosu ile ihtarname gönderildiğini, ihtarname gönderilmesine rağmen yasal süre içerisinde bir cevap alınamadığını, müvekkil şirketin ciddi anlamda maddi zarara uğradığını, sözleşmenin 4.7 maddesi gereğince yüklenicinin kullandığı üretim teknolojisi açısından sorumlu olduğu bölgesel, ulusal ve uluslararası yasal yükümlülüklere ve söz konusu işin satışında tabi olunan mevzuata göre yükümlülüklere uyacağını, aksi takdirde yüklenicinin şirket aleyhine oluşabilecek zararları karşılamakla yükümlü olduğunu, sözleşmenin 5. maddesi gereğince yüklenicinin işin yeni kullanılmamış en iyi malzeme ve işçilik ile imal edilmiş ve monte edilmiş olduğunu garanti edeceğini, sipariş kapsamındaki tüm mal ve hizmetlerdeki ayıplar nedeni ile sorumlu olduğunu, hatalı, kusurlu ve eksik imalatları bedelsiz düzeltme ve tamamlama yükümlülüğü olduğunu, garanti süresinin 1 yıl olup teslimden itibaren 18 ayı geçemeyeceğini, yüklenicinin sözleşmenin 7/4 maddesi gereğince yüklenicinin yükümlülüklerinin yerine getirmemesi halinde şirket tarafından fesih ve geçerli bir nedene dayanmaksızın fesih hallerinde %10 cezai şart ödeyeceğini ve uğrayacağı zararları cezai şarttan bağımsız talep edebileceğinin, sözleşme hükümleri ile saptandığını belirterek yargılama sonucunda zararın maddi değerinin tam belirlenmesi halinde değerin arttırılması kaydı ile asgari 20.000,00 TL maddi tazminatın sözleşme imza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin sözleşme ile mutabık kalınan hiçbir hususa aykırı hal ve davranışın bulunmadığını, davacı yanın sözleşme gereği edimlerini aksatmasına rağmen davalının tolerans gösterdiğini, sözleşme gereği teslimi gereken tüm sistem parçalarının tam, eksiksiz ve zamanında Temmuz 2013′ te davacı şirkete teslim edildiğini ancak davacı şirketin Temmuz 2013′ ten Ocak 2014 ‘e kadar sanki taraflar arasında herhangi bir sözleşme yokmuşçasına sessiz kaldığını, sistemin devreye alınması için kendisine düşen hazırlığı yapmadığını, davalıya program bildirmediğini ve yapılması gereken ödemeyi de ifa etmediğini, oysa geçici kabul tutanağı hazırlanıp tespit olunabilecek eksikliklerin bir hafta içinde tamamlanması ile kesin kabulün karşılıklı imza altına alınması gerektiğini, davacı şirketçe aradan geçen aylar boyunca davalı şirketin sözlü taleplerine karşı sistemin devreye alınmasına dair tarih ve program verilmediğini, çağrıda bulunulmadığını, nihayet Aralık 2013′ te davalı şirket tarafından davacıya yazılı uyarı yapılıp acilen bir program bildirilmesinin istendiği, bununla beraber davacı şirketin işi sürüncemede bırakıp 22.000,00TL bedelli 26/08/2013 vadeli senedin vadesinde ödemediğini, bunun üzerine davalının yine bir yazılı ihtar gönderdiğini, yazılı ihbarların ardından teslimden altı ay sonra Ocak 2014′ te davacı şirketin davalıya Karşıyaka 2. Noterliği’ nden ihtarname göndererek kendilerine … marka kazan teslimi gerekir iken … marka kazan teslim edildiği, teslim edilen kazan ölçümlerinde patlama riskinin yüksek olunduğunu, sözleşmeye göre … marka kazan ile değiştirilmesini, … marka kazan teslimine onay veren … isimli kişinin davalı firma ile ilgisi bulunmadığının bildirildiğini karşılıklı mutabakat ile tesliminin gerçekleştiğini, iddianın iyiniyetten uzak olduğunu, sözleşmenin imza tarihinden itibaren davacı adına davalı şirket ile muhatabı … olduğunu, … marka kazanın patlama riski taşıdığı iddiasının soyut ve dayanaksız olduğunu, İzmir 20. Noterliği’ nin ihtarnamesi ile davacıya bildirildiğini, davacı tarafın teslimden 6 ay sonra yaptığı ve dayanağı olmayan talebine karşılık davalının iyiniyet ile kazan değişimi yapılabileceğini bildirmiş ise de değişimin planlanması ve organize edilmesi hususunda davacı tarafla uzun süre iletişim sağlanamadığını, konunun davacı tarafın değişen fikirler nedeni ile çözümsüz kaldığını, davalı şirketin cevabı ihtarının ardından davacı tarafça gönderilen ihtarnamenin aksine davalı şirketten ısrarla sistemin iade alınması ve bedelinin ödenmesinin istendiğini oysa davalının sözleşme gereği işin tamamlanıp sonuçlandırılması haklı ve hukuki gerekçesi olmasa da kazan değişimi yapılmasını kabul ettiğini hatta bu amaçla Ocak 2014 tarihinde ek protokol yapıldığını, buna karşın davacı şirketin fikir değiştirerek sistemin iade alınması ve bedel iadesinin istediğini davalı şirketin de nakit ödeme yapmayı kabul etmediğini ve aradan 10 ay geçtikten sonra haksız ve kötüniyetli işbu davanın açıldığını, davanın hukuken kabulünün mümkün olmadığını bildirmiştir.
MAHKEMECE :
Yapılan incelemede taraflar arasında sıcak su hazırlama sistemi alımı konusunda sözleşme olduğu, davacı firmayı temsilen dinlenen …’ ün sözleşme işlemlerini takip ettiği ve … marka kazan teslimi ile muvafakat verilmesi ile teslimin gerçekleştiği, davacının zararına dayanak gösterilen sözleşmenin yapılamaması ile sıcak su kazan teslimi ve kurulumu arasında illiyetin dosya kapsamı ile kurulamadığı, oluşan zararın tespitine yönelik bilirkişi raporuyla tespit yapılamadığı anlaşıldığından davacının sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında Sıcak Su Hazırlama Sistemi Satın Alma Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında sözleşme ekindeki fiyat teklifinde yer alan malzemelerin sözleşme ekindeki P&ID’e göre mekanik ve elektrik montajı yapılmış skid halde teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 3. maddesine göre sözleşme hükümleri, tarafların karşılıklı edimleri tümüyle yerine getirilinceye kadar yürürlükte kalacağını, davalı tarafça sözleşme ile kararlaştırılan … marka kazanı teslim etmesi gerekir iken … marka buhar makinasının teslimi yapıldığını, davalı yüklenici, farklı marka kazan teslim edilmesinin sebebini müvekkil Şirketin danışmanı …’den mail yolu ile muvafakat almış olmaları şeklinde açıkladığını … isimli kişinin müvekkil şirket ile herhangi bir hukuki ve ticari ilişkisi bulunmadığını, sözleşmede kararlaştırılan markadan farklı bir marka kazanın teslim edilmesi nedeniyle müvekkili şirketin ciddi bir risk ile karşı karşıya kaldığını teknik bilirkişiler tarafından yapılan ölçümlerde kazanın %89 patlama riski olduğu tespit edildiğini, müvekkil şirket hiçbir şekilde kazanı kullanamadığını kullanamadığı için işleri sekteye uğradığını, sipariş alamadığını ve ciddi anlamda zarara uğradığını, davalı firma müdürü … Bey kararlaştırılan … marka kazanı ancak bir ay sonra teslim edebilecekleri beyanı üzerine beyan ettiğini, sözleşmede kararlaştırıldığı gibi malın bedeli olan 54.721,00 TL’yi, sözleşme yapılması esnasında 10.000 TL, yanlış marka makinanın tesliminden sonra birer hafta arayla 22.721,00 TL ve 22.000,00 TL olmak üzere davalı firmaya ödediğini, davalının makinaların ve cihazların kurulumunu gerçekleştirmediğini, sözleşmenin 5. maddesinde, yüklenici, sipariş konusu işin yeni, kullanılmamış, en iyi malzeme ve işçilikle imal edilmiş ve monte edilmiş olduğunu garanti eder. Yüklenici, sipariş kapsamındaki tüm mal ve hizmetlerdeki ayıplar nedeni ile sorumludur ve hatalı, kusurlu ve eksik imalatları bedelsiz olarak düzelteceğini ve tamamlayacağını, yüklenici, sözleşme çerçevesinde şirkete sattığı iş için devreye alındığı tarihten itibaren 1 yıl garanti verecek (bu süre malzemelerin tesliminden itibaren 18 ayı geçemez) ve bu süre içerisinde söz konusu sistem ile ilgili herhangi bir sorun çıkması halinde kendisine yazılı olarak bildirilir bildirilmez derhal müdahale edilecektir.’’ diye belirtildiğini, davalı tarafın ihtara rağmen sözleşme yükümlülüklerine yerine getirmediğini, davacı müvekkilinin, doğru marka makinanın teslim edilmemesi üzerine daha fazla zarara uğramamak için davalı firmaya yanlış marka makinayı geri almasını ve ödenen 54.721,00 TL’ yi iade etmesini teklif ettiğini, davalı firmaca, bu teklif ile ilgili yanlış marka makinayı geri alacağını ancak sadece 15.000,00 TL ödeme yapabileceğini beyan ettiğini, tüm dosya kapsamı, tanıkları ve ıslah dilekçesi doğrultusunda alınan bilirkişi raporunda da davanın sübuta erdiğinin anlaşılacağını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, sipariş edilen üründen farklı marka ürün gönderilmesi nedeniyle maddi zararların tazmini ıslah ile malın geri verilmesi ve ödediği bedelin iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Taraf iddia ve savunmaları doğrultusunda alınan 26/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasında su ısıtma sistemlerine yönelik yazılı sözleşme bulunduğunu, … marka kazanın … Mah. … Mevkii … Evleri Cad:… …/… adresinde bulunduğu, sözleşmede kazan ve teknik özellikleri bölümünde … marka yazılı olup teslim edilen kazanın … marka olduğu, ödeme ve tahsilatlar konusunda davalı ve davacı defter kayıtlarının birbirini tutmadığı, sözleşme feshine dair yazılı bir kayda rastlanmadığı, talep edilen zararın hangi kalemlerden oluştuğu tespit edilmediği bildirilmiştir.
Tarafların rapora itirazları doğrultusunda 09/08/2017 tarihinde alınan ek raporda; davacı dışı … Şti. Nin 06/06/2017 tarihli yazısı ile 07/12/2013 tarih 33683 sayılı irsaliye ile 07/12/2013 tarih 064197 sayılı faturayı gönderdiğini, 24/06/2013 tarihli sözleşmeye göre davalı tarafça taahhüt ve kazan teknik özelliklerinin … marka … model … bar basınç ve … bar test basıncı olarak belirlendiği, … Marka buhar kazanının davalının teklif ve taahhüt ettiği değeri karşılamadığı, kazan basıncının 3 atü/3bar olduğu, davalı şirketin … marka kazan teslimatını gerçekleştiremediği,25/10/2013 bitiş tarihli … ve … sözleşmesinin kaşe ve yetkililerinin imzalarının bulunmadığı tanık …’ün duruşma beyanı sözleşmenin yapılmadığı hususunun bu belge ile teyit edildiği, davacının sözleşmeden kaynaklı zarar iddiasının ispata muhtaç kaldığı bildirilmiştir.
Yüksek Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ nin 14.12.2017 tarih ve 2016/10193 Esas 2017/14570 Karar sayılı İlamı’ndan;
”…16. Davalı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 346).
17. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır. Davacı menfi tespit davasını birbiriyle çelişmemek üzere birden fazla nedene dayandırabilir.
18. Islah ise kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK m. 83, HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
19. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
20. 6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.
21. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir. (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.
22. Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK m. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemledir.
23. Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
24. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E. 2017/1090 K.; 07.06.2017 tarihli ve 2016/9-1212 E. 2017/1078 K. ile 02.04.2019 tarihli ve 2017/22(7)-2168 E. 2019/395 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir
25. Islah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.” Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için 6100 sayılı HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
26. Islah, 6100 sayılı HMK’nın 177/1. fıkrası uyarınca tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
27. “Kötüniyetli ıslah” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 182. maddesi; “(1) Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ıslahı dikkate almadan karar verir. Ayrıca hâkim, kötüniyetle ıslaha başvuranı, karşı tarafın bu yüzden uğradığı bütün zararlarını ödemeye ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
28. Bu aşamada icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının icra takibine etkisinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
29. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası, aynı alacak için bu davadan önce yapılmış ve devam etmekte olan ilamsız icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ayrıca menfi tespit davasına bakan mahkeme ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremez (İİK m. 72/3); çünkü menfi tespit davasının icra takibinden sonra açılması hâlinde, bu davanın başlamış olan icra takibini sürüncemede bırakmak için açıldığı hakkında kuvvetli bir karine vardır. Ancak menfi tespit davasına bakan mahkeme borçlu davacının gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 50).
30. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde, kesinleşen takibe konu bononun işe girilmesi sırasında verilen bono olduğu, başka bir anlatımla bedelsiz olduğu iddiasına dayanmıştır. 30.01.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de takip ve dava konusu olan bononun aslını yeni gördüğünü, daha önce görülmüş olan bono suretleri üzerindeki imzanın müvekkilinin imzasına benzediğini, işe girilirken verilen bono olduğunu düşünerek imzaya itiraz etmediğini ileri sürmek suretiyle eldeki menfi tespit istemine ilişkin davasını imza inkârına dayalı olarak ıslah etmiştir. Mahkemece ıslah talebinin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
31. Islah, tahkikat bitinceye kadar yapılabilir. Dolayısıyla davacının tahkikat bitinceye kadar dava sebebini ıslah etmesi mümkündür.
32. Dosya kapsamına göre davacının ıslahının kötü niyetli olduğuna dair davalının soyut beyanı dışında bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesinin olanaklı olmadığı hususu da göz önüne alındığında yapılan ıslahın bu hâli ile yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda mahkemece davacı tarafın ıslah dilekçesi üzerinde yeterince durulup bu yönde inceleme ve araştırma yapılması gerekmektedir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.02.2021 tarih ve 2017/(19)11-1660 Esas 2021/2 Karar sayılı İlamı’ndan)

”…Islah müessesi, 6100 sayılı HMK’nın 176 ila 182. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Islah, taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK 176/1). Dava, davacı tarafından HMK’nın 180. maddesi uyarınca tamamen ıslah edilebileceği gibi, taraflarca HMK’nın 181. maddesi uyarınca kısmen de ıslah edilebilir. Davanın tamamen ıslah yoluna dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Davadaki talep kısmının değiştirilmesi de davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. Kısmi ıslahta ise, taraf belli bir usul işlemini ıslah etmektedir. Davadaki talep kısmının artırılması ise davanın kısmen ıslahı mahiyetindedir. Gerek davanın tümden ıslahı gerekse kısmi olarak ıslahı tahkikatın sona ermesine kadar (HMK 177/1) ve bir defa yapılabilir (HMK 176/2). Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. maddesine göre taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği hükme bağlanmakla kural olarak Türk Hukukunda ıslaha izin verilmiştir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş bir alacak kaleminin ıslah yoluyla artırılıp davaya konu edilmesi mümkün değildir. Kural olarak davanın tamamen ıslahı, 1086 Sayılı HUMK’nın 88. maddesi, 6100 Sayılı HMK’nın 180. maddesi hükümlerince mümkündür. Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır ve davalı temerrüdü de ıslah tarihinde gerçekleşir.
HMK 26. maddesi “Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar verilmez” hükmünü içermektedir…” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’ nin 01.04.2021 tarih ve 2020/2652 Esas 2021/1340 Karar sayılı İlamı’ ndan)
”…HMK’nun 176 vd. maddelerinde ıslahın harca tabi olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda da ”ıslah harcı” şeklinde bir harç türü yer almamaktadır. O halde sırf ıslah istemi sebebiyle harç alınmaz.
Bunun yanında, ıslah sonucunda dava/talep konusunun miktar veya değeri artarsa ve artan miktar veya değer için harç ödenmesi gerekiyorsa, ancak o zaman harç ödenmesi/tamamlanması gerekir…” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu bilgiler çerçevesinde somut olayda, davacı vekili tarafından verilen 25/08/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın tamamen ıslah edildiği, HMK’nın 180. maddesi hükmünce verilmesi gereken yeni dava dilekçesinin ıslah dilekçesi ile verildiği ve davanın tamamen ıslahı ile ilgili yeni dava dilekçesinin karşı taraf davalıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
O halde mahkemece, davanın tamamen ıslahı ile ilgili verilen yeni dava dilekçesinde belirtilen yeni vakıalar ile ilgili varsa deliller toplanarak tüm deliller birlikte değerlendirilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış gerekçe ile ıslah istemi dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 355 ve 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca kaldırılmasına, kaldırma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarih, 2014/1325 Esas ve 2019/245 Karar sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından, davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yoluna başvuran davacıdan alınan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde İADESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davacıdan alınan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf yargılama giderlerinin esas kararla birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine,
7-Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 12/10/2022