Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1521 E. 2022/1485 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1521
KARAR NO : 2022/1485
KARAR TARİHİ: 29/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
NUMARASI : 2017/855 Esas 2019/427 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının icra dosyasındaki yetkiye yönelik itirazını kabul etmediklerini, davalının yerleşim yerinin Kabarağlar / İzmir olduğunu ayrıca sözleşmede yetki şartının mevcut olduğunu, bu nedenle yetki itirazını kabul etmediklerini, ayrıca müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme gereğince müvekkilinin davalıya 58.000 TL’lik mali katkı sağlamış olduğunu, sözleşmenin ihlali durumunda da 40.000 USD cezai şart ön görüldüğünü, sözleşme yürürlükteyken davalı TPDK belgesini yenilemeyerek sözleşmeye aykırı davranmış olduğunu ve bu TPDK yenilemediği için yeni ürün alım ve satışı yapılmadığını, ihlal sebebiyle sözleşmenin feshedildiğini ve sözleşme gereği davalıya verilen katkı payı ile cezai şartın tahsili amacıyla İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün 2016/13638 sayılı dosyası ile yapmış oldukları takibe, davalının haksız olarak itiraz ettiğini, bu nedenle itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davacı vekili son celsede taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde davalının sözleşmenin sonunda kendi adına asaleten şirket adına vekaleten sözleşmeyi imzaladığının sabit olduğunu dolayısıyla sözleşme ile bağlı olduğunu bildirmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirket adına sözleşmeyi imzaladığını, ancak şirketin temsilcisi olan sözleşme imzalandıktan sonra felç olduğunu, uzun süre yatarak tedavi gördüğünü, buna ilişkin belgeleri dosyaya sunduklarını, halen de iş göremez durumda olduğunu, dolayısıyla şirket hisselerini devretmek zorunda kaldığını, devralan aynı işyerinde işletmeye devam ettiğini, şuanki durumunu ise bilemediğini, müvekkilinin hastanede yatmasının ve çalışamayacak durumda olmasının beklenmeyen bir durum olduğunu, dolayısıyla sözleşmenin yerine getirilmesi ile ilgili olarak müvekkile herhangi bir kusur yüklenemeyeceğini, şirketin devredildiği ticaret sicil gazetesinde de ilan edildiğini, hatta şirketin devralan taraf davacı taraf ile 2 yıl daha sözleşme ilişkisini devam ettirmiş olduğunu, daha sonra şirket ile davacının ticari ilişkilerinin bozulması nedeniyle kötü niyetli olarak müvekkil aleyhine takip başlatıldığını ayrıca sözleşme müvekkile boş olarak imzalatıldığını sonradan 40.000 USD cezai şart yazıldığını, dolayısıyla cezai şart tahsil edilemeyeceğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, ön görülen cezai şartın müvekkilin ekonomik durumuna uygun olmadığını belirtmiştir.
MAHKEMECE:
” Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde ve ek protokollerde tarafların davacı ile diğer takip borçlusu dava dış… Şti olduğu, davalının bu sözleşmelerde taraf olmadığı, herhangi bir kefaretinin de bulunmadığı alınan vergi kaydı ve alkollü içki satış ruhsatının dava dışı şirket adına olduğu, sözleşmeye o tarihte şirket temsilcisi olması nedeniyle imza atmasının ve hiçbir açıklama yapmaksızın kendi adına asaleten şirket adına vekaleten imza atmasının davalının bu sözleşmeden dolayı katkı payı ve cezai şartdan sorumlu olmasına yetmeyeceği davacının sözleşme imzaladığı şirketin ayrı bir tüzel kişiliği olduğu ve talebini şirkete yöneltmesi gerektiği davalının bu davada davalı sıfatının(pasif husumet ehliyeti ) bulunmadığı kanaatine varılarak davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının dosya kapsamına ve hukuka aykırı olduğunu ve kararın kaldırılması gerektiğini, mahkeme tarafından davalının sözleşmede taraf olmadığı ve o tarihte şirket temsilcisi olması nedeniyle imza atmasının davalının sözleşmeden dolayı sorumlu olmasına yetmeyeceğine ilişkin gerekçesinin kabulünün mümkün olmadığını, davalı …’in sözleşmesel yükümlülüklerden ve sözleşmenin ihlalinden sorumlu olduğunu, davalının sözleşmeyi kendi adına imzalamasının “aval” hükmünde olduğunu, davalı tarafından ileri sürülen sağlık sorunlarına dayalı mücbir sebep iddiaları,davalının sözleşmenin tarafı olduğunun davalı tarafça da ikrarı niteliğinde olduğunu, davalının herhangi bir kefaretinin bulunmadığına ilişkin yerel mahkeme gerekçesinin, iddiaları ile bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Dava, satış noktası sözleşmesinin haklı nedenle feshi ile ödenen katkı payının iadesi ve cezai şart alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2016/13638 sayılı dosyası ile alacaklı …tarafından borçlular … ve …. Şti. aleyhine 40.000 USD ve 58.000 TL alacak ile ilgili genel haciz yolu ile takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin 30/09/2016 tarihinde durduğu, 02/08/2017 tarihinde 192.428 TL harca esas değer üzerinden harç yatırılarak davanın açıldığı görülmüştür.
Dava konusu olayda davacı ile dava dışı … Şti arasında sözleşmenin akdedildiği, sözleşmenin son sayfasında işletici yazısının altına davalı şirketin kaşesinin basıldığı, davalı tarafça ” kendi adına asaleten şirket adına vekaleten” yazısını yazılarak kaşe üzerine ve sağ tarafına imza atıldığı görülmüştür. Sözleşmede katkı payı tutarı ve cezai şart miktarı belirlenmiş olduğundan davalının sorumluluğun bulunduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece davalının davada davalı sıfatının(pasif husumet ehliyeti ) bulunmadığından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine şeklinde karar verilmesi hatalı olmuştur. (Benzer uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/19940 esas 2018/5644 karar sayılı kararı aynı yöndedir.)
Davalı taraf davalının şirketi devretmesinin beklenmeyen hal sonucu olduğunu, 2013 ve 2014 yılında ciddi sağlık problemleri yaşamış ve üç kez beyin ameliyatı geçirdiğini, ameliyat sonrası felç kalıp işlerini takip olanağı kalmadığını beyan etmiş ise de mücbir sebebin kanıtlanamadığı görülmüştür. Davaya dayanak olan sözleşme tarafların özgür iradeleri ile imzalanmış olup rızasına aykırı olarak doldurulduğu da kanıtlanmamıştır.
Taraflar arasında 01.04.2012 – 31.03.2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere satış noktası sözleşmesinin akdedildiği, davacının sözleşme kapsamında davalıya 58.000-TL katkı payı ödemesi yapacağının kararlaştırıldığı, davacı … dava dışı distribütör firma defterlerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda 56.486,03 TL davalıya ödeme yapıldığının belirtildiği, davalının en son 2014 yılı Ekim ayında alım yaptığı ve sonraki dönemlerde ticari ilişkiyi devam ettirmediği görülmüştür.
Sözleşmenin 16. maddesinde; “..İşbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, şirket veya distribütör kayıtlarındaki borçları ile şirketten ve/veya distribütörden almış olduğu mali yardım, katkılar ve her türlü sabit yatırım harcamalarının tümünü ve uygulanan iskonto tutarlarını verildiği tarihten itibaren işlemiş faiz de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte şirket ve /veya distribütöre nakden ve defaten itirazsız geri ödemeyi ve ayrıca şirkete 40.000 USD cezai şart ile birlikte şirket ve/veya distribütörün kar kaybı da dahil olmak üzere uğradığı her türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İşletici cezai şartın tenkisini hiç bir şekilde talep edemez.” şeklinde hüküm bulunmaktadır.
O halde, sözleşmeye aykırılık halinde ödenen katkı payının iadesinin, sözleşmenin karşılıksız kalan süresi bakımından hesaplanması gerekir. Davacı, sözleşmenin 31.03.2017 tarihine kadar süreceği inancıyla katkı payı ödemesi yapmıştır. Sözleşme süresinden önce sona erdiğinden, davacının iade talep edebileceği tutarın oranlama yapılarak hesaplanması gerekir. Çünkü davacı, sözleşmenin hayatta kaldığı dönemde istediği iktisadi menfaati elde etmiş; sözleşmenin bakiye süresi için elde edememiştir. Bu durumda oranlama yapılması, tarafların sözleşmeye yansıyan gerçek iradelerine uygun olacaktır. Bu uygulama, denkleştirici adalet prensibinin bir gereği olup, sözleşmenin bu ilke ışığında yorumlanması gerekir. Aksinin kabulü davacı yararına haksız kazanç oluşturacaktır. (Benzer uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2020/8117 esas 2022/1097 karar sayılı kararı aynı yöndedir.)
Alınan bilirkişi raporunda ve ek raporda bu yönde hesaplama yapılmamış ise de 01.04.2012 tarihinde toplam 5 yıllık sözleşme yapıldığı, sözleşme gereğince 2014 yılı ekim ayına alım yapıldığı, bu durumda ödendiği anlaşılan 56.486,03 TL katkı payının 2 yıl 5 aylık bölümüne ilişkin 27.301,81 TL’nin iadesi gerekeceği, bu bedelin iade edilmediği görülmüştür.
Öte yandan, TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz bir borçlu, fahiş olduğu iddiası ile cezai şarttan indirim yapılmasını isteyemez ise de; sözleşmede belirtilen cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek derecede fahiş olduğunun saptanması halinde istisnaen cezai şarttan indirim yapılabileceği Yargıtay’ın kararlılık kazanmış içtihadı ile kabul edilmiştir.
Bu durumda, cezai şarttan indirim yapılırken borçlunun ekonomik yönden yıkımına sebep olacak şekilde fahiş bir cezai şart kararlaştırılıp kararlaştırılmadığının saptanması gerekmektedir. Davalının ticari faaliyetine 2014 yılında son verdiği ve bu tarihten sonra da ticari faaliyetini devam ettirdiğinin ileri sürülmemiş olmasına ve davalının durumundaki bir kişi için sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın oldukça fahiş olup davalının ekonomik mahvına sebebiyet vereceği açık olmasına göre, hakimin yargılamayı en kısa sürede ve en az masrafla sonuçladırması ilkesi (usul ekonomisi ilkesi) gözetildiğinde takdiren 10.000.-USD cezai şart alacağına hükmedilmesi gerekmiştir. Dava tarihi olan 02/08/2017 tarihinde USD kurunun 3,53 TL olduğu görülmüştür.
Cezai şartın tenkisi halinde, reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğine ilişkin yerleşmiş Yargıtay içtihadı gözetilerek davalı lehine reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür. Belirtilen açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
1-Davacı vekilinin yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine ödenmesine,
2-Davacı vekilinin yatırdığı 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 4,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
B-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/04/2019 tarihli, 2017/855 Esas ve 2019/427 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkındaki kararla;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE;
2-Davalının İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2016/13638 sayılı dosyasında yaptığı takibe itirazının iptaline, takibin cezai şart alacağı olan 10.000.-USD’nin 18/08//2016 tarihinden itibaren ABD dolarına devlet bankalarının bir yıl vadeli mevduata uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte, katkı payı (yatırım iadesi) alacağı olan 27.301,81 TL’nin 18/08//2016 tarihinden itibaren avans faizi üzerinden devamına,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alacağın yargılamayı gerektirmesi göz önüne alınarak yasal şartları bulunmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Alınması gereken 4.276,32TL harçtan peşin alınan 2.996,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.280,13 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir yazılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan 2.996,19 TL peşin harç ve 31,40 TL başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı taraf kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT 13/1 maddesi gereğince, hükmedilen miktar (dava tarihi olan 02/08/2017 tarihinde 10.000 USD cezai şart karşılığı 35.300 TL ve katkı payı 27.301,81 TL) üzerinden hesap ve takdir olunan 10.016,28 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereğince, katkı payı iadesi talebi yönünden reddedilen 30.698,19 TL miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 596,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranı (58.000,00/27.301,81) dikkate alındığında 280,54 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, 6100 Sayılı Kanunun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
11-Kararın taraf vekillerine dairemiz tarafından tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/09/2022