Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1525 E. 2022/1484 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1525
KARAR NO : 2022/1484
KARAR TARİHİ: 29/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2019
NUMARASI : 2018/641 Esas 2019/346 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı taraftan arasındaki palet satımına dayalı ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesaba dayalı olarak 23.08.2017 tarihi itibari ile 53.560,05 TL alacaklı olduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine borçlu şirket hakkında Torbalı İcra Müdürlüğünün 2017/3606 E.sayılı dosyası ile yasal takip başlatıldığını, ancak borçlu şirket tamamen haksız olarak 14.09.2017 havale tarihli dilekçe ile yetkiye ve borca itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, müvekkili şirkete 31.08.2017 tarihli hiçbir dayanağı bulunmayan 2.791,64 TL vade farkı faturası kesildiğini, Karşıyaka 5.Noterliğinin 15.09.2017 tarih ve 26412 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edildiğini ve bu fatura davalı borçluya iade edildiğini, davalının Torbalı İcra Müdürlüğü’nün 2017/3606 E.sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının kaldırılarak takibin devamına ve davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin 12/06/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete palet verildiğini ispat yükümlülüğü altında olduğunu, hizmet/mal teslimin yazılı belgeler ile ispatı gerektiğini, davacı tarafından müvekkile 23.08.2017 tarihli DDS201700000796 nolu vade farkıadı altında fatura kesildiğini ve müvekkili tarafından işbu faturanın içeriği kabul görmediğinden davacı yana 31.08.2017 tarihli AKS2017080000517 nolu iade faturası kesildiğini, müvekkilin yasadan kaynaklı böyle bir hakkının mevcut olduğunu, müvekkili temerrüde düşürülmeden vade farkı talebinde bulunamayacağını, davacı tarafın cari hesaba dayalı ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu iddia ettiğini, taraflar arasında ticari ilişkiye konu yazılı sözleşmede dosyaya sunulmadığını, faturaya dahil alacaklar, cari hesap ilişkisini gösterebilecek olup cari hesap ilişkisinde taraflar arasında mutabakat yapılmadığı sürece borç alacak durumu kesin olarak belirlenemediğini, bu nedenle alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğini, davacının taleplerinin haksız olması nedeniyle davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEMECE:
” Davacının cari hesaba konu faturalardaki malları davalıya teslim ettiği, davalının da bu fatura bedellerini ödediğine dair her hangi bir belge sunmadığı anlaşılmakla, denetime elverişli ve açık olan bu nedenle mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporlarına göre ve davacı defterlerinde belirtilen alacak üzerinden davanın kısmen kabulü ile, davalı borçlunun Torbalı İcra Müdürlüğünün 2017/3606 esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin; 50.768,41 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin asıl alacak isteminin ve takipten önce davalı temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz isteminin reddine, alacak belirlenebilir olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 53.560,05-TL anapara alacağının bulunduğunu, bu alacak için Torbalı İcra Müdürlüğünün 2017/3606 E. sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ve borçlunun bu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, davacı tarafın, faturaya konu hizmetin ve mal satışının yerine getirildiğinin ispat yükümlülüğü altında olduğunu, müvekkili şirketin dava dilekçesine konu faturalardaki hizmetin ve malların kendisine sunulmadığını ve teslim edilmediğini savunduğunu, cari hesap ilişkisine dayalı ticari ilişkideki alacağında likit olmadığını beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının usule, yasaya ve hakkaniyet kurallarına aykırı ve hatalı olması nedeniyle öncelikle tehiri icra kararı verilmesini, istinaf yolu ile incelenerek bozulmasına karar verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, satımdan kaynaklanan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında satıma dayalı ticari ilişkiden kaynaklı cari hesap bulunduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Davacı davalıya palet sattığını iddia etmiş, davalı ise satılan malların teslim edildiğinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini savunmuştur. Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda davacı tarafça icra takibine dayanak yapılan cari hesaba konu faturaların tamamının davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı şirketin BA formları ile Vergi Dairesine bildirildiği, dolayısıyla davaya konu faturada belirtilen malların davalıya teslim edildiğinin kanıtlandığı anlaşılmıştır. Bu durumda bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü yerinde olmuştur.
İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Dava ve takip konusu alacağın varlığı ve miktarı davalı tarafından bilindiğinden alacak likit kabul edilerek İcra İflas Kanununun 67. Maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de usul ve yasaya uygundur.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih ve 2018/641 Esas 2019/346 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 3.672,36.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 867,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.805,36.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.